
Mafya'nın Oğlu yeni bölümü ile sizlerle umarım beğenirsiniz iyi okumalar 💖
Bölüm 4: Garip adamlar.
Gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım,yatakta oturma pozisyonuna geçtim ve yanım da duran telefonumu aldım. Saate baktım ve saat sekiz olmuştu. Anlaşılan alarmı duymamıştım. Ve Ateş hâlâ gelmemişti.
Telefonumu aldım ve aşağıya indim. Su almak için mutfağa girdim, su dolu bardağı aldım ve salona geçtim. Tam o sırada kapı çaldı suyu masaya indirip kapıya doğru gittim.
"Gelmez siniz sanıyordum?" Diye sordum kapıyı açar açmaz.
"Sen evine gelen misafirleri böyle mi karşılıyorsun?" Göz devirdim ve kapının önünden çekildim. Önce Ateş, ardından da Demir içeri girdi. Kapıyı kapattım ve birlikte salona geçtik.
"İçecek bir şey ister misiniz?" Ateş önce masada duran suya baktı sonra ise bana. Ve ben daha ne için baktığını bile anlayamadan, eğilip masanın üzerinde ki suyu alıp içmeye başladı.
"Su yeterli. Sağol." Ateş'e boş boş bakmayı kestim ve karşısında ki koltuğa geçip oturdum.
"İsteseydin getirirdim. Benimkini almana gerek yoktu." İstemeden de olsa bir kez daha göz devirdim ve hafif gülümseyerek Demir'e döndüm.
"Sen içecek bir şey ister misin?"
"Ben de su alsam hiç fena olmaz." Demir'e su getirmek için ayağa kalktığımda Ateş bana gülümseyerek bakıyordu. Bende sahte bir gülücük attım ve tekrardan göz devirdim.
"Gözlerin öyle kalacak bak, dikkat et!" Arkamdan iğrenç esprilerinden birini yaptı ve Demir ile kendi aralarında gülüşmeye başladılar. Bu çocuk bir yerlerden gıcıklığın eğitimini falan almış olmalı, yoksa bu doğal olamaz.
Tekrardan salona döndüm ve suyu Demir'e verip yerime geçtim.
"Evet, anlatın bakalım." Ateş'e döndüm ve o da ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Bu çocuk gülünce sinirlerim bozuluyor,ciddi olursa da korkuyorum.
"Eee? Böyle boş boş bakacak mısın?" Diye sordum sinirle.
"Belki de." Anlaşılan beni sınamak için buradalar. Tamam Alev, sakin ol. Sakin ol. Ve ona, onun istediğini sakın verme.
"Bu günkü haberi gördüğünüzü düşünüyorum?" Dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.
"Bunun için fazla düşünmedin umarım." Yine o sinir bozucu gülüşlerin den birini yaptı, ben de sinir bozukluğu ile derin bir nefes alıp verdim.
"Tamam, anlaşılan senin ile konuşulmuyor. Buraya saçma sapan esprilerini yapmak için ve beni sınamak için mi geldin?"
"Bunun için yeterli vaktimin olduğunu sanmıyorum. Neyse, buraya sadece konuşmak için değil, aynı zamanda seni uyarmak için de geldim." Ateş aniden ciddileşince ben de dikkatle dinlemeye başladım. Ama anlaşılan aynı şeyleri söyleyip duracak.
"Olayları kimseye söylemem." Dedim düz bir ses ile.
"Aferin. Ama sadece bundan bahsetmiyorum, aynı zaman da şu her şeye karışman ve herşeye burnunu sokmandan bahsediyorum." Herşeye burnunu sokmak mı? Ben mi? Terbiyesiz.
"Bir kızla böyle konuşulmaz." Dedim sert bir tonla.
"Oradan bakınca bu umurumdaymış gibi mi duruyor? Bak Alev, onu sana hakaret olsun diye söylemedim. Bir şeyleri merak ettiğin belli ama bu soruların gereken bir kısmının cevabını benden alabilirsin. Söylemediklerim ise, seni ilgilendirmiyor demektir. Anladın mı?" Bu ne ya! Bu çocuk cidden sinirimi bozuyor. Birde aptala anlatır gibi konuşuyor, şimdi kalkıp şurada ki vazoyu indireceğim kafasına ama vazoya yazık.
"Anladım!" Dedim. Ona karşı olan öfkemi belli ederek.
"Umarım. Şimdi, haber ile ilgili bilmen gereken bir durum yok. Adamlar bir cinayet işledi ve suçlarını örtüp kaçtı. O adamlar kim diye soracak olursan da bir çeşit mafya." Mafya mı?
