[ fanfic ] - Etiketin'de Kitap Listesi
devam ediyor 2g önce güncellendi
F4 Tayland
@dila20dilaa
Okuma
9
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
2
Merhaba okurlar ben Dila bu benim ilk kitabım ve bir fanfic. Kitappade hiç F4 Tayland kurgusu bulamadım. O yüzden kendim yazmaya karar verdim isterseniz bir göz atın sevmez senizde okumasınız açıklamaya ne yazicagimi bilmedigim için böyle yazdım okuduğunuz için teşekkür ederim bu kadardı.
devam ediyor 4g önce güncellendi
Benimle Yarışma
@cc_staywqwilow
Okuma
63
Oy
28
Takip
9
Yorum
57
Bölüm
5
Ortaokulunun en çalışkanı , sevileni , iyi davranışlarıyla bilinen Han Jisung. Ve okulun en popüleri , haliyle zorbası , boksör olan Minho. HaN Jisung hastaydı... Astımı ve epilepsisi vardı. Okulda onlarca kez astım atağı ve epilepsi krizi geçirirdi. Minho`nun gözünde hastalığı yüzünden ve akıllı bir öğrenci olmasından erkek bile değildi ki Han Jisung. Jisung`un nedensizce sadece Minho`nun dediklerine içerlemiş ve 3 yıl boyunca çalışıp sağlığının izin verdiği raddede anca okçu olabilmişti. Fakat bunun hakkını vermiş olsa ki bulunduğu bölgenin en iyi okçusuydu. 3 yıl sonrasında şehirlerdeki belirli okullardan bir spor kampı kurulmuş çeşitli eğlenceler ve yarışmalar oluyor, öğrenciler kendi branşları arasında yarışıyordu. Ne tesadüftür ki Han ve Minho bu kampta tekrar karşılaşmıştı. Han Minho`yu ilk görüşte tanımıştı, nasıl unutabilirdi ki!
devam ediyor 5g önce güncellendi
Seni Ararken TaeKook
@vionyus
Okuma
123
Oy
32
Takip
6
Yorum
27
Bölüm
10
O gün Kim Taehyung, senelerdir aradığı şeyin ayaklarına kadar gelmiş olduğunun farkındaydı.
Jeon Jungkook ise hiçbir şeyin bilincinde değildi.
Sadece karşısındaki garip resim hocasına güveniyordu…
Belki de güvenmekten fazlası, farkında olmadan ona kapılıyordu.
Kırık duvarlarım var.
Kendimi hapsettiğim…
Ellerimde, ruhum kadar katran karası karalamalar.
Bu dikenli yalnız bahçede,
mor menekşeler solup gidiyor—
ciğerlerime çektiğim nefesler gibi.
Adın ne, yabancı?
Kimsin sen?
Verecek bir cevabım yok.
Yaprakları azalan bir takvim gibiyim.
Kırık duvarlarım var sadece.
Avuçlarımda yelkenliler…
Saat on ikiyi vurduğunda “sensiz bu dünyayı sevemiyorum” dediğim vakitler var.
Hapsolduğum kumdan kaleler…
Kimim ben, yabancı?
Gülümseme bana.
Işık olma bana.
Bir ismim yok ya da bir benliğim.
Kırık duvarlarım var.
Solmaya yüz tutmuş menekşelerim.
devam ediyor 4h önce güncellendi
One Of Us
@chansroomep15
Okuma
55
Oy
30
Takip
4
Yorum
27
Bölüm
7
Bu kurguda We Are One minsung ficindeki Minho karakterinin geçmişini yazacağım o yüzden belirli bir ship yok sadece Minho`nun han`la tanışmasından önceki kısmı anlatıcam ama okuyun çünkü çok güzel olcak of neyse iyi okumalar⭐😢
tamamlandı 2a önce tamamlandı
Doktor Hanım // Park Jimin
@gecekusud
Okuma
3.08k
Oy
219
Takip
22
Yorum
52
Bölüm
53
"Yine mi sen?!"
Gözlerimi devirerek odanın kapısını kapattım ve muayene yatağına oturmuş Park Jimin`in yanına doğru ilerledim. Elimdeki kahve bardağını masamın üzerine bıraktıktan sonra kollarımı bağlayarak karşısına geçtim.
"Yine neyin var?" diye sordum bezgin bir ses tonuyla. Çünkü bezmiştim artık. Bu neydi canım?! Her gün, her saat insan hasta mı olurdu?!
"Dün karnın ağrıyordu. Önceki gün başın. Ondan önceki gün sözde dizini incitmiştin. Ondan önceki gün de, kolun muydu? Evet, evet sanırım kolumu kırdım diye gelmiştin. Ama hepsinde de gayet sağlıklıydın. Bu sefer neyin var?"
Sordum sormasına lâkin o beni tınlamayarak gözlerime anlamlandıramadığım bir şekilde bakmaya devam etti.
"Yah! Sana sordum. Neyin var senin? Yoksa gerçekten bu sefer hasta mısın?"
Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim ve gerçekten hasta olduğu düşüncesiyle elimi onun alnına koydum. Ancak tam da bu esnada o, alnındaki elimi tutarak beni hızla kendisine doğru çekti. Bu hareketini hiç beklemiyordum. Oldukça da hazırlıksız yakalanmıştım.
Yüzlerimiz çok yakındı. Alıp verdiği nefesi dahi hissedebiliyordum. Bir an olsun gözlerini gözlerimden çekmedi ve ciddi bir ifadeye büründü. İlk defa onu bu kadar ciddi görüyordum.
Yavaşça yutkundum ve kendimi geri çekmeye çalıştım. Ancak bu hareketimle beni kendisine daha çok çekti. Ne yapmaya çalışıyor bu çocuk Allah aşkına?! Kalbim... Neden bu kadar hızlı atıyorsun şimdi ya?!
Bu esnada Park Jimin tuttuğu elimi yavaşça kendi kalbinin üzerine koydu. Ardından ağzını açarak konuşmaya başladı.
"Kalbimin ritmi seni her gördüğünde değişiyor Doktor Hanım. Yerinden fırlayacakmış gibi atmaya başlıyor. Bazen... Bazen de yırtılacakmış gibi oluyor. Çok canımı yakıyor. Sanırım bu hastalığın adını biliyorum. Her insanın yakalandığı bir hastalıkmış. Adına da `aşk` diyorlarmış. Sevdiğin kişiye kavuşunca tedavini oluyor ve acısından kurtuluyormuşsun. Peki ya ben? Ben ne yapmalıyım? Benim... Benim tek tedavi yöntemim sensin, beni tedavi eder misin? Ya da... Benim tedavim olur musun?"
KA5684OP
tamamlandı 4a önce tamamlandı
Camdan Hayaller
@gecekusud
Okuma
950
Oy
233
Takip
12
Yorum
445
Bölüm
30
Yine saat gece yarısı olduğu için kimsecikler yoktu ortada. Asansör için köşeye döneceğim sırada duyduğum seslerle korkarak hemen geri çekildim. Duvara yaslandım.
Gece gece 2 erkek görmek korkutmuştu. Ah, oysa hastanedeyim. Neden korkuyorsam? Kendimi toplayıp çıkmak için hamle yaptım. Ancak bu sefer duymuş olduğum kelimelerin beni ilgilendirdiğini anlayarak yeniden duvara yapıştım. Kulaklarımı kabartıp onları dinlemeye başladım.
Nefes nefese bir genç, sırtı bana dönük olan gencin önünde, elleri dizlerinde hem soluklanıyor hem de anlatıyordu.
"Kameralara bakamadık. Bakamayız da. İçerideki güvenlikler sağlamlar. Koca hastanede nasıl arayacağız o kızı? Ben yüzünü de görmedim. Onu bir tek sen gördün."
Sırtı bana dönük olan genç sinirlendi.
"O kızı ne olursa olsun bulmalıyız. O defteri almamız lâzım."
Karşısındaki onu onaylayarak başını salladı. O genç, bir kere daha söze girdi.
"Bulduğunda yaşatma. Defterdekileri okumuş olma ihtimalini göz ardı edip kendimizi riske atamayız."
Korku içerisinde gözlerimi irileştirdim. Boşta olan elimi ağzıma kapattım. Defter... Kız... Bahsettikleri kız bendim! Resmen öldürme emri vermişti bu manyak!
Minho... Ya ona bir şey yapmaya kalkarlarsa? Defter odadaydı. Ya defteri bulurlarsa ve Minho`nun okuduğunu düşünüp onu öldürürlerse?Hayır!
Arkama döndüm ve temkinlice çekilip bir müddet sonra hızla koştum. İlerideki merdivenlere yönelip birer birer çıkmaya başladım.
Bacaklarım şimdiden iflas etmişti. Odanın olduğu kata çıktığımda artık bacaklarımı hissetmiyordum. Sadece burnumdan nefes almak yetmiyor, ağzımdan da nefes alıyordum. Kalbim ağzımda atıyordu.
Az kaldı diye içimden kendimi tembihleyerek yine hızlandım. Odaya âdeta dalarak girince Minho yatağında hızla doğruldu.
Beni, daha doğrusu hâlimi görünce yüzü düştü.
"Jae Hee! Ne oldu?! İyi misin?!"diye sordu. Korkuyla yanına ilerledim.
Yatağın başına gelerek dizlerimi kırdım. Ellerimle yatağın kenarını tutunup düşmemek için destek aldım. Minho endişeyle bana bakmayı sürdürüyor ve benden bir cevap bekliyordu.
Panik yüzünden ağlamaklı çıkan sesimle anlatmaya başladım.
"Minho polisi aramalıyız! Sanırım başımız dertte. Hatta ben! Benim başım dertte. Gitmeliyim buradan!"
"Jae Hee sakin olup neler olduğunu anlatır mısın?"
"Minho defter! Defterde her ne varsa hiç iyi şeyler değil! Beni ve defteri arıyorlar! Aşağıda onları konuşurken duydum. Beni... Defterdekileri okuma ihtimaline karşı öldüreceklerini duydum! Sadece beni hatırlıyorlar. Seni de riske atamam!"
"N-ne diyorsun sen Ja Hee? Dur bekle! Kuzenim polis benim. Onu arıyorum hemen. Hiçbir yere gitmek yok. Seni bırakmam."
Güzel gözleri bu sefer güven vermek istercesine bakıyordu gözlerime. Ayaklarını sarkıtacağını anladığım an ayağa kalktım. Ayaklarını sarkıttı ve terliğine ayaklarını geçirerek leptobunun yanında olan telefonunu eline aldı. Hızla birini aradı. Çok geçmeden çağrısı cevaplandı ve konuşmaya başladı.
"Hyunjin! Acilen hastaneye gelebilir misin? Ama çok acil. Ölüm kalım meselesi. Gelince görüşürüz. Tamam, bekliyorum. Lütfen çabuk ol."
Telefonu kapatıp eski yerine koydu. Yavaş adımlar atarak karşıma geçti.
Gözleri bu sefer âdeta yalvarıyordu.
"Ağlama ne olur? Seni böyle görmek istemiyorum."
Ağlıyor muydum?
Ellerimi yanaklarıma attığımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığımı fark ettim. Hemen ellerimin tersiyle yanaklarımı, gözlerimi sildim.
Uzun koltuğun karşısındaki orta sehpanın üzerine koyduğum defteri elime aldım. Yeniden Minho`nun karşısına geçtim.
"İçinde bu kadar önemli olan ne var bilmiyorum. Ama cebimden çıkan not şaka değildi. O çocuğa bir şey olmuş mudur Minho? Bana çarptıktan sonra gözlerime yalvarırcasına bakmıştı. O bakışlar... O not... Bunu nasıl şaka zannedebilirim ben? Ya ona bir şey olduysa?"
"Korkma Jae Hee, hiçbir şey olmayacak." dediği anda kapı tıklatıldı. Korkuyla ikimiz de kapıya baktık. Kapının arkasından biri seslendi.
"Müsait misiniz efendim, girebilir miyim?!"
Bu ses aşağıda bana sırtı dönük olan, öldürülmem için emir veren kişinin sesiydi!
...
SL6802VW
tamamlandı 4a önce tamamlandı
Asla Bırakmam
@gecekusud
Okuma
349
Oy
96
Takip
16
Yorum
234
Bölüm
10
Bangchan, beni tam arka bahçeye açılan sürgülü kapıya getirmişti ki odamın kapısının ardından şiddetli sesler gelmeye başladı.
Kapıyı zorluyorlardı. Önündeki eşyalar ise hiçbir işe yaramıyordu. Kapı öne geldikçe ağır eşyalar bile oynuyordu resmen.
Bu sefer dehşet içerisinde kendi kendime fısıldayarak:
"Hayır," dedim.
Hyunjin için deli gibi korkuyordum. Onun için delicesine endişeleniyordum. O benim bu dünyada hiç sahip olmadığım tek kardeşimdi. O benim ailemin en güzel parçalarından biriydi.
Biz durunca Hyunjin de sesleri duyduğu yöne döndü. Sonra yeniden bize doğru dönüp endişe içerisinde bağırdı.
"Gidin artık! Arka bahçeye de her an girebilirler! Onları bizim çıktığımız, gizli geçidimizden çıkar Bangchan! Acele edin! Durmayın! Yalvarırım durmayın."
Yalvarırım durmayın, derken dudakları titremişti. O da bizim için çok korkuyordu. Gözleri dolmuş ve anında kızarmıştı.
Bangchan, Hyunjin`i başıyla onaylayıp beni kuvvetli bir şekilde kolumdan çekiştirmeye devam etti.
Bir ses duydum. Çok... ama çok yakından yükselen bir silah sesi.
Bangchan da duymuş olmalı ki beni çekiştirmeyi bıraktı. Hemen arkasına dönüp baktı. Ama ben... bakmaya cesaret edemedim.
Tahmin ettiğim şeyin gerçekleşmiş olmasından delicesine korktum. Kalbimde... çok derin bir sızı hissetmeye başladım. Nefes alamadığımı hissettim. Boğuluyor gibiydim. Boğazındaki yumru daha çok sertleşmişti ve daha çok canımı yakıyordu.
Gözlerimden boncuk boncuk gözyaşlarım süzülmeye devam ederken ağır ağır arkama döndüm.
Hyunjin... dizlerinin üzerine çökmüştü.
O... Ona bir şey olmuştu!
Kapı...
Kapıda delik vardı!
Kurşun deliği!
Hayır!
Hayır olamaz hayır!
Hyunjin`in de gözlerinden boncuk boncuk gözyaşları bir bir süzülmeye başladı. Ağzı aralıktı. Zor... çok zor nefes alıyor gibiydi.
Aralık olan ağzından yavaşça kırmızı bir sıvı süzülmeye başladı. Ka-ka-kan mıydı bu?!
"Hyunjiiiin!"
Dayanamadı.
Öne doğru düşecekken ellerini yere koydu.
Yerden destek alırken başını kaldırıp bize baktı.
O kanlı, dolu dolu gözleriyle gözlerimin içine derin derin baktı. Son kez yüksek sesle bağırdı.
"Gidin buradaaaaaann! Gidiiiin! Daha fazla oyalanmayın! Gidiiiin! Lanet olsun, gidin!"
Son kelimelerini söylerken hıçkırdı.
Hyunjin... Ağlamaya başladı. Sesli sesli ağlıyor, arada acısından olmalı inliyordu.
Yine de hâlâ kapıyı zorlayanlara karşılık verebilmek için yerde ellerinden ve dizlerinden destek alarak süründü.
Yatağımın arkasına geçti.
Yüzünü acıyla buruştururken sesli sesli ağlamaya devam edip tabancasını sıkıca kavradı. Namlusunun ucunu kapıya yöneltti.
Bangchan da ağlıyordu. Hyunjin`in bu hâli onun da yüreğini parçalıyordu ama ondan aldığı emri yerine getirmek zorundaydı. Bu sebeple beni çok daha kuvvetli bir şekilde çekti. Bahçeye çıktık.
Belki bir işe yarar diye yalvarmayı sürdürdüm.
"Yapma! Yapma lütfen yapma Bangchan! Ben giderim. Onu yalnız bırakma lütfen! Ona bir şey olursa dayanamam. Bangchan! Bangchan yalvarıyorum sana lütfen! Lütfen onu yalnız bırakma!"
Beni hiç tınlamadı bile. O sessiz sessiz gözyaşı döküp ilerlerken ben de içli içli, yüksek sesle ağlamamı sürdürüyor ve devamlı arkama, Hyunjin`e bakıyordum.
"Hyunjiiiin! Hwang Hyunjiiiin!"
Bağırışımı duydu.
Sadece gözleri değil, yüzü de kıpkırmızı olmuştu.
Onun da ağlayışını hâlâ işitebiliyordum.
Bana baktı. Buruk bir tebessüm etti.
"Seni çok seviyorum Mina! Hem de çooook!" diye bağırdı.
Ona karşılık bir cevap dahi veremedim. Gözlerim belki anlatmıştır ne hissettiğimi. Belki gözlerim konuşmuştur.
Son anda Bangchan beni hiç bilmediğim bir yere çekti.
Bahçemizi çevreleyen çalılardan biri meğersem kapıymış. O kapıyı açarak çıktık. Yeniden kapandı. Görünürde tamamen yeşil yapraklı çalıların bir parçasıymış gibi duruyordu.
Bangchan, bir an olsun kolumu bırakmadı.
Aklım da, kalbim de şu an sadece ailem dediğim insanlardaydı.
İçimdeki yangını bu sesli ağlayışlarım ve görünüşteki yıkık hâlim dahi anlatamazdı.
TB4680MN
devam ediyor 5a önce güncellendi
KAÇIŞ ARABASI
@rabiadursun98
Okuma
1
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
1
İhanet ve suç. Ardından soğuk bir ürperti sarıyor tüm bedenimi ve sırtımdan yukarı doğru kuşatıyor bedenimi. Sessizlik ağır basıyor çünkü ölümü hissetmek beraberinde sessizliği de getiriyordu.
Akan kan ile beraber intikam ateşim de benimle beraber yanmaya başlıyor.
Suç kanıma girdiğinde küçüktüm, büyüdüm ve benimle beraber suçlarım da büyüdü. Beni asla affetme, olur mu anne?
"Ve sevgilim, hiç bir şey kaçış arabası ile sonsuza kadar sürmez.”
| Tüm hakları saklıdır. |