
Hayırlı akşamlar arkadaşlar,
Bölümü kontrol etmeden atıyorum kusurum varsa affola...
Yine çok gülecek, çok eğleneceğiz inşallah.
Yorum sınırı 350 olsun siz elinizi korkak alıştırmayın canlar...
Hadi buyrun bölüme,
✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙
Dün Mardin'de en mutlu insan kim dense? Cevap şüphesiz Cihan Karacahan olurdu.
Ammavelakin isteme törenini iptal edip üstüne bir de Dünya tatlısı Firuze ile evine dönem Derya Hanoğlu, sıralama da Cihan'ı sollamış ve en tepeye kurulmuştu.
Derya gurbet sevmezdi ama Boran'ı sevmek gurbet demekse başı üstünde ağırlar, kimselere de çaktırmazdı.
Gel gör ki evde ki nufüs artıp her odadan ağırlamaktan zevk aldığı bi misafir çıkarken neşeyi biraz abartıp Boran'ın gözüne batmıştı.
Fark ettiği bu durum Boran'ın yüzünde buruk bir tebessüme dönmüş,
"Hanım ağa sensin evlendirme kızları, Yasemin'i de nufüsumuza geçirelim. Hep böyle şen kahkahaların çınlasın kulağımda." Demişti.
Fena fikir değildi hatta Derya'nın bugüne kadar duyduğu en mantıksız, iyi fikirdi.
Yasemin'in yaşam enerjisini Kayseri'den, Mardin'e transfer etmek bile büyük icraat olurdu.
Ve fekat kıyamazdı Derya, dün boynu bükülen Cihan'a ve de Boran'ın anlattığı perişan hâllerine bir tık içi ezilmişti.
Güzel seviyordu Cihan Ağa...
Güzel sevilen kadın ışıldar, ışık saçardı ki bu ışığı Zelfi de görmek tarif edilmez bir mutluluktu.
Onun için vermemek değilde azıcık uzatmak niyetindeydi..
Bir de yeni gözdesi vardı Firuze...
Zelfi gibi değildi o...
Zelfi ne olursa olsun güçlüydü, düşse dizlerinde ki kanı siler yoluna bakardı.
Firuze daha naif duruyordu ama içindeki güçlü kadının başı fazlaca ezilmiş, sindirilmişte olsa orda derinlerde duruyordu.
Bulup çıkarması için ne gerekiyorsa yapardı Derya...
Arjin cadısına oyuncak edecek değildi.
Kafasında ki en büyük soru işareti Miran'dı, adam kapalı bir kutuydu. Namı asla iyi değildi ama Bekir Karacahan'ın da can arkadaşıydı.
Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim hesabı ile ya Bekir'i yanlış tanımıştı Derya, ya da Miran'ın etiketi yanlış basılmıştı.
Terazisinde Bekir ağır bastığı için bu evliliğe bir şans vermişti, yoksa adı lohusa kadına kuma getirmek ile anılan bu adama Firuze'nin terliğinin tek eşini bile vermezdi.
O işin içinde bir iş vardı da ne?
Avukat tarafı bu işin peşine düşecekken uyanıp ağlayan Gülce ile annelik kanalına mecburi geçiş yaptı.
Boran'ın kolları arasından sıyrılıp kızını alarak geri döndü. Üçüncü ayları bitiyor, bu kız her sabah daha da güzelleşiyordu. Ve bütün nazı niyazı Derya'ya, işvesi cilvesi Boran'a idi.
Üç aylık bebeğin ne işvesi olacaktı ki... Ama bu kızın yaptıkları yapacaklarının garantisiydi. Daha anne karnında babasının sesini ayırt edip de tepki veriyordu cadı.
Göğsüne aldığı bebeğini doyururken bir elide uyuyan kocasının saçlarını seviyordu. Dün ki yol yorgunluğu ile bayılıp kalmıştı adamcağız. Miran Ağa'nın derdi ve fikri neymiş sorup da darlayacak halde değildi.
Sabah anlatırdı nasıl olsa... Derya'nın elinin teması artsın diye uykuda olmasına rağmen karısının kıyısına doğru yanaştı Boran.
E öyle olunca rota saçlardan uzaklaşıp çok sevdiği gamzelerine doğru yöneldi.
Şu gamzelerden kızında da olsun diye ne çok dua etmişti. Hatta onu ye gamzeli olur, bunu ye gamzeli olur hurafelerini bile dinlemişti.
Sonuç...
Gülce hanımın gamzesi yoktu.
Niye?
Çünkü babası tam tersi için daha şiddetli dua etmiş olmalıydı.
Kızının gamzesi olmasınmış, kimse o gamzelerden öpme hayali kurmasınmış...
Derya adamın gamzeleri ile ayrı aşk yaşadığı için, kendi içinde anlaşılabilir bir tepkiydi.
Boran tam kıskanç bir kız babasıydı.
Yanağında ki el ile biraz olsun sıyrıldı uykudan
" Derya'm..." Diye mırıldandı amaçsız bir şekilde...
Derya demek Boran'a hayat demekti, adı şifa, kendi her derdine deva...
"Hayatım..."Diye karşılandığında... Boran'ın dudakları kıvrıldı,
"Özlenmişim..." Dedi keyifle.
"Hem de nasıl özledim ama rol çaldılar ağam. Berdeldi, bedeldi... İstediğim gibi karşılayamadım seni..." Diye cilvelice konuşan kadına asla kayıtsız kalamazdı. Gözlerini ovuşturarak sırtını karısı gibi yatak başlığa yasladı.
"Ya ben... İki gündür zaten özlemişim, bir geldim ki ortalığı birbirine katmışlar. Ben bu insanlara hiç sırtımı dönemeyecek miyim?" Dedi sitemini saklamadan.
"Bu Miran Aladağ ne iş? Kulağıma çalınanlar hiç olur işler değil. Ama ne senden kötü birşey duydum, ne de Bekir Ağa'nın o kadar yamuk arkadaşı olacağına inanırım." Diyen Derya, Firuze'nin sırtını sağlama almak derdindeydi.
Dudak büktü Boran,
"Benim Dünya'dan koptuğum zamana denk geliyor evliliği, istemediğini biliyorum ama bi şekilde mecbur bırakıldı. Konu neydi? Niye istemedi kimse bilmedi. Kuma getirdiği kadın ta o zamandan hayatındaymış sanırım. Ha dersen ki bu yaptıklarını yapacak adam mıydı? Değildi... Yaptığının bahanesi olur mu? Olmaz..." Dediğinde Derya da,
"Olmaz, olmamalı..." Diye onayladı.
"Şimdi biliyorum ki senin derdin Firuze. Kızı üzer diye çekiniyorsun ama hiç görmeden kabul etti Derya. Kızla ilgili tek soru sormadı" deyip dudak büktü. "Bekir'in sözü yere düşmesin diye kabul etti. Ailesine çok kızgın ama ne kendi ezer, ne de Firuze'yi kimseye ezdirir. Belki zamanla kapılırlar birbirine kim bilir." dedi Derya'yı kendine çekip saçlarını öperken.
"İnşallah Boran, vallahi kız çok zor bir hayat yaşamış Sevinç'ten istihbaratını aldım. Elimi üzerinden çekmem, Arjin hanımın eline oyuncak edecek değilim." dedi tüm ciddiyetiyle.
"O tamam da hanım ağam, Cihan ne olacak?" Dedi muzip bir tonda.
"Ben dün onun da haberi var sandım, sonuçta onların aşireti Bekir'den önce Cihan'ı tanıyor." Dedi biraz ayıp ettik tadında.
"Yokmuş haberi hanım ağam." Diye araya girdi Boran.
Derin bir nefes alıp oyun bozanca poflayarak verdi Derya,
"Açık konuşayım kızların hiç birini veresim yok." Deyip ciddiyetle devam etti. " Ve malesef arkındaydım, Cihan ve Zelfi evliliğinin bir an önce gerçekleşip Mardin'e duyurulması lazım." Deyince Boran başını sallayarak aklı selime dönen karısını onayladı.
"Ama onlar mutlu mesut evlenirken, ki bu en doğal hakları. Bir genç kızın Berdele kurban gidip, üstüne bu merasimleri boynu bükük izlemesi içime sinmiyor. Nişan yok diye atarım bundandı. Miran Aladağ'ı ikna etsinler Zelfi'ye ne yapılıyorsa Firuze'ye de yapılsın. O Arjin hanım her hevesini içinde bırakır benim kızımın." Dedi tam bir kız annesi şefkatiyle.
"Bu kadar detaylı ve ince düşünmek ama tam bir hanım ağa gibi racon kesmek yormuyor mu Derya hanım?" Dedi Boran.
Yana doğru eğilip bu iltifatı ateşli bir öpücük ile kabul edip, karşılık verdi.
"Anladım..." diyebildi mest olmuş bir şekilde karısının dudaklarına bakan Boran,
"Hım... Ne anladın hayatım?" Derken baş parmağını az evvel öptüğü dudaklarda gezdirdi.
"Nasıl hem ateşim, hem suyumsan öyle..." Diyen adamın bu kez gamzesine bir öpücük kondurup tekrardan uyuyakalmış kızına baktı.
"Gülce hanımlar uyunuşken güzel bir kahvaltı hazırlayıp Gülhan hanımları davet etsek, şöyle maaile ne yapacağımızı da konuşmuş oluruz. Arjin hanımla muhatap olmaktansa Miran ağalık işleride onunla halledebilir miyiz bi bakalım?"
Boran'ın tuhaf bir ifade ile kendine baktığını görünce başını iki yana salladı Derya hayırdır hesabı.
"Gülce uyunuşken diye başlayan bir cümlenin bu şekilde tamamlanmasını beklemiyordum." Dedi adam dürüstçe.
Kısık sesli bir kahkaha attı Derya,
"Kalk Boran Ağam kalk, evlendirilecek iki kızımız var senin derdine bak." Deyip ayaklanarak Gülce'yi yatağına bıraktı, tekrar yatağa yaklaşıp sır verecek gibi eğildi, "Zaten senin kıskançlığın törpülensin diye cenabı rabbül alemin kız babalığı alıştırması yaptırıyor sana. Şimdiden alış diye..." Diyerek göz kırpıp kaçtı.
Merdivenleri inerken mutfaktan neşeli bir cıvıltı gibi kızların sesleri geliyordu, Derya da diline dolanan şarkının nakaratı söyleyerek mutfağa daldı,
Bi' gülüşün bi' ömre bedel
Gamzende uyut beni...
Hemen eşlik etmeye başlayan Yasemin'in saçlarını savurdu,
Saçlarında nehirler akar
Arındır hüzünlerimi
Ordan Zelfi'ye yürüdü,
Yaktım geçmişimi senle
Nil'e savurdum küllerini
Son olarak Firuze'nin çillerinin üzerine bir öpücük kondurup devam etti...
Bi' çareyim ellerde
Yüreğine götür ellerini
Biten şarkı ile kızlar alkışlarken Yasemin,
"Ay... Derya abla adam sana Ahmet Kaya söylüyor. Sen 'gamzende uyut beni.' söylüyorsun. Bak bu vizyonsuzluğa sırf sen söyledin diye ses çıkarmıyorum haberin olsun." Dedi bilmiş bilmiş...
"Sus bakayım sen! Çok bilmiş cadı." Diyerek hamurişi birşeylerle uğraşan Zelfi ve Firuze'ye döndü,
"O ne kızlar? O patatesli topları niye yaptınız?" Dedi çatalın ucuyla harcın tadına bakarken,
Zelfi,
"Velibah yapıyoruz Derya abla, daha doğrusu Firuze yapıyor bende öğreniyorum." Dedi.
"Ne bah...?" Dedi Derya.
Yasemin araya girdi hemen,
"Velibah... Derya abla Velibah. Cihan Ağa pek severmiş. Hesna hanım en iyi elti kontenjanından tiyo vermiş bizim kıza. O da diyor ki kalbe giden yol Velibah'tan geçiyor madem niye öğrenmeyeyim."
"Hımmm... Şimdi anladım. Sevgili Yasemin aydınlattığın için teşekkür ederim. Demek Cihan Ağa için bu hazırlık, e onun kalbinin tapusu sende zaten Zelfi'cim ama neyse, bi tabak götür bari... Hem benim yaptığım blöfler üzerine de konuşacaklarınız vardır." Dedi tripli tripli...
"Yok Derya abla, hem bize kadar yaptık. Öğreneyim diye, değil mi Firuze?" Deyip topu sessizce hamur açan kıza attı.
Firuze bir leğen dolusu hamura, bir Zelfi'ye baktı. Yalan söyleyemezdi ki o... Hem Derya hanım hiç de bunu yer gibi bakmıyordu.
"Hamur işi bereketli oluyor Derya abla, ondan çok oldu hamur." Diye yuvarlak bir cevap verdi.
" Madem bereketli oldu." Deyip telefonunu kulağına götürdü Derya "Gülhan hanımcım Günaydın." Dediği sırada kızlar birbirine baktı. "Diyorum ki bu sabah kahvaltıyı bizde yapalım, hem konuşulacak çok mevzumuz var." Deyince Zelfi'nin gözleri kocaman açıldı. "Yaa... Değil mi? Aynen öyle... Bekliyoruz o zaman." Diyip telefonu kapatan kadına baktı kaldı.
"Ee... Ben bir tane götürecek olsam izin vermezdin şimdi onlar mı geliyor Derya abla? " Dedi kendini tutamayarak.
"Hımmm onlar gelecek, baktım bu isteme işi uzarsa Cihan Ağa balkonda sigara içmekten dert sahibi olacak. Vebale kalmayayım vereyim sevdiceğini dedim."
Yasemin,
"Yaaa... Ponçik yaaa... Kız bakmayın eser güler ama hiç kıyamaz pamuğun benim yaaa." Diyerek Derya'nın yanağını sıktı.
"Kız çek elini kolunu koskoca hanım ağayım ben ponçik ne? " Deyip koluna vurdu Yasemin'in. "Sen gitmeden isteme olsun da aklın burda kalmasın diye yapıyorsun değil mi? Az cadı değilsin sen..."
"Aaaa... Kuru iftira..." Desede aynen öyleydi. Yoksa Yasemin yangına körükle gidip bu kıvranan ikiliyi biraz daha izlemeyi tercih ederdi.
"Külahıma anlat Yasemin... Hadi bakalım onlar Cihanbah yapadursun biz salondaki masaya şöyle kız evine yakışır bir sofra kuralım." Diyerek hazırlıklara hız verdi.
Onlar çıkınca Firuze cesaretini toplayıp çekinerek de olsa kendine yakın bulduğu Zelfi'ye,
"O da gelir mi acaba? Yani karşı evdeydi ya dün..." Dedi cümlenin sonuna doğru sesi içine kaçarak.
"Bilmiyorum ki canım, dün akşam tesadüfen evden çıktığını gördüm. Geri döndü mü? Gelir mi? Bilmiyorum..." Diyebildi.
Bu belirsizlik çok can sıkıcıydı, babasının güvende olduğunu haber aldığından beri o cephede rahatlasada, kendi hayat çizgisi konusunda çok karışıktı genç kız.
Zelfi elindeki patatesli harcın etrafına hamurdan yeni bir beze yaparken,
"Firuze şimdi seninle kol kola girip Mardin sokaklarına çıksak benim hakkımda konuşulanları duysan, belki bir daha benimle konuşmak bile istemezsin." Diyerek akla kapı açan bir girizgah yaptı.
"O nasıl söz Zelfi, ben insan sarrafı değilim elbette ama senin kalbinin güzelliğini görmezsem de kör olmam lazım. Çok kötü gördüm ben iyilikten şüphe ederim evet ama kötüyü de gözünden tanırım." Dedi sıcacık bir tebessüm eşliğinde.
"Canım..." Dedi o da bir günde kanının kaynadığı kıza gülümseyerek "Allah hepimizi iyilerle karşılaştırsın ama ben artık kimseye kendimi anlatacak gücü bulamıyorum. Bıraktım kim ne düşünürse düşünsün... Firuze anladığım kadarıyla Miran Aladağ'da benimle aynı durumda..." Deyince elindeki hamurdan anında Zelfi'ye döndü orman yeşili gözler.
"Nasıl yani?" Dedi ilk defa çekincesiz bir merakla.
Derin bir nefes alıp verdi Zelfi,
"Onun hakkında da hoş olmayan şeyler konuşuluyor ve o da burayı bırakıp İstanbul'a yerleşti. Şimdi... İşin aslı ne bilemem, ne kadarı doğru ne kadarı yanlış onu hiç bilemem. Fakat şunu bilirim Firuze, Bekir abi kötü adama kefil olmaz, onunla arkadaş olmaz, eşinin annesinin olduğu eve sokmaz. Ben evleneceğim adamdan da önce Bekir abiyi bilirim."
Deyince içi biraz rahatlamış olacak ki gerilmiş omuzları düştü Firuze'nin,
"Kötü biri değildir değil mi? Onlar iyi insanlar madem... Hı?" Dedi onaylatmak isteyerek.
Zelfi elindeki işi bırakıp tüm bedenini merakla vereceği cevabı bekleyen kıza çevirdi,
"Onu bilemem Firuze ama kim iyi bilirim, iyiler kötüleri yanında tutmaz onu bilirim. Ha! Oldu ki seni üzecek biri bu Miran Ağa, Derya abla da, Boran Ağa'm da seni vermez en çok da bunu bilirim."
Firuze'nin gözünden yuvarlanan tek damla yaşı sildi,
"Ona kendini anlatması için zaman ver Firuze, duyduğunu, duyacağını aklının kıyısına koy ama aklının da kalbinin önüne geçmesine müsade etme. Akıl zahiri görüyor, asıl iyiyi kötüyü ayırt eden kalp." Dedi samimiyetle sarılırken.
Firuze konuşulanları içinde pişirirken, Zelfi heyecanla Cihan'ı beklerken, Yasemin Derya ablası ile güle eğlene sofrayı kurdu.
Boran Ağa ve Prenses'i hazır etmek için yukarı çıkan Derya'nın ardından mutfak ekibi Zelfi'nin heyecanı ile eğlenmeye başladı. Murat ve Ayşe'de gelince kadro tam oldu.
Boran Ağa kucağında kızı, yanında karısı ile evini dolduran kıymet verdiği insanların varlığına da şükrederek merdivenleri indi.
Murat'ın yeri hep ayrıydı ama vurulma olayından sonra koruma müdürü sayılacak bir pozisyona gelmişti. Korumaların üzerinden gözünü kulağını çekmiyor, herşeyi ince eleyip sık dokuyordu.
Murat ile Boran selamlaşırken çalan kapıyı tabii ki Zelfi açtı,
"Hoşgeldiniz." Dedi tam bir gelinkız edası ile süzülerek.
"Hoşbulduk güzel kızım." diyen Gülhan hanım sarılıp öperken onu Hesna takip etti. Bekir Ağa kaşı gözü ile arkada sırasını bekleyen kardeşini işaret ederek mahsus oyalana oyalana girdi içeri.
Cihan da bekliyordu ki, Zelfi'yi görsün güneşi doğsun.
"Günaydın." dedi Zelfi güneş gibi ışıldayan bir gülümseme ile.
Cihan'ın gözleri o gülümseme de ışıldayan gözler de dolandı,
" Güneş sen gülümseyince doğuyormuş, ben şimdiye kadar hep karanlıktaymışım." Dedi sadece ikisinin kaldığı kapı önünde Zelfi'nin kalbini yine maraton koşucuları gibi attırmayı başarıp dikkat çekmeden içeri geçti.
Derya hanımın sağı solu belli olmuyordu malum, el mecbur cici damadı oynayacaktı.
Ahali günaydınlaşınca, ev sahibinin teklifi ile direk sofraya geçildi.
Herkes eşinin yanına oturken Gülhan hanım Derya'nın karşısına geçmiş, Firuze'ye de şimdilik eş olarak Yasemin düşmüştü.
Çaylar dolduruldu Gülhan hanım ve Derya sanki dün hiç gerilim yaşanmamış gibi sohbet eder olunca, Hesna ve Cihan'ın korkuları yatışmış. Bekir ise Derya'nın bu süründürme işini uzatmayacağını anladığı için bir tık üzülmüştü.
Cihan'ın kıvranışını izlemek oldukça keyiliydi oysa ki.
Yani uzamaması iyiydi de bu kadar kısa da sürmesi hoş olmamıştı, bir iki gün daha Cihan'la uğraşası vardı...
Neyseydi ve buna da şükürdü ki ihale Cihan da kalmıştı...
Firuze'nin, dün Derya'nın peşinden giderken, kendisinden onay bekleyen bakışları Bekir'in içine dokunmuştu. Masada diğer kızlar kadar rahat görünmüyordu ama hareketleri burayı benimsediğini de belli ediyordu. Cehennemden onu çıkaran adama çekingen bir tebessüm ile selam vermişti.
Bekir ve Firuze o gün yaşadılarını hiç unutmayacak iki kişiydi.
Biri çaresizliği yaşamış, diğeri bu çaresizliği kızın gözlerinden elle tutulacak kadar somut görmüştü.
Zelfi, Murat ile sohbet eden Cihan'ın çayını önüne bırakıp tek şeker atarak karıştırdığı sırada kendine dönen bal rengi gözler ile yaptığı jestten bir tık utandı ama geri durmayıp karıştırdığı kaşığı çıkarıp çay tabağının kenarına bıraktı.
Kalabalık içinde bu kadar flört ediliyordu, dönüp bakmadı Cihan'a.
Yasemin'in diline düşmek hiç mi hiç istemezdi.
Gülce'nin kucaktan kucağa gezdiği, her yüzde tebessüm olan keyifli ve kalabalık sofradan herkes memnun görünüyordu.
Çayları tazeleyip döndüğünde tabağında, üzerine reçel sürülmüş bir ekmek dilimi bulan Zelfi bu memnuniyetin zirvesini zorluyordu.
Artık keyif çayları içilmeye başlandığı sırada Bekir çalan telefonu ile ayaklandı, masadan uzaklaşsa da 'Buyur Miran Ağa' dediğini duyan Firuze'nin kalbi kulaklarında atmaya başlamıştı.
Bu atış aşk heyecanı değildi yada tatlı bir meraktan da kaynaklanmıyordu. Tamamıyla bilinmezlik ve ne yapacağını kestirememenin verdiği panik hissinin eseriydi.
Nasıl bir adamdı, boyu posu, kaşı gözü, en önemlisi huyu...
Şu masada herkes eşinin gözlerinde mutluluk görüyordu, Firuze de böyle bir yuva kurabilecek miydi?
Hesna adamın boşandığını ve zor günler geçirdiğini söylemişti. Kapanmamış eski defterler varsa nasıl yeni ve temiz bir sayfa açacaklardı.
Miran Aladağ bunu isteyecek miydi? Yoksa Firuze'yi bir mecburiyet olarak mı görecekti. Arkadaş hatrına kabul edilmiş bir emanet olmak çok can yakıcı bir yük olmaz mıydı?
Kafasının içi o kadar sesliydi ki, Bekir'in geri gelip Miran için müsade istediğini bile duymadı.
Yanında ki Yasemin dürtüp senin ki geliyormuş demese, belki çalan kapının sesini bile duymayacaktı.
Derya ve Boran ilk defa evlerine gelen bir misafir olması hasebiyle beraberce karşıladılar Miran'ı.
Tüm gözler Firuze'nin üzerindeydi, biliyordu genç kız kulaklarına kadar ateş basmıştı tüm bedenini.
Kalabalık ve her sandalyesi dolu masada Derya hemen kendi servisini toparlayıp Miran için Boran'ın yanında Firuze'nin tam karşı çaprazında stratejik bir yer ayarladı.
Tabakları mutfağa götürürken de,
"Firuze gel güzelim Miran Ağa için servis getirelim." diyerek.
Birbirini hiç görmemiş iki kişi için minik bir işaret fişeği yaktı.
Masanın karşı ucundan ayaklanan kızıl kahve saçları omuzlarından taşmış kıza gözünün kıyısıyla baktı Miran.
Birşey hayal etmemişti, hatta kızın fiziksel özellikleri üstüne düşünmemişti bile ama düşünse de kızıl saçlar aklının ucundan geçmezdi.
Masa da oluşan sessizlik herkesin bu anı kollar oluşundandı ama gergin olan çifti daha çok germekten başkada faydası yoktu.
Derya servis tabağı ve peçete ile sarılmış çatal bıçağı bırakarak, çayı getiren Firuze'ye yol açtı.
Önüne çayı bırakan kibar ama işten hiç geri tutulmadığını belli eden yıpranmış eller Miran'ın ilk gözlemi oldu.
Yirmi yaşında demişti Bekir, sanmıyordu ki Arjin hanımın elinde tek çatlak olsun. Hatta İstanbul'un ayazından soğuğundan şikayet edip duran Saniye ablasının elleri bile o yaşta bunca değildi.
Başını çevirmeden,
"Teşekkür ederim." Dedi hem Derya hanıma, hem de Firuze'ye.
"Afiyet olsun." Diyen duru ve çekingen ses sağ yanından uzaklaşan kıza aitti.
Derya sıkıldığı için mızıldayan Gülce'yi Boran'dan alıp gezdirmeye başladı.
Hal hatır faslının ardından, Gülhan hanım,
"Miran, annem yemedin hiç." Dedi tam bir öz anne tavrıyla.
"Kahvaltımı konakta yaptım anne." Dediğinde bu anne sözü Firuze'ye rahat bir nefes aldırdı.
Gülhan hanım belli ki seviyordu bu adamı...
Bekir ise o kahvaltıda konuşulanları tahmin etmiş gibi kaşlarını kaldırdı,
"Yedin içtin yani kardeşim?" Dedi onaylatmak için.
"Ben yemeğimi yedim kalktım kardeşim, gerekeni de söyledim. Muhtemelen onlar da benden sonra birbirini yedi ama orası bizi ilgilendirmez." Dedi ne sorduğunu tek de anlayıp, kimseyi yabancı görmeden olanı özetledi.
"Biz beraber bir konuşalım Miran, Derya'nın da seninle ve Gülhan teyzeyle konuşmak istedikleri vardı." Deyince Bekir dahil Kış bahçesine geçildi. Cihan ve Murat koltuklara geçerken kızlar bir yandan Firuze'yi sıkıştırıp bir yandan sofrayı toplamaya başladılar.
Zelfi'nin sen başla işareti ile Yasemin gözlerini devirdi. Her işi de ondan bekliyorlardı, çıkıp gelmese ne olacaktı acaba?
"Kız Firuze." Deyip kolunu dürttü, fısıldayarak devam etti, " Bacım boşanmış falan deyince kel göbekli biri çıkıp gelecek diye bekledik, bu ne biçim iş anlamadım ki, ben Mardin'e tüm yakışıklılara enişte diyeyim diye mi geldim." Deyince Hesna ve Zelfi kıkırdadılar.
Ayşe araya girdi,
"Yanlız çok efendi duruyor, ağır oturaklı biri belli." Deyip Yasemin'in fiziki tespitine başka açıdan destek attı.
Firuze tenis maçı izler gibi her konuşana başını çevirirken,
Hesna,
"Bekir'in çok arkadaşı yoktur, olanda hep düzgün insanlar ama bu adama kardeşim diyor." Dedi olanı söyleyerek.
Zelfi,
"Gülhan anne de seviyor gibi hissettim?" Dedi Hesna'ya.
Hesna'da onayladı hemen,
"Aynen dün yemek saati geldi bir görsen nasıl sevindi kadın sanki evin oğlu gelmiş."
Firuze maç izler gibi top kimin ayağında hesabı her konuşana bakıyordu sadece.
Yasemin dürttü yine,
"Kız bacım bişey desene, buldu yakışıklı kocayı dili tutuldu diye reklam ederim bak." Dediğinde ancak dili çözüldü Firuze'nin.
O hiç böyle kız kıza kaynatmamıştı ki, liseye zaten gitmemişti. Evde tek arkanı Rojda idi, onun da hayrı değil şerri dokunduğu için uzak durduğundan kızların sohbeti sıcaklığı hem hoşuna gidiyor, hem de nasıl karşılık vereceğini bilmiyordu.
"Ben bakamadım ki, uzun boylu ama Bekir Ağa kadar uzun sanki bi onu fark ettim." Dedi kendisine alıcı kurt gibi bakan kızlara.
Ayşe,
"Yemin ediyorum benden saftiriği olmaz sanıyordum sen bana umut oldun Firuze." Dedi.
Zelfi elindeki peçeteyi Ayşe'ye attı,
"Dedi, Derya abla olmasa şu an ki kocası olan adama abi diyen kız."
Yasemin kahkahasını tutamadı bu kez...
"Ay ben onu şarkıda kaldı sanıyordum Ayşe, Allah iyiliğini versin kıııızzz." Dedi gülmekten karnını tutup öne eğilerek.
"Yok o şarkıyı da Murat yazmıştır garibim." Dedi Zelfi.
Hesna'nın abiciliği ile Zelfi'nin enişteci tavrı ölümüne kapışırdı.
Onlar burda goy goy yaparken, kış bahçesinde oldukça ciddi konular konuşuluyordu.
Mesela yarın akşam Zelfi'nin isteme töreni için yine Cihan'dan habersiz gün kesiyorlardı.
Hatta Miran Ağa'ya bu evliliğe niyeti varsa Zelfi ile aynı ritüellerin Firuze'ye de yapılması gerektiği açık açık söylenmişti.
Miran ise bunu önce Firuze ile konuşması gerektiğini söyleyerek Derya'yı şaşırtmıştı.
Derya bir karşı geliş bekliyordu, ben üçüncüye evleniyorum, ne kız istemesi? Ne kınası? Ne düğünü? Der sanıyordu.
Ya da peki yaparız ne istiyorsanız gibi üstün körü bir onay cümlesi.
Buna Firuze'yle istişare edip karar vermeleri gerektiğini söylemesini hiç beklemiyordu.
Gülhan hanım da çıkacak karara göre bu hazırlıkların sorumluğunu alınca kalabalıkla olan istişare bitti.
Kış bahçesinde bir tek Miran kaldı, Firuze'yi bekleyen Miran..
✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙
Tam yerinde kestim biliyorum ama sövmeyin lütfen.
Devam etsem bu bölümü çok uzatacak.
Oğlum biraz rahatsız eşim onu doktora götürdü.
Şuan bu kısmı yazacak kafada değilim ama sizi de bekletmek istemiyorum.
Şimdi şöyle ki aşk kuşlarım, Miran'dan Firuze'ye ilk görüşte çarpılıp aşık olmasını falan beklemeyin...
Adam sütten ağzı yanmış yoğurt ile ilişiğini kesmiş durumda, fakat Miran'ın en dikkat çeken yanı dikkatli ve detaycı oluşu...
İyi gözlemci...
Canan ile ilişkileri buna kıyas olmasın lütfen, o zaman nerdeyse çocuk yaşta ve ilk defa birini hayatına alıyor. Hayatına aldığı kişi de çocuk yaşta ve travmaları olan ailesiz büyümüş bir kız.
Gönül birini sevince herşeyi sümen altı edecek sebepler bulur. Fakat gözün aşktan olan körlüğü geçince o sümenin altına attığın her detayı tekrar sorgularsın...
Miran da aylardır bunu yapıyor, Sümen altında ki parçaları birleştirerek nerde hata yaptığını sorguluyor.
Firuze'yi de sevecekse ince ince tanıyarak sevecek. Kaşına gözüne tav olarak değil.
Haa... Elbette güzelliğinin farkında olacak ama burda fiziki güzelliğe dayalı bir aşk hikayesi olmayacak.
Cihan'ı da muradına erdirelim yazıktır...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 119.99k Okunma |
11.73k Oy |
0 Takip |
79 Bölümlü Kitap |