Selam! Bu okuduğun satırlar daha ilkokul sıralarındayken kısa hikayelerle ilk kurgularını oluşturan, yıllar boyunca başarısız onlarca kurguyla savaşan, kimseye kendini açamadığı için içindekileri kelimelere döken bir kız tarafından yazıldı.
KRALİYET TACI kurgusu zihnimde ilk doğduğunda işin bu raddeye geleceğini tahmin bile edemezdim. Kimse edemezdi. Yazdıklarımı bir yerlerde yayınlamak şöyle dursun, yazmak bile yoktu ki aklımda. Sadece düşünmek vardı. Düşünmek ve hayal kurmak... Ben zaten hep bu ikisiyle vardım.
İlk göz ağrımın aklıma ne zaman geldiğini hatırlamıyorum, nasıl geldiğini de öyle. Aslına bakarsanız hafızam pek iyi değildir. Kurgularımın ilk doğduğu zamanlar yok zihnimde. Sadece varlıklarından eminim, diğer her şey meçhul.
Yazmak benim için yaşam biçimi, kendimi ifade etme şekli. Ben bundan iki yıl önce KRALİYET TACI`nı kaleme almaya çalışarak var oldum. Kalemimle var oldum ve hissediyorum, kalemimle de yok olacağım.
Eğer bu satırları sıkılmadan okuduysan, bu benim dünyama attığın ilk adımdır. Beni gerçekten tanımayan sevemez, tanımak ise herkese nasip olmaz. Beni her şeyimle tanıyan yegane kişiler ise, kalemimle tanışanlardır.
Şimdi size soruyorum, beni zihnimle, kalbimle, olduklarımla ve en çok da olamadıklarımla tanımaya hazır mısınız?
Bir gün içinizi dökmek, konuşmak, yargılanmadan dinlenmek isterseniz, kapım sonuna kadar açık size. Kim olduğunuz fark etmez, varsınız ve önemli olan bu.
Ayrıca kitaplarımı okuyup yorumlarda ya da özelden iyi veya kötü tüm düşüncelerinizi belirtebilirsiniz. Saygı çerçevesinde yapılan tüm eleştirilere açığım.
Hesapların hiçbiri kişisel hesaplarım değildir. Hepsi kitaplarımla ilgili paylaşımlar yaptığım hesaplardır.
GT, karşılıklı oy veya karşılıklı yorum yapmıyorum ve uygulama üzerinden arkadaşlık kurmuyorum. Ama dediğim gibi herhangi bir şey konuşmak isterseniz buradayım.
İntikam bir insanın gözünü kör ettiğinde onu ne duyguları, ne de mantığı durdurabilirdi. Çünkü söz konusu yaşadığını yaşatmaksa kimse gözünü kan bürümüş birinin önüne geçemezdi.
Ve söz konusu intikamsa, masumların canının yanması kaçınılmazdı.
Perdosteria.
Yıllar önce dokuz krallığın birleşip kurdukları o krallık.
Ve bu krallığın başına geçecek bir prenses.
Aura Crowded.
Bir prenses için gayet normal bir yaşam süren Aura`nın hayatında her şey yolundaydı. Arkadaşları, ailesi ve gelecekte çıkacağı tahtı... Her şey alıştığı gibiydi.
Lakin tüm bu monoton hayatın tek gecede alt üst olacağından habersizdi.
Anka Kuşu ve Davetsiz misafirin ziyaretiyle tüm hayatı değişecek ve kendini bir anda acımasız bir savaşın ortasında bulacaktı.
Kayıplar verecek, canı yanacak, bu uğurda öldürecek ve hatta belki de ölecekti.
Bu, bir prensesin hak ettiği taht için verdiği bir savaşın hikayesi.
Bu, o prensesin savaşın ortasında aşkı bulma hikayesi.
Bu, hayatını çalanların hayatına davetsiz misafir olan bir çocuğun hikayesi.
Bu, intikamın yaktığı canların hikayesi.
Bu, yapılan hataların harladığı bir yangının hikayesi.
Aura kendini tam ortasında bulduğu bu yangından sağ çıkabilecek miydi?
Her bedenin benliğinin altında başka bir hikaye yatar. Her hikayenin bir acısı, Her acının bir zaafı vardır.
Peki ya zaaflar öldürür mü?
Zaaflarını gizleyen, kapalı perdelerin ardına saklayan, hâlâ çocuk olan yetişkinlerin hikayesi.
Bir ajan merkezi tarafından çocukluğundan beri ajan olarak yetiştirilen Filiz, bir gün görevi için bir cinayet işler.
Her şey yolundadır. Görevinin tamamlandığını sanıyordur. Ta ki iki yıl sonra öldürdüğü adamın çok daha karanlık işleri olduğunu öğrenene dek.
İnsanların üzerinde deney yaptıklarını ve bu şekilde bir çeşit ilaç ürettiklerini öğrenen Filiz, ekibiyle birlikte bu çeteyi çökertmek için harekete geçer.
Ama bu görevde aşkı bulacağından ve geçmişiyle yüzleşeceğinden habersizdir.
"Ya şah sandığımız aslında sadece bir piyonsa?"
ŞAH ve MAT
Birbirinin kimsesi olmuş, kimsesiz çocukların hikayesi...
Masallara inanır mısınız?
Bu hikayede eşlik edeceğiniz kız, tüm varlığıyla masallara inanıyor.
Psikolog olarak hayatına devam eden Hayat; arkadaşlarıyla, ailesiyle birlikte kendi dünyasında oldukça mutludur. Deli dolu ama kırılgan, çabuk parlayan ama tatlı bir kız olan Hayat yaşadığı hayatı oldukça seviyordur.
Ama her mutluluğun ardında elbet karanlık bir hikaye yatar.
Siyah Martı Yetiştirme Yurdu.
Onun en karanlık günleri, geleceğinin en mutlu anlarının temeli.
Hayat daha altı yaşında bir çocukken sadece yedi gün kaldığı bu yetiştirme yurduna sık sık uğramakta ve oradaki çocukları ziyaret etmektedir.
O yurtta sadece yedi gün yan yana geldiği çocukla tekrar karşılaşacağından ve aşkı tadacağındansa habersizdir.
Birbirlerine emanet ettikleri takılar, onları tekrar ve belki de bu sefer ebediyen birleştirecektir.
"Yarım kalmış hikayeler, bir gün mutlaka tamamlanır."
HAYATIN MASALI
"Benim masalımın başrolü sensin."