32. Bölüm

32) bölüm Karanlığın dönüşü

defne çekirge
defne_yazar

Kahkahalarımız havada uçuşurken aniden gözlerimin bir noktaya sabitlenmesiyle ve tam odaklandığım o noktada kayalıkların en tepesinde sigarasından bir duman çekip tesir altına alan gri gözlerinin benimkilere bakmasıyla yanaklarımın alev alev yandığını bu soğuk suda bu soğuk havaya rağmen bile vücudumun her bir zerresine cehennem ateşinin bastığına yemin edebilirdim.'' güneş sen iyi misin?'' denizin bana seslenmesiyle kafamı ani olarak ona çevirmiştim fakat kafamı denize çevirmem ve aniden iki öküzün gelip benim kollarımdan tutup kayalıkların ucuna götürülmeye başlamamla gözlerim korkuyla açılmıştı ''ananı avradını,gelmişini geçmişini,denizini,suyunu,maçını,şutunu,golünü sikeyim '' dedim ben bile kendime bu söylediğimle şaşırırken. fakat aniden denize doğru fırlatılmamla ve kendime hakim olamayarak söve söve çığlıklar atarak. denizde yüzeye çıktığımda dişlerim takırdıyor ve bütün bedenim titriyordu. fakat denizde dahil olmak üzere diğerlerinin kahkahalara boğulmasıyla öfkeyle tıkırdayan dişlerimi ve soğuktan titreyen bedenimi umursamayarak sudan çıktığımda sinirle'' ananı avradını,gelmişini geçmişini şutlasınlar emi!'' dedim sesim fazlasıyla yüksek ve hiddetli çıkmıştı. ateş dişlerini sıkarak yanıma yaklaşıp kolumu mengene gibi tuttuğunda sinirden dişlerimi sıkarak ellerimi yumruk haline getirmiştim diğerleri bize kahkahalarla gülerken ateşin kolumu tutuşu daha da sıkılaşırken artık canım fazlasıyla yanmaya başlamıştı fakat canım ne kadar yansada umursamayarak yumruk haline getirdiğim ellerimi daha da sıktığımda artık neredeyse ellerimdeki damarlar patlayacak gibiydi sinirle kendime daha fazla dayanamayarak yumruk yaptığım elimi ateşin yanağına geçirmiştim. fakat bu yaptığımın nedeni ise belki'de gereksizdi belki'de nedensizdi ve belki'de amaçsızdı...

deniz aniden yanıma gelip aniden ellerimi tutunca ellerimin sinirden mi yoksa korkudan mı bilmem titrediğini yeni yeni farkediyordum.'' güneş sakinleş tamam mı derin nefesler al ve sakinleş'' dedi deniz sesinde nedenini anlayamadığım şekilde endişe vardı deniz ellerimi daha da sıkı tuttu tutuşu sanki bir annenin sıcak ellerini hissetmek gibiydi onun tutuşu bir anne gibiydi sahiplenen ve sıcaklığına hapsetmek istermişcesine sıkı sıkıya bana sarılıyordu kendimi ait olduğum ama bir o kadar da yalnızlaştığım boş sokaklar gibi hissettim sokaklarım vardı ama hiçbirinde ev yoktu hiçbirinde yuvam yoktu hiçbirinde canlı yoktu hepsi harabeydi hepsi ıssızdı hepsi karanlıktı..

derin nefesler aldığımda ve vücudumdaki titreme giderek arttığında bunun sinir değilde korku olduğunu anlamıştım korkuyordum ama neden korktuğumu anlayamamıştım korkuyordum ama korktuğum şey karanlıktı korktuğum şey ışıksız lambaların altında yürümekti korktuğum şey ıssız sokaklardı...

" Güneş" Dedi deniz elleri yanaklarımı tutuyor beni kendisine bakmaya zorluyordu bakamıyordum yapamıyordum neden korkuyordum? bilmiyordum neden bu haldeydim? bilmiyordum neden bedenim titrerken içimde bir burukluk bir ateş yanıyordu bilmiyordum, bilemiyordum...

Birkaç saniye gözlerimi kapatmıştım daha sonra gözlerimi açtığımda bedenimdeki titreklik geçmişti." Deniz" dedim yüzüme baktı yüzüme öyle bir baktı ki gözlerindeki endişe bir an söndü gözleri gözlerime öyle bir odaklandı ki az önce yaşadığım şeyi onun gözlerinden okuyabilmiştim. Bir süre deniz yanımdan kalktıktan sonra elini bana uzatmıştı bir an bile tereddüt etmeden onun elini tutup ayağa kalktığımda deniz rahat bir nefes verdi "az önce" Dedi yutkundu sustu " Güneş" Dedi gözlerimin derinliklerine bakarken sustu devam etmesini söylemesini bekledim belki'de saniyeler oldu belki'de dakikalar belki'de saatler geçti ama sustu konuşmadı...

Neyse boşver dedi ardından hadi gidelim artık dedi diğerlerine bakarak bir iç çekişle ateşin yanına gittim ardından onun tam önünde dururken az önce sana vurduğum için özür dilerim dedim sesim gayet içten çıkmıştı ateş dudaklarını araladı sanki birşey söyleyecekmiş gibi oldu ardından dudaklarını tekrar kapadı ve tekrar dudaklarını araladı tam birşey söyleyecekmiş gibi oldu ama denizin seslenmesi öyle dudaklarını birbirine bastırıp yanımdan uzaklaştı arkada öylece ona bakarken donakaldığımda denizin beni'de çağırmasıyla kafamı sağ sola sallayıp onların yanına yürümeye başladım. Süre sonra hepimiz ormanın içinde yürümeye başlamıştık. Deniz, ateş, ege önde yürürken aras benim yanımda yürüyordu fakat aniden ayağımın bir taşa takılmasıyla aniden yere yapışmıştım fakat yanımdaki aras aniden kahkahasını basınca kaşlarımı çattım yere yapışmamdan dolayı bedenimde dolaşan ağrıları,acıları unuttum gözlerimi kıstım geriye çekilmek için geri adımladığım sırada aras'ın üstüme doğru gelip beni ağaca yaslayıp beni ağaçla arasına alması ve neredeyse burunlarımızın değdiği bu şekilden dolayı yutkundum "aras" dedim yutkundum "çok yakınımdasın" dedim fakat o bir elini ağaca yaslayarak biraz daha üstüme geldi " Ne kadar çok yakınındayım? " Dedi neredeyse dudaklarımız birbirine değecek gibiydi " aras" dedim yutkundum çok fazla yakınımdasın" Dedim ikinci kez söylediğimi tekrar ederken sesim istemsiz olarak titrek çıkmıştı utançtan yüzümün yakınlıktan dolayı kıpkırmızı olduğundan yüzde yüz emindim " yakınlık" Dedi derin bir iç çekerek yüzüme daha da yaklaşarak '' titrek nefesini hissedebiliyorum...'' dedi sesi gayet kısık ve neredeyse fısıltı gibiydi aras biraz daha dibime gireceği sırada aniden denizin gelmesiyle benden uzaklaşmıştı dudakları hala aralık kalırken ve hala sözünü tamamlayamadan geri çekildikten gerginlikle aras'ı arkamda bırakarak denizin koluna girdiğimde denizle hızlı adımlarla yürümeye başlamıştık. sonunda okulun kapısının önüne geldiğimizde kapıdan içeriye girdiğimizde denizle ben direkt olarak odalarımıza çıkmış iken erkekler direkt olarak spor salonuna gitmişlerdi bizde denizle daha sonra benim odama geçip denizin uno kartlarını alıp kartları dağıttıktan sonra oynamaya başlamıştık. akşama kadar gülüp eğlendikten sonra deniz ''bu akşam eğlencemize bir güzellik yapalım '' dedi yatağın altından bir kutu içki çıkarınca gözlerim kocaman açılmıştı '' deniz biraz abartmadık mı sence' bunların hepsini içersek beynimizin suyunu akıtırız'' dedim '' aman be güneş çok abartıyorsun sadece birazcık içeceğiz hem ayrıca inan bana böyle daha çok eğleneceğiz'' bir süre düşünüp karar verdikten sonra ''aman be kafamız patlayana kadar içelim'' dedim ardından deniz kutudan bir içki şişesi çıkarıp bana uzattı onun elinden içki şişesini alırken ona sıcak bir şekilde gülümsedikten sonra içki şişesinin kapağını açtıktan sonra yavaş ve ağır yudumlarla içkimi içerken içkimin yakıcı tadının boğazımı yakıp geçmesini umursamayarak içki şişem bir süre sonra bittikten sonra yeni bir şişe açıp o şişeyi'de yavaş yudumlarla içtikten sonra ikinci şişem'de bitince ayağa kalkıp hopörlerimi telefonuma bağladıktan sonra güzel bir şarkı açıp ne ara sarhoş olduğunu bile bilmediğim denizi kolundan tutup ayağa kaldırdığımda onunla kahkahalar atarak dans etmeye ve yerimizde hoplayıp zıplamaya başlamıştık. saat gece yarısını geçerken en sonunda dans etmekten yorulup ağır bir uyku basınca denizle ikimizde boş içki şişelerinin arasına uzanmıştık bir süre sonra sızdığımda sabah olunca gözlerimi aniden kapının yumruklanmasıyla açtığımda sinirle'' allahın gerzeği patlama lan tamam açıyorum kapıyı'' dedim yerden kalkıp uykulu uykulu kapıya doğru yaklaşıp kapıyı açtığımda kapıda müdürü görmemle uykulu ve şiş gözlerimi şaşkınlıkla açtım ''sizin burada ne işiniz var müdire hanım?!'' dedim sesim titrek çıkmıştı '' sizi kontrol etmeye gelmiştim dersler başlayalı üç saat oldu ve siz hala eşşek gibi yatıyormusunuz ben sizin hastalandığınızı düşünmüştüm oysaki!'' dedi sesi sert ve azarlayıcı bir tondaydı başımı utanç ve pişmanlıkla yere eğdim '' özür dilerim müdire hanım bir dahakine olmaz'' dedim ardından müdire arkasını dönüp gittikten sonra derin bir nefes alıp kapıyı yavaşça kapattıktan sonra fosur fosur uyuyan denizin yüzüne yerden bir yastık alıp fırlattıktan sonra yüzüne yediği yastıkla aniden yataktan fırlayarak uyandığında kahkaha atarak güldüğümde deniz önce benim yüzüme kaşları çatık bir şekilde bakmış ardından ise hınzırca gülümseyip yerden bir yastık alıp hiç beklemediğim bir an elindeki yastığı yüzüme fırlatmıştı gülerek yere düşen yastığı elime alıp onun yüzüne geri attığımda bir yastık savaşı yapmış ve kakahalar atarak eğlenmiştik ardından ise ikimizde çantalarımızı toplayıp yerdeki içki şişelerini yatağın altına atıp odadan çıkmıştık. bir süre sonra sınıfa vardığımızda denizle ikimiz cam kenarındaki boş bir sıraya oturup sohbet etmeye başlamıştık. bir süre sonra ders başladığında coğrafyacının sınıfa girip ders anlatmaya başlamasıyla oflayarak başımı sıraya koyup başımı yana çevirdiğim sırada sıramın yanındaki sırada oturan bir erkeğinde aynı şekilde benim gibi başını bana çevirip sıraya başını koymasıyla bir süre bakışık dururken yanımda oturan denizin kulağıma eğilip '' o neden yanındaki patlıcana benzeyen adama uyuzmuş gibi bakıyor'' dedi kaşlarını hafifçe çatarak ardından bende kaşlarımı çatıp denizin baktığı kişiye bakınca kaşlarımı çattım aras neden yanımdaki sırada oturan çocuğa psikopat bir şekilde bakıyordu? yada daha doğrusu neden o çocuğa sırf bana baktığı için uyuz köpek gibi bakıyordu? kaşlarım daha da çatılırken teneffüs zilin çalmasıyla anlamsız düşüncelerimi bir kenara atıp sıramdan kalkıp tuvalete gittikten sonra elimi yüzümü yıkayıp hala sabah'ki uykumdan arınmaya çalışırken tuvaletin kapısının aniden kapanmasıyla sakin kalmaya çalışarak kapıya doğru ilerledim ve kapı kulpunu yavaşça aşağıya doğru indirerek kapıyı açmaya çalıştım fakat kapı açılmamıştı kapının kulpunu birkaç kere daha denemiş fakat açamamıştım zaman ilerledikçe ve kapı açılmadıkça artık neredeyse dehşete kapılmaya başlamıştım tuvalete kilitlenmiştim ve ne yapacağımı bile bilemiyordum '' kimse yok mu,lanet olası okulda sesimi duyan yok mu?'' dedim haykırarak fakat ne kadar kapıyı zorlasam ne kadar seslensemde ne gelen vardı nede sesimi duyan vardı bir süre sonra aniden kapının açılmasıyla ve karşımda gördüğüm kişiyle neredeyse dilim tutulmuştu geri geri sendeleyerek biraz daha geri geri giderken sırtımın duvara çarpmasıyla korkuya kapılmıştım git dedim korkuyla yaklaşma bana! dedim sesim titreyerek daha da yaklaştı daha da geri gitmeye çalıştım fakat olmadı en sonunda sırtım aynaya çarptığında artık neredeyse ağlayacakmış gibi gözlerim dolmuştu son bir haykırışla git buradan,yaklaşma bana sesim bu sefer baya bir gür çıkmıştı.elini yumruk yapıp sıktığında ve aniden yumruğunu arkamdaki aynaya çarptığında ayna parçalara ayrılmıştı korkuyla kulaklarımı kapadığımda ve yerden bir cam parçası alıp kendimi savunmak için ona doğrulttuğumda gülümsedi bu gülüş korkutucuydu bir gülüştü anıları,kabusları,gerçekleri hatırlatan korkunç bir gülüştü. '' güneş,görüşmeyeli uzun zaman oldu değil mi?'' '' en son sen benim başımı sert zemine çarparak öldüğümü sanmıştın değil mi? ama sana bir sır vereyim mi kötüler hiçbir zaman ölmez'' dedi gülümseyerek ardından kafasındaki şapkayı çıkardı bak dedi bak işte bunu bana sen yaptın dedi sesi gittikçe korkunç ve çatlamış bir tona dönüşürken.

maybe even death was coming closer, l could feel it, l could hear the screams of death, my heart was beating like crazy, l was scared,but l was that fear was real,fear was stronger than even dreams.

ona doğrulttuğum cam parçasını daha da sıktım eğer bana yaklaşırsan bitiremediğim işi şimdi bitireceğim dedim sözlerim tehditkardı ama sesim titrekti o tam bana biraz daha yaklaşacağı sırada kapının oradan tanıdık bazı sesler işittiğimde başımı oraya doğru çevirmemle arkama geçip elimdeki cam parçasını benim boynuma dayaması bir olmuştu yutkundum '' sessiz ol yoksa o güzel boynunu hiç acımadan kafanla bağını koparırım'' dedi sesi tehditkardı. kapıdaki sesler giderek şiddetlendiğinde ve kapı aniden kırılıp içeriye deniz ve diğerleri girince içimde ufakta olsa bir umut ışığı hissettim. deniz direkt olarak bana doğru koştuğunda adamın tutuşu daha da sıkılaşmıştı '' eğer yaklaşırsanız yemin ediyorum ki onun kafasını bedeninden ayırırım'' deniz güldü neden güldüğünü anlamamışken aras'a baktı ve ona göz kırptığında ve aras aniden hızla adamın arkasına geçip adamın boğazından tuttuğunda onu yere savurduğunda deniz hızla bana doğru yaklaşıp bana hızla sarıldığında aras denize işaret verip deniz beni hızla oradan çıkardığında denizle sınıfa gittiğimizden beş dakika sonra araslarda sınıfa geldiğinde hiç beklemediğim bir anda aras'ın bana doğru koşup hızla kollarını etrafıma sarmasıyla şokla yerimde kalakalmış yüzüm bembeyaz olmuştu '' aras'' dedim yutkunarak sen bana sarılıyorsun...'' işaret parmağını benim sözümü yarıda kesip susma mı istermiş gibi kaldırdığında '' özür dilerim'' diye fısıldadı '' neden özür diliyorsun ki sen birşey yapmadın ki'' diye fısıldadım onun kulağına doğru gülümsedi ilk defa şefkatini hissetmiştim ilk defa sarıldığındaki sıcağı tatmıştım ilk defa onun iyi yanını görmüştüm belkide ilk defa görmüştüm onun bu iyi yanını belki'de kısa bir andı belki'de uzundu bilemiyordum.. Aniden benden ayrıldığında sanki bir rüyadan uyanıyormuş gibi kafasını iki yana salladıktan sonra elini boynuna götürüp boynunu ovuşturarak sınıftan çıkıp gitmişti. o gittikten bir saat sonra denizle gene benim odama çıkmış ve bilgisayardan bir film açıp patlamış mısır eşliğinde izlemeye başlamıştık '' deniz'' dedim düşünceli bir şekilde ''aras neden bana sence sarıldı?'' deniz bu sorum karşısında aniden kahkahalara boğulunca ona kaşlarım çatık bir şekilde bakmaya başlamıştım deniz derin bir soluk aldığında'' güneş, onu bilirsin hepimiz senin başına birşey geleceği için çok endişelendik ve oda inan benim kadar senin için endişelendi'' dedi '' pekala'' dedim içim nedense birşeylerden dolayı rahat etmiyordu sanki bir huzursuzluk olacak gibi seziyordum fakat bunu anlatamıyordum '' deniz'' dedim huzursuzca acaba bugün dışarı falan mı çıksak hem kafa dağıtırız dün olduğu gibi biraz içeriz ama seni uyarayım çok içmek yok sonra çok acayipleşiyorsun'' deniz parmağını kaldırıp kendini gösterip '' ben mi? gerçekten mi güneş sen benim ne ara acayipleştiğimi gördün'' güldüm '' ne zaman mı? dur bir hatırlayayım sanırım en son erkeklerle bar'a gittiğimizde bar'daki erkeklerle deli divane oynayan sendin değil mi? birde üstelik sarhoştun!'' '' öyle mi güneş saçmalıyorsun biraz içtim diye sarhoş olup erkeklerle dans edecek kadar içmem ben yada dur sen ciddi misin?'' ona başımı olumlu anlamda salladığımda eliyle hafifçe anlına vurduğunda '' aptal ben nasıl böyle bir hata yapıp o kadar içmişim ki!'' '' kendine aptal demeyi kes çünkü sen aptallıktan bile daha berbatsın'' dedim gülerek " Pekala güneş" Dedi kurnaz bir sırıtışla " Ama unutmadım senin o ilk sarhoş olduğun günü bir'de ilk defa içip sarhoş olup üstüne erkekleri kudurttuğun o günü hiç unutamam ki ben! " Dedi gülerek onun omzuna hafifçe vurduğumda gülümsedim "sanırım haklısın ikimizde hem deli hem'de aptalız galiba" Dedim ikimizde güldüğümüzde " Pekala tamam fazla zorlamayacağım hadi bar'a gidip sabaha kadar içip kuduralım" dedim gülerek deniz sevinçle ayaklandığında sevinçle " Hadi gidip bar için kıyafet seçelim ve hazırlanıp makyaj yapalım" dedi gülümsedim ve ellerimi teslim oluyormuş gibi kaldırdığımda "deniz sadece bar'a gideceğiz fazla abartmayalım" Dedim uyaran bir tonla ama deniz beni dinlememiş hatta ve hatta kıyafet dolabından en zarif ve en göz çarpıcı kısa elbiselerden birini benim üzerime fırlatıp emir veren bir tonda " Dene" Demişti bıkkın bir tonda " Pekala tamam deneyeceğim" Demiştim ardından tuvalete girip arkamdan kapıyı kilitleyip üstümdeki kıyafetleri çıkarıp elbiseyi giyip aynaya baktığımda aslında elbisenin o kadarda kötü olmadığını farketmiştim. Daha sonra tuvaletten çıktığımda deniz sanki hayran olmuş gibi beni inceleyip etrafımda döndürünce "çok güzel olmuşsun" Dedi gülümseyerek ardından beni kolumdan tutup sandalyeye oturttuğunda anı şaşkınlıkla ona bakmıştım "deniz sen ne.. " Tam sözümü tamamlayacağım sırada işaret parmağını kaldırarak beni susturduğunda göz altlarıma önce fondöten daha sonra maskara hafif kırmızı bir ruj sürmüştü kendime aynada baktığımda gülümsedim oda aynanın yansımasından bana gülümsediğinde " Pekala sanırım şimdi tek eksik siyah bir topuklu ayakkabı" Dedi "hem siyah elbisenle de çok uyumlu olur ve son olarak siyah el çantanı da taktın mı mükkemmel olursun" Dedi "pekala çok bilmiş modacı hanım" Dedim gülerek oda güldüğünde " Öyle mi ben mi çok bilmişim yoksa sen mi fazla bilgesin yüce güneş hanım " Dedi alayla güldüm " Pekala ben fazla seni tutmayayım hazırlanda bizimkilerin haberi olmadan hemen önce bar'a gidelim" Dedim gülümsedi " Tamam" Dedi ardından o hazırlanırken bir süre telefonumla ilgilenmiştim daha sonra hazırlandığında ayağa kalkıp onu baştan aşağı süzdüğümde düz kırmızı diz üstünde, tek omzu açık yırtmaçlı bir elbise ayağına kırmızı kalın topuk ayakkabı ve eline de kırmızı bir el çantası almış yüzüne de fondöten, maskara, ve kırmızı bir ruj sürüp saçlarını da topuz yapmıştı ona şaşkınlıkla baktığımda gülümsedi " Ne oldu fazla mı abartı olmuş? " Dedi " Yok abartı değilde denizcim bu abartıyı da geçen birşey olmuş sanki!"

" Aman be güneş ne abartısıymış veya of bence gayet sade bir kombin" " "Sade!!" Dedim inanamayarak " Deniz eğer senin sadelik anlayışın buysa abartılı halini düşünmek bile istemiyorum" Güldüğünde "bence de düşünme güneş çok düşünmek sana yaramaz çünkü" Dedi sesinden alaycılık ve eğlenceden başka birşey yoktu " Pekala" dedim onu kabulleniyormuş gibi "hadi artık gidelim yoksa bizimkiler yakalarsa yakamıza sakız olur topuğumuza yapışırlar" Dedim gülerek ardından denizle ikimiz daha fazla sohbete dalıp zaman kaybetmeden hızlıca erkeklerden birinin odasına gizlice girip motorlardan birinin anahtarını ses çıkarmadan alıp hızlıca dışarı çıktığımızda " Deniz sen motor sürmeyi biliyormusun? " Dedim tereddütle " Yani biraz biliyorum" Dedi kaşlarımı hafifçe çattım " Nasıl yani sen motor kullanamıyor musun? " "Yani şöyle ki kullanıyorum ama tam olarak kullanamıyorum" Dedi "peki kullanabileceği ne emin misin sen?" Dedim sesimde hafif bir endişe vardı "evet" Dedi kendinden emin bir şekilde "kullanabilirim" Dedi ardından denizin hemen arkasına motora bindiğimde deniz motorun anahtar deliğine anahtarı takıp çevirdiğinde motoru çalıştırıp hızlı bir şekilde sürmeye başlamıştı. bir süre sonra bar'a geldiğimizde motoru park edip indiğimizde gülüşüp bar'dan içeriye girdiğimizde hızlıca bir masaya oturduğumuzda barmenden iki şişe rakı söylemiştik bir süre gülüp sohbet ettikten sonra rakı şişelerimiz gelip bardaklara konulunca sohbeti bir süre kesip rakı bardağına uzanıp rakıyı dudaklarıma götürdükten sonra hızlıca rakı'yı dikmeye başlamıştım fakat deniz benim aksime rakı'yı çok yavaş bir şekilde içerken ben ise bir hayvanmışım gibi rakı'yı dikiyordum. yaklaşık ne kadar süredir oturup rakı içip içip dikiyordum bilmiyordum. bir süre sonra oturduğum yerden kalkıp sarhoş bir şekilde denizin elini tutup dans etmeye başladığımda gözlerimde ani olarak bir flaş patlamış gibi gözlerimin önüne ani olarak bir görüntü gelince gözlerimin önüne gelen bu görüntünün geçmişim olduğunu daha yeni yeni idrak edebiliyordum. durdum dans etmeyi bırakmıştım sanki beyinimi yiyip bitiren bu görüntü bulanıkken daha da netleşmeye başlamış gibiydi netleştikçe onu gördüm yine elinde sıcak demirle bana bakıyordu yine yüzünde masumluğumu çalan gülümsemesiyle gözlerindeki karanlıkