Kızlar bu bölümü tamamen Çık az sokak okurlarımıngüzel yorumlarına borçluyuz. Motivasyon tavan sayenizde...
Bunu bitirip Çıkmaz sokağa düğün yazmaya gideyim bari...🫣🙈2
Bu oy sınırı işi sizleri rahatsız ediyor mu bilmiyorum ama burda oy sınırı olmayacak.
Sadece yorum sınırı olacak ki o dolmadan yazdığım yeni bölümleri kendim okuyacağım sizden gizli gizli🙈😎🤫
Yorum sınırımız 120 burda çok daha fazla okurumuz var el birliği ile halledersiniz diye düşünüyorum 😘
Zelfi bileğine dolanan el ile durduğunda çatılmış kaşları elin sahibine döndü.
Serkan'a... Ne demişti terapinin son seansında benim sınırlarımı aşmamı sabırla bekleyemez. Öyle doğru bir tespiti ki yaptığı, dahası bu adam sınırları olduğunun bile farkında değildi, anlamıyor gibi şansını zorluyordu,
"Senin sınavın bitmedi, abisi burda o götürüyor zaten, sen devam etmelisin." Diyerek salonda açık olan sınav ekranını işaret etti.1
Cihan bu emrivaki konuşmayı kendinde hak buluyor olmasına takılmışken Zelfi'nin sert sesi duyuldu,
"Bileğimi bırakın!" Dedi ters ve otoriter bir tonda.
İzinsiz teması ve yakınlığı ile midesi bulanmaya başlamıştı ve burda bayılıp bu adamın daha da sınırını aşmasına müsade etmek istemiyordu.
Bileğinde ki el şaşkınlıkla çözülürken,
"Zelfi bu sınav önemli çıkamazsın." diyen adamla Cihan müdahale etmemek için dişlerini sıktı. Bu kadar sevipte, böylesi uzak olmak zor işti.2
"Fikrinizi lütfen soranlara saklayın Serkan Bey!" deyip resmiyeti hocamdan da uzağa atarak içeri girdi.2
Sınav bitir butonuna tıklayıp eşyalarını topladı. Masada ki çıktıya imza atarken gözlerini üzerinde hissetse de Serkan'a bakmadı. Salondan çıkıp gidişini izleyen adamın kalbi kırılsa da, kapı önünde kucağında Hesna ile bekleyen adamın içinde çiçekler açtırmıştı.
"Gidebiliriz." Deyip Cihan'ın bir adım kadar gerisinden yürümeye başladı.
Zaten bu dik başlılığı, eyvallahsızlığı değil miydi Cihan'ı Zelfi'ye yakan.1
Mardin'de konak hizmeti gören kızların çoğu bir ağa karısı olmak hayaliyle köylerinden çıkıp gelirler. Ve bu ağanın kim olduğunu da çok önemli değildir, hatta bazen evin hanımına kuma da olsalar gocunmazlar. Maksat eş olmak değil statü yükseltmektir çünkü.
Cihan da üniversiteyi bitirip kırık sayılabilecek bir kalbe ek, bolca hayal kırıklığı ile Mardin'e döndüğünde etrafında ki avcı kitle için iyi bir avdı.
Bunlara ağa kızları da dahildi, onların çalışanları da. İşin ucunda Karacahan konağına gelin gitmek olunca Cihan onlar için bulunmaz Bursa kumaşı oluyor,
Bekir'in değil de onun ağa olacağı fikri bu cazibeyi daha da artıyordu.
Tabii birde uzun boyu, heybetli bedeni, yakışıklı yüzünü süsleyen bal rengi gözleri eklenince aklını çelmek isteyenler pek çoktu.
Hanoğlu konağında da vardı bu ağa avcılarından, Karacahan konağında da... Belki hâlâ da vardır kim bilir...
Cihan ve Bekir'in Hanoğlu konağına uğradığı bir gün onlara kahve yapıp hizmet edip görünmek için birbirinin saçını başını yolacak derecede kapışan kızlar ise tabii ki Devran'ın dikkatinden kaçmamışlardı.
Seslerin mutfaktan taşdığından habersiz cezveyi çekiştiren kızlar kavga ededursun, avlu da tüm bu karmaşaya aldırış etmeden kitap okuyan kıza seslendi Devran,
"Zelfi abicim, bize kahve yapar mısın? Mutfakta kan çıkacak yoksa..." dediğinde kendine seslenilince ancak başını kitaptan kaldıran Zelfi,
"Yaparım Devran Ağam, çalışma odasına mı getireyim." Deyip kaç kişi olduklarını anlamak ister gibi kısaca merdivende ki genç ağalara baktı. Ne üzerlerinde gözü oyalandı,ne de süzülen bakışlar attı.2
Devran'ın onaylaması ile çıktılar yukarı onlar sohbet ederken Zelfi gelip yine kimseyle ilgilenmeden kahveleri dağıtıp çıktı. Cihan özellikle göz göze gelmeye çalışıp kızı denemek istedi ama Zelfi asla o fırsatı vermedi.
Tek derdi okumaktı, niye konak hanımı olacağım diye ağzında altın kaşık ile doğmuş adamlara göz süzecekti. Kadınlığına hakaret sayardı böyle birşeyi...1
Kadınlığının hiçe sayılacağını, ağzını nefessiz kalmasına bile aldırmayan zalim bir elin kapatıp, hem genç kızlığını hem kadınlığını hiç edeceğini bilmiyordu o zaman.
Ona deli gibi aşık olan adama düşman edileceğini bilmediği gibi...
Cihan yanında yürüyen kadından mutlu, kollarında baygın kardeşinden telaşlı adımlarla arabaya ulaştı.3
Zelfi'nin koşup arabanın arka kapısını açması ile Hesna'yı koltuğa bıraktı, diğer yandan uzanıp baygın arkadaşının ayaklarını kendine doğru çeken kıza baktığında,
Bacaklarını biraz yüksekte tutmak lazım, siz başının altını destekleyin." demesiyle arabada her zaman olan ceketini katlayıp Hesna'nın başının altına koydu.
Zelfi, Hesna'nın bacaklarını kucağına alarak bindi arabaya, Cihan hızla direksiyona geçti. Çok uzak olmayan hastaneye doğru yola çıktılar.
Cihan dakikalar sonra acilin sedyesine telaşla bıraktı Hesna'nın narin bedenini,
"Nesi var?" diyen hemşireye cevap olarak,
"Sabah iyidi, sınavı olunca heyecan yapıyor ama bayılacak kadar ileri gitmemişti." Diyebildi.
"Sınavdan önce midesinin bulandığını söyledi, gıda zehirlenmesi olabilir mi?" diyerek fikir yürüttü.
Cihan sinirle elini alnına attı,
"Kahvaltı etmedi ki!" Deyince hemşire onları sakinleştirmek için,
"Stresten bayılmış olabilir yada kan şekeri düşmüştür sakin olun paniğinizin bize faydası olmaz." diyerek Hesna'nın yanından bekleme salonuna yönlendirdi onları.
Sarı alandan çıkıp çok kalabalık olmayan bekleme alanına gelince ikisi de ne yapacağını bilemedi önce, ilk aklını toplayan Zelfi oldu koltuklardan birine geçip oturdu.
Cihan da bir koltuk ara bırakarak az ilerisine yerleşti sıkıntı ile.
Abisine ne diyecekti, kahvaltı etmeden çıkmasına izin vermemeliydi. Ya yanlız olduğu bir anda düşseydi yada merdivenlerde...
Dirseklerini dizlerine koyup sıkıntı ile saçlarını karıştırdı. Dikkatle izlendiğinden habersiz...
Kapıdan çıkan doktor kendilerine yönelince ayaklandılar beraberce,
"Hesna hanım uyandı, iyi merak etmeyin. Şekeri düşmüş tahmin ettiğimiz gibi ama detaylı kan tahlili de istedim tedbiren." deyince ikisi de biraz rahatlamıştı ta ki "Birde kayıtlara göre yakın zamanda düşük yapmış, nasıl karşılar bilemediğim için size sormak istedim, eşinizin gebelik şüphesi olabilir mi?" Diye Cihan'a sordu.2
Aynı günün içinde ikinci kez Hesna'nın eşi sanılıyordu ama buna takılacak değildi, niye bilmeden hevesle Zelfi'nin gözlerine baktı. Sanki onun bilmediklerini Zelfi biliyormuş, o söylermiş gibi.
Cihan'ın kendine ilk defa cesurca dönen bakışından rahatsız olmadı Zelfi hatta şaşırtıcı bir şekilde ne demek istediğini de anladı.2
"Eşi şehir dışında doktor hanım, sanıyorum şüphe ettiği bir durum yoktu ama istiyorlar diye biliyorum. Hamile olabilir mi?" diye hevesle sordu doktora.
Onun hevesine gülümsedi genç doktor,
"Dediğim gibi tahlilleri istedim, çıktığında tekrar bilgi veririm."Diyerek geldiği kapıdan kartını okutup tekrar içeri girdi.
Cihan heyecanla telefonunu eline aldı ama Bekir'i aramaya cesaret edemedi. Hamile ya da değil abisine haber vermeleri gerekiyordu da, nasıl diyecekti Hesna hastanede diye dinlemeden suçlamasından korkuyordu Cihan. Bekir'in öfkesi hiç dinmiyor hiç olmadık zamanlarda harlanıyordu.2
İsminin üzerinde gidip gelse de bir türlü aramayı başlatamıyordu, emanetine sahip çıkamamış gibi ezilen tarafına söz geçiremiyordu.
"Benim aramamı ister misiniz?" diyen sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı. Boş boş bakıp göz kırpıştırdı, bugün fazla üstüne geliniyordu.
Başıyla onaylayıp telefonu uzattı hasreti olan kadına, onun cebelleşip durduğu ama yapamadığı aramayı Zelfi yaptı, fikrince Hesna abartıyordu Bekir abisi pişman olmuş kardeşine ne kadar ters tavır sergiliyor olabilirdi ki,2
"Söyle!" diyen sert, ters otoriter tonu duyunca ne kadar yanıldığını anladı.2
"Bekir abi benim Zelfi." Diyerek kendini tanıttı ama sesi inceden kırılmıştı. Karşısında bir anda endişe dolmuş adamın telaşlı sesi bile köşede ki koltuğa çökmüş gözleri yerde ki karoları izleyen Cihan kadar dikkatini çekmedi Zelfi'nin. Öyle ki Bekir yüksek perdeden "Zelfi orda mısın? Hesna'ya birşey mi oldu?" Demesiyle ancak kendine geldi.1
"Abi sakin ol, Hesna iyi stresten sanırım sınav esnasında bayıldı, hastaneye getirdik. Bilgin olsun diye aradık, korkulacak birşey yok." dediğinde şekerinin düşmüş olduğunu bilerek atladı. Bekir abisi söz konusu Hesna olunca fazlaca detaycı oluyordu. Kahvaltı etmeden sınava girmesine izin verdiği için de kardeşine patlayabilirdi.2
Cihan'a karşı içinde oluşan korumacı tavrın farkında değildi henüz Zelfi, sadece ortamı germek istemediğini düşünüyordu.1
Bekir'in iki saat sonra uçuşu olduğunu, dört saat kadar sonra ancak Mardin'de olacağını söyleyip, Hesna'yı kendisini gelene kadar bırakmamasını rica etmesiyle uzun bir bekleyişi bölüşmeye başladılar.
Biri bir köşede diğeri bir köşede...
Geçen bir saatin ardından aynı doktor göründü kapıda, tebessüm ederek gelip karşılarında durdu,
"Hastamızı özel odaya alıyoruz, kadın doğum uzmanımız kendisini görecek, tahminim doğru altı haftalık bir gebelik söz konusu..." Deyince Zelfi'nin elleri sevinçle ağzına kapandı, sevinirken bile sessizdi farkında değildi...5
Cihan ise "Allah'ım sana şükürler olsun." diye mırıldandı gözünden kurtulan bir damlayı kimse fark etmeden silerken...
Aylar öncesi müjdesi bile duyulmadan yitip giden can geldi aklına, gerçi hiç çıkmıyordu vicdan azabını körükleyen diğer tüm pişmanlıkları kadar aklına mıh gibi kazlıydı.
Bu müjdeyi Bekir'den bile önce duyacak kadar derin bir vicdan azabı çekip Allah katından gelen bir ferahlıkla ferahlatıldığının farkında değildi.
Cihan'ın kendi vicdanı çok zalim bir yargıçtı, ona asla merhamet etmeyen...
Odaya çıkarılan Hesna'ya koşturdu Zelfi, sarıldı, tebrik etti. Ağlayan arkadaşının gözlerini sildi. Cihan ikisini izledi buruk bir tebessüm ile.
Düşünmeyeyim dedi ama olmadı, zamanında Zelfi ile istediği yola çıkabilmiş olsaydı bugün nasıl olurlardı diye hayal kurarken buldu kendini.2
Üniversiteyi kazanmış olsa ya bitirmiş yada bu yıl bitiriyor olacaktı Zelfi, Cihan onu okul çıkışlarında bekleyip saçlarını savurarak kendine gelişini izleyecekti belki... Ne kadar şükretmesi gerektiğini hiç bilmeden...1
Hesna ile bundan da yakın olurlardı, şimdi bile Zelfi'nin Hesna'ya ablalık eder gibi sahip çıktığının farkındaydı Cihan. Ayşe'yi nasıl koruyup kollamışsa Hesna'ya da aynını yapıyordu koşulsuzca...
Bu sevinci de beraber kutlarlardı, boynuna sarılırdı narin kolları...2
Daha da buruldu Cihan belki kendi evlatları bile olurdu dizlerine sarılan...1
"Abi..." diyen Hesna'nın ağlamaklı sesiyle sıyrıldı daldığı kuyudan.
"Abim..." dedi hasta yatağına yaklaşırken, Hesna'ya kardeşim dese de kardeşi değildi yengesiydi neticede sarılıp kutlamak isterdi ama bu ancak onun müsadesi ile mümkündü.
Hesna'nın kollarını açıp kendine uzanmasıyla oturdu yatağın kıyısına, küçük bir kız çocuğu gibi kendine sarılan kollara karşılık verdi şükür duaları ederek.
"Sağlıkla kucağınıza alın inşallah." Deyince,
"Bekir'e söyledin mi?" diye sordu.
"Yok söylemedim, sen söylemek istersin diye düşündüm."
Hesna'nın gözlerinden geçen ışıltıyı gördü, içinde kalmış heveslerini de...
Sarıya çalan saçlarının üzerinden şefkatle geçti bir eli,
"Sen dinlen, arkadaşın yanında. Birşey istersen seslen kapıda olacağım tamam mı?" deyip Hesna'dan onay alarak çıktı odadan.
Zelfi'nin sınırlarını zorlamak istemiyordu, kolunu tuttuğunda Serkan'a nasıl baktığını gördüğü andan beri o bakışın kendine değmemesi için duacıydı Cihan.
Saatler zamanı delip geçerken aylardır belki ilk defa huzurluydu, taşlar yerine oturuyor kayıpların yerini taze heyecanlar alıyordu.
Zelfi'nin odadan çıkması ile oturduğu yerde toparlanma gereği duydu istemsiz. Gelip önünde durmasını ise asla beklemiyordu,
"Şey..." Diye geveledi Zelfi ağzında ki lafı belki de hemşirelerden istemeliydi telefonu ama burdan da dönerse hoş olmazdı artık. "Derya ablaya burda olduğumuzu haber etsek olur mu? Beni merak etmiştir."1
Cihan bocalasa da telefonundan Derya hanımın ismini bulup Zelfi'ye uzattı hızlıca, o kadar beklemiyordu ki kendinden bir şey istemesini tek laf edemedi ağzını açıp.
Zelfi telefon ile koridor boyunca yürüyüp biraz uzaklaştı gülümseyerek Hesna'nın hamileliğini haber etti çok sevineceğini bildiği Derya ablasına. Beklediği gibi de çoşkulu bir sevinçle karşılık aldı yüzündeki tebessüm büyüdü Derya nasıl sevindiğini anlatmak için çırpınan güzel kalbiyle konuştukça...
Cihan'ın bu tebessümü seyre daldığından habersiz...
Telefonu kapatıp geri vermek için adımladığı sırada Bekir koridorda göründü, adımları yeri öyle dövüyordu ki bir tek Cihan ve Zelfi'nin gözleri değil etrafta ki tüm bakışlar ona döndü.1
"Abi...!" diyerek yerinden hızla kalksa da onu görmezden gelen Bekir Hesna'ya başıyla selam verip karısının odasına geçti, geçtiği gibi bir de kapıyı kapattı.
Karşında ki milleti korkuyla titrettiğini kendi gözleriyle gördüğü adamın az evvel kalktığı sandalyeye omuzlarını düşürerek yıkılır gibi oturduğunu görmek çok dokundu Zelfi'ye.
Bekir'e bu yaptığının hesabını sormak istediği ile doldu taştı. Görmüyor muydu ne kadar pişman olduğunu, bunca uzatacak ne vardı. Bile isteye yapılan hiç birşey yoktu ki ortalıkta. Adamın Hesna'nın hamile olduğundan haberi yokken, düşen bebeğin kanı nasıl ona bulaştırılırdı.1
Az evvel demiştik ya en zalim yargıç insanın kendi vicdanıdır diye tam da bu nokta da Zelfi kendi vicdanın sesini duydu,1
'Seni de bilmiyordu ama başına gelenlere meshul bulamayıp onu suçladın. Özür dilemesine bile müsade etmedin, hediyesini geri yollayıp Bekir'den de beter zulüm ettin. O hiç değilse görmezden geliyor, sen görmek bile istemiyorum dedin.'3
Aklına dolan zalim yargıcın sesiyle dudağının içini ısırdı Zelfi ama ses zalimdi devam etti,
'Benden uzak olsun dedin diye başını kaldırıp yüzüne bakmıyor, olduğun oda da rahatsız olma diye durmuyor. Varlığından rahatsız olma diye gerekmedikçe konuşmuyor. Senin yaptığın zulüm değil mi?'2
Başını iki yana salladı sussun diye ama susacak gibi değildi... Ta ki Cihan oturduğu yerden ayaklanıp merdivenlere yönelene kadar...1
Aylardır vicdan azabını görmezden geldiği adam gözünün önünden de kayboldu ama Zelfi haksızlık yapmış gibi huzursuzdu artık.
Cihan ise dört duvara sığamamış kendini bahçede ki banklardan birine atmıştı. Bir abisi bir kızkadeşi vardı şu hayatta, değmeyecek olana uyup esas kıymet bilenden olmuştu. Şimdi ne kadar çabalasa boştu işte, Bekir haklıydı üzülmek gideni getirmiyordu.
Belki de Cihan çıkıp gitmeliydi herkesin hayatından, böylesi yok sayılmayı taşımak çok zor geliyordu artık. Belki gerçekten yok olsa abisi de, Zelfi de daha huzurlu yaşarlardı.3
Varlığı bile kötüyü hatırlatmaktan öte bir işe yaramıyordu işte...
Kolay ağlayan bir adam değildi, duygularını yaşamasına fırsat vermeden büyütülmüştü, Hüseyin Ağa'nın veliahtıydı sonuçta, ağlayamaz zayif olamazdı babasına göre... Ama gözleri doluyordu abisinin önünden geçip gidişini düşündükçe.
Çenesini sıktı yabancı olduğu duyguya teslim olmamak için yoksa şu hastane bahçesinde küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlayacaktı.
Cihan, abisinin sözlerini yok sayıp görmezden gelerek Zelal'e uyduğunda Bekir de böyle mi hissetmişti acaba. Ağırdı yok sayılmak...
Dakikalarca oturdu o bankta dirsekleri dizlerine dayalı, başı elleri arasında, gözleri yerde düşündü, gitmek en iyisiydi ta ki beklemeye ömür adadığı kadın ona gelene kadar.
"Oturabilir miyim?" diyen sesle başını kaldırdı hızla, Zelfi elinde küçük bir tepsi üzerinde iki çay onlara eşlikçi iki küçük sandviç ile karşısında duruyordu.4
Boş boş baktı ilk an hatta gözlerini kırpıştırdı birde yanlış görüyor olmak ihtimaline karşı, Zelfi kaybolmadı hatta yanlış görmüyorsa bu şaşkın haline karşı minik bir tebessümü bastırmaya çalışır gibiydi.
Ortasında oturduğu bakın sağına kaydı tamamen, gidebildiği kadar uzaklaştı rahatça, huzurluca oturabilsin diye.
Bankın sağ yanı Zelfi oturdu öyle köşeye falan da sinmedi gördüğü kadarıyla... Aralarına bıraktığı tepsiye baktı Cihan, acıkmış olacağını tahmin etmiş, ama ondan gelecek ikramı kabul etmez diye cesaret edememişti.
"Sabah kahvaltı etmeden çıktık dedi Hesna, acıkmışsınızdır. Böyle zamanda koştururken telaşeden aklına gelmiyor insanın yemek yemek ama Bekir abi geldiğine göre rahat bir nefes alabiliriz bence." Deyip tepsiyi Cihan'a doğru itti birazcık.
Adam ise uzatılan bu zeytin dalına tutunmak için can atsa da hâlâ Zelfi'nin peşinden gelişinin şokundaydı, elini uzatıp çayı aldı sadece.
Bu kez konuşmak istedi ama ne diyeceğini bilemedi, çok hazırlıksız yakalanmıştı. Tam boğulacakken uzanan el gibiydi Zelfi'nin gelişi, Cihan çok su yutmuş dibe çekilir olmuştu. Uzatılan ele uzanmak istiyor ama nasıl yapacağını bilmiyordu.1
Ellerinde ki çaylar soğuyacak kadar sessizce oturdular bankta,
"Bekir abi Hesna mevzu olunca korktuğu için hızla geçti yanımızdan, normal tabii düşününce... Sakinleşince konuşursunuz abiler kardeşlerine kıyamaz." deyip duraksadı, ekleme gereği duydu "Yani bence öyle...Ben abla olarak kardeşime kıyamıyorum, küsemiyorum ablalık böyle bir şey. Abilik de öyle olmalı." dedi Zelfi içinden geldiği gibi.1
Cihan'ın içindeki zifir karanlıkta bir mum ışığı belirdi, Zelfi onu teselli etmeye mi gelmişti. Burukça kıvrıldı dudağı,
"Bu teselliyi hak etmediğimi sende biliyorsun." dedi dakikalar sonra aralanan dudakları.1
Dudaklarını birbirine bastırdı Zelfi, sen abimden farklı mısın ki onun yaptığına beni teselli ediyorsun diyordu adam haklı yanı yok değildi.
"Hesna suçlamıyor sizi, hatta Bekir abinin tavrına da çok kızıyor. Bolca trip yiyor hatta koskoca Bekir Ağa sizin yüzünüzden." dedi sonlara doğru hafif kıkırdayarak.
Cihan o gülüşü görmek istedi, bencilce bir istek de değildi. Sadece Zelfi'nin yeniden gülebiliyor olmasına şükür ederken aklında bu manzara olsun istedi.
"Sen neden burdasın Zelfi?" dedi anlık bir cesaretle.
Zelfi'nin gülüşü zaten çok derin değildi çabukça silikleşti, neden buradaydı o da bilmiyordu vicdanını susturamamıştı.
Gözlerini çevirdi Cihan'ın bal rengi beyazı kızarmış yorgun gözlerine,
"Özür dilemek için..." Dedi açık yüreklilikle tam da kendine yakışır bir netlikte.2
Ama bu kadar net olması Cihan'a fazlaydı, gözüne korkusuzca değen gözlerle yüreğinde depremler olurken dışarıya renk vermemek çok zordu kaçırdı gözlerini saklanmak ister gibi.
"Neyin özrü? Özür dilenecek son kişi bile değilim, bunca körlüğümün karşılığını yaşıyorum sadece. " dedi yeniden yere diktiği gözleri Zelfi'yi bulmazken.
"O gün attığım tokat için..." dedi Zelfi aslında özrünü kabul ediyorum demekti alt metinde ki niyeti ama cesareti oraya kadar uzanmadı
Birinin özrünü kabul edince, hatanız varsa fırsat bu fırsat sizde özür diler konuyu kapatırsınız ya işte onu yapmaya çalışıyordu.
Ben affettim seni diyemiyor, sen de affet kendini diyecek yolları arıyordu acemice...
"Özre gerek yok ki hakkındı, tam da dediğin gibi adıma iş yapılırken haberim olmamış. Ağayım diye geziyordum birde ortada. Gerçi Derya hanım sağlam bozdu cakamı, ağalıkta kalmadı çok şükür." Dedi sona doğru hafif bir tebessüm ile.2
"Derya abla da artık öyle düşünmüyor bence, yoksa hediyenizi kabul etmezdi." Dedi ama devirdiği çamı o an fark etti. Sen kabul etmedin dese ne diyecekti şimdi...1
Fakat Cihan geri gelen tarak takımı kendine verilmediği için tam tersi bir çıkarım yaptı, hediyesini kabul ettiğine göre Zelfi için de ümitli olabilirdi o zaman.
" O gün ki senden, bugün ki sana bakınca inanıyorum, Derya hanım sende ki ışığı tekrar nasıl yakıp parlattıysa Mardin'i de öyle güzelleştirecek. Buna inanıyorum..." Dedi onun gibi konuyu biraz etrafından dolanarak.1
Güzeller güzeli de diyemedi...
Dünyanın zalimliğine bu kadar yakın şahit olup merhametini yitirmeyen gönlü güzelim de diyemedi...1
Diyecekti ama birgün bu dibe vuruşta Zelfi gelip çıkarmıştı ya onu... Ümitsizlik yoktu artık Cihan'a zorlayacaktı şansını, adını duymak istemeyen kadın gözlerine bakmıştı korkusuzca...
Gerilerde ki o güveni görmüştü Cihan daha bırakır mıydı? Zelfi'den gelecek pamuk ipliğine razıyken gözlerinde gördüğü güven kalın bir urgan gibi güç vermişti.2
Birde onların bu halini hastane odasının camından izleyen Bekir ve Hesna vardı tabii. İlkini kaybetmiş oldukları evlatlarının burukluğu vardı elbet yüreklerinde ama sevinçleri daha büyüktü.
Dakikalar önce odaya giren Bekir'in kollarında bu kez sevinçten ağlamıştı Hesna. Karısının sarıp sarmalamış şükür duaları ederek saçlarına öpücükler kondurmuştu Bekir.
Biraz durulunca aklına abisi ve arkadaşı düşmüştü tabii, yüzlerine kapıyı kapatan kocasına çıkışmak istediğinde de kendini camın önünde bulmuştu.
Cihan'ın bir bankta Dünya'yı sırtına yüklenmiş gibi oturduğunu görünce sevinci buruldu, tam Bekir'e dönüp söylenecekken elinde tepsi Cihan'a giden Zelfi'yi gördü
"Şaka?" dedi gördüğü görüntüye inanmayan Hesna.2
Aylardır adama yok gibi davranan kız çay almış yanına mı gidiyordu? Böyle olacağını bilse daha önce bayıldı numarası yapardı.3
"Yooo gerçek küçük hanım, senin aylardır yapamadığını tek hareketimle yaptırdım. Hani benim teşekkür öpücüğüm?" dedi Bekir keyiften dört köşe sesiyle.3
Bekir'in belini saran kollarında geriye döndü Hesna,
"Ne yaptın anlat bakalım Bekir Ağa?" Dedi tek kaşını kaldırarak.
"Eyvah Ağa olduk yine!" Diyerek yalandan korktu Bekir. "Sana da yaranılmıyor Hesna'm, ne yaptıysam yaptım sonuç güzel olmadı mı? Aklı varsa burdan yürür Cihan Ağa." Dedi konuyu kapatmak için yalancı bir sitemle.
"Abime ne yaptın?" dedi bu numaraları yemeyen karısı,1
"Gülüm..." Dedi saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp çatılmış kaşlarının arasını öptü "Kızma Hesna'm kötülük olsun diye yapmadım, buraya geldiğimde Cihan beni görünce Abi! Deyip ayaklandı, bende görmezden gelip geçtim yanından."2
Hesna'nın kaşları daha da derin çatılınca bir daha öptü orayı,
"Dinle hele bir..." dedi yumuşacık bir sesle "Zulme uğrayan, zulüm görene kayıtsız kalamaz. Ben Cihan'ı çiğneyip geçince vicdanına dokundu Zelfi'nin. Bana bir bakışı vardı kanlısıyım sanki..." Deyip kollarında ki karısını cama çevirdi tekrar "Bak teselli edecek kadar yakının da artık."2
Hayretle aşağıya baktı Hesna ayı geçkin zamandır bir araya getirmek için kırk takla attığı favori çifti bir bankta sohbet ederek oturuyordu.
"Bekir yemin ederim senden korkulur... Ama bak vallahi öpücüğü hak ettin." Deyip döndüğü gibi kocasının dudaklarına yapıştı.
Bu gelişi memnuniyetle kabul etse de takılmadan durmadı Bekir
"Kız dur, çocuğa var kötü örnek oluyoruz annesi..." Dediğinde Hesna daha çok yapıştı bedenine onu da yoldan çıkardı küçük hanım...
Cihan ve Zelfi'nin ilk adımları olur mu bilinmez sohbetlerini hastane bahçesinde görünen Murat ve Ayşe sonlandıracaktı,
Ablasının Cihan Ağa ile bankta oturduğunu gören Ayşe'nin adımları duraksayınca Murat da durdu,
" Ben yanlış görüyorum değil mi Murat, ablam Cihan Ağa ile çay içmiyor." dediğinde gördüğü manzara ile dudakları kıvrıldı Murat'ın,
"Adam yanıp tüttü kaç aydır olsun o kadar..." Dedi ince bir keyifle.
"Ne diyorsun Murat hiç birşey anlamadım." diyen karısını kolunun altına aldı.
"Ablan diyorum, adam ablana yanık diyorum, yanıp tüttü kaç aydır diyorum." dedi neşe ile.3
"Yok artık bir çay içtiler diye neler çıkardın sende." dedi Ayşe asla ihtimal vermez bir hâlde,
"Kime ne anlatıyorsun, ben sana yanıp tüterken sen bana ısrarla abi diyordun, her akşam sevdiğim kız bana abi deyince şarkısı dinleyip efkarlanıyordum sayende... Şükür Derya hanım geldi de gözünüzü açtı Ayşe hanım..." dedi azcık sitemli.
"Ya Murat ya dalga geçme benimle..." diye nazlandı Ayşe.1
Hayatın acı dallarını görmüş ama hiç dokunmamış, hiç o dallardan düşmemişti karısı, Murat biliyordu ki Zelfi kardeşi için yakmıştı kendini, yanmış da ah etmeden kavrulmuştu.
Nasıl minnet duymasın, nasıl koruyup kollamasındı ki. Hele de Sadi şerefsizini günlerce dinlene dinlene döven Cihan Ağa Zelfi'ye böylesi aşıkken.
Bu aşkın yandaşları çoğaladursun Zelfi gözlerin de keder bulduğu adamın biraz olsun toparlandığını görerek rahat bir nefes aldı. Ve fark etti ki yanında olmak rahatsız etmemişti, açık havada olunca yanlız gibi hissetmemişti bunun da etkisi vardı tabii ki.
Evet geldim, gece kalkıp size bölüm yazdım canlar, hepimiz bu karşılaşmayı bekliyorduk değil mi?3
Cihan ve Zelfi'den hızlı ataklar beklemeyin olur mu? Biri çok yaralı, öbürü kendini o yaralardan meshul biliyor.3
Ama olacaklar çok güzel olacaklar hemde... Sabırla kuruku helva yapacak Cihan.1
Ee yardım edenleri de her geçen gün artıyor, bir de Derya anlasa aslında yeter Cihan'a ama şimdilik hamileliği ile meşgul zatalileri...
⭐⭐⭐ dokunmayı unutmayın arkadaşlar sizi seviyorum ❤️🧿 🥰
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
78.01k Okunma |
8.15k Oy |
0 Takip |
66 Bölümlü Kitap |