"Bu kadar mı?" Diye bildim sadece. Acaba ona, orada ne işinin olduğunu sorsam, artık söyler miydi?
"Bilmen gerekenler bu kadar. O gece hakkında da bir şey sorma ve düşünme. Hepsi yaşandı ve bitti." Yok, ben dayanamıyorum soracağım.
"Peki... Sen?" Dedim, tereddüt ederek.
"Ben ne?" Kaşlarını çattı.
"Senin o gece orada ne işin vardı?" Önce durup öylece bana baktı. Demir'de geldiklerinden beri tek kelime dahi etmedi. Bu ikili cidden garipti.
"Bu seni ilgilendirmez." Sözünü bitirir bitirmez ayağa kalktı. Demir de kalkınca bende hemen kalktım...
"Onlar gibi olup olmadığını bilmiyorum." Dedim. Aslında korkuyordum ama böyle gizemli olmaya devam ederse polise gidecektim. Ateş bana döndü ve konuşmaya başladı.
"Ben onlardan veya onlar gibi değilim. Zaten onlar gibi olsaydım, hayatını kurtarmazdım ve şuan burada, karşımda duruyor olmazdın." O haklı olabilirdi. Ama hâlâ anlayamıyorum. Onlar gibi değilse neyi, neden saklıyor...
Ateş tekrardan arkasını döndü. Ve kapıya doğru gitmek için bir adım attığı sırada ben tekrardan söze girdim.
"Ya gördüklerimi..." Durdu,ama arkasını dönmedi ve dinlemeye başladı. " Polise anlatırsam?" Bana doğru döndü ve konuşarak yaklaşmaya başladı.
"Polise söylemek mi? Sence bu mantıklı bir seçenek mi? Polise gidersen..." Yaklaşmaya devam edince bende geriye doğru gitmeye başladım. "Önce sen, sonra ise tüm sevdiklerinin hayatı tek bir kurşunla sona erer. Peki bunu kim yapar? Ben mi? Hayır. Onlar yapar. Ve şunu da söyleyeyim; bana hiç bir şey olmaz. Bu hikayede yanan, sen ve hiç bir şeyden haberleri dahi olmayan sevdiklerin olur." Sesi oldukça korkunç ve tehditkârdı. Ama kim bilir, belkide şu an yapmış olduğu en ufak hareket bile korkmama sebep oluyordu. Aramızda bir adımlık mesafe kalmıştı ve açık olacağım gözleri gerçekten çok korkutucuydu. Sanki olurda polise gidersem, canımı yakan "Onlar" dedikleri değilde kendisi olacaktı. Ama anlayamıyorum şu haline, verdiği tepkilere bakacak olursak sanki bir planı var ve benim bunu mahfetmemden korkuyordu.
"Yani, seçim senin." İki kolunu, iki yöne doğru açtı ve geriye doğru ilerleyerek konuşmaya başladı. "Seni tutmuyorum, polise gitme demiyorum. Ama olacakları önden bilmiş ol diye söylüyorum." Durdu ve son bir şey söyleyip bana kalırsa korkutucu bir sırıtış ile arkasını tekrar döndü. " Denemesi bedava." Kapının kapanma sesi ile çıktıklarını anladığım gibi kendimi arkamda olan koltuğa bıraktım. Biraz önce resmen tehdit edilmiştim. Hemde mal veya sadece kendi canımla da değil. Kendim, ve tüm sevdiklerimin canıyla edilmiştim...
🔥
Gözlerime vuran ve beni rahatsız eden güneş ışıkları ile uyandım. Ve dün gece olanları düşünmekten odam da yatağımda değilde,salonda koltuğun üzerinde uyumuşum. Her yerim ağrıyordu ve çok üşümüştüm. Koltuktan kalktım ve bir şeyler hazırlamak için mutfağa girdim. Çay koydum ve salondan telefonumun sesini duyunca oraya doğru ilerledim. Arayan kişi Bahar'dı.
"Efendim bahar?"
"Sana da günaydın." Bahar'ın bu tavrı gülümsememe sebep olmuştu.
"Affedersin canım." Dedim yalnızca.
"Tamam sorun yok, ne yapıyorsun?"
"Yeni uyandım, kahvaltı hazırlıyorum."
"Ben bir üç saate oradayım, evde ol tamam mı?"
"Tamam canım nerede olacağım sanki?"
"Bilemiyorum,bu aralar pek bir gizemlisiniz Alev hanım."
"Of Bahar, ne gizemi ya. Ben kahvaltı hazırlamaya devam ediyorum gelince konuşuruz."
"Görüşürüz." Dedi ve telefonu kapattı. O da farkında, ona yalan söylediğimi biliyor. Ama bu onun için söylenmiş bir yalan, yapacak bir şey yok.
Kahvaltımı yaptım ve masayı toplamaya başladım. Masayı silerken kapı çaldı ve elimde ki bezi bırakıp kapıyı açtım.
"Sonunda geldin..." Bahar'ın geldiğini sanıyordum bu yüzden kapıyı daha açmadan konuşmaya başlamıştım, ama gelen Bahar değil, Ateş' di.
"Beni beklediğini bilmiyordum." Dedi,sesinden eğlendiği anlaşılıyordu.
"Tabiki seni beklemiyordum." Yine istemsizce göz devirdim. Bu çocukla konuşurken göz devirmemek gerçekten imkansız.
"Peki, bu seferlik öyle olsun." Dedi ve göz kırptı. İstemsizce ona, yüzümü buruşturarak baktım. Tepkime güldü ve tekrardan konuşmaya başladı. "Arabanı getirdim, onu söylemek için geldim."
"İyi, teşekkürler." Dedim düz bir sesle.
"Numaran olsaydı kapıya kadar gelmeme gerek kalmazdı. Bunun için de ayrı bir teşekkür istiyorum." Bu sefer de ben dalga geçer gibi gülerek söze girdim.
"Ne bu şimdi? Numaramı mı istiyorsun?" Ve beni ciddi bir ters köşe yaşatacak o sözü söyledi.
"Evet."
"Na...nasıl yani?" Ve evet, yine sinir bozucu bir şekilde gülen o oldu.
"Bir konudan emin olana kadar numaranı almam gerek. Yani ne olur ne olmaz diye ben de olması gerekiyor. O yüzden hadi çabuk ol, söyle."
"Çok affedersin ama ben neden sana numaramı vermek zorunda kalıyorum?" Boyu benden biraz uzun olduğu için yüzüme doğru hafif eğildi ve sesizce konuşmaya başladı.
"Onlar gelirse bana haber verebilir diye." Dedi ve tekrardan çekilip gülümseyerek bakmaya başladı. İşin daha da kötüsü onlar dediği mafyalar, ve mafyalar buraya mı gelecekti!?
"Onlar mı? Gelirlerse mi? Yok artık, olamaz öyle şey. Hani peşimizde değillerdi?" Şu an gerçekten içim ürperdi. Çünkü buraya gelirlerse ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.
"Alev, korkmanı anlıyorum. Ama kesin bir şey söylemedim. O yüzden korkmana gerek yok. Sadece ne olur ne olmaz diye numaranın bende olması daha iyi." Daha fazla inat etmedim ve direkt numarayı söylemeye başladım.
"Tamamdır, ben seni ararım. Sen de numaramı kaydet. Ve biraz korkak birine benziyorsun, en ufak şeyde sakın beni rahatsız etme. Tamam mı?"
"Ne, ben miyim korkak?" Gerçekten korkak birine mi benziyorum? Böyle demesi cidden zoruma gitti ve artık ondan iki katı gıcık alıyorum. "Numaranı falan kaydetmiyorum, Sen de benimkini kaydetme gerek yok. Bir şey olursa polise giderim zaten." Tam kapıyı kapatıyordum ki ayağıyla tuttu.
"Alev, çocukça saçmalıkları bırak. Burada oyun oynamıyoruz, ciddi bir sorundan bahsediyorum. Ve polise gitmeyeceğini seninle daha önce konuşmuştuk." Sinirle derin bir nefes alıp verdim.
"Tamam!" Dedim sadece. Başka ne diye bilirdim ki? O haklı, kötü bir durumda yalnızca onu araya bilirim. Ona ihtiyacımın olması sinirlerimi bozuyordu.
"Aferin, korkak ama akıllı kızsın. Bir de şu işe yaramayan inatçılığınıda bıraksan, senden iyisi yok." Dedi ve gülerek arkasını döndü. Bende hemen ardından kapıyı kapattım.
Mutfağa geri döndüğüm de telefonum çaldı ve yabacı numaraydı. Ateş olduğunu biliyordum.
"Numaramı kaydet." Dedi sadece
"Tamam dedim ya!" Dedim yüksek sesle.
"Bir daha benimle telefonda konuşurken bağırma." Sesi sakin ama her zaman ki gibi tehditkârdı.
"Tamam!" Bilerek yine bağırdım ve telefonu yüzüne kapattım. Neden bilmiyorum ama, bu yaptığımın onu gıcık ettiğine emin olduğum için mutluydum. Yine zilin çalmasıyla tekrar kapıya gittim.
"Ne oldu? Yoksa telefonu yüzüne kapattım diye kızmak için mi geldin..." Aynı şeyi yine yaptım işte. Yine kapıyı açtığımda sözüm yarım kaldı çünkü gelen Ateş değil, Bahardı.
"Başkasını mı bekliyordun? Ve kimin yüzüne telefonu kapattın?"
"Kimsenin. Kimin yüzüne kapatacam ben? ve kimseyi de beklemiyordum seni bekliyordum ve geldin işte." Salak Alev.
"Alev, konuşurken bir nefes alsana kızım, Bayılacaksın şimdi." Bahar'a gülümsedim o da gülerek içeriye geçti.
"Eee ne yapıyordun?" Ne mi yapıyordum? Bir tane Allah'ın gıcığı geldi onun ile uğraşıyordum.
"Hiç... Hiç bir şey. Kahvaltı yapmıştım masayı topluyordum."
"İyi, hadi hazırlan dışarıya çıkalım."
"Nereye gidiyoruz?"
"Her zaman ki kafeye. Sıkıldım da."
"Tamam,üstümü değiştirip geliyorum." Hemen yukarıya odama çıktım Bahar'da salona oturmuş telefona bakıyordu. Üzerimi değiştirdim, saçımı topladım ve aşağıya indim.
"Hazırım, hadi çıkalım." Çantamı,araba anahtarlarını ve telefonumu aldım. Ve Bahar ile her zaman ki kafeye gitmek için evden çıktık.
Kafeye geldik ve bir masaya oturduk. Bu kafe her zaman Bahar ile geldiğimiz çok tatlı ve bi o kadar da, sakin bir yerdi. Siparişlerimizi verdik ve Bahar ile sohbet etmeye başladık.
'Ee dün ben gittikten sonra ne yaptın?" Yutkundum. Bahar ile sürekli yan yana olacağım ve ona sürekli yalan atmak zor olacak.
"Sadece uyudum. Başka ne yapabilirim." Evet, hemde ne uyumak? Her yerim hâlâ ağrıyor.
"O kadar saat cidden uyudun mu sadece?" Bahar garip bir canlı ile ilk kez karşılaşmış gibi yüzüme bakıyordu. Bu tepkisi onu tatlı ve komik gösteriyordu. Gülmeye başladım.
"Evet, yorgun olduğumu söylemiştim."
"Bu nasıl bir yorgunlukmuş, garip." Dedi ve gülerek bana baktı. Bende gülümseyerek ona baktığım sırada Bahar'ın oturduğu yerin arkasında iki tane adam gördüm. Tam o anda önünden iki çift geçti ve adamları tekrardan görmek için eyildiğimde adamlar orada yoktu.
"Ne oldu? Neye bakıyorsun öyle?" Bahar'da baktığım yöne doğru döndü.
"Bir şeye değil ya." Bahar bana döndü ve yüzünden inanmadığı fazlasıyla belliydi.
"Emin misin?" Diye sordu.
"Evet, eminim ne olabilir ki." Zoraki bir gülümseme ile Bahar'a baktım.
"İyi, peki." O iki adam nedense çok garip görünmüştü gözüme. ikisi de takım elbiseli, siyah gözlüklü ve hafif bıyıklıydı. Aynı o gece orada olan adamlar gibi... Belki de burada bu tip deki insanları görmeye alışık olmadığım için garipsemişimdir. Yani umarım...
Siparişlerimiz geldi ve yirmi dakika daha oturup ücreti ödedik ve Bahar ile kafeden çıktık.
"Benim dışarıda biraz işim var, istersen burada ayrılalım." Dediğinde onu başım ile onayladım.
"Tamam, bende eve geçiyorum ders çalışmam gerek." Bahar ile vedalaştık ve arabama geçip, ardından hemen eve gittim. Ama hep aklım olanlardaydı. Ya, polise gitmemekle hata ediyorsam? Ama gitmekte pek mantıklı gelmiyor.
Ya peşimde beni de ortadan kaldırmak isteyen mafyalar varsa ?
Devam edecek.
Umarım yeni bölüm hoşunuza gitmiştir. Eğer öyleyse düşüncelerinizi bekliyor olacağım. Yeni bölümde tekrardan görüşmek üzere.✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.86k Okunma |
867 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |