
"Gitmeyim!" Fevri bir haraketle kolumu kurtardım ondan ve geri birkaç adım attım. Gülümsedim. "İyi akşamlar Ahmet dayı!"
"Mahir'in uşaği?" Ahmet dayı tek gözünü kapatmış diğer gözüyle silahın dürbününden bakarken tam beni nişan aldığına emindim. "Ne arayisin ula sen benum kapimda!"
"Hamsi!" Diğerleri delirdiğimi düşünmeye başlarken başımı kaldırdım neşeyle. "Hamsin var mı?"
"Hamsi?" Dedi adam şokla. "Sen benu hamsi içun mi uyandırdin gaybana!" Parmağını tetiğe koyup tam ayağımın ucuna yere ateş ettiğinde yerimde zıpladım. Beni vuracak gibiydi. Gözleride deli deli bakıyordu.
"Dayı ciddi." Tufan'ın korku dolu sesini duydum.
"Dayı ne sinirleniyorsun?" Alel acele konuştum. "Karımın canı hamsi istiyor."
"Başlarım saa da karinada, sabahi bekleyemedin mi ula!" Bir ateş daha ettiğinde geri çekildim.
"Yavuz, inat etme-!" Devran konuşacakken Ahmet dayı bu sefer onun ayaklarının dibine bir kurşun sıkmıştı. "Sus, hayirsiz Payidar!" Devran geri çekilip Aziz'in koluna tutunurken önce şoka girdi. Ardından duyduklarıyla kaşlarını çattı.
"Hayırsız mı?" Gözü seğirdi.
"Hayirsiz, gedun ula kapumdan, utanmayi misiniz gece gece siz benum kapima dayanmaya!"
"Baba noluyor!" Bir kız sesi duyduğumda Ahmet dayının camının yanındaki odanın camı açıldı. Kızıl saçlı bir kız başını camdan dışarı çıkarırken gözlerinde meraklı bir bakış vardı.
"Bişi yok kizum, bahçeye tilki girmuş onlari kovayirim!" Tüfeği hafif aşağı indirdi. "Çıkin bahçemden!"
"İstersen öldür, hamsi almadan gitmem!"
"Vurduracak misin kenduni kot kafali!" Devran'ın öfke dolu sesini duydum.
"Kapa ula çenenu!" Diye çıkıştım ona, ardından Ahmet dayıya baktım. "Bak dayı, bana hamsi lazım."
"Burasi pazar mi? Bak bakayim!" Tüfeğin ucunu pencerenin altına vurdu. "Benzeyi mi?"
"Benzemiyor." Başımı salladım. "Ama tüm hamsileri toplayıp eve getirmişsin, pazarda yoktu."
"Olsa çalacak miydun şerefsuz!" Bir kurşun daha ayağımın dibine sıktığında hızla geri zıpladım.
"Dayı olmuyor ama, kaç yıllık tanışıklığımız var!"
"Başlatma yılina it oğli, sanarsun evumin uşaği. Yok size Hamsi, get sabahi bekle!"
"Bekleyemem, bekleyemeyiz!" İnatla kaşlarımı çatarken ifademde kendinden emin bir bakış vardı. "Hamsi lazım bana."
"Nedu ula benum sizden çektuğum? Gedin deyurim!"
"Getmam!"
"Yaracağim kafani!"
"Hamsi."
"Hamsi diye diye beyni sulandı çocuğun, Yavuz abim-"
"Bahçemde konuşma hayursuz!"
"Dayı ne hayırsızı sende taktın he bana-" Devran sesini yükseltip cama bakarken Ahmet dayı bir kurşun havaya sıktı.
"İkincuyi çenene sıkarim, kapa ağzuni!" Verdiği göz dağıyla abimin sesi kesilmişti.
"Bak dayı karım gebe." Dedim hızlı hızlı. "Canı çekmiş, kaç yer gezdim yok bir yardım etsen." Bakışlarını Devran'dan çekti. Güvensiz gözlerle bana baktı. Birkaç saniye düşündüğünü farkettim. Her ne kadar sert davransada onu ikna edebileceğimi düşünüyordum.
"Ne istiyorsunuz siz?" Camdaki kız bize baktığında nefesimi verdim. Ahmet dayının kızı Hülya'ydı bu. Tanımayan yoktu.
"Babandan hamsi istiyoruz." Dedim.
"Bunun için mi silah çıkardın baba sen?"
"Bacım yalnız tüfek o!" Diye düzeltti Tufan onu.
"Merak etmeyin, sıkmaz bir yerlerinize." Dedi Hülya ve derin bir nefesle kollarını tahta camın kenarlarına yasladı. "Ver gitsinler baba, kızda gebe zaten. Canı çekmiş belli ki, yoksa dayanmazlar kapına." Diye ikna etmeye çalıştı babasını onun camına doğru bakarak.
Ahmet dayı homurdanır gibi bir ses çıkardı. "Eyi, bekleyin buraya! Tek adim daha atmayin!" Elindeki tüfeği camdan kızının camına uzattı. "Atarlarsa vur kizum!"
"Nasıl istersen baba." Hülya babasının ona uzattığı tüfeği alıp bize doğrulturken bu olanlar umrumda değildi. Ahmet dayı camdan çekilmiş muhtemelen hamsileri getirmek için aşağı inerken yüzümde derin bir gülüş vardı.
"Sırıtıyor birde, öldürüyordun az daha bizi-!" Devran öne yürümek istediğinde Hülya yere tek el ateş etti.
"Tek adım yok dedi." Uyarısı bahçeyi doldurduğunda Devran sıkıntılı bir nefes verdi. Öfke dolu gözlerini bana dikti. Bense gururla başımı dikleştirdim.
"Ama ikna ettim, kan dökmeden."
"Ama dökebilirdin!" Dedi gözlerini berelterek bana bakan, Aziz.
"O kadar tırsıntın mı?" Hülya'nın keyifli sorusuyla Aziz gözlerini kısarak başını cana doğru çevirdi.
"Ben kimseden tırsmam. Kim olduğumu biliyor musun sen benim-?" Daha o cümlesini bitiremeden ayağının dibine kurşun yediğinde geri çekilip Tufan'ın koluna asıldı.
Tufan'la aynı anda kendimizi tutamayıp güldüğümüzde Aziz boş boş önce bana sonra Tufan'a baktı. Rezil olduğu ortadaydı. "Kim olduğundan bana ne? Bahçeme giren tilkiden başka bir şey değilsiniz. Ben olmasam babam vururdu sizi."
"Hafife alma bizi küçük hanım." Dedi kendine çeki düzen veren Aziz tek kaşını kaldırarak. "Babandan korksak bahçeye girmezdik."
"Siz girmediniz ki, biz sizi sürükledik-" Tufan açıklamasını yaparken Aziz hızla onun ağzını kapatmıştı.
"Bozmasana şerefsiz."
"Görüyorum, pek bir yüreklisin." Hülya gözlerini devirerek derin bir nefes verdi. Elindeki tüfeği birkaç saniye inceledi ardından omuz silkti. "Kurşun kıçına değmesin diye kaçıp gideceksin neredeyse."
"Kızım sen girsene içeri." Aziz öfkeyle konuştu. "Hamsinin bekçisi filan mısın? Alıp gideceğiz."
Dilini damağına vurdu, Hülya. "Yok, ama babam beni buraya bekçi diye diktiyse benim de görevim sizi vurmak. Şimdi kapat o çeneni yoksa alnın çatıdan vururum seni artık haftaya da cenaze namazını kılarız."
"Çattık kardeşim." Bana baktı. "Hamsi alacak başka yer mi yoktu, Yavuz? Eceli diktin başımıza!"
"Korkuyorsan git." Gelişi güzel cevabıma karşılık Aziz çenesini sıktı.
"Gidebiliyor muyum? Rüzgar saçımı estirse kız ateş edecek gibi!"
"Doğru." Hülya bağırdı keyifle ve tek dirseğini cam kenarına yasladı. "Ederum."
"Et." Aziz homurdanır bir ifadeyle önüne dönüp kollarını göğsünde kenetledi.
"Bir günümüz normal geçse dişimi kıracağım." Diye gevelendi onların hemen ardından, Devran.
*****
Bölümde görüşürüz, Allah'a emanet. 💞
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 90.78k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |