[ skz ] - Etiketin'de Kitap Listesi
devam ediyor 10dk önce güncellendi
The Devil's Portrait
@olurenkler
Okuma
16
Oy
8
Takip
3
Yorum
15
Bölüm
3
Beş yıl önce Minho’nun Jeju Adası’na gelişiyle her şey değişmeye başlar Yıllar sonra adada yeniden bir araya gelen sekiz eski arkadaş, aşk ve saplantı arasında sıkışıp kalır. Gün yüzüne çıkan sırlar, ilişkileri zehirlerken; ihanet, yavaş yavaş aydınlığa kavuşur.
Ve şeytanın kanatları altında gölgelenen iki genç…
Acımasızlığın en karanlık yüzüyle baş başa kalacaktır.
devam ediyor 1s önce güncellendi
Gece Mızrağı, Minsung
@nvuusa
Okuma
514
Oy
127
Takip
27
Yorum
105
Bölüm
13
Polisin bile çözemediği bir tehtit ve o tehtiti çökertmeye çalışan devasa bir birlik. Minho ve Han lise yıllarında tanışan yakın arkadaşlardı. Bu arkadaşlık Minho`nun sırra kadem basması ile bir anda biter. Uzakta olan Han ise hayatına devam etmekten başka birşey yapamaz.
Bir gece ise aniden evine giren 3 adam ile hayatı bir anda değişir. Minho`nun hayatını yakından görür. Neden gitmek zorunda kaldığını anlar ve olayların yani tehlikenin tam merkeze yerleşir. Minho ise onu korumak için herşeyi yapacaktır. Gerekirse hayatından gerçekten çıkacaktı. Peki sonunda ne olacak? Her hikaye gibi mutlu mu bitecekti yoksa farklı bir son mu olacaktı?
•
Sessizlik.
Ev tamamen karanlık. O sırada dışarıdan ayak sesleri geldi. Düşman çok yakındı. Dışarıdaki sesler bir süre durmuştu ve sonra ses kesilmişti. Şimdilik güvendeydik ama o anda koridorda biri beliriyor. Elinde bir sopa vardı.
Karanlıkta benimle göz göze geldi. Bir anlığına sopalı adam donup kalmıştı. Bu bir yabancı değildi ve şimdi silahımı doğrultmuş ona bakıyordum.
Silahımı kaldırmıştım ama tetiğe basmayacaktım. Jisung`da elindeki sopayı daha sıkı kavramıştı.
Sessizliği bozan ilk kişi bendim. "Sen."
Jisung kaşlarını çatılmış bize bakıyordu. Belli ki bunu hayal bile etmemişti. Kim bilir kaç kez sohbet etmiştik ama bir gün aniden mesajlar kesilmişti. Bir anda ortadan kaybolmuştum. Şimdi ise onun evinin ortasında, kanlar içindeki adamlarımla duruyordum.
Angst Değildir
devam ediyor 2g önce güncellendi
Benimle Yarışma
@cc_staywqwilow
Okuma
24
Oy
13
Takip
5
Yorum
50
Bölüm
3
Ortaokulunun en çalışkanı , sevileni , iyi davranışlarıyla bilinen Han Jisung. Ve okulun en popüleri , haliyle zorbası , boksör olan Minho. HaN Jisung hastaydı... Astımı ve epilepsisi vardı. Okulda onlarca kez astım atağı ve epilepsi krizi geçirirdi. Minho`nun gözünde hastalığı yüzünden ve akıllı bir öğrenci olmasından erkek bile değildi ki Han Jisung. Jisung`un nedensizce sadece Minho`nun dediklerine içerlemiş ve 3 yıl boyunca çalışıp sağlığının izin verdiği raddede anca okçu olabilmişti. Fakat bunun hakkını vermiş olsa ki bulunduğu bölgenin en iyi okçusuydu. 3 yıl sonrasında şehirlerdeki belirli okullardan bir spor kampı kurulmuş çeşitli eğlenceler ve yarışmalar oluyor, öğrenciler kendi branşları arasında yarışıyordu. Ne tesadüftür ki Han ve Minho bu kampta tekrar karşılaşmıştı. Han Minho`yu ilk görüşte tanımıştı, nasıl unutabilirdi ki!
devam ediyor 4g önce güncellendi
Sunshine~hyunlix
@linoww
Okuma
26
Oy
10
Takip
1
Yorum
16
Bölüm
2
Çakıl taşları çıplak ayaklarıma temas ederken hissettiğim acı umurumda değildi. Bir elimi havaya kaldırıp başımı doğrulttum
"Tıpkı Felix`inkiler gibi" Öyle miydi?
Hayır, hayır diye geçirdim içimden
"Hiç bir şey senin o Çillerinden parlak olamaz Felix."
devam ediyor 1h önce güncellendi
Camdan Hayaller
@gecekusud
Okuma
361
Oy
175
Takip
9
Yorum
342
Bölüm
29
Yine saat gece yarısı olduğu için kimsecikler yoktu ortada. Asansör için köşeye döneceğim sırada duyduğum seslerle korkarak hemen geri çekildim. Duvara yaslandım.
Gece gece 2 erkek görmek korkutmuştu. Ah, oysa hastanedeyim. Neden korkuyorsam? Kendimi toplayıp çıkmak için hamle yaptım. Ancak bu sefer duymuş olduğum kelimelerin beni ilgilendirdiğini anlayarak yeniden duvara yapıştım. Kulaklarımı kabartıp onları dinlemeye başladım.
Nefes nefese bir genç, sırtı bana dönük olan gencin önünde, elleri dizlerinde hem soluklanıyor hem de anlatıyordu.
"Kameralara bakamadık. Bakamayız da. İçerideki güvenlikler sağlamlar. Koca hastanede nasıl arayacağız o kızı? Ben yüzünü de görmedim. Onu bir tek sen gördün."
Sırtı bana dönük olan genç sinirlendi.
"O kızı ne olursa olsun bulmalıyız. O defteri almamız lâzım."
Karşısındaki onu onaylayarak başını salladı. O genç, bir kere daha söze girdi.
"Bulduğunda yaşatma. Defterdekileri okumuş olma ihtimalini göz ardı edip kendimizi riske atamayız."
Korku içerisinde gözlerimi irileştirdim. Boşta olan elimi ağzıma kapattım. Defter... Kız... Bahsettikleri kız bendim! Resmen öldürme emri vermişti bu manyak!
Minho... Ya ona bir şey yapmaya kalkarlarsa? Defter odadaydı. Ya defteri bulurlarsa ve Minho`nun okuduğunu düşünüp onu öldürürlerse?Hayır!
Arkama döndüm ve temkinlice çekilip bir müddet sonra hızla koştum. İlerideki merdivenlere yönelip birer birer çıkmaya başladım.
Bacaklarım şimdiden iflas etmişti. Odanın olduğu kata çıktığımda artık bacaklarımı hissetmiyordum. Sadece burnumdan nefes almak yetmiyor, ağzımdan da nefes alıyordum. Kalbim ağzımda atıyordu.
Az kaldı diye içimden kendimi tembihleyerek yine hızlandım. Odaya âdeta dalarak girince Minho yatağında hızla doğruldu.
Beni, daha doğrusu hâlimi görünce yüzü düştü.
"Jae Hee! Ne oldu?! İyi misin?!"diye sordu. Korkuyla yanına ilerledim.
Yatağın başına gelerek dizlerimi kırdım. Ellerimle yatağın kenarını tutunup düşmemek için destek aldım. Minho endişeyle bana bakmayı sürdürüyor ve benden bir cevap bekliyordu.
Panik yüzünden ağlamaklı çıkan sesimle anlatmaya başladım.
"Minho polisi aramalıyız! Sanırım başımız dertte. Hatta ben! Benim başım dertte. Gitmeliyim buradan!"
"Jae Hee sakin olup neler olduğunu anlatır mısın?"
"Minho defter! Defterde her ne varsa hiç iyi şeyler değil! Beni ve defteri arıyorlar! Aşağıda onları konuşurken duydum. Beni... Defterdekileri okuma ihtimaline karşı öldüreceklerini duydum! Sadece beni hatırlıyorlar. Seni de riske atamam!"
"N-ne diyorsun sen Ja Hee? Dur bekle! Kuzenim polis benim. Onu arıyorum hemen. Hiçbir yere gitmek yok. Seni bırakmam."
Güzel gözleri bu sefer güven vermek istercesine bakıyordu gözlerime. Ayaklarını sarkıtacağını anladığım an ayağa kalktım. Ayaklarını sarkıttı ve terliğine ayaklarını geçirerek leptobunun yanında olan telefonunu eline aldı. Hızla birini aradı. Çok geçmeden çağrısı cevaplandı ve konuşmaya başladı.
"Hyunjin! Acilen hastaneye gelebilir misin? Ama çok acil. Ölüm kalım meselesi. Gelince görüşürüz. Tamam, bekliyorum. Lütfen çabuk ol."
Telefonu kapatıp eski yerine koydu. Yavaş adımlar atarak karşıma geçti.
Gözleri bu sefer âdeta yalvarıyordu.
"Ağlama ne olur? Seni böyle görmek istemiyorum."
Ağlıyor muydum?
Ellerimi yanaklarıma attığımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığımı fark ettim. Hemen ellerimin tersiyle yanaklarımı, gözlerimi sildim.
Uzun koltuğun karşısındaki orta sehpanın üzerine koyduğum defteri elime aldım. Yeniden Minho`nun karşısına geçtim.
"İçinde bu kadar önemli olan ne var bilmiyorum. Ama cebimden çıkan not şaka değildi. O çocuğa bir şey olmuş mudur Minho? Bana çarptıktan sonra gözlerime yalvarırcasına bakmıştı. O bakışlar... O not... Bunu nasıl şaka zannedebilirim ben? Ya ona bir şey olduysa?"
"Korkma Jae Hee, hiçbir şey olmayacak." dediği anda kapı tıklatıldı. Korkuyla ikimiz de kapıya baktık. Kapının arkasından biri seslendi.
"Müsait misiniz efendim, girebilir miyim?!"
Bu ses aşağıda bana sırtı dönük olan, öldürülmem için emir veren kişinin sesiydi!
...
tamamlandı 2h önce tamamlandı
Asla Bırakmam
@gecekusud
Okuma
200
Oy
64
Takip
9
Yorum
219
Bölüm
9
Bangchan, beni tam arka bahçeye açılan sürgülü kapıya getirmişti ki odamın kapısının ardından şiddetli sesler gelmeye başladı.
Kapıyı zorluyorlardı. Önündeki eşyalar ise hiçbir işe yaramıyordu. Kapı öne geldikçe ağır eşyalar bile oynuyordu resmen.
Bu sefer dehşet içerisinde kendi kendime fısıldayarak:
"Hayır," dedim.
Hyunjin için deli gibi korkuyordum. Onun için delicesine endişeleniyordum. O benim bu dünyada hiç sahip olmadığım tek kardeşimdi. O benim ailemin en güzel parçalarından biriydi.
Biz durunca Hyunjin de sesleri duyduğu yöne döndü. Sonra yeniden bize doğru dönüp endişe içerisinde bağırdı.
"Gidin artık! Arka bahçeye de her an girebilirler! Onları bizim çıktığımız, gizli geçidimizden çıkar Bangchan! Acele edin! Durmayın! Yalvarırım durmayın."
Yalvarırım durmayın, derken dudakları titremişti. O da bizim için çok korkuyordu. Gözleri dolmuş ve anında kızarmıştı.
Bangchan, Hyunjin`i başıyla onaylayıp beni kuvvetli bir şekilde kolumdan çekiştirmeye devam etti.
Bir ses duydum. Çok... ama çok yakından yükselen bir silah sesi.
Bangchan da duymuş olmalı ki beni çekiştirmeyi bıraktı. Hemen arkasına dönüp baktı. Ama ben... bakmaya cesaret edemedim.
Tahmin ettiğim şeyin gerçekleşmiş olmasından delicesine korktum. Kalbimde... çok derin bir sızı hissetmeye başladım. Nefes alamadığımı hissettim. Boğuluyor gibiydim. Boğazındaki yumru daha çok sertleşmişti ve daha çok canımı yakıyordu.
Gözlerimden boncuk boncuk gözyaşlarım süzülmeye devam ederken ağır ağır arkama döndüm.
Hyunjin... dizlerinin üzerine çökmüştü.
O... Ona bir şey olmuştu!
Kapı...
Kapıda delik vardı!
Kurşun deliği!
Hayır!
Hayır olamaz hayır!
Hyunjin`in de gözlerinden boncuk boncuk gözyaşları bir bir süzülmeye başladı. Ağzı aralıktı. Zor... çok zor nefes alıyor gibiydi.
Aralık olan ağzından yavaşça kırmızı bir sıvı süzülmeye başladı. Ka-ka-kan mıydı bu?!
"Hyunjiiiin!"
Dayanamadı.
Öne doğru düşecekken ellerini yere koydu.
Yerden destek alırken başını kaldırıp bize baktı.
O kanlı, dolu dolu gözleriyle gözlerimin içine derin derin baktı. Son kez yüksek sesle bağırdı.
"Gidin buradaaaaaann! Gidiiiin! Daha fazla oyalanmayın! Gidiiiin! Lanet olsun, gidin!"
Son kelimelerini söylerken hıçkırdı.
Hyunjin... Ağlamaya başladı. Sesli sesli ağlıyor, arada acısından olmalı inliyordu.
Yine de hâlâ kapıyı zorlayanlara karşılık verebilmek için yerde ellerinden ve dizlerinden destek alarak süründü.
Yatağımın arkasına geçti.
Yüzünü acıyla buruştururken sesli sesli ağlamaya devam edip tabancasını sıkıca kavradı. Namlusunun ucunu kapıya yöneltti.
Bangchan da ağlıyordu. Hyunjin`in bu hâli onun da yüreğini parçalıyordu ama ondan aldığı emri yerine getirmek zorundaydı. Bu sebeple beni çok daha kuvvetli bir şekilde çekti. Bahçeye çıktık.
Belki bir işe yarar diye yalvarmayı sürdürdüm.
"Yapma! Yapma lütfen yapma Bangchan! Ben giderim. Onu yalnız bırakma lütfen! Ona bir şey olursa dayanamam. Bangchan! Bangchan yalvarıyorum sana lütfen! Lütfen onu yalnız bırakma!"
Beni hiç tınlamadı bile. O sessiz sessiz gözyaşı döküp ilerlerken ben de içli içli, yüksek sesle ağlamamı sürdürüyor ve devamlı arkama, Hyunjin`e bakıyordum.
"Hyunjiiiin! Hwang Hyunjiiiin!"
Bağırışımı duydu.
Sadece gözleri değil, yüzü de kıpkırmızı olmuştu.
Onun da ağlayışını hâlâ işitebiliyordum.
Bana baktı. Buruk bir tebessüm etti.
"Seni çok seviyorum Mina! Hem de çooook!" diye bağırdı.
Ona karşılık bir cevap dahi veremedim. Gözlerim belki anlatmıştır ne hissettiğimi. Belki gözlerim konuşmuştur.
Son anda Bangchan beni hiç bilmediğim bir yere çekti.
Bahçemizi çevreleyen çalılardan biri meğersem kapıymış. O kapıyı açarak çıktık. Yeniden kapandı. Görünürde tamamen yeşil yapraklı çalıların bir parçasıymış gibi duruyordu.
Bangchan, bir an olsun kolumu bırakmadı.
Aklım da, kalbim de şu an sadece ailem dediğim insanlardaydı.
İçimdeki yangını bu sesli ağlayışlarım ve görünüşteki yıkık hâlim dahi anlatamazdı.
devam ediyor 3h önce güncellendi
luciole| changlix
@xdamimi
Okuma
283
Oy
80
Takip
8
Yorum
11
Bölüm
25
Bir yaz gecesi otururken bahçede
Ateş böceklerini seyre daldım
Hanımeli kokusu karışmış yasemine
Ateş böceklerini seyre daldım bu gece
Kendime benzettim yanışlarını
Yönsüz yolsuz kanat çırpışlarını
Eğilmeden güneşe özgür kalışlarını
Bir mevsimlik hayat buluşlarını
devam ediyor 3h önce güncellendi
Killers Reverance // Lee Know
@hollyclaret
Okuma
58
Oy
26
Takip
7
Yorum
65
Bölüm
4
“Bazen bir katilin ilk reveransı, sizin son dansınızdır.”
Üniversitenin en gözde balerini Hyun Ae, "Beyaz Kuğu" performansının son provasını yaparken, soyunma odasından gelen bir sesle gösterinin senaryosu değişir.
Açılan perdede artık masumiyet yoktur… sadece kan, fısıltılar ve ölümün dansı vardır.
Seol`ün aranan katili Lee Know sahneye çıkar.
Hyun Ae’ye mesajı nettir:
“Bu gece uyuma, Düşes.”