Bol bol yorum ve yıldız bekliyorum arkadaşlar.
Birde daha önce okumadıysanız Muhtemel Aşk hikayeme davet ediyorum. Derya ve Boran'ın tamamlanmış hikayesi.❤️
Karşıdan Hesna ile kol kola kendine doğru gelen kadına bakakaldığını fark edip toparlanmaya çalıştı Cihan. Daha dün yolum yoluna çıkmayacak rahatsızlık vermeyeceğim diye kendi kendine ettiği yeminlerin tutulması ne zordu. İyi de Zelfi de hileli oynuyor, kendi ayağıyla ona doğru yürüyordu.2
Biri için atılan her adım umut, diğeri için dikenli yolda bir yolculuktu.
Elindeki sigarayı yakındaki çöpe atarken toparlanmak için zaman kazanmaya çalıyordu Cihan.
Üçü karşı karşıya geldiler her ne kadar kaçmak isteyen iki kişi olsada,
"Abi, Zelfi'yi de Derya hanımlara bırakırız diye düşündüm. O da liseyi dışarıdan bitirecekmiş, burda karşılaştık." diyerek sanki Cihan'ı bilerek buraya sürüklenemiş gibi sessiz ortama ses oldu.2
"İyi düşünmüşsün Hesna, sen iyi misin?" Dedi karşıdan gelirken Zelfi'den destek alır gibiydi, fark etmişti.
"İyiyim sohbet ediyorduk ondan kol kola geldik." Diye kurtardı durumu. Cihan zaten kendini yemeye yer arıyordu. Başım döndü dese onuda kendine suç bulurdu.
Eliyle arabayı işaret edip Zelfi'yle göz teması kurmadan arabaya bindi ama iradesi buraya kadardı, aynadan koltuğa yerleşen kıza baktı anlık. Sadeydi her zaman olduğu gibi ama güzeldi de... Hep...
Hesna da arkadaşını yanlız bırakmayarak arkaya arka koltuğa yerleşti, yola koyuldular.
"Senin de son dönemin kaldı değil mi Zelfi?" dedi Hesna.
"Evet Hesna hanım, ikinci dönem derslerimi verirsem lise bitiyor." deyince,
"Zelfi biz yaşıtız ne hanımı Allah aşkına ya." Diyerek isyan etti.3
Onun bu samimi çıkışı araba kullanan adamı günler sonra gülümsetti ama kimse fark etmedi. Hesna... Abi olunacaksa ilk Hesna'ya abi olunmalıydı, o kadar şımartılmadan büyümüştü ki küçücük bir ilgiye muhtaçtı. Dünden beri annesiyle beraber Cihan'a nasıl pervane olmuş, ne yedirip içecekleri şaşırmışlardı.
"Öyle de siz Bekir Ağa'nın eşisiniz böyle daha uygun olur." deyip resmiyeti korumaya çalıştı Zelfi faydasız olacağını bilemeden.
"E Derya hanıma abla diyorsun, o da Boran Ağa'nın eşi değil mi? Biz akranız seninle, hem sen hatırlamasanda ben okul zamanından hatırlıyorum seni." dedi.
"Derya abla gerçekten ablam gibi, ben onun yanında kendimi çalışan gibi hissetmiyorum ki. Zaten çoğu şeyi benimle, Ayşe'yle beraber yapar." diyerek içini açtığında Zelfi de şaşkındı. Şu yolculuğu hiç konuşmadan tamamlayacak teşekkür edip arabadan inecekti. Niye çenesi düşmüştü şimdi.2
"İyi madem Derya hanım ablan olsun, ben arkadaş kategorisine talibim zaten. Hem benim de son dönemim kaldı. Birbirimize yardımcı oluruz, destek oluruz. Biliyor musun? Nazlı abla da gidecekmiş, yine yanlız kalacağım." diyerek başka bir konunun kilidini açtı.1
"Nereye gidecek Nazlı abla?" Deyince Hesna'dan kaçar mı?
"Ha o da abla bir ben hanım oldum yani." Diye yalandan sitem etti.
"Yok, yani..." Dese de toparlayamadı Zelfi. " Tamam Hesna sen kazandın." deyince amacına ulaşan genç kadın kıkırdadı.
"Ha şöyle arkadaşım, bende bilmiyorum ki sabah Cihan abim bahsetti. Eşinden ayrılmaya karar vermiş, o adam peşini bırakmaz diye Manisa'ya yollayacaklarmış." Dediğinde Zelfi'nin gözü öndeki adamı buldu. Bakışları anlık kesişirken ateşe değmiş gibi çektiler gözlerini...
"Hakkında hayırlısı olsun inşallah." Dedi ama içten içe iyi düşünülmüş olduğu da gerçekti. Mardin de o kadına rahat vermezlerdi. Cemil'in her akrabası kendinde laf söylemeye hak bulur üzerlerdi Nazlı'yı.
"Amin." dedi Hesna dayak olayını bilmediğini fark eden Zelfi renk vermedi konuyu değiştirdi.
"Senin de mi son dönemin eksik?" deyince,
"Evet, ikinci sınıftayken okuldan aldılar beni, bi zaman da dışardan okudum ama zor olan bazı derslerden kaldığım için o hakkımda elimden alındı. Ders çalışmaya bile fırsatım yoktu halbuki..." deyip Cihan ile gözgöze gelince sustu Hesna. Hakkaten onun da dilinin bağı çmzülmüş gibiydi.
"Anladım." diyebildi anlaşılan hayat Hesna'nın yüzüne de sonradan gülmüştü.
"Neyse onu boşverde, o adam kimdi?" Diye sorunca bi an algılayamadı boş boş baktı Zelfi "Hani kahve içelim falan diyordu, ben mani olmadım inşallah." Deyince araba bir an kontrolsüzce sağa sola gitti.4
Cihan aracın kontrolünü tekrar sağlarken duyduğu şeyi doğru mu anladığını sorguluyordu. Kendisinin adına tahammülü olmayan Zelfi başka biriyle kahve içecek kadar yol almış mıydı? Yine yeniden elinden kayıp gidiyor muydu? Dişini yanağına geçirip direksiyonu sıktı kontrolü tekrar kaybetmemek için.
Onun halini sadece Hesna fark etti, iyice emin oldu çıktığı yoldan.
"Lisedeyken Edebiyat öğretmenimizdi Serkan hoca." Dedi açıklama yapmak istedi, ne hayatında kimseyi istiyordu, ne de bunun muhabbetini etmek. "Orda karşılaştık, tanıyınca kahve içmek istedi, sen gelmeden de reddetmiştim zaten. Hatta geldiğin iyi oldu ısrar edecek gibiydi, kurtardın beni." dedi samimi bir gülümseme ile.3
Cihan'ın içindeki yangını biraz olsun söndürdü bu sözler, bencillik olduğunu bilse de Zelfi'nin kapılarının başkanlarına da kapalı olmasına sevindi.
Yol bitti, zaten birbirine yakın olan evler sık sık görüşeceklerine delil gibiydi.
Öznesiz bir cümle ile ortaya küçük bir teşekkür bırakıp konaktan sonra evi bildiği malikaneye hızlı adımlarla ilerledi Zelfi.
Nazlı ve Derya'yı salonda oturmuş sohbet ederken buldu.
"Gel Zelfi gel, bu Nazlı ablan bizi bırakıp uzaklara gitmeye karar vermiş biliyor musun? Alacağı olsun o Cihan Ağa'nın kaçırıp götürecek arkadaşımı." diyerek dert yandı Derya.
"Öyleymiş Derya abla ama burda rahat vermezler, bence doğru olanı yapmış. Keşke bende herşeyi arkamda bırakıp gidebilsem." Dedi yorgun bir bıkkınlıkla.
"Canım... Güzel kızım..." Deyip hafiften belli olmaya başlamış karnı ile yerinden kalkıp hâlâ ayakta olan Zelfi'nin yanına geldi, kollarını hoyratça yıpratılmış zarif bedene sardı "Arkanda bırakacağın kadar kendi içinde de götüreceksin, Nazlı sıfırdan bir hayata başlayacak kızları ile onun durumu ayrı ama sen kendi içini çözmelisin. Kaçmak çözüm değil..." deyip küçük bir kız çocuğu gibi sinesine sakladı Zelfi'yi.
Dolu dolu gözlerle onları izleyen Nazlı burukça gülümsedi,
"Zelfi'm ben yanlış yaptım cezasını da çekiyorum ama sen öyle değilsin güzelim, senin olanlara sahip çık başını dimdik tut. Kendine yeni bir sayfa açıp içinden geldiğince doldur. Hakkımda haddim de değil belki ama psikolojik destek şart senin için. Başka türlü içindeki kartopu büyüyüp çığ olur seni yutar."
Zelfi ise az evvel arabada Cihan ile yolculuk yapabilmiş olmanın şaşkınlığı içindeydi. Serkan hoca kötü biri asla değildi ama niyetini fazlaca belli edereken hiç çekinmeyişinden korkmuştu.
Ondan uzaklaşıp yanında Hesna'nın oluşundan güç alarak o arabaya binerken herşeye rağmen Cihan'a güvendiğini hissetmek için için Zelfi'yi rahatsız etmişti. Nerden çıkıp gelmişti ki bu güven duygusu? Nazlı'yı, o pisliklerin başlarına konağı yıkarak kurtarışından mı? Yoksa yediği tokata rağmen hâlâ samimi bir özür peşinde oluşundan mı?4
Uyku uyuyamayan, en ufacık ani hareketten korkan, yabancı bir erkekle aynı ortamda olmaktan bile midesi bulanan biri olarak nereye kadar yol alabilirdi? Okul kazanıp uzaklaşsa sağlıklı bir gelecek kuracak kadar güçlü bir zihne sahip değildi.1
Gözleri Derya ablasıyla sarılmış hallerine dolu gözlerle bakan Nazlı'yı buldu. Hata yaptım, cezam diyordu ama kalem gibi dimdik, öyle güçlü bir kadındı. Sevdiğinden ihanet görmüş gibi değilde, prangalarından kurtulmuş gibi. Yeni bir hayata başlayacak cesaretine hayran olmamak elde değildi.1
"Gücüm yok..." Diye inledi Zelfi. "Anlatacak gücüm yok..."
"İçinde taşıdıkların gücünü çekiyor canımın içi. Bir bıraksan omuzlarında ki yükleri kuş olup uçacaksın." dedi Derya. Tanıştıkları ilk gün canı yanarak 'Belime kadar saçlarım vardı, onun silahı olmasınlar diye kestim' diyerek anlattığında soluğu güzellik salonunda alıp kaynak yaptırdığı saçlarına öpücükler kondurdu.
"Bırakamazda altında kalırsam..." dedi korkarak.
"Sen bırakmasan da usta bir el çekip almasını bilir, yeter ki o kapıyı aç. Psikolojik destek çok önemli, bir kez olsun dene." dedi her zaman şefkat kokan sesiyle, Derya Zelfi'nin şansıydı.
Omuzları üstündeki yükleri daha çok hissetmiş gibi çöktü Zelfi'nin,
"Tamam Derya abla. Haklısınız destek alacağım." Dediğinde hepsi birbirine umut dolu gülümsediler.
Nazlı'nın çalan telefonu sessizliği böldü,
"Efendim Cihan." deyip dinledi bir süre "iyi yapmışsın ablam, nereye kadar saklayacaktık, sabah Hesna ile konuştum zaten yüzümün gözümün hali dışında herşeyi biliyor." dedi.
Gözleri Derya'yı buldu bu kez, "Gülhan annem beni görmek istiyormuş." Dedi müsade isteyerek.
"Ah Nazlı ah, misafir gibi çekiniyor hâlâ, buyursunlar tabii güzelim." dedi Derya.
Onları orda bırakıp çay için hazırlık yapıp odasına geçti Zelfi, sanki bu karar bile içine bir mum yakmıştı. Karanlık çok büyüktü ama umut ışığı da vardı, olmalıydı.1
Tarakların olduğu sedef işlemeli sandığı alıp Nazlı'nın odasının kapısını çaldı,
"Gel güzelim, Gülhan annem burda bırakmaz artık." Deyip toparlanışının sebebini dile getirken zaten bir kaç parçadan oluşan eşyalarını spor bir çantaya yerleştiriyordu. "Hem bir iki günde onlarda kalayım çok özleyeceğim." derken Zelfi'nin elindeki kutuyu gördü.
Gözleri kutu ile Zelfi arasında bir kaç tur atıp,
"Geri mi vereceksin?" Dedi olmamasını diler gibi, çok üzülürdü Cihan biliyordu, tanıyordu kardeşi gibi sevdiği adamı. Nasıl pişman olduğunu, nasıl çırpındığını Zelfi görmüyor muydu?
"Abla bu kutu bana yük, ne dediniz aşağıda 'omzunda ki yüklerden kurtul Zelfi'..." deyip derin bir nefes aldı. "İstemediğim hiç bir şeyi yapmayacağım artık, ilk adımı atmazsam gerisini getiremem. Geri ver bunu, ona kızgın, kırgın değilim... Sadece adını bile anamayacak kadar çok kötü anıyı çağrıştırıyor bana. Karşıma çıkmasın çok mutlu olsun, bir zamanlar bütün beddualarım onaydı. Şimdi zerre kötü duam yok ona. Hatta iyi olsun isterim, benden uzakta..."1
"Anladım güzelim, haklısın." deyince Zelfi kutuyu komidine bırakıp çıktı.
Gülhan hanım ve Hesna çok geçmeden geldiğinde evladı bilip gözünden sakındığı Nazlı'nın halini görünce sendeleri yaş almış kadın,
"Kızım... Ne yaptılar sana elleri kırılsın." deyip Hesna'nın destek olmasıyla düşmekten son anda kurtularak koltuğa oturabildi.
Nazlı hemen önünde çöküp ellerini avuçlarına aldı,
"Ağlama anne." dedi gözlerinden yağmur gibi yaşlar akan kadına "iyiyim kurtuldum onlardan, ağlama ne olur..." derken kendi de ağlıyordu farkında değildi.
"Cemil yapmaz, kim kıydı sana?" derken aslında cevabı bilir gibiydi. Nazlı boynunu sağa eğdi biraz,
"Elleri kırılsın, zalim... Etmediği kalmadı bunu da yaptı sonunda. Ah Döne, ben sana edeceğimi bilirim." diyerek bilenen kadına sarıldı Nazlı.
Annesinden görmediğini bu kadından görmüştü, kalbinin güzelliği genişliği bambaşkaydı.
Nazlı'nın kızları Duru ve Gül'ü de alıp kızını kendi kanatları güvencesine çekmeden önce Derya'ya teşekkür ve minnet borcuyla sarıldı Gülhan hanım,
"Sen bu toprakların şansısın güzel kızım, yaptığın her şeye minnettarım bil. Ayağına taş değse annen gibi koşarım, kabul edersen sen de benim bir kızımsın." dedi.
Bu kadının Zelal gibi kızı olsun, hayretlik diye yine yeniden içinden geçirdi Derya,
"Ben yapmam gerekeni yapıyorum, teşekküre bile gerek yok. Ama başım sıkışınca kapınızı çalar anne aklı alırım bundan sonra." diyerek kadının samimi gelişini hoşnutlukla karşıladı.
Onları yolcu ettiler kaldılar baş başa... Derya ve Zelfi...
"Derya abla ben konağa geçsem Ayşe buraya gelse olmaz mı?" diye sordu Zelfi.
Kararlar almış ve uygulayacaktı, kendini kötü hissedeceği herkesten herşeyden uzak durup iyileşecek. Okulunu kazanıp ayakları üzerinde duracaktı.
Derya ise onun bu halini anlayacak kadar tanıyordu yanında ki kadını,
"Sen nasıl istiyorsan, kendini nerede iyi hissedeceksen orda kal güzelim." dediğinde Zelfi artık konak yolcusuydu...
Cihan'dan kaçıyordu kendince ama her kul gibi kaderin planından haberdar değildi.
İki yan evde ise Duru'nun neşeli sesi çınlıyor, Cihan'ın omuzlarında oda oda gezip evi keşfediyordu. Nazlı kendisi için ayrılmış odada Hesna'ya olanı biteni kısadan anlattı, üzüleceği ayrıntıları atlamaya çalışarak.
Kumasının hamile oluşuna söz gelince Hesna'nın gözlerine bakamadı, bahaneyle kalkıp çantada ki eşyalarını boşaltıyordu ki eline sedefli sandık geldi,
"Ay o ne güzel bir sandık abla ne var içinde?" diye hem lafı değiştirmek hemde merakını yenemeyerek şakıdı Hesna.
İçli bir nefes alıp veren Nazlı ile Hesna sorduğu soruya pişman oldu, özel birşey olsa gerekti.
"Abla özel birşey belli ki sormadım say." dedi hemen.
"Zelfi bunu Cihan'a geri yolladı." Deyince ikisi de duraksadı.
"Ne?" dedi Hesna, yoksa Zelfi biliyor muydu Cihan'ın ilgisini.
"Cihan özür için vermiş ama istemiyor, adını bile duymaya tahammülü yok. Suçsuz olduğunu biliyor ama beyni çok çirkin kodlamış Cihan'ı ondan gelen hiçbir şeye tamammülü yok." deyip Hesna'nın bugün diktiği umut tohumlarının üzerine kürek kürek toprak attı bilmeden.
Dudakları hüzünle büküldü genç kadının,
"Abla sana birşey diyeceğim hatta belki sende biliyorsundur." deyince Nazlı hafifçe çattı biçimli kaşlarını "Cihan abim." deyip duraksadı biraz yaklaştı sır verecek gibi "Zelfi'ye aşık, hem de yıllardır. Ben bunu Zelfi bilmiyor sanıyordum, biliyor mu?"
Nazlı ise şoktaydı, Cihan'ın böyle bir ateşte yandığını nasıl görememişti,
"Emin misin Hesna?" diye sorunca Zelal'in yaptıklarından başlayarak bildiği herşeyi anlattı Hesna,
"Evli, mutlu sanıyordu anladığım kadarıyla. Zelal çok hain, çok zalim abla. Kıza eziyet ederken bile Cihan abinin adını kullanmak şeytanın aklından da öte." dedi.
Nazlı ise düşmüş omuzlarıyla kaldı,
"Bu sandıkta ki neyse Zelfi için çok kıymetliymiş zamanında belli, şimdi geri yolladığını Cihan'a nasıl söyleyeceğiz. Azıcık bir umuda tutunduysa onu da çekip alırız elinden." dedi içi yanarak.
"Adını anmak istemiyor diyorsun abla, abim duyarsa yolunu yoluna düşürmez, üzmez o kızı. Ama kendi çok üzülür. Hele de bunu geri verirsek." derken Nazlı'nın sanki gerçek kardeşi gibi Cihan'ın gözlerine benzeyen gözlerinde bir çare arar gibiydi.
İşte o çare Nazlı'da da yoktu...
İkisi de sessiz kalıp oturdular yatağın ucunda dakikalarca, Hesna bugün Zelfi'nin üzerine düşen öğretmenin ilk fırsatta şansını tekrar deneyeceğinden emindi. E işi gücü olan yakışıklı bir adam Zelfi'nin aklını çelebilirdi... Ama işin aslı, ondan çakıp Cihan'ın olduğu arabaya binecek kadar da erkek cinsinden kaçtığını görmek Hesna'nın canını da yakmıştı.
Nazlı ise Cihan'ı düşünüyordu, nasıl içine gömdüyse adını dahi almamıştı, herşeyi konuşurlardı oysa... Zelal ah şeytan Zelal, ne istemişti ki Cihan'dan...4
"Hesna bu sandığı geri vermeyelim ama Zelfi verdik bilsin, hafiflesin... Psikolojik destek almaya ikna ettik Derya ile iyileşirse belki bir şansları olur. Bunu verirsek Cihan tüm umudunu kaybeder." dedi işin içinden ancak bu şekilde çıkabilmişti.
"Haklısın abla, ben bu okul işini bahane edip onları denk düşürürüm elimden geldiğince, evler de yakın zaten. Bekir'in inadı biraz kırılsın ben Cihan abimi bu evden ayırmam, biraz zamana ihtiyacımiz var, hepimizin..." dediğinde Nazlı onu onayladı.6
Hesna'nın çalan telefonu ile sandığı saklayıp vermemek üzerine anlaşarak ayrıldılar.
"Bekir çok merak ettim sizi, nasıl Canan, Miran abi?" diyerek eşinin konuşmasına müsaade etmeden konuya girdi Hesna.
Karşıdan içli bir nefes sesi geldi,
"İyi değiller Hesna'm, nasıl iyi olsunlar. Biz nokta kadar canın acısına dayanamazken... Kokusunu içine çektikleri bebekleri kayıp gitti ellerinden." dediğinde gözünden süzülen yaşı sildi Hesna.
Sessizlik aldı gitti... Bekir'in de canı çok yanıyordu ama Hesna da kalan aklı daha ön plandaydı,
"Sen nasılsın küçük hanım? Abin de geldi yüzün gülmüştür." dedi lafı değiştirmekten başka çare bulamayarak.
"İyi olmaya çalışıyoruz Bekir, Nazlı ablanın başına gelenleri öğrendik. Gülan annemle toparlayıp buraya getirdik. Sağolsun Derya hanım güzel ağırlamış ama bizde daha rahat ederler. Zaten Cihan abim bir yer ayarlamış sen dönünce yola çıkacaklar." diyerek son durumu özet geçti.
"Annem çok üzülmüştür o halini görünce." dedi Bekir.
"Çoook... Bir anne nasıl dayansın o hali görünce Bekir. Baştan kızmıştım sakladın diye ama halini görünce anladım seni. İyileşmişken bile içimizi yaktı." diyerek eşinin vicdan yükünü azaltmaya çalıştı.
"Çok kötüydü gülüm, çok bitikti. Annem o halini görsün istemedim, sen desem yeni toparlanıyorsun."
Özlemle sinesi kabardı Hesna'nın,
"Bekiiir... Ne zaman geliyorsun?" Dedi içli içli.
"Özlenmişim?" diyerek ona uydu Bekir, zerre üzüntü uğramasın istediği karısı olayların göbeğine düşmüştü yine.
"Şüphen mi vardı?" diye triplendi Hesna,
"Senin nazına ölsün bu Bekir, kurban olduğum." demekten alamadı kendini.
"Ölme, ben ne yaparım sensiz. Çok gecikmeden bana gel kafi." dedi özlemle.1
" Canan sakinleştiricinin etkisinden ancak çıktı, konuşuyorlar bakalım duruma göre yarın gelmeye çalışacağım." deyip vedalaşarak kapattı telefonu.
Küçük sayılacak bir evde dünden beri Canan'a yapılan sakinleştiricinin etkisi geçsin diye bekliyorlardı. Sabah gözlerini açmış ama bomboş karşı duvara bakmaktan öteye gitmemişti. Ülkü etrafında pervane olsa da görmüyor duymuyordu.
Miran boş bir çuval gibi çöktüğü koltukta geceyi devirmiş sadece elindeki bebek zıbınına bakıyordu.
Mirza ile Bekir ise bu suskun yasa eşlik etmekten öteye gidememişti.
Zorla Canan'a bir kaç kaşık çorba içiren Ülkü, Miran abiyi istiyor deyince hepsi bir nebze rahatlamışlardı.
Odada bir zamanın büyük sevdasını bölüşen iki kişiden çok iki yabancı varmış gibi sessizlik sürüp giderken, Canan gözünü camdan dışarı dikmişti, Miran ise yine elinde ki pembe sevimli fil desenleri olan zıbına. Geceden beri burnuna götürüp mis kokusunu içine çekmek istiyor ama ne o cesareti, ne de o gücü kendinde bulabiliyordu.
Ne olursa olsun Narinle bağını kesmeden Canan'a dokunmamalıydı, kendini asla düşmem dediği o kuyunun içine kendi itmişti. Canan hep talepkardı, beklemeyi saçma bulduğunu, insanların sevişmek için evlenmesine gerek olmadığını düşünür sakınmadan da söylerdi. Miran ise hep gelenekçi olan taraftı. Aslında bu denge Canan üniversiteye başladıktan sonra değişmişti. Arkadaşları sevgileri ile sınır koymadan yaşarken, onun nikahlı kocasına dokunamıyor olması haksızlık değil miydi?1
Miran'ı çok seviyordu ama sınırlarını hiç sevmediğini o zamanlar farketmiş fakat aşamamıştı.
Belki bu durum onların ilişkilerinde görmezden geldikleri ilk çatlaktı. Canan'ın her zaman talebi olsa da, Miran'ın demir gibi iradesini aşamıyor olmak kadınlık gururunu incitiyordu.
"Canan..." dedi Miran sessizliği bölerek.
"Özür dilerim burda olmadığım için, bilemezdim böyle olacağını."
Suçu yine kendi sırtına aldı Miran, biliyordu Canan taşıyamazdı. 'Bağlanmak istemediğin bebeğimiz öldü, kurtuldun mutlu musun?' demezdi. Faydası yoktu...
Her zaman ki gibi tüm yükü omzuna aldı sustu. Narin'in babası alnına silah dayadığında sustuğu gibi... Kız kardeşi berdel olmasın diye sustuğu gibi... Canan'dan destek vermesini, inanmasını istediğinde cevap alamayınca 'Eyvallah' deyip sustuğu gibi.
Ama Canan susmadı, keşke sussaydı,
"Sen beni suçlamaya bile kıyamıyorsun değil mi Miran?" dedi.1
Cevap alamadı, doğruydu. Miran ilk kendini yakardı.
"Ben niye seni suçlayabiliyorum, senin içinde bana bunca merhamet varken benim niye dikenlerim dışıma?" diye sordu.
Aslında geceden beri aklında dönen buydu, ilk defa sevgisini sorguluyordu. Geçen beş yılı aşkın zamanda ona 'öte git' dememişken Miran'ı sevmek kolaydı. İlk kez yüzüne haksız olduğunu söylediğinde çığrından çıkmayı Canan da beklememişti.
Zembereği boşalmış gibi içinde ne var ne yok dökerken, içinin bunlarla dolu olduğunun bile farkında değildi. Bebeğine niye bağlanamadığını, sütünün niye kesildiğini, bu hayata karşı tepkisinin büyüklüğünü o an fark etmişti.
Fark ettiği bir şey daha vardı Miran'a olan sevgisi sevilmesiyle orantılıydı. Ufacık bir tepkisine, adamda böylesi bir yıkım yapacak kadar yükselmesi hiç normal değildi.
Seven Miran gibi olurdu değil mi? Senin suçun diyemezdi, onun yerinde Canan olsa derdi. Kendi canını yakacağına başkasını tercih ederdi. Narin'in evine geldiği gün, ona olan öfkesiyle Miran'a giderken de tek düşündüğü Narin'in canını yakmaktı.
Mesela daha doğmamış olan Asım'ı zerre düşünmemişti, bu hamlenin getireceği sorunları değil anlık hırsını ve zevkini düşünmüştü. Miran'ın dudaklarına yapıştığında onun defalarca kez durmaya, durdurmaya çalışmasını 'Sen beni sevmiyorsun, istemiyorsun' diyerek manipüle etmişti. Bunlardan Asım'ı görene kadar da asla pişman olmamıştı.
Peki ya şimdi anne olmayı bile beceremediği bir bebeğin yasını tutmaya yüzü var mıydı?
Çocuk olmadan, genç kız olmadan, flört, nişan, düğün nedir bilmeden evliliği deneyimlemeden kuma olmuş, anne olmuş ama ayakları üzerinde duran bir kadın olamamıştı.
Bu onun seçimlerinin sonuydu işte, zira Miran içi yansa da yollarını ayırmayı yoluna bakmasını defalarca kez istemiş, Canan ise bunun onu Narin'in kollarına atmak olduğunu düşünüp reddetmişti. Şimdi düşününce derdi Narin'e yenilmemekten öte değildi.
Başını dışarı baktığı pencereden çevirip Miran'a döndü,
"Ben sana olan sevgimi bana ilk çıkışmanda sorgulayabiliyorum, üstünde ki suçu sana yıkmak için kırk türlü haklılık bulup kendimi aklıyorum. Suç bende olmasına rağmen... Seven böyle yapmaz Miran... Ben anladım ki seni sevmiyormuşum. Sadece bana olan sevgine bağımlılık geliştirmişim, sadece beni öyle sev, sadece benim ol..." Dediğinde elindeki zıbından ilk defa çekti gözleri Miran,
"Ne diyorsun Canan kafayı mı yedin?" dedi başka bir şeye yoramayarak.
"Bak benim elimde olması gereken zıbın bile senin elinde, ben anne olmayı bile beceremedim. Zaten becerebilsem Asım'ı düşünüp senden uzak durmayı bilirdim. Bu ilişkinin bencili hep bendim, mesela Asım'ı alıp sana getiriyordum ama sen kendi ayaklarınla gitsen içim içimi yiyordu. Onu bile ben istediğim kadar sev istiyordum. Bencildim, şimdi de cezasını çekiyoruz, cezamı bile tek başıma çekmeyi beceremiyorum." dediğinde ilk defa kendine bu kadar objektif, bu kadar acımasızdı Canan.
"Canan'ım... Bak sağlıklı düşünemiyorsun şuanda. Kolay şeyler atlatmadın ki güzelim. Depresyona girmiş olabilirsin, doktora gidelim destek alalım." dedi elindeki zıbını bırakmadan Canan'ın ellerini tutarken.
"Bu ilişki kangren oldu Miran, kesip atmaktan başka çaresi yok." dedi Canan gayet sakin.2
Miran ise ne düşüneceğini şaşırmıştı, Canan'ın bağırıp çağırmasını bekliyordu. Neden gittin diye hesap sormasını... Ama böyle bir vazgeçiş asla aklının ucundan geçmemişti.
"Sen...Sen sağlıklı düşünemiyorsun." deyip ayaklanıp çıktı odadan.
Kendine soru dolu gözlerle bakan Ülkü, Mirza ve Bekir'i es geçip evden çıktı. Peşine düşen Bekir'den bi haber sahilde bir banka zor attı kendini.
Başını elleri arasına alıp, saatlerdir sıktığı bedenini serbest bıraktı. Elindeki zıbını burnuna götürüp kokladığında ciğerine kadar yandı. Kime ne ye yanacaktı onu bile şaşırmıştı. Canan'ın gözlerinde kızlarının yası yoktu, sadece kendi iç muhasebesinin derdine düşmüş gibiydi.
Bekir usulca oturdu yanına konuşmadı, ne olduğunu bilmiyordu ki, ne diyeceğini bilsin.
Miran içini boşaltana kadar bekledi, yine yasının değil sorumluluklarının derdine düşecek kadar içini dökmesini bekledi.
İstanbul'un soğuğunda saati aşırdılar o bankta. Peşi sıra küçük bedeni hastaneden teslim alıp toprağına kavuşturdular.
Küçük mezarın önünde diz çöküp özür diledi Miran... Yaşasın diye elinden geleni yapmıştı, sütünü bile esirgeyen bir anneye rağmen çok çabalamıştı. Yine de kendinden başka suçlu bulamadı.
Narin hayatına girdiği gün, Canan'ın hayatından çıkmalıydı. Canan ne derse desin, ne kadar üzülürse üzülsün çıkmalıydı. Doğruyı bilmiş ama uygulamaya güç bulamamıştı. Seven beklerdi oysa, görmese de görüşmese de beklerdi. Narin defteri kapanınca alnının akıyla sevdiği kadının karşısına çıkmalıydı.2
Canan'ın ağlamalarına, yalvarmalarına kanmamalı. Narin'e hırslanıp alıp aynı eve getirmemeliydi.
Herşeyi eline yüzüne bulaştırmıştı, şimdi ne anam deyip dönecek bir ocağı vardı. Ne çocuğunun annesi hayat arkadaşıydı... Ne de evladının yasını beraber tutacakları bir eşi vardı... Neyi vardı Miran'ın?
Koskoca bir hiçlikten öte bir şeyi yoktu.
Kabul etmek can yaksa da Canan'ın gözündeki vazgeçişi görmüştü.
Mirza ve Ülkü güzel başlayan gezilerinin sonunun böyle gelmesiyle hem üzgün hem çaresiz hissediyorlardı. Ne Canan için ellerinden birşey geliyordu, ne de Miran için... Yitip gitmiş bir canın acısını dindirecek güç yaratandan başka kimse de yoktu.
Miran çıkıp gitmiş, Bekir onun peşini bırakmazken Canan tekrar sessizliğe gömülmüştü.
Herkesin aklında ki soru aynıydı, şimdi ne olacak.
Küçük küçük de olsa yol alıyoruz, mesela Zelfi'nin psikolojik desteği kabul etmesi çok önemli bir aşama.
Cihan ah Cihan... Sabrın sonu selâmet inşallah.1
Canan...?1
Bol bol oy ve yorum bekliyorum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
77.97k Okunma |
8.15k Oy |
0 Takip |
66 Bölümlü Kitap |