

YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYOR OLACAĞIM <3 İYİ OKUMLAR BALLI LOKMALARIM <3
15 yıl önce ...
Ali Hükümdar hastane odasında bir sağ bir sola giderken Melek'in uyanmasını bekliyordu.. Melisa gözü yaşlı bir şekilde Melek'in elini seviyordu.. " Çok küçük.. bu kadar acıyı yaşaması ona ağır geldi." dedi hüzünlü bir sesle..
" Yaşatmaya çalışıyorum hayatım, inatla ölmek istiyor.." duraksadı.. " Ben kız babası olduktan sonra değiştim eski benliğime baktığımda kendimden nefret ettim.. Altay.. onun ailesi paramparça ettim. hatamı düzeltmek istedim lakin Melek'in sesi kulaklarıma geldi geri kalan her şeyi unuttum.. belki günahlarım bu kızı yaşatarak affedilir ama o inatla ölmek istiyor.. ne yapacağım bilmiyorum Melisa." derin nefes verdi Ali.
Melisa kalkıp sarıldı kocasına.. " her insan hata yapar o aile en büyük hatan oldu.. Melek'i yaşatalım bulacağız Elif'i merak etme.. Kızlarıyla da çok iyi şekilde ilgileneceğiz.. Bu kızın bize ihtiyacı var. Çok küçük Ali, bedeni can çekişiyor. Düşüncesi bile korkunç iken o bunu yaşamış.. hem de defalarca.." dediğinde hareketlenen Melek'e döndü.. " iyi misin Melek ?" ona bu ismi koymuşlardı.. İsmini kimliğini hatırlamıyor sadece o geceyi anımsıyordu.. O yüzden ölmek için uğraşıyordu.. Bandajlı bileğine baktı.. Çok fazla ağrısı vardı ve canı yanıyordu. " Ben ben neredeyim?" dedi gözlerini kısarak bakıyordu..
" Evdesin, güvendesin.." dedi uzaktan Ali. Ona yaklaştığında korktuğu için yanına gidememişti.
" Ölmedim yine değil mi? onu bile beceremedim.." bıyık altı gülümsedi..
"Maalesef azrail yine yok saymış seni." dedi Ali, Melek gülümsedi.. İsmini yaşatıyordu, o kadar güzel ve masumdu..
" Arif.. Arif intikamımı alacak.. Bana söz verdi.. Yaşayacağım.. İntikamım için yaşayacağım." dediğinde Melisa gülümsedi.. Saçlarını sevdi. " Yaşa Melek'im sen sadece yaşa."
" Onları öldürmeden ölmeyeceğim, bana güvenin.." bu cümlelerden sonra benliğinde saklanan Hırçın Mavi gün yüzüne çıkmıştı.. O benliği ele geçirdiğinde taş üstünde taş kalmayacaktı..
Akrep Ali'nin bilmediği bir şey vardı, iki yıllık eğitimden sonra en iyi adamı olacaktı.. Gerçekten taş üstünde taş bırakmamıştı.. Hırçın Mavi lakabını aldıktan sonra kimse önüne geçmedi.. Akrep Ali'nin yer altında tanıttığı yetmediği gibi kralıda yapmıştı.. Sayısız çatışmalara katıldı, Arif , Melek ve Şahin muhteşem üçlü olmuşlardı.. Hırçın Mavi benliği kana doymuyor her seferinde daha fazlasını istiyordu.. Melisa bazı şeyleri görmezden geliyor Eylem ise o partiye kadar Hırçın'a bu kadar yakın olduğunu bilmiyordu...
**
Motoruna atladığında çalıştırmadan önce Şahin'i bekledi, " biraz acele etmezsen seni gitmeden öldürürüm Şahin." gülümsedi Şahin, binlerce kez onu böyle tehdit etmişti..
" Geldim Melek Hanım silah seçmekte zorlandım, biliyorsunuz bu konuda titizim." Hırçın sol kaşını kaldırdı küçümser gibi. "Hangisinin de karar kıldın peki beyefendi ?
"Kanas (Dragunov) seçtim işimi görür bugünlük.."
" O severiz, cephanen iyi mi?"
" Yeterde artar merak etmeyin. sizi sormaya gerek bile yok."
Hırçın bebeğini çalıştırırken başını salladı, kendi adamının bunu sorması gülünçtü. Plan çok iyi ilerliyordu, Bülent Çakı özellikle Melek'i takip ediyordu. Valeria arada ağlayacak mağazalarda boş boş duracak saat dolduracaktı.. Kısıtlı bir süreleri vardı..
bu gece bu intikam alınacaktı..
**
Herkes birbiriyle gruplara ayrılmış iletişim hattı kıstılanmıştı. Herkes gruptaki arkadaşlarıyla konuşacak haberleşecekti. " Mahmut her şey tamam mı ?"
" Evet efendim." dedi. Kimse bu gece ona adıyla seslenmeyecekti. Bu gece burada olduğuna dair küçük bir delil bırakamazdı..
üçüncü keskin nişancı Mahmut idi. o da yerine geçmişti.
Şahin, Mahmut ve adını bilmediği diğer nişancı yavaş yavaş arkadaki adamları indiriyorlardı. öndeki kapıda ses çıkarıp dikkat dağıtmışlardı. Ön kapıyı bomba ile patlatmışlar yakındaki adamları ise bu bombadan etkisiz hale gelmişti.
*
Valeria etrafta dolanırken peşinde ki Bülent Çakı'yı oyalıyordu, ona ulaşılmasın diye sinyali kesmişti. Hırçın'ın işareti ile sinyali tekrar çalışacaktı.. Arada ağlıyor gibi yapıp peçete ile gözlerini siliyor. Girdiği mağazaları not ediyor, nereden ne kadar süre oturduğunu yazıyordu. İşini titizlikle yapmakta üstüne yoktu.. Bu olaylar bittikten sonra kardeşi için intikam alacaktı, içinde ki umut filizleri yeşerdi, kardeşi mezarında rahat uyuyabilirdi.. Tek başına onun intikamı alması imkansızdı, delilleri yok ettikleri içinde dosya kapanmıştı... Kardeşime gönderdikleri videoda da ortada yoktu o bir kere görmüş bir daha o görüntüye ulaşamamıştı kardeşinin telefonun haklese de videonun 10 saniyesi vardı onunla bir şey kanıtlayamazdı.. Kardeşinin fotoğrafını açıp bakmak istedi ama onun yerine Akrep Ali Melisa ve Hırçın'ın olduğu fotoğrafını açıp baktı.. Kameralar telefonu görüyordu.. Önünde onların fotoğrafı olsa da kardeşini düşündü.. Onu çok özlemişti, keşke yaşatmak için başka şeyler yapsaydı.. Psikologların önünde yatsaydı onu iyileştirmesi için yalvarsaydı... Dudaklarında kaçan hıçkırığa engel olamadı.. Peçete ile gözlerini sildi yine..
Bülent Çakı gördüğü manzara karşısında şaşırdı, dudaklarına kahvesinin yine götürdü bir yudum daha aldı.. Demek ki Melek Hükümdar ailesini seviyordu.. Babası dikkatli, olmak zorundaydı, duyduğu Hırçın Mavi bu ise çok tehlikeli bir kadındı.. Babası anlatırdı fakat kimse görmemişti.. Bu kadar güzel bir seri katil beklemiyordu açıkcası.. Ailesine yanlış yaparsa onu öldürecekti.. Hapis ona yeterli gelmezdi, şimdilik gözlemleyip zararsız olduğunu izlemesi lazımdı...
Hırçın'ı hafife alması onun ailesinden edecekti... Elinde bir babası kalmıştı.. Kötüde olsa babasıydı..
**
Evi ablukaya almışlardı, nişancılar tek tek adam indiriken patlama beklenmedik bir olaydı. .. Şimdi savaş zamanıydı…
Hırçın, Neşe, Bora ve arkasındaki üç adamla içeri daldılar mermiler havada uçuşurken saklanacak yer aradı Hırçın..
" Eğil!" sesiyle yere çömeldi. Neşe sıktığı kurşunlar arasında Hırçın'a gülümserken baktı.. Hırçın gözleri devirerek yerinden ayrılırıp diğer sipere koşmaya başladı. Siperin arkasındaki adamı görmedi. Hırçın namlunun ucundayken hızlı düşünerek bacak arasına tekme attı. Adamın silahından çıkan mermi kolunu sıyırıp geçmişti. Hırçın acıyla inlerken silahı olan eline tekme attı. düşen silahının yanına kendini atıp silahı bir anda alıp adamın alnından vurdu. Canı yanıyordu ama bunu görmezden gelmesi gerekiyordu.. Şimdi acıyı düşünemezdi..
Neşe peşinden gelip onu korumaya aldı. hırçın yavaşça yerden kalktı. "iyi misin ? kolun kanıyor."
" Merak etme - " lafını tamamlamadan arkadaki adamı fark etti. Neşe'yi itip arkasındaki adama bir kaç el ateş etti. Kurşunlar artık melodi gibi gelirken, Neşe şaşkınlıkla ayağa kalktı. Yukarıdaki katlara giderken özellikle kameraları nişan alıyordu. " Efendim üst katta ki soldan 3. kapı !" diye bağırdı Mahmut. "
Neşe ve ikisi kalmış kurşun sesleri eskiye nazaran daha azdı.
temkinli adımlarla yukarı çıktıklarında merdivenin başındaki bir adam onu bekliyordu. " Bunu ben hallederim siz intikamımızı alın!" dedi Neşe. Adamın elinde ki silahı hedef aldı. Neşe adamın paralı asker olduğunu bilmiyordu eceline koşuyordu..
hırçın sarjörünü değiştirmişti. dediği odaya daldı..
Sigarasından nefes çeken Çakı ile göz göze geldi.
Dışarıda kıyamet koparken sakince sigara ,içmesine şaşırmıştı Hırçın. " Seni daha geç bekliyordum açıkçası." dediğinde yavaşça ona yaklaşmıştı.
" Kral olmayı bu kadar mı istiyordun." diyebildi. Zihninde bir sürü ses , bir soru varken en saçma olanı dudaklarına ulaşmıştı. Zihninde Akrep Ali ve Melisanın siliuetleri vardı.
Güldü Çakı, " Hiçbir şey bilmiyorsun Hırçın," dediğinde gözlerini dikti ona.
" Öğrenmek istemiyorum." silahını kaldırdı ve nişan aldı. " Umurumda değildi kral olmak.. Kana kan cana can Hırçın!" tek kaşını kaldırdı, o neyin intikamını almıştı?
" Neyi saçmalıyorsun sen ?"
" Biz Akrep Ali ile düşman değildik-" gözleri devirdi Hırçın.
" Bir kaç gemisini gasp ettikten sonra başladı düşmanlığınız biliyorum." bıyık altından gülüp başını salladı.
" Akrep Ali bana suikast düzenledi." Hırçın duraksadı. Bunu hatırlamıyordu. " saçmalık. öyle bir şey olsa haberim olurdu.” ölmekten korktuğu için bir şeyler saçmalıyordu Hırçın’ın zihninden geçen cümleler bunlardı.
“Geçen sene Ekim 10'unda.. Akrep Ali benden korkup-" gülerek kesti Çakı’yı Hırçın, " Lütfen yer altı kralından bahsediyoruz. Senden neden korksun?"
" Akrep Ali tahtan indirilecektii , gücü bitmişti. Çeteler senin gemi patlatmandan sonra Akrep Ali'nin üstüne gittiler. çoğunu püskürttü fakat rakip olarak karşısına ben geçince hile başvurdu.. Biliyorsun Akrep Ali senin sayende nam salmış ün kazanmıştı.. Onun kadar güçlüyüm bende !"
" Sadede gel!" dedi silahını sallayarak, bu durumdan gerçekten sıkılmıştı. " Benim içinde olduğunu düşündüğü arabaya saldırdı. İlk şöförü sonra karım ve oğlumu öldürdü. Bu duyulmasın diye nişancıyı bile öldürdü. Mahmut muydu ona sorabilirsin!"
" Kes sesini inandırıcı değilsin!" derin nefes verdi Mahmut. Hırçın bu derin nefes verişten sonra dikkati dağıldı.. Gerçek olabilir miydi?
" Sen burada değilken çok şey değişti!" diye bağırdı. Kaburgasına yediği darbe ile ne olduğunu anlayamadı. Şaşırdı, Neşe’ye güvenmemesi gerekiyordu. Heybetli adam silah olan eline bastığında silahı bırakmış ama bir anda yattığı yerden tekme atarak adamı şaşırtmıştı. Elini ayağında kurtarmış ama yumruk yemişti. Dudaklarında dişlerine değen metalik tada psikopat gibi güldü.
" işte dişime göre biri!" İri adamın arkasında yerde yatan Neşe’yi görünce afalladı ama hemen toparladı. Hırçın ellerini yumruk yapıp pozisyonunu aldı. Adam onun bu haline güldü. Salladığı yumruğun ilki boşa gitmiş olsa da ikinciden kaçamadı Hırçın. Yedi darbe ile duraksadı. Hırçın iyice sinirlenmişti, adamın üzerine her atıldığında bir vurup iki darbe alıyordu. İyice hırpalanmıştı. Geriye çekilip elinin tersiyle ağzındaki kanı sildi Hırçın.
Yorulmuştu fakat bunun sırası değildi. Tekrar üzerine atıldı adamın savurduğu yumruğu tutup sonra büküp arkasına geçti. Bacak eklemine tekme atıp adamı bir dizinin üstüne düşürmüştü. Gülümsedi adam , “ Namının hakkını veriyorsun.” nefes nefes kalmış olan Hırçın, “ Eyvallah uğraşıyoruz bir şeyler.” Adam onun bu konuşmasından faydalanarak beklenmedik bir şekilde bükülü olduğu kolunun tarafına yuvarlanıp, onuda kendiyle beraber yuvarlayıp Hırçın’ın üzerine çıktı.. Dizleriyle kollarına bastırıp ayaklarıyla belinden destek almasını engelliyordu.
Zihninde ki Laçin bir anda ortaya çıkıp korkudan dona kaldı.. Üzerinde ki adam ona geçmişini hatırlattı. Anlıkta olsa geçmişe gidip geldi.
Adam kızın bakışlarında ki değişikliğe şaşırdı. ilk defa gözünde korkuyu gördü.. Daha demin ki savaşan kadın sanki yok olmuştu.
“ Ne duruyorsun Savaş, bitir işini!” Çakı’nın bu sözleri kendine gelmesini sağlamıştı. Adam sirkelenip altındaki kadına yumruğu geçirdi.
Laçin yediği yumrukla kendine gelip zihninin kuytu köşelerine saklanmıştı. Yine meydan Hırçın Mavi’ye kalmıştı. Kurtulmaya çalışırken üzerinde adamın ağırlığı ve duruşu buna engel olmuştu. Art arda yediği yumruklarla işinin bittiğini düşünmüştü, keşke ailesinin intikamını alsa ve öyle ölse idi…
Hırçın’ın neredeyse bayılmak üzere olduğunu gören adam, belinde ki silahına yöneldi. Başına dayalı silahı gördükten sonra Hırçın kanla kaplı dişler gülümsedi. “ Başından beri beni deniyordun değil mi? Nesin sen ?” Hırçın’ın zorlanan nefesi adamı konuşmaya ikna etmişti.
“ Emekli Albay Savaş Tanrıkulu SAT Komondosu.” dediğinde gülümsedi Hırçın, “ Sıradan olmadığını biliyordum.” Hırçın’ın bilmediği bir şey vardı. emekli değil ihraç edilmişti.
Bir silah sesi duyuldu, Savaş Hırçın’ın yanına devrilirken gözleri Arif’in gözleriyle buluştu.
Ölmüş müydü? Bu bir hayal miydi? Onun burada ne işi vardı..
“ Özür dilerim Melek Hanım geciktim.” derin derin nefes alan Arif’e baktı.. Gerçekti ve karşısındaydı! Kendi silahına uzandı ve Arif’in yardımıyla ayağa kalktı. Silahı Çakı’ya doğrulttu, “ Ailen için özür dilerim ama cana can kana kan.. Onlar benim ailemdi.” dedi ve tetiği çekti. Sonra sessizlik olmuştu.. Uzun sürecek bir sessizlik..
**
Sekiz Saat Önce
Melek’in gidişinden sonra ne kadar süre sonra gözleri açtığını bilmiyordu Arif. Ayaklanmaya çalışırken onu fark eden hemşire hızlıca içeri girdi. “ Arif bey sakin olun.” dediğinde olduğu yerin bir hastane olduğunu fark etmişti. “ Telefon- telefon lazım!” diyebildi. Güçsüz kalan bedeni yatağa yığıldı.
Gözlerini tekrar açtığında başka bir odada uyanmıştı. Kablolara bağlı değildi. İçeri giren başka bir hemşire ilaçlarla ona yaklaşmıştı. “ Daha iyi misiniz? Uzun bir süredir yoğun bakımdaydınız.”
“ Refakatçim yok mu ?” aklına kimsesizliği gelmişti. Uyandığında yanında kimse yoktu.. Melek’i bile.
“ Aslında birden fazla vardı fakat bugün hiçbiri yok. Özellikle mavi saçlı hanımefendi, tehditle sizin yanınıza girdi. yasak olmasına rağmen..” Sonunu sessizce söylemeşti.. Melek yanındaydı,o yaşadığı şeyler rüya değil miydi?
Melek’i elini tutmuş onunla konuşmuştu.. Ona bir şey olduğu diye korkmuştu. Kalbi ağzından çıkacak kadar hızlı atıyordu.. “ telefonum o nerede?”
“ Hemen çekmecede, kimseye ulaşamadım maalesef. Uyandığınız haber edecektim.”
“ Anladım teşekkür ederim.”
Telefonunu çekmeceden çıkarmıştı, sarjı bittiği için kapanmıştı. Hemşireden rica etmişti sarj takması için..
Yemeğini beklerken uzandı, Melek’i görmek istiyor ona sımsıkı sarılmak istiyordu… Sanki üstünde onun kokusu vardı üzerindeki hastane kıyafetini burnuna getirdi sanki kokusu üstüne sinmişti.
“ yemek vakti.” dediğinde yaşlıca bir teyze girdi. Ona yemek masasını açıp yemeğini masasına koydu.
“ Afiyet olsun.” dediğinde gülümseyerek , “ Teşekkür ederim.” diyebildi..
Canı sıkılmıştı, boş durarak yatmaya alışık değildi. televizyonu açtığı sırada hemşire telefonunu getirmişti. Ona da teşekkür ettiğinde kulağına gelen haber ile dona kaldı..
“ ÜNLÜ İŞ ADAMI ALİ HÜKÜMDAR VE EŞİ EVİN DE ÖLÜ BULUNDU.. EVE YAPILAN BASKINDA BİR ÇOK KORUMASI DA ÖLDÜĞÜ TESPİT EDİLDİ. “
Sonrasını duyamadı Arif. Baba diye saydığı adam evinde öldürülmüştü.. Gözünde akan yaşa hakim olamadı. Uzun zamandır onun yanındaydı, evsiz bir çocuğa şans vermiş hayatını kurtarmıştı.. Telefonda tanıdık numarayı tuşladı açan olmadı. Kimi aradıysa ulaşamamıştı.. en son çare Valeria olmuştu.
“ Arif! Sen misin?” sesiyle telefon garipçe baktı. “ Valeria Hanım benim.”
“ Uyanmışsın Melek çok sevinecek!” dediğinde istemeden gülümsemişti.
“ Evet onun için aradım bende, kimseye ulaşamıyorum.”
“ Imm sana buradan anlatamam bunları, hastaneye geleceğim.” dedi ve telefonu kapatmıştı.
Valeria aynada kendine bakıyordu. Mavi saçını düzeltti peruk kaymasın diye bütün önlemleri almıştı., Hırçın’a benzemek için her şeyi yaptı. Hırçın olarak ilk olarak hastaneye gidecek sonra oradan kamera olan her yere gidecekti sonuçta Melek hastaneye gidebilirdi. Tahmin ettiği gibiydi kapıda onu Bülent Çakı bekliyordu.. Onu fark etmemiş gibi yaparak taksi çevirdi ve bindi.
Oda numarasını öğrenip hızlıca yukarı çıktı. Odaya girdiğinde camdan dışarı seyreden Arif’e baktı.. Çabuk toplanmıştı. “ Geçmiş olsun.” sese baktığında bakışları şaşkındı.
*
Arif gördüğü manzarada dehşete düşmüştü, Melek’e benzeyene ama Melek olmayan biri vardı.
“ Va- Valeria ?”
“ Evet benim!” gözlüğünü çıkardı. “ Sen neden böyle gözüküyorsun?” dediğinde derin nefes alıp bütün olanları anlattı.
Arif olanlara şaşırmış Hırçın’ı tek başına oraya gönderdiği için kendine kızıyordu.
“ Yani olanlar böyle ve ben acilen buradan uzaklaşmam lazım, operasyon başlamak üzere ve Bülent Çakı beni takip ediyor.”
“ Konumlarını bana söyle.” dediğinde başını olumlu bir şekilde salladı. Telefonuna uzandı haritaya koordinatı yazıp yeri gösterdi. “ Gerisi sende, ben üzerime düşeni halletmem gerek.” diyerek odadan ayrılmıştı. Peşinde olan Bülent Çakı’yı buradan uzaklaştırması gerekiyordu. Gözlüğünü taktı ve Hırçın rolüne döndü..
***
Hırçın maskesini evine gelince çıkardı, oturdu. “ Dediğimi yaptınız mı ?” dedi arkasından gelen topluluğa. “ Şimdi kamerayı hallettim.” dedi Şahin. Bilgisayar başında ki Valeria’yı görünce gülümsedi yanınada ki mavi saça baktı.. Kendi saçıyla aynı tondu.. Bu kıza güvenmekte haklıydı. “ Evet tam merdivenleri görüyor Melek.”
“ Tamam birazdan Bülent Çakı buraya gelecek. “
“ Melek Hanım size zarar vermesine izin veremezsiniz!” diye araya girdi Arif.
“ Dağılan suratımı görüyor musun Arif ? Nasıl açıklayacağız polislere bunu ? Dayak yemem ve bunun onun yapması gerekiyor. O yüzden evden kovuyorum sizi. “
“ evet biraz acele etsek iyi olur. Bülent Çakı haberi aldı!” dedi klavyeye basarken Valeria.
“ Acele etseniz iyi olur hemen ! “ Arif sinirli bir şekilde kapıdan çıktı. Ardından Şahin takip etti. Sabah olması bu uzun günün bitmesini istiyordu.. Yas tutmak istiyor biraz olsa içinde ki Melek’e ağlaması için alan tanımak istiyordu.. Arif evine girdiği gibi cama çıkmıştı en azından fazla dayak yemesine engel olabilirdi.
*
“ Her şey için teşekkürler Valeria.” dedi oturduğu koltuktan.. Canı çok yanıyordu ve birazdan daha fazla canı yanacaktı. “ Onu da içeri attıracağız merak etme. “ dedi eline uzandı tuttu.. Bu yabancı hisse gülümsedi. Yabani duyguları, yeni duygular keşfediyor ve bunu sevmeye başlamıştı.. “ biraz dayak yedikten sonra hemen polisi ara olur mu ? Biraz dayak yememi bekle sadece-” lafını tamamlamadan kapı alacaklı gibi çalmış hatta yumruklanmaya başlamıştı.
“ Geldim patlama!” kapıyı açtığında gözlerindeki ateşi görmüştü.. “ Sen yaptın !” diye bağırırken içeri girmeye çalışmıştı onu ittirdikten sonra suratını gördü.” Sen yaptın!” sadece dediği cümleyi tekrar etmişti. Kamera şuan onun sırtını görüyordu, şimdi dövmesine izin verebilirdi. yakalarında tutup yüzüne nefretini kustu, Hırçın zorlansa da meydanı Melek’e bıraktı, onun planı en iyi intikamdı.. Yüzüne yediği darbelerin Valeria’nın çığlığı durdurmuştu. Bülent'i durdurmaya çalışıyordu fakat o kadar güçlü değildi. Valeria ittiğinde yere düşmüştü. Hırçın Bülent’in bu hareketine sinirlenmiş üstüne atlamıştı. Bülent şaşkınlığın geçmesiyle Hırçın’ı tekrar yumruklamaya başlamıştı.. Hırçın’ın artık gücü tükenmiş gözleri kapanmıştı..
Gözlerini açtığında sevmediği yerdeydi hastanede.. Kokusunu rengini hissettirdiği duyguları sevmiyordu.. Gece bitmişti artık her yer aydınlıktı.. Artık güçlü olmak zorunda değil gönül rahatlığıyla ağlayabilirdi. Gözleri odada gezinirken sandalyede uyuya kalan Arif’i gördü.. iyileşmeden ona koşmasına mutlu olmuştu, karanlıktan onu yine kurtarmıştı.
Gülümserken hemşire odaya girdi, Arif korkuyla gözünü açtı. Gelenin hemşire olduğunu gördüğünde rahatlamıştı sonra gözleri Hırçın ile buluştu. “ Melek Hanım, günaydın. İyi misiniz?”
Hemşire serumunu değiştirmiş ve odadan çıkmıştı. “ İyiyim Arif.” seni gördüm daha iyi oldum diyemedi.. kalkamaya çalışırken Arif onu durdurdu. “ Biraz dinlenin lütfen.”
“ Olmaz yapılacak bir sürü iş var.”
“ Ben hepsini hallederim bana demeniz yeterli.” derin nefes aldı Hırçın geri yaslandı. “ Yatağımı dik.” dediğinde lafını ikiletmeden tuşa basarak yatağın baş kısmını kaldırdı. “ Polisler kapının önünde sizi bekliyor ifade için. Plan istediğiniz gibi gitti.” Gülümsedi Hırçın gözlerini kapatıp dudaklarını yaladı.. Patlayan dudağı canını acıtmıştı.
“ Değdi kurtuluşu yok.” dedi Hırçın. “ evet zekice bir plandı. Biz de dediğiniz gibi ifade verdik.”
“ yani sonuçta ben yaptım planı.” dediğinde Arif de gülümsedi. Melek o gülüşte kaldı.. Yıllarca yanında olan adam onun gözünden artık farklıydı ve bu hissi de sevmişti.. kapı tıklatıldığında ikisinin bakışları gelen polislere döndü.
“ Melek Hanım ifade verilecek gibiyseniz sizi rahatsız edeceğiz.” dediğinde başını olumlu salladı. Bütün gün dışarıda olduğunu ilk şirkete gittiğini sonra eve geçtiğini hastaneye geldiğini sonra avm dolaştığını eve gelip uzandığında bir süre sonra kapının alacaklı gibi çalıp Bülent Çakı ile karşılaştığını anlatmıştı.. Ona kafayı taktığını ona sürekli imalı sorular sorduğunu söyledi. Büyük ihtimalle takip edildiğinden bahsetti. Polis memur her şeyi not etti.
“ Teşekkür ederiz, sizi de yorduk geçmiş olsun.”
“ Önemli değil ben teşekkür ederim, en iyi avukatları tutacağım o sosyapatın içeriden çıkamamasına emin olacağım emin olabilirsiniz. En acıklı günümde başıma gelenlere bakın!” dedi ve yüzünü kapatarak ağlama numarası yaptı.. Polisler gördükleri manzaradan sonra yavaşça uzaklaştılar..
“ Gittiler Melek Hanım.” dediğinde Melek gözlerini silip Arif’e baktı.. “ Size bir şey sormam gerek,”
Melek soracağı soru karşısında gerildi. Uyurken bir şeyler duymuş olamazdı değil mi?
“ Şimdi sırası değil Arif. Hiçbir şey bugünden önemli değil.”
**
Cenaze fazlasıyla kalabalıktı, hem polisler hem de korumalar güvenliği son derece sıkı tutuyorlardı. Annesinin omzuna yaslanan Hırçın gözyaşlarına hakim olamadı.. Mezarlar açılmış Ali ve Melisa’ya veda vakti gelmişti. Hırçın acısını yine yaşayamamıştı.. “ Annee! Babaaa!” diye bağıran Eylem’e doğru gidip sarıldı. “ Melek! yoklar artık ne yapacağım ben ? Şimdi ne olacak?”
Hırçın şalını düzeltip gözlüğünü çıkardı. “ Her şey yoluna girecek bana güvenmek zorundasın tamam mı ?” Ağlamaktan gözleri şişmiş Eyleme baktı uzunca duygularını yine içine gömdü. “ Ben yanındayım!”
“ Bende !” diye araya girdi Canan.”
“ Bende yanındayım abla!” dedi Ahmet. “ Sende benim bir kızımsın.” dedi Elif. herkes bir yandan Eyleme sarılmıştı. “ Asla yalnız kalmayacaksın. Sana söz veriyorum. Hangi sözümü tutmadım ben ?” başını olumlu salladı.. sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti..
Kalabalık mezarlıktan çıkmıştı. Eylemi diğeriyle yollamıştı.. Arif’e de git demişti ama sadece uzaklaşmıştı.. Arif yine Arif'liğini yapmıştı..
“ Sonunda baş başa kaldık..” burnunu çekti. “ Beni ilk ve son kez böyle göreceksiniz.” dedi Melisa ve Ali’nin mezarının arasında gözleri mekik dokudu. Hıçkırıkları dudaklarından kaçtı. “ Size son sene hariç nasıl evlat oldum bilmiyorum.. Sana baba derken bu kadar yakınım olduğunu nereden bilebilirdim ? Amcam olduğunu baba yarım olduğunu nereden bilebilirdim.. Öğrenme sürecim hazmetmem biraz sancılı oldu ama ne yapabilirim.. Nefret biliyorum ben, doğduğumdan beri sanki nefret duygusu ile yaşamışım.. Sevgi sözcüğü bana çok yabancıydı ama sizi seviyordum ben, her şeye rağmen.. Yaşamam için çabalamanıza hayrandım.. evet aileme yaptıklarınızı unutamam o olanlar Laçin’e oldu ama siz Melek’i yeniden yarattınız.. Melek de Hırçın Mavi’yi yarattı.. Melisa abla bana neden mavi diye sormuştun ilk seferde.. Bana umudu ifade ediyor demiştim.. Her şeye rağmen içimde ki Laçin yaşamak için savaşıyordu.. Hırçın ise ölmek istiyordu.. Onların arasındaki savaşta Melek kalıyordu.. Duygudan yoksun soğuk bir Melek.. Seni ve kurabiyelelerini çok özleyeceğim.” elinin tersiyle gözyaşlarını sildi..” Ve sen Ali Bey içimde ki yara ne durumda bilemezsin. Sana hayatım için teşekkür ediyorum bunu karşılığında kızına göz kulak olacağım merak etme..” Hırçın toprağı sıkıp bıraktı. ayağa kalkarken başı dönmüştü.. her zaman ki gibi imdadına Arif koşmuştu. Her zaman yanında arkasında bir nefes uzaklığındaydı.. Bu güveni seviyordu.. Şimdi biraz dinlenme vaktiydi… Diğer savaşlar için güç kazanması gerekiyordu..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |