62. Bölüm

55. Bölüm

Zaman Sızım
zamansizim84

Selam arkadaşlar yeni bölüm geliyor ama yorum sınırını Eftelya'ya aştırma huyunuzu hiç onaylamıyorum bilginize...

Size ayrı Eftelya'ya ayrı sınır koyabilirim, yeni bölümü özelden kendisine atabilirim....🤨

Öğrencilerim bilir ki haksızlıktan hiç haz etmem. Beni zor kullanmaya mecbur etmeyin guzum...☺️

Sınır 300 yorum...👍🏻

Bölüm yine bol ters köşeli...😎

Buyrun bakalım canlarım,

✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙

Daha yirmi dört saat olmadan Mardin'e geri döndüğüne inanamıyordu Miran.

 

Şu yolu sadece Bekir'in sana kefil oldum sözü için dönüyordu. Yoksa ne ana baba ne de kardeş vardı gözünde. Rojda için yapacağını yıllar önce yapmış bir kere kendini ateşe atmıştı.

 

 

 

Mirza desen suya sabuna dokunmadan yaşayıp gidiyordu. Ağalık başına kaldı diye kayan şirazesi yüzünden neredeyse yuvasını yıkıyordu.

 

 

Arjin hanım ile Asım beyin ise kredisi çoktan tükenmişti Miran da..

 

Evlenmek...

 

Yine yeniden çok bilinmeyenli bir denklemin içine düşmek gibiydi.

 

 

 

Hani şehirler arası otobüslerin yanından geçerken bile kokusu midenizi bulandırır ya, Miran'ın da evlilik için durumu aynıydı aslında...

 

 

 

Daha düşünürken bile bedeninden bir ürperti gibi tiksinti geçiyordu.

 

 

 

Evlilik nedir gerçek manada yaşamamıştı bile...

 

 

 

Ne eskiden bahsetmek istiyordu, ne yeniye kapı açmak.

 

 

 

Gönül yorgunuydu Miran...

 

 

 

Uçaktan indiği gibi Bekir'in yeni evinin yolunu tuttu, kapıyı açan kızın yönlendirmesi ile içeri geçtiğinde yeni kurulmuş sofra ile karşılaştı.

 

 

 

Gülhan hanım,

 

 

 

"Miran... Hoş geldin oğlum, bak kaynanan sevecek seni daha yeni oturmuştuk bizde gel annem." Dedi elinde büyümüş otuzlarına merdiven dayamış adama.

 

 

 

Elini öpüp alnına koydu Miran,

 

 

 

"Hoş buldum Gülhan anne." Dedi çocukluktan kalma alışkanlığı ile.

 

 

 

Bekir ayaklanmıştı çoktan, ikisinin gözleri de sofrada dolandı. Dün ben senin aile sofrana oturamam artık diyen adam bugün yemek saatine misafir olmuştu. Burda bile bir ilahi mesaj vardı sanki... Senin yerin burası Miran diyordu sofradaki nimetler bile.

 

 

 

"Tam çenene bir yumruk çakmak lazım ama yengeyi korkutmak istemem, hele de yeğenime hiç kıyamam." Deyince bundan da yırttık modunda bir gevşedi Bekir.

 

 

 

"Ama yazdım bunu tenhada yakalarım nasıl olsa Bekir Ağa." Diye devam etti.

 

 

 

Cihan ile sarılıp, Hesna'ya selam verdi. Sofraya oturdular hep beraber, Miran'dan başka yabancı yoktu. Kızın burada olmadığını görünce rahat bir nefes aldı Miran,

 

 

"Firuze'yi, Derya abla götürdü." Diye küçük bir açıklama yaptı Hesna.

 

 

"Vazgeçtiler mi Berdelden?" Dedi üstünden ağırlık kalkmış gibi.

 

 

"Orası biraz karışık kardeşim yemeğimizi yiyelim konuşuruz." Deyip çorbasına başlayan Bekir ile herkes yemeğine döndü.

 

 

Miran zaten dün yediği yemek ile duruyordu, havaalanından gelip uyumuş şaka gibi bir gerçeğe uyanmıştı.

 

 

Şu hayatta ailesinden önde tuttuğu tek kişi Bekir'di. Son yaşananlardan sonra ise değer verdiği çok az insan kalmıştı.

 

 

Miran ve Bekir'in gergin, Cihan'ın için biraz hülyalı geçen yemekten sonra beyler çalışma odasına geçtiler.

 

 

Koltuğa yorgun bedenini bıraktı Miran, Cihan sigarasını alıp bahçeye çıktı.

 

 

"Olay basit bir kız kaçırma işi değil Miran, işin içinde iş var. Boran zaten Bedirhan'dan şüpheleniyordu ama bu kadar hızlı bir atak beklemiyorduk. Dertleri Civan ve Doğan Ağa'nın yanına babanı çekmek. Böylece çoğunluğu tekrar sağlamış olacaklardı. Evin içine o Kudret yılanı sızdı mı annenle beraber allem eder, kallem eder Mirza'nın yuvasını yıkarlardı.Sabah önce Boran, sonra Mirza aradı aşireti topluyorlar diye. Boran olmayınca el mecbur ben gittim." Diye anlattı Bekir.

 

 

Miran çatılmış kaşları ile dinledi anlatılanı,

 

 

"Kudret diyordun, diğer kız ne iş o zaman?" Dedi şüphe ile.

 

 

"Firuze." Diye önce adını söyledi Bekir. "O tamamen sürpriz oldu. Baban berdel diyor, Mirza ile Ülkü olmaz diye direniyor. Ama o top ordan dönmez dediğim sırada ayağımın ucuna siyah bir baş örtüsü savruldu, peşi sıra da bir kadın. 'ağam sana sığındım, kurtar beni!' diye ayaklarımın dibine çöktü."

 

 

"Danışıklı dövüş olmasın Bekir?" Diye sordu Miran.

 

 

Keşke kızın o halini görseydi diye içinden geçirdi Bekir. O gözlerde ki korku gerçekti de nasıl anlatılırdı ki.

 

 

"Değil kardeşim, soruşturdum. Yıllardır beşik kertmemdir diye kızı kimselere göstermemiş Bedirhan, amcasının kızı mal mülk derdine düştüler zaar. Yada Dünya ahiret bacım olsun çok güzel bir kız, göz koydu şerefsiz orasını bilemeyeceğim." Derken özellikle kızın güzelliğini dile dökmüştü ama Miran'ın ifadesinde yaprak kımıldamamıştı.

 

 

Narin de çok güzeldi, hatta Canan'dan daha güzeldi de işte gönül kimi seviyorsa güzel oydu.

 

 

Miran'ın gönül kapısını içinden çıkan çok sert çarpmıştı. Tekrar açılması için zarif bir el tarafından çalınması gerekiyordu, bir de bolca sabır.

 

 

"Sen de dedin ki niye Miran'ın başını yakmıyorum?"

 

 

Yani... Biraz öyle olmuştu...

 

 

Rüya ile amel ettim diyecek hali yoktu...

 

 

"Miran bir yerden hayatına tutunmaya başlaman lazımdı, sen burda olsan o masumu yerde bırakmazdın. Ben sadece senin yapacağını bildiğim şeyi yaptım."

 

 

Sessiz kaldı Miran, doğru söylüyordu öyle enayi bir tarafı vardı...

 

 

"Derya hanım bu işe nasıl razı oldu? Hiç onun onaylayacağı işler değil bunlar." Diyerek konuyu değiştirdi.

 

 

"Yaniiii..." Diye inceden kıvırdı Bekir.

 

 

O sırada içeri giren Cihan,

 

 

"O ikna olmaz Miran abi ikna eder. Kızı alıp gitti, giderken de dedi ki, Miran ağa gelip bu kızın rızalığını alana kadar kimseye vermem." Deyip abisine ters bir bakış attı, "Benim sözlümü de götürdü, sen kızı ikna edene kadar bende veto yedim. Yarın isteme vardı iptal etti." Diye sinire karışık bir sitem ile anlattı.

 

 

"Haydaaa... Senin ne suçun varmış oğlum, ne alaka?" Diye fark etmeden gaz verdi Miran.

 

 

"Bi bilsem... Hükmü Bekir Ağa veriyor kabak benim başıma patlıyor." Diyerek söylenen Cihan'a umursamaz gözlerle baktı Bekir.

 

 

"İyi oldu size, Derya hanım beni çeker vurur diyorum. Hesna hanım diyor ki 'nişan önü Derya abla ile bozuşmak hiç iyi olmadı.' Ya hu benim karım, benden önce bunun nişanını düşünüyor. Allah büyük ama nasıl size kaldı ihale."

 

 

Cihan sinirle yumruğunu sıkacak oldu ama Zelfi'nin zarif eli hâlâ avucunda gibi kıyamadı...

 

 

"Abi..." Dedi sadece.

 

 

Miran güldü onların bu haline, küçükken de hep atışırlardı. Cihan abisini Miran'dan kıskanırdı. Şimdi roller değişmiş Bekir karısının Cihan'ı kayırışını kıskanıyordu.

 

 

"Ne abi... İşin Miran'a kaldı." Dedi keyifle.

 

 

Bu işten bu kadar kolay yırtacağını hiç düşünmemişti. Derya hanım ceza kesmişti kendince ama Bekir'in ekmeğine yağ bal sürmüştü haberi yoktu.

 

"Miran abi bak bu abimden hayır yok, sen madem çıktın geldin ikna et Firuze yengeyi. Beraberce gider isteriz. Ha abim?" Dedi Cihan bir heves.

 

"Beni kim ikna edecek Cihan, sen taze hevessin anlıyorum da evlilik öyle kolay bir iş değil. Ben sevdim dediğimle yürütemedim o gemiyi, hiç tanımadığım kızla ne yapacağım." Diye sordu Miran.

 

Cihan'ın diyecek sözü yoktu, adam kendince haklıydı.

 

"Biz bu işin derinini bir konuşalım Bekir Ağa ile, bak büyümüş de hüküm bile kesiyor. Gerçi çingeneye beylik vermişler ilk babasını vurmuş hesabı, bunun da gücü bana yetti demek ki." Deyince Cihan'ın kahkahası odayı çınlattı.

 

"Bak bu iyiydi Miran abi, neyse senden bari uzak durayım da Bekir Ağa'nın ilk gözdesisin malum seni de kıskanır benden." Deyince kafasına bir kalem yedi.

 

Bu kez tutturmuştu Bekir, başına attığı eli ile kapıya yürüdü Cihan, tam çıkarken seslendi,

 

"Hesna, karşılıklı kahve içelim mi abim. Alışverişte olanları da anlatırım sana." Deyince Bekir oturduğu yerden,

 

"Lan!" Diye yükseldi ama Cihan kapıyı hızla kapatıp uzaklaştı.

 

Kaçıp giden Cihan'ın ardından buruk bir tebessüm ile baktı Miran,

 

"Çok aşık." Dedi gördüğünü dile dökerek.

 

"Çooook..." Diye onayladı Bekir. Cihan'ın bu neşesi öyle uzak bir geçmişte kalmıştı ki, Bekir şimdi özüne dönen adamı ne kadar özlediğini sık sık fark ediyordu.

 

"Mutlu olurlar inşallah. Yalnız hanım ağa çok uyanık kadın, bu çocukların işini bana bağlamış ki psikolojik baskı kursun. İyi eline avukatken düşmedik, vallahi ipe yollar, ipten alır o derece." Dedi tespit yapar bir tonda.

 

"Öyle ucuz atlattık yine, geçen Bayram Ağa'yı bile eşekten düşmüşe çevirdi. Bir Boran'a imtiyazı var, gerisini babası olsa tanımıyor."

 

Kısa bir sessizlik oldu,

 

"Sen hüküm verince bizimkiler ne yaptı Bekir?" Diye sordu içinde saatlerdir tuttuğu kurdu serbest bırakarak.

 

"Baban biraz bozuldu, onun derdi Civan Ağa ile dünür olup ittifakını kuvvetlendirmekti. Mirza bocalar arada kalır ben de bu durumu kullanırım hesabındaydı bana sorarsan." Deyince dudak büktü Miran yerinde bir tespitti.

 

"Mirza ile Ülkü?" Dedi tek kaşı kalkarak "Demediler mi bu adam burda yok, tanımadığı etmediği kıza nasıl berdel hükmü verirsin diye. Daha iki gün önce Narin ile aramızı yapmaya çalışıyordular. Beni geçtim o kıza verdikleri ümitte mi düşmedi akıllarına."

 

Haklı bir sitemdi ama herkes kendi derdine düşmüşken Bekir'in bile aklına gelmemişti onların tepkisizliği. O Firuze'yi kurtarmak derdindeydi.

 

"Ben hüküm verdim onlarda rahata erdi demek ki, vallahi ben kızı kurtarmak derdindeydim. Senin tepkini düşündüm onlarınkini değil."

 

Burnundan öfkeli bir nefes verdi Miran,

 

"Biz kardeş olamayacağız Bekir, hadi orda ses etmediler sonra akılları nerdeydi. İnsan bir ararda der ki böyleyken böyle oldu. Ben aylardır onun şirketini abad ettim. Niye? Benim yüzümden Mardin'de kaldılar diye... Kendimi işe güce verdim, işine geldi Mirza Ağa'nın. Burda da ağalık ayağına keyfi yerinde, işleri rölantiye almış karısı ile keyfine bakıyor. Ben onun işini büyüttüm, o burda benim olanın çarkını lütuf ile çeviriyor."

 

Sessiz kaldı Bekir... Kardeş kardeşi atardı, yar başında tutardı. Kimsenin ailesinin özeline fikir yürütmek haddi değildi fikrince.

 

Başını usul usul salladı Miran, "Madem öyle bu işte kurtuluş yok. Bizde önümüze bakarız Bekir Ağa." Dedi ama kafasındaki tilkilerin planını Bekir'e sezdirmedi.

 

"Ne var senin aklında?" Diye sordu Bekir.

 

"Boran'ı arasana gelsin, onun hükmü lazım." Dedi sorusunu es geçerek.

 

Bekir'in tek kaşı havalandı ama Miran'ın dediğini de yaptı.

 

Boran'ın gelişini bekleyecekleri sıra kapı tıkladı, Hesna hafif araladığı kapıdan başını uzattı,

 

"Kahve alır mısınız diye soracaktım."

 

Bekir güldü,

 

"Aklınıza geldik sonunda Hesna hanım." Dedi alınmış gibi.

 

"Of... Bekir vallahi çocuk gibi oluyorsun bazen." Diye yükseldi Hesna da.

 

Onlar atışa dursun Miran,

 

"Yenge biraz gelir misin?" Dedi.

 

Hesna, bir Bekir'e bir Miran'a bakıp içeri girdi.

 

"Geleyim... " Deyip Bekir'in yanındaki boşluğa oturdu.

 

Miran derince bir nefes alıp verdi,

 

"Yenge biliyorsun çok hoş şeyler yaşanmadı son dönemde, şimdi daha kaç yaşında olduğunu bilmediğim bir kızla bir yola çıkmaya mecbursun diyorlar." Dediğinde Hesna,

 

"Yirmi." Dedi ve kaşlarını çatan Miran'ı görünce tekrar etti "Firuze... Yirmi yaşında Miran Ağa."

 

Bekir,

 

"Hesna hanım siz kaç yaşındasınız da böyle adama kız çok küçük havaları estiriyorsunuz? Sende yirmi bir yaşındasın ya hani, evleneli de seneyi geçti... Miran abin de benden ay farkı ile küçük zaten..." Dedi kaşlarını imalıca kaldırarak.

 

İki mesajı vardı bu konuşmanın, birincisi pişmiş aşa niye su katıyorsun. İkincisi Miran'a Ağa deme, o da Cihan gibi benim kardeşim, senin abin...

 

Miran, Hesna'nın çekincesini anlıyordu halbuki,

 

"Benimle ilgili birşey biliyor mu?" Diye sordu onların yaş hesabına takılmadan.

 

"Yok sadece isim olarak biliyor, köyden çok çıkarmamışlar. Okulu bile dışardan okumuş. Ben sınavlara gidip gelirken gördüm onu, sonradan hatırladım. Kimse ile iletişimi yok ama özellikle kurdurmuyorlardı sanki. Bi adam vardı sizden küçük o getirip götürüyordu." Dedi Hesna düşündükçe birleştirdiği parçaları dile getirerek.

 

"Doğru..." Dedi Bekir de aydınlanarak. "Bedirhan'ı bir kaç defa oralarda gördüm."

 

"Şerefsiz..." Dedi Miran dişinin arasından. "Sen birşey söyledin mi yenge? Ünüm pek parlak değil illa kulağına çalınacak."

 

Bekir'e baktı anlık Hesna,

 

"Evli mi diye sordu? Ben de boşandığınızı söyledim. Gerisini de sormadı o kuma getirilecek diye korkmuş anladığım kadarıyla." sonra biraz çekinerek ekledi. "Miran abi kabul edecek misin Berdeli?"

 

İnce bir tebessüm etti Miran,

 

"Bedavadan bilgi yok yenge bir orta kahve de bize yaparsan belki söylerim." Dedi zaman kazanmak için.

 

Hesna çıktı, peşi sıra Boran ve Cihan içeri girdiler,

 

"Boran Ağa, hanım ağam şaka yapmış olabilir mi? Hani isteme iptal falan dedi ya sinirle söylemiştir belki?"

 

Cihan'ın haline bıyık altından güldü Boran,

 

"Yok Cihan bence kasıtlı yaptı, şimdi bak ben evden çıkarken ahaliyi toplamış muhabbetin dibine vuruyorlardı. Ee... Evlenirse Zelfi gidecek, Ayşe çoğu zaman kendi evinde, Yasemin'i zaten prodüksiyon olsun diye getirtmiş o da döner yakında. Ne yapsın benim karım yanlız mı kalsın. Ben Derya'yı tanırım, aranızı yaptı sonra pişman oldu. Yaptığı gibi de bozar, ben senin yerinde olsam korkardım."

 

Cihan'ın gözleri korkuyla büyüdü,

 

"Yok artık yanlız kalmamak için bizi harcamaz herhalde!" Diyebildi.

 

Koltuklardan birine yorgun bedenini bıraktı Boran,

 

"Vallahi o da senin derdin artık sen çöz be Cihan. Bu iş bi Miran'a yarar, Firuze'yi de koydu baş köşeye daha kimseye vermez. Ne yapayım koskoca hanım ağa, benim hükmüm de bir yere kadar. Biliyorsun Allah'tan korkan huzurlu, karısından korkan mutlu olur." Dedi fitili iyice ateşleyerek.

 

Ağzının içinde söylendi Cihan,

 

"Bıraksanız bizde hem huzurlu, hem mutlu olacağız da..." Diyerek çıktı odadan.

 

Peşi sıra sesi duyuldu,

 

"Hesna bi hazırlanda karşı eve geç be abicim. Ne iş dönüyor anlamamız lazım."

 

Bekir gülse de söylenmeden edemedi,

 

"Bu ikisinin bir ittifakı var, seçim meydanlarında bile göremezsin böylesini. Boran vay ya içimi soğuttun kardeşim. Ben diyorum Derya hanım beni topa koyacak, Hesna hanım diyor 'Nişan işi ne olacak?' yeminle benim derdime bu kadar düşmemiştir."

 

Boran da güldü ister istemez,

 

"Yanlız şaka yapamadım haberiniz olsun. Kızlarla keyfi çok yerinde Derya'nın hiç birini vermeyebilir. Gülce alışmış Zelfi'ye onsuz zor uyutuyoruz. Cihan da kusura bakmasın artık... Ama isterse bize iç güvesi alabiliriz." Dedi sülalem rahat modunda.

 

Bekir'in kaşları çatıldı inceden,

 

"Yok artık o kadar değil, bi tane gardaşım var onu da size iç güveysi verip Mardin'e reklam olamam."

 

Omuz silkti Boran, neşen bilir hesabı. Zaten yol yorgunuydu uğraşamazdı.

 

"Miran sen ne düşünüyorsun, benden beklentin nedir? Boran'ın hükmü lazım demişsin?" Diyerek konuya girdi.

 

Bir an önce evine gidip karısı ile kızının arasında uyumak istiyordu.

 

Bir anda ciddileşen ortam ile derin bir nefes alıp zihnini toplamaya çalıştı Miran,

 

"Hüküm verilmiş burdan dönülmeyeceğini bilecek kadar bu toprakların çocuğuyum Boran, kızı görmedim bile... Görmeden söylüyorum ki adı genç güzel kız gördü tabii kabul eder olmasın. Ben Bekir'in sözünü yerde koymam. O da beni olmayacak işin içine koymamıştır." Deyince Bekir'in gözünden bir ışık geçti.

 

Kardeş olmak için kan bağı mı gerekiyordu. Kan bağıyla herkes kardeş olurdu da, can bağıyla kardeş olmak bambaşka bir işti.

 

"Ama..." diye ekledi Miran. "Madem Aladağlar bu işten benim sayemde yırttılar, bende bedeli olarak ağalığı geri istiyorum. Babamın vekili olarak değil, senin gibi tek karar veren olacak şekilde teslim edecekler. Asım Aladağ'ın dönemi kapanacak." Dedi dimdik bir ifadeyle.

 

İşte bunu hiç biri beklemiyordu, Miran etiyle kemiğiyle öyle tiksinmişti ki o konaktan geri döneceğine hiç biri ihtimal vermiyordu.

 

Boran, Bekir'e baktığında bakışları çakıştı hemen... İkisi de şaşkındı ama ilk toparlanan Boran oldu,

 

"Hayatımda bundan daha iyi bir şart duymadım. Üstüne şahane de bir intikam planı." Deyip ekledi az evvel Miran'ın eklediği gibi "Ama... Firuze'yi o konakta huzursuz ederlerse, Arjin hanımı kurtarmaya benim gücüm yetmez şimdiden söyleyeyim. Koruyup kollayabilecek misin? Kız çok ürkek Miran."

 

" O ürkek olabilir ama bende dün ki çocuk değilim Boran, o ürkek kızdan bir hanımağa çıkaracağız Arjin hanıma inat." Dedi kendindem emin.

 

Bekir şaşkınlıkla dudak büktü,

 

"Ne yalan söyleyeyim Firuze'yi alır İstanbul'a dönersin diye bekliyordum." Dediğinde,

 

"Mirza'ya daha fazla zengin edip konfor alanı açmayacağım Bekir. Bugün bir kere abim deneyen adamın işiyle de işim olmaz." Dedi hayal kırıklığını saklamaya çalışarak.

 

Kapalı kapılar ardında bunlar döne dursun birde karşı evin yolunu tutmuş Hesna vardı, kapıyı açan Yasemin'in neşeli karşılaması ile içeri girdi. Kızların hepsi ki şaşırtıcı şekilde Firuze de dahil, yere serilmiş minderlere kurulmuş ellerinde çekirdekleri ortaya bir örtü yaymış keyif yapıyorlardı.

 

Ortam şey gibiydi...

 

Kadir Ezildi lokel sofrası...

 

Derya, Hesna'yı görünce ayaklandı hemen...

 

"Canım hoşgeldin." Dedi iki saat kadar önce evlerine baskın yapmamış gibi. "Sen yere oturmazsın şöyle koltuğa otur." Deyip Yasemin'e döndü "Şu berjeri çevir canımın içi de Hesna otursun."

 

Ayşe eline bir bardak çay tutuşturdu, Zelfi çekirdek dolu bir kaseyi kucağına bıraktı.

 

Burda ne oluyordu...

 

Firuze ile göz göze geldiler,

 

"Hoş geldin." Dedi ama o bile burayı sahiplenmişti çoktan.

 

"Ay Derya abla anlat hele sonra ne oldu? " Dedi Hesna'nın yerini sağlamayan Yasemin.

 

"İşte sonra Dilber hanım bana dedi ki." Deyip sesini ona benzetti "Bana el âlemin yanında Dilber hanım diyemezsin! Ya ana diyeceksin, ya da Hanım Ağam diyeceksin."

 

"Vayy ki ne vay sabah yürek mi yediydi ki kendisi." Diye acılı acılı konuştu Yasemin.

 

Firuze'nin cılız sesi duyuldu,

 

"Dilber hanım kayınvaliden mi? Yoksa büyük hanım ağa mı Derya abla?" Diye sordu merakına yenilerek.

 

"Kayınvalidem Firuze'cim." Deyip devam etti. "Boran bi yandan, Bayram babam bir yandan çıkıştılar tabii. Sağolsunlar hiç ezdirmediler beni." Deyince

 

"Sanki ezebilirmiş gibi..." Diye laf arasına giren Yasemin en çok eğlenendi. Diğerleri hayretle hikayenin sonunu bekliyordu.

 

"Eee... Sonra? " Dedi Zelfi?

 

Hesna elinin çekirdek kasesine gittiğini ancak ağzında ki tuzlu tatla anlayabildi.

 

" Kadın haklı, arkadaşlarının yanında yaptığım hiç hoş değildi. Deyip önce bir gazladım Dilber hanımı... Şöyle bir gerindi yerinde... O zamanlar beni tanımıyor tabii. Tanısa bunu kendine yapmaz insan." Dediğin de o anı yaşamış Ayşe ile Derya gülüştü.

 

"Ama... Beni istemeye gelmediğinizde, düğünümde yerinizden kalkmadığınızda bende aileme ve akrabalarıma karşı mahcup olmuştum. Demem o ki ben bana annelik yapmadığınız halde size anne demem. Yaptığınız hanım ağalığa yakışmıyorsa Hanım ağam deyip saymam. Kusura bakmayın." Dedim.

 

Derya cümlesini bitirdi ama kızlardan ses çıkmadı ellerinde çekirdek öylece kalmışlardı.

 

Bir kişi hariç tabiki Yasemin...

 

Başında ki metal incili tacı çıkarıp Derya'nın başına bıraktı yalandan bir reverans yapıp,

 

"Sultanım tacınız düşmüş." Dediğinde Derya da onun koluna vurdu.

 

"Dalga geçme cadı hayat dersi veriyorum burda. Şunların bakışına bak." Deyip Zelfi'yi işaret etti "Bunun yeri sağlam Gülhan hanım bir melek ama Firuze'nin düşeceği kurtlar sofrasına hazırlanması lazım." Diyerek konuyu istediği yere bağladı.

 

Az evvel gülümseyen yüzü soldu kızın,

 

"Ya..." Dedi ince sesiyle "Çok mu kötü insanlar? Niye öyle dedin Derya abla?"

Yani der gibi dudak büktü Derya,

" Bir Gülhan hanım olmadıkları kesin. Onlar kötüyse sende dillerinden konuşmayı bileceksin küçük hanım. Yok öyle ormana düşmüş pamuk prenses gibi saf saf gezinmek. Ben seni niye aldım buraya getirdim. Gelinlik stajı yaptıracağım size." Deyip bir avuç çekirdek aldı eline.

 

"Söyleyin bakalım bir insanın konakta en büyük müttefiki kimdir?" Diye sordu.

 

Hesna,

 

"Eltisi?" Deyince önce bir sessizlik oldu sonra Yasemin'in kahkahası çınladı salonda.

 

Derya bir kere daha vurdu Yasemin'in koluna,

 

"Gülce uyansın ben sana sorarım ama cadı."

 

Yasemin gülüşünü zor zaptedip nefeslendi,

 

"Ay ama eltisi diyor Derya abla." Deyip tekrar koptu.

 

Derya,

 

"Eltin Hesna ise doğru da değilse yanlış cevap canım." Dediğinde Zelfi gidip sarıldı Hesna'ya. "Bak bu ikili istisna sayılır, illaki başka istisnalar da vardır ama en dikkat edeceğin kişi elti." Dedi.

 

"Ay evet ya ben çok şaşırmıştım Selma hanımın yaptıklarına" dedi Ayşe.

 

Derya,

 

"Aynen canım bende bu altın bilgiyi sayesinde edindim. Selma sağ olsun hayatta en büyük yanılgılarımdan biridir." Dedi ciddileşerek.

 

Firuze ise tam bir öğrenci modundaydı,

 

"Konakta ki en büyük mütefikimiz kim o zaman?" Dedi masumca.

 

Annesiz büyümüş bir kurtlar sofrasından diğerine gidecek kıza baktı Derya,

 

"İnsanın en büyük müttefiki kocasıdır Firuze. Ne olursa olsun güvenip yaslanacağın tek kişi kocan olmalı. Onun için de ilk onu fethetmen lazım." Deyip öpücük atıp göz kırptı.

 

Firuze'nin kulaklarına kadar kızardığını görünce gülüştüler.

 

Yasemin, Hesna'ya döndü,

 

"Seni buraya kim yolladı bacım hele onu anlat." Deyince Hesna far görmüş tavşan gibi dudağına yaslı çekirdekle bakıp kaldı. "Ne anlamadık mı Cihan Ağa'nın ajanı olduğunu. Derya abla, Zelfi'yi vermezse diye dolanıp duruyor mu yoksa evde."

 

Hesna,

"Derya abla sen bu Yasemin'i çırak al yanına, bizim dördümüzü toplasan bunun yarısı etmeyiz." Diye durumu kabullendi.

 

Zelfi,

"Eee... Ben ona dedim blöf yapıyordur diye." Dedi ama kendine dönen kısılmış mavi gözlerle elini ağzına kapattı.

 

"Demek blöf yapıyorum Zelfi hanım?" Diyen Derya çok tehlikeli bakıyordu.

 

Köşeye sıkışan eltisini Hesna kurtardı, ne de olsa ona göre ilk müttefik eltiydi,

 

"Siz biliyor musunuz Boran Ağa'nın bize niye geldiğini? "Diyerek ilgiyi kendi üzerine çekip Zelfi'yi kurtardı.

 

"Niye gitmiş size? Bana Bekir Ağa çağırıyor dedi." Diyen Derya Zelfi'nin ifadesini sonra nasıl olsa alırdı.

 

"Miran Ağa geldi, onun için çağırdı Bekir. Üçü konuşuyorlardı en son..." Dedi bombayı ortaya bırakarak.

 

"Oooo... Adam çıtır kızı duyunca uçarak geldiyse demek." Diyerek Firuze'ye laf atan Yasemin ile rengi yeni normale dönmüş olan kız yine kıpkırmızı oldu.

 

Dudak büktü Derya,

 

"Bekir Ağa'nın hatrı düşündüğümden büyükmüş... Konuşsunlar bakalım ne karar çıkacak." Dedi az evvelki dalgacı tavrından uzaklaşarak.

 

Derya'nın Miran ağa ile ilgili ön yargılarını geriye itmesinin tek sebebi, bu güne kadar Bekir Ağa'nın tek falsosunu yakalamamış olmasıydı...

 

 

 

 

Bakalım Miran'ın kararı bizi nereye götürecek?

Her gün yeni bölüm devri kapanıyor canlar. Yarın kayınvalidem geliyormuş çünküsü...

Eltim de gurbet elde, daha sözümüz karşı karşıya gelmedi çok şükür.

Ama insanın en önemli müttefiki kocası olmalıdır, bakın bu bilgi şaşmaz.

 

    

    

   

   

 

    

    

 

 

    

    

    

     

    

    

    

    

Bölüm : 15.05.2025 18:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...