69. Bölüm

46. Bölüm

Roman diyarı1
zozanli

Arkadaşlar yeni bölümle yeniden sizlerleyim. Lütfen oy verip yorum yapın ki sizin de ne düşündüğünüzü ne hissettiğinizi anlayayım ve yeni bölümleri ona göre yazayım.

 

Keyifli okumalar 💞💞

 

Asaf'tan

İnsan bir şeyi tüm kalbiyle, içtenlikle Allah'tan istediğinde, Allah onun bu isteğini asla geri çevirmiyordu. Er ya da geç kalpten istediği bu duası kabul oluyordu. Benim duam kabul olmuştu. Ben Allah'tan Ela'yı, onun beni kabul etmesini istemiştim ve Allah da bu duamı geri çevirmeyerek Ela'nın içindeki korkuyu yenmesini sağlayıp beni kabul etmesini sağlamıştı.

Ela'ya dün gece doğum gününde evlenme teklifi etmiştim ve o da bu teklifimi kabul ederek beni bu dünyanın en mutlu adamı yapmıştı. Ne yalan söyleyeyim, ilk bu teklifi yapmayı düşündüğümde hemen evet diyeceğini düşünmemiştim. Hilal'e bahsettiğimde o da benimle aynı düşüncede olup hemen evet demeyeceğini söylemişti. Ela evet diyerek ikimizi de büyük bir şaşkınlığa uğratmıştı.

Beni içinde olduğum düşüncelerden sıyıran yan koltukta titreyen telefonum olmuştu. Kafamı çevirip baktığımda Selim'in aradığını gördüm. Uzanıp telefonu alırken sesi hoparlöre verip bakışlarımı tekrar yola çevirdim.

"Neredesin oğlum sen sabahtan beridir?"dedi yorgun çıkan bir sesle. Bugün biraz geç kalkmıştım. Kalktığımda da Mira huysuzluk yapıp çıkmama izin vermemişti. Mira bugün biraz hasta olduğu için diğer günlere nazaran daha çok huysuzdu. O yüzden de onu bırakıp çıkmak istememiştim.

"Yoldayım. Nehir'in yanına gidiyorum. Dün çok kısa görmüştüm onu."dedim. O şirkette olmalıydı. Gerçi bu haftaki bütün toplantıları birkaç gün sonraya ertelemiştik, hem Yusuf'un burada olmamasından hem de benim yarın şehir dışına çıkmamdan dolayı.

"Nehir'in yanına birkaç saat sonra uğrasan olmaz mı?"diye sordu birkaç saniye sonra.

"Neden, bir sorun mu var?" Aslında bugün şirkete uğramayı düşünmemiştim. Bir iki gün şehir dışında olacağım için bu günümü Ela ve Nehir ile geçirmek istemiştim. Nehir eskisi gibi olmasa da benimle artık konuşuyor, onun yanında olmama izin veriyordu. O yüzden de onu ve Ela'yı da alıp bir yerlere giderek aramızdaki buzları daha da eritmek istiyordum. Nehir'in çıkmak istemeyeceğini elbette biliyordum ama onu ikna etmenin bir yolunu bir şekilde bulabilirim diye düşünüyordum. Belki de onu ikna etmeme gerek kalmadan Ela yanımda diye bizimle birlikte çıkmayı kabul ederdi. Çünkü onun Ela'yı ne kadar sevdiğini anlamıştım.

"İtalyanlarla yapacağımız toplantı vardı ya..."

"Evet. Filiz Hanıma haftaya ertelemesini söylemiştim. Hem normalde de onlarla olan toplantı bugün değil de ertesi gün değil miydi?"diye sordum. Benim bildiğim kadarıyla onlarla olan toplantı ertesi gündü.

"Evet öyleydi ama onlar da toplantının bu güne alınmasını rica ettiler. Yarın İtalya'ya dönmeleri gerektiğini belirttikleri için ben de kabul etmek zorunda kaldım. Ayrıca bu iş için fazlasıyla emek vermiştik ve bunun boşa verilmiş bir emek olmasını istemiyorum."dediğinde kafamı sallayıp u dönüşü yaparak arabayı şirkete doğru sürdüm.
Dediği gibi bu iş için fazlasıyla emek verilmişti. En çok da Yusuf ve O emek vermişti. Şimdi de verdikleri emeğin boşa gitmemesi gerekiyordu.

"Geliyorum."deyip telefonu kapatarak koltuğa geri attım. Nehir'i görmeye toplantıdan sonra giderdim artık. Hem belki de Ela'yı da alıp birlikte oraya geçerdim. Zaten kaç gündü sürekli Nehir'in yanına gitmek istediğini söylüyordu.

Arabayı kısa bir sürede şirketin önüne durdurup park etmesi için anahtarı güvenlikçiye vererek içeri geçtim. Asansöre doğru ilerlerken beni gören her çalışan başıyla selam vermişti. Asansörden inip rotamı direkt toplantı salonuna çevirdim.

"Hoşgeldiniz Asaf Bey."dedi Başak Hanım, beni görünce. O da toplantı salonuna geçiyordu. Başak Hanım şirketimizin genel başkan yardımcısıydı. Bildim bileli bu şirkette çalışıyordu. Annemin yaşlarındaydı ve işinde oldukça başarılıydı.

"Hoşbulduk. Toplantı ne zaman başlıyor?"diye sordum, kapıyı açıp elimle geçmesini işaret ederken. Kafasıyla teşekkür edip içeri geçti.

"Birazdan başlar Asaf bey"dedi tebessüm eden gülümsemesiyle. Salona girmemizin üstünden birkaç dakika geçmeden Selim, asistanı ve beraberinde yönetim kurulu üyelerinden birkaç kişi ile beraber gelmişti. Hemen sonrasında ise toplantı yapacağımız İtalyanlar gelmişlerdi.

İki buçuk saat sonra

Uzun geçen toplantının ardından anlaşmayı sağlayıp el sıkışmıştık. Bu anlaşma bizim için ederi oldukça yüksek bir anlaşmaydı. İlk başta birkaç maddede uzlaşamamış olsak da sonrasında orta yolu bulup imzaları atmıştık.

"Buradan direkt Nehir'in yanına mı gideceksin?"diye sordu Selim şirketten çıktığımız gibi.

"Yok. Ela'yı alıp öyle gideceğim."dediğimde kafasını sallayıp arabaları getirmeleri için eliyle güvenliğe işaret verdi. Ardından dönüp bana baktı. Ne diyecek diye yüzüne bakarken gülümseyip eliyle omuzuma iki kez vurdu hafifçe.

"Biliyor musun Ela'yı tanıdıktan sonra onun hayatına öyle biri girsin ki onu hep mutlu etsin diye içimden geçiriyordum her zaman. Çünkü o çok büyük acılar çekmişti ve hâlâ acı çekmeye devam ediyordu." Sesi üzgün olmasının yanı sıra sona doğru kısık çıkmıştı. Onun o Özgür denen herifi bilip bilmediğini tam olarak bilmiyordum. O adam hakkında konuşmak istemediğim için Selim'e bununla ilgili bir şey de soramıyordum. "Onu gerçek anlamda mutlu eden biriyle karşılaşmasını çok istiyordum." dediğinde kafamı salladım. Evet Ela her türlü acıdan geçmişti. O acı çekme limitini çoktan doldurmuştu. Artık onun mutlu olma zamanıydı ve ben bunun için her ne gerekiyorsa yapacaktım. "Lakin onun hayatına girecek kişinin sen olacağını asla bilemezdim."dedi gülümserken. Gülümsedim. Ben o kişi olmak için fazlasıyla çaba sarf etmiştim. "O zamanlar sizi tanıştırmayı ne kadar istediğimi biliyordun. Ama nereden bilebilirdim ki Ela'nın gelip senin kuzenin çıkacağını, senin ona deli gibi aşık olacağını!"derken omuzlarıyla beraber kaşlarını da havalandırmıştı. Onun Hilal ile tanıştığı, nişanlandığı zamanlarda ben ve Yusuf daha Amerika'daydık. Her gelişimizde bizi tanıştırmak istemişti fakat her defasında bir şeyler engel olup tanışmamıza mani oluyordu. "Aslında sizin çok iyi anlaşan bir ikili olacağınızı daha en başından sezmiştim." dediğinde aklıma Ela'yla ilk tanıştığımız an gelmiş kendi kendime gülmeye başlamıştım. Onunla çok güzel bir karşılaşmamız olmuştu, kafamda telefonunu kırmıştı...

"İlk başta çok da iyi anlaştığımız söylenemezdi."dedim gülümsemem yüzümden hâlâ silinmezken.

"Doğru..."derken sırıtmaya başlamıştı. "Kafana telefon fırlatmıştı değil mi?"diye sorduğunda kendini tutamayıp kahkaha atmıştı. Ona Ela'nın telefonu kafamda kırdığını Yusuf ballandıra ballandıra anlatmıştı o zamanlar. O gün de ikisi böyle gülmüşlerdi.

"Peki Yusuf'a ne zaman söyleyeceksin? Ya da ona şimdilik söylemeyi düşünüyor musun?" dedi kısa bir süre sonra. Eğer Ela izin verseydi her şeyi göze alıp Yusuf'a anlatırdım ama işte Ela...

Yusuf'a açık açık kardeşini seviyorum diyemezdim tabii... Eminim ki ona bunu anlatmak beni biraz terletecekti. Ama yine de ona bunu söylemekten yanaydım.

"Bilmiyorum. Ela önce kendisi konuşmak istediğini söyledi."dedim elimle çenemi kaşır gibi yaparak.

"Bence bir an önce anlatın. Eğer sonradan öğrenirse ondan sakladınız diye ikinizle de arası bozulur, özellikle de seninle." Benim de tek korkum buydu. Yusuf bizden değil de başkasından öğrendiği zaman bize çok kızardı.

Arabaların gelmesiyle konuşmamızı sonlandırıp arabalara doğru yöneldik. "Ne yapacaksın? Direkt eve mi?"diye sordum daha Selim arabaya binmeden evvel. Eli kapıdayken kafasını çevirip bana baktı.

"Evet. Bugün Hilal'in doktor kontrolü var, onu alıp hastaneye geçeceğiz. Oradan da Hilal'i annemlere bırakıp şirkete uğrayacağım tekrar."dedi.

"Tamam o zaman hadi sen Hilal'i daha fazla bekletme. Güzel haberlerle gelirsiniz inşallah."dedim gülümseyerek. Selim gülümseyip inşallah dedikten sonra arabasına atlayıp gitti.

Selim gittikten sonra arabaya binip çalıştırdım. Önce Ela'ya uğrayıp ardından birlikte Nehir'in yanına gidecektik. Ama öncesinde ona haber vermem gerekiyordu. Çünkü gelmek için belki de müsait olmayabilirdi.

Sahi bugün onun sesini hiç duymamıştım! Sabah daha evden çıkmadan onu iki kez aramıştım ama cevap vermemişti. Her ne kadar özlesem de onu fazla sık boğaz etmemek için istediğim zaman arayamıyordum.

Ceketimin iç cebinden telefonu çıkarırken gözüm ekrandaki fotoğrafa takıldı. Gülümseyip bakışlarımı tekrar yola çevirdim. Ekranda Ela'nın küçük yeğeni ile fotoğrafı vardı. Bu fotoğrafı dün doğum günündeyken çekmiştim. İlk başta bebeği kucağına almaya o kadar korkmuştu ki... Ama sonrasında bebeği sarıp sarmalayarak sevmeye başlamıştı.

Ela'yı arayacakken ekranda Metin amcanın isminin belirlenmesiyle kısa bir an duraksadım. Amcam beni neden arıyordu ki? Boğazımı temizleyip telefonu açtım.

"Buyur amca."dedim sesimi düz çıkarmaya çalışarak. Neden durup dururken heyecan yapmaya başlamıştım ki ben? Her zaman rahatlıkla konuştuğum Metin amcaydı, değişen hiçbir şey yoktu ki... Aslında doğrusunu söylemek gerekirse Ela'yla birlikte olduğumuzdan beri amcamla da yengemle de Yusuf'la da konuştuğum zaman anlamadığım bir şekilde garip bir heyecan sarıyordu beni.

"Nasılsın oğlum?"

"İyiyim amca teşekkür ederim. Sen nasılsın?"

"Bende iyiyim oğlum. Neredesin, yoksa hâlâ şirkette misin?"diye sordu. Şirketten biraz uzaklaşmıştım.

"Yok amca, biraz önce çıktım."

"Seninle konuşmak istediğim bir konu vardı aslında. Seni bu yüzden aradım."dediğinde bir an yutkunma gereği duydum. Benimle konuşmak istediği konu neydi ki? Yoksa beni ve Ela'yı öğrenmiş miydi?

"Tabii amca... Buyur seni dinliyorum."dedim telefonu kendimden uzaklaştırıp derin bir nefes aldıktan sonra. Sanırım bu söyleme işi düşündüğümden daha ızdıraplı olacaktı.

"Yarın Aslanbeylerin düğün daveti olduğundan haberin var değil mi?"diye sorduğunda üzerimdeki gerginlik yavaş yavaş yok olup gitmişti.

"Evet amca haberim var."dedim. Haberim vardı. Zaten yarın o düğüne katılmak için şehir dışına çıkacaktım. Melih'in abisinin düğünüydü. Daha davetiyeleri gelmeden haberi gelmişti. Melih ile dün akşam konuşurken ondan duymuştum.

"Murat Aslanbey ortağımız olduğu kadar baban ve benim kadim dostumuz da olur."dediğinde, sanki beni görüyormuş gibi kafamı salladım. Evet Murat Aslanbey babam ve amcamın kadim dostuydu. Melih ile arkadaş olsak da bunu çok sonradan öğrenmiştik. "Bu düğüne katılmayı çok isterdim lakin doktor benim için seyahat yasağı getirdi." Öncesinde de onun yerine genellikle Yusuf katılırdı davetlere. Şimdi Yusuf da burada değildi. "Bu sefer Yusuf da burada değil. Onun için bu düğüne benim adıma Ela'nın katılmasını istiyorum. Hem artık herkesin onun benim kızım olduğunu bilmesi gerek hem de onun için bir değişiklik olur." Ela da mı gelecekti? Aslında Ela'nın da gelmesi harika olacaktı. İkimizin vakit geçireceği çok güzel bir tatil olacaktı bizim için. Her ne kadar kısa sürecek olsa da... Fakat bir sorun vardı. Ela Yaman Ali'nin evleneceği kişinin Melih'in eski sözlüsü olduğunu öğrenince çok üzülecekti. Bende bunu dün Melih ile konuşurken öğrenmiştim.
Ela, Melih'in Eda ile evlenip o kızı bıraktığını ilk duyduğunda fazlasıyla üzülmüş, birkaç gün etkisinde kalmıştı. Şimdi bunu öğrendiğinde o kız için kim bilir ne kadar üzülecekti...

"Peki Ela ne diyor amca? Yani oraya gelmeyi kabul ediyor mu?"diye sordum. Ela'nın öyle ortamları sevmediğini bildiğim için oraya gelmek isteyeceğini düşünmüyordum.

"İlk başta kabul etmek istemedi ama sonrasında ikna oldu. Onun kabul etmesi çok iyi oldu. Son yaşadıklarından sonra bu değişiklik ona iyi gelecek. Hem sen yanındasın diye de gözüm arkada kalmayacak."dedi amcam. Onun bana güvenmesi benim için çok önemliydi. Peki kızına aşık olduğumu öğrendiği zaman bana olan güveni sarsılır mıydı?

"Haklısın amca Ela için güzel bir değişiklik olur. O zaman ben yarın onu da alır öyle giderim."dedim kafamdaki düşünceleri kovarak. Kötü düşünmek istemiyordum.

"Yalnız yarın değil bugün gidin istiyorum." dediğinde, şaşırmış neden diye sormuştum. Düğün yarındı ve ben de yarın gitmeyi planlamıştım.

"Ela için değişiklik olsun istiyorum. Yanımızda olduğu süre boyunca Antalya dışında hiç buradan uzaklaşmadı. Bende düşündüm ki bir gün öncesinden gidin ki ona biraz oraları gezdirebilesin. Oranın havaları şimdi çok güzeldir. Hatta eğer Ela oraları severse birkaç gün daha kalır öyle dönersiniz. Aklım onda kalacak ama kızım nasıl mutlu olacaksa öyle olsun istiyordum."dedi. Yapacağımız bu kısa tatilin Ela'ya iyi geleceğini, onu mutlu edeceğini düşünüyordum ama Yaman Ali'nin kiminle evleneceğini duyduğu an bu mutluluk onun için hüzne dönüşecekti.

"Tamam amca sen nasıl istersen. Aklın da Ela da kalmasın. İçin rahat olsun, ben onun kendini rahat hissetmesi için elimden geleni yaparım."dedim hemen, amcamın içini rahatlatmak istercesine. Ela'yı gelecek her şeyden korurdum korumasına da onu kendisini üzmesinden nasıl alıkoyacaktım? Emindim ki Ela öğrendiği zaman fazlasıyla üzülecekti...

"O zaman ben işleml..."daha sözümü tamamlamadan amcam araya girmişti.

"Oğlum sen sadece valizini hazırla geri kalan her şeyi ben ayarladım. Yaklaşık iki saat sonra uçuşunuz var."dedi.

Amcamla telefon görüşmemiz bittikten sonra valiz hazırlamaları için evi arayıp haber vermiştim. Nehir'in yanına uğrayıp ardından eve geçer valizi alırdım. Van'da birkaç gün kalacağımız için Nehir'in yanına kesinlikle uğramam lazımdı. Ona birkaç gün şehir dışında olacağımı, yanına gidemeyeceğimi söylemem gerekiyordu. Yanına gitmesem yine beni yanlış anlayıp onu önemsemediğimi düşünebilirdi. Öyle düşünmesini istemediğim için ona kısa da olsa uğrayıp onu görmek istiyordum.

Bir daha bana kırgın gözlerle bakmasına dayanamazdım...

****************

Ela'dan

Metin baba Aslanbeylerin düğün davetine kendisi yerine beni göndermek istediğinde ilk önce kabul etmek istememiş ardından Asaf'ın da benimle birlikte katılacağını öğrendiğimde tamam deyip yarınki düğüne gitmeyi kabul etmiştim. Ancak Metin baba birkaç saat sonra yanıma gelip yarın değil de bugün gideceğimizi belirttiğinde üzerime büyük bir gerginlik çökmüştü. İlk defa hiç tanımadığım bir topluluğun içine girecektim ve oldukça gergindim. Çünkü bu katılacağımız düğün çok tanınan büyük bir ailenin düğünüydü. Tanınmış bir aile olmaları düğünlerinin fazlasıyla kalabalık olacağı anlamı içeriyordu.

Metin baba Murat Aslanbeyin (yani Melih'in babası), kendisinin ve Murat amcanın kadim dostu olduğunu söylerken benim kendimi rahat hissetmemi istemişti. Onun da ailesinin de bizi kendi evimizdeymiş gibi hissettireceğini, onlarla çok iyi anlaşacağımı söyleyip durmuştu. Murat Aslanbeyi ve ailesindeki diğer üyeleri sevip sevmeyeceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim bir şey vardı, o da o Asaf'ın arkadaşı olan Melih'e kanım hiç ısınmayacaktı. Onu hiç görmemiş hiç tanımamıştım evet ama Asaf'ın anlattıkları bunları hissetmeme yetiyordu. Şartlar her ne olursa olsun o bir kadını yarı yolda bırakıp başka birine gitmişti...

"Ne düşünüyorsun bu kadar?" Ablamın sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldim. Ablam, ona şehir dışına çıkacağımı, düğüne katılacağımı söylediğim gibi hemen taksiye atlayıp yanıma gelmişti.

"Bilmiyorum abla ya... Metin baba Aslanbeylerin düğününe katılacağımı söylediğinden beri kendimi garip hissediyorum, üzerimdeki gerginlik hiç gitmiyor."dedim parmaklarımla oynamaya devam ederken. "Abla ya! Ben, Selim ve Hilal'in düğünü dışında böyle kalabalık bir düğüne hiç katılmamıştım ki... Orada da siz vardınız, hepiniz yanımdaydınız." Yanaklarımı şişirip tekrar geri bıraktım. Bu düğün nasıl geçecekti hiç bilmiyordum. Şimdiden stresten elim ayağıma dolanıyordu.

Ablam yaklaşık on beş dakikadır kitaplığa sırtını dayamış bir şekilde beni izliyordu. Benim stresten parmaklarımla uğraşıp dişlediğimi görünce yanıma gelip yatağın kenarına oturarak elimi tuttu.

"Şimdi de yalnız olmayacaksın ki..."derken omuzunu omuzuma sürterek göz kırpmıştı. Evet şimdi de yalnız olmayacaktım. Her daim yanımda olacak adamla beraber gidecektim. "Yanında sevdiğin adam var. O yanındayken canın hiç sıkılmaz. Hem o seni hiç yalnız bırakmaz ki. O yüzden stres yapıp canını sıkmana gerek yok ablacım. Rahat ol ve bu küçük tatilin keyfini çıkarmaya çalış."dedi ve koluyla beni sarıp kendine çekti. Kafamı sallayıp omuzuna yaslandım. Ablam haklıydı. Asaf yanımda olduğu sürece ben hiç sıkılmazdım. Bu iki günlük tatilin keyfini çıkaracaktım. Sadece canımı sıkan bir konu vardı. Oraya gidince Asaf'ın o arkadaşını görecektim. Aklıma bıraktığı kız gelecek ve moralim bozulacaktı.

"Üzerindekilerle gitmeyi düşünmüyorsun herhalde"derken ablam benden ayrılıp ayağa kalktı bir süre sonra. Üzerimde hâlâ sabah giydiğim eşofmanlar vardı. Emir ile çalıştıktan sonra yorgun düşmüş üzerimi değiştirmeye hiç mecalim kalmamıştı. "Nalan teyze Asaf'ın biraz sonra burada olacağını söylemişti. Eğer üzerindeki eşofmanlarla gitmeye niyetliysen o yatakta oturmaya devam edersin. Ama yok ben bu şekilde çıkmam diyorsan işte o zaman bir an önce kalkıp hazırlanman lazım."dediğinde kafamı sallayıp değneğimi elime aldım. Kalkıp bir an önce hazırlanmam gerekiyordu, yoksa geç kalacaktık. Daha kendime valiz bile hazır etmemiştim. Hem ben yarın düğünde ne giyecektim ki? Daha aklımda dönen bu soruyu ablama sormadan Nalan anne elinde büyük bir kutuyla odama girmişti. Ablam ve ben Nalan annenin elindeki kutuya bakarken Nalan anne yanımıza yaklaşıp kutuyu yatağın üzerine bıraktı.

"Bu nedir annecim?"dedim bakışlarım hâlâ kutudayken. Gülümsedi.

"Yarın için giyeceğin kıyafet"dedi.

"Tam içimi okumuş gibi oldum anne. Ben de tam yarın ne giyeceğim diye ablama soracaktım."dediğimde Nalan annenin yüzündeki gülümsemesi büyümüştü. "Ama sen bunu ne zaman aldın ki?"diye hemen ekledim. Metin baba daha birkaç saat önce bana düğüne katılacağımı söylemişti. Nalan anne ne ara gidip kıyafet beğenip almıştı ki?

"Bu elbiseyi senin için çok öncesinden almıştım, ta Selim ve Hilal'in düğünü için. Ama o zamanlar kabul etmezsin diye sana vermeye cesaret edememiştim."deyip buruk bir şekilde tebessüm etti. O zamandan bu zamana çoook şeyler değişmişti.

"Çok teşekkür ederim annecim. Umarım güzel bir şeydir..."dedim şaka ile karışık gülerken. Nalan anne eski günlere gittiği için yüzü düşmüştü. Onu tekrar gülümsetmek için şakaya vurmak istemiştim.

Nalan anne gülümserken kafasını ağır ağır aşağı yukarı salladı. "Aç bak istersen, beğeneceğine eminim."

"Açıp bakmama gerek yok annecim, ben senin zevkine güveniyorum."derken yanına yaklaşıp yanağından öptüm. Geri çekilecekken Nalan anne elini belime yerleştirip beni kendisine çekerek sıkıca sarıldı. "Olsun sen yine de bak, ne olur ne olmaz..."dedi geri çekildikten sonra. Kafamı salladım. Tek elle kutuyu açmakta zorlanınca ablam hemen yaklaşıp yardım etmişti. Kutuyu açıp içindeki elbiseyi çıkararak üzerime tuttu. Elbise mavinin en açık tonlarında, omuzları düşük, göğüs dekolteli ve de fazla denmeyecek bir sırt dekoltesine sahipti. Bir de uzun ve dizin yarısına kadar bir yırtmacı vardı. Çok şık duruyordu.

"Beğendiniz mi?"dedi Nalan anne, bir bana bir ablama bakarken.

"Çok güzel"dedik ikimiz birden.

Nalan anne ve ablam orası için bana birkaç parça kıyafet valize yerleştirmeye başlarlarken ben de üzerimdeki terden kurtulmak için banyoya girdim. Emir ile çalıştıktan sonra bayağı terlemiş ve o terin hepsi üzerime sinmişti. O yüzden kısa bir duş almam gerekiyordu. Üzerimdekilerden kurtulup duşakabine girdim. Suyu ayarladıktan sonra duş başlığının altına girip güzelcene yıkandım. Üzerime sinen terle birlikte üzerimdeki yorgunluk da yok olup gitmişti sanki.

Bornozu giyip saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra banyodan çıktım. Ben duş alana kadar ablam ve Nalan anne valizimi hazırlayıp kenara bırakmışlardı bile. Nalan anne de aşağı inmişti.

"Telefonun çalıyordu."dedi ablam elindeki telefonumu kaldırarak.

"Kimdi?" Giyinme odasına doğru yürüdüm. Artık her kimse giyindikten sonra arayacaktım.

"Asaf"

"Açtın mı?"

"Açmayacaktım ama ısrarla çalınca açtım."dedi. Peşimden giyinme odasına gelmişti. Gözlerimi kıyafetlerin üzerinde gezdirirken ne giysem diye düşünüyordum.

"Ne dedi?"diye sordum, bakışlarımı birkaç saniyeliğine ona çevirirken.

"Hazır olup olmadığını, birazdan burada olacağını söyledi. Hatta,"derken kolunu kaldırıp saatine baktı. "Şimdiye kadar buraya varmıştır."

"Tamam o zaman ben bir an önce giyineyim."dedim. Dolaptan siyah kumaş bir pantolon çıkarttım. Yolculuk yapacağımız için rahat bir şeyler giymek istiyordum. Üstüne ne giysem diye bakışlarımı kıyafetlerin üzerinde gezdirirken ablam kıyafetlerin içinden beyaz bir bluz çıkartıp 'buna ne dersin?' bakışı atmıştı bana. Olabilirdi.
Kafamı olur anlamında sallayıp hemen odanın ortasında bulunan büyük pufa oturdum.

"Bugün istersen eski günlerdeki gibi senin giyinmene yardımcı olayım."dediğinde kafamı evet anlamında salladım. Teklifini hiç geri çeviremezdim. Duşla beraber yorgunluğum gitmişti evet ama ayağımda ve belimde fazla olmasa da ağrım vardı. Eğilip kalkınca da artıyordu.

Ablamın yardımıyla giyinip ateli de ayağıma taktıktan sonra makyaj masasına geçip önündeki pufa oturdum. Yüzümü kremleyip hafif de bir makyaj yapana kadar ablam da saçlarımı tarayıp kurutmuştu. Kısa bir süre içinde artık tamamen hazırdım.

Aşağı indiğimizde Metin baba, Nalan anne ve Asaf salonda oturmuşlardı. Bizi ilk fark eden Asaf olmuştu. Gözleri beni baştan aşağı süzerken en son gözlerimle buluştu. Ablamın uyarı babında boğazını temizlemesiyle bakışlarımı Asaf'tan alıp annemlere çevirdim. Asaf da hemen gözlerini kaçırdı oturuşunu düzeltmişti.

"Amca Ela da indiğine göre biz artık çıkalım. Anca havaalanına gideriz."dedi Asaf. Metin baba önce bize ardından Asaf'a bakıp kafasını salladığında Asaf hemen ayaklanmıştı. Dışarı çıktığımızda Metin baba koluyla omuzlarımı sararak bize eşlik etmişti. Bir tarafımda Metin baba bir tarafımda Nalan anne vardı.

Asaf annemlerle vedalaştıktan sonra arabaya binip beni beklemeye başlamıştı.

"Oraya vardığınız gibi bizi arıyorsunuz tamam mı kızım?"dediğinde Nalan anne kafamı tamam anlamında salladım. Önce Nalan anneye ardından da Metin babaya sarıldım. Meryem teyze elinde bir sürahi ile yanımıza yaklaşınca bu sefer yönümü ona doğru çevirerek ona da sarıldım. Bir anne şefkatiyle beni kucaklayıp her iki yanağımdan öptü.

Meryem teyzeden ayrıldıktan sonra ablama dönüp, "Annemleri çok öp benim için, onları da göremedim."dedim ona da sarıldıktan sonra. Bu düğün konusu aniden gelişince onları göremeden gidiyordum. Her şey aniden gelişmişti.
Ablam kafasını tamam der gibi sallarken elimden tutup tekrar sarıldı.

"Kendine dikkat et ablacım."dedi ablam. Geri çekilip başımı aşağı yukarı salladım.

Metin baba ve Nalan anneye tekrar sarılarak "Hadi görüşürüz."deyip Metin babanın açtığı kapıdan arabaya bindim. Asaf arabayı çalıştırıp biraz ilerleyince dikiz aynasından Meryem teyzenin hemen arkamızdan su döktüğünü görmüştüm.

Araba bizim evden biraz uzaklaşınca Asaf elimi tutup bakışlarını birkaç saniye yoldan alarak bana baktı. "Özledim seni,"deyip elimi kaldırarak dudaklarını bastırdı. Tebessüm edip elini hafif sıktım. Ben de özlemiştim. Bugün birbirimizi hiç görmemiş hiç konuşmamıstık. Asaf sabah iki kez aramıştı lakin Emir ile çalıştığımız için açamamıştım.

"Asaf sana bir şey soracağım."dedim aramızdaki kısa bir sessizlikten sonra.

"Sor güzelim."

"Bugün düğüne katılacağını biliyor muydun dün?" Kafasını aşağı yukarı salladı. "Peki bana neden dün söylemedin?"deyip kısa bir duraksamadan sonra sözlerime hemen devam ettim. "Yanlış anlama, amacım hesap sormak falan değil."dediğimle Asaf gözünü yoldan alıp bana bakarak gülümsedi. Aslında gülümseme değil de dediğime daha çok gülmüş gibi olmuştu.

"Sana hesap sormak da bir ayrı güzel yakışır ela göz,"dedi göz kırparak. Ardından bakışlarını tekrar yola verdi. Elim hâlâ parmaklarının arasındaydı. Dediğine gülümserken elimi parmaklarının arasından çekip kafamı cama yasladım.

"Sana dün akşam söyleyecektim ama sen teklifimi kabul ettikten sonra her şey mutluluktan aklımdan uçup gitti."dedi saniyeler sonra. Gözlerini yoldan hiç çekmemişti lakin kolunu uzatıp elimi tekrar tutmuştu. "Ama senin geleceğini bilmiyordum. İşte bu bana çok güzel bir sürpriz oldu."dediğinde kafamı camdan çekip ona doğru baktım. O da bana bakıyordu, parıldayan gözlerle... "Aslında amcam onun yerine senin katılacağını söylediğinde şaşırmıştım. Yani, sen öyle ortamları sevmediğin için düğüne katılmayı kabul etmezsin diye düşünmüştüm."

"Evet öyle kalabalık ortamları sevmiyorum. Başta da kabul etmek istemedim. Babam sonrasında senin de benimle geleceğini söylediğinde fikrimi değiştirdim."dedim. Bu söylediğim onun keyiflenesine, elimi kaldırıp tekrar öpmesine sebep olmuştu.

"İyi ki fikrini değiştirmişsin güzelim."dedi gülümserken. Gülümsedim. O bana her güzelim deyip derinden baktığında kalbim haddinden fazla atıp beni heyecanlandırıyordu. Bakışlarımı akıp giden yola çevirirken derin bir nefes aldım. O an aramızda sessizlik oluşmaya başlamıştı. Asaf'la ilk defa tek başımıza böyle bir yolculuğa çıkacaktık ve ben kendimi hem tedirgin hem de inanılmaz heyecanlı hissediyordum. Asaf'la gideceğimiz için mutlu ve bir o kadar da heyecanlı iken, tanımadığım bir kalabalığın içine gireceğim için de tedirgindim.

Murat Aslanbey! Metin baba onun kendisinin yakın arkadaşı olduğundan bahsetmişti sabah. Seyahat edemeyeceği için benim onun yerine düğüne katılacağımı kendisine haber ettiğini söylemişti. O an üzerimdeki gerginliği görünce beni çok iyi ağırlayacaklarını, hatta onlarla tanıştıktan sonra çok iyi hissedeceğimi söyleyip beni rahatlatmaya çalışmıştı her seferinde.

"Düğününe katılacağımız insanların kim olduğunu biliyor musun?"Asaf'ın sorusuyla düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı ona çevirdim. Evet biliyordum.

"Biliyorum, babam söylemişti. Aslanbeylerin düğünü. Neydi adı? Ha, Yaman Ali Aslanbey... İşte onun düğünüymüş."dediğimde anladım der gibi kafasını salladı. "Aslında biliyor musun? Metin baba ilk söylediğinde ben senin arkadaşının düğünü olduğunu sanmıştım. Öyle sanınca da Metin babaya ve direkt kim olduğunu sordum."

"Melih'in düğünü olsaydı gelmeyecek miydin?"diye sorarken birkaç saniye bana bakıp ardından tekrar bakışlarını çevirdi.

"Hayır."dedim direkt. Bir kızı yarı yolda bırakan birinin yanına gidip de onu tebrik edemezdim.
Asaf hayır dediğimi duyduktan sonra Melih ile ilgili başka bir şey sormadı. Arkadaşına kanımın ısınmadığını daha en başından biliyordu zaten.

"Ela sana bir şey söyleyeceğim. Zaten söylemesem de oraya gittiğimizde öğrenirsin."dediğinde Asaf, kafamı sallayıp yüzüne baktım. Diyeceği her neyse söyleyip söylememekte kararsız gibiydi sanki.

"Yaman Ali'nin evleneceği kız Melih'in eski sözlüsü."dediğinde, kaşlarım istemsizce çatılmıştı.

"Ne!!!"

"Hani demiştim ya sana 'Melih evlendi diye o kızı da başka biriyle evlendirirler' diye, işte o Yaman Ali oldu, Melih'in abisi..." Hayır ya! Böyle bir şey olamazdı. Bu kulağa çok saçma geliyordu. O kız böyle bir şeyi nasıl kabul etmişti ki?2

Bölüm : 06.01.2025 16:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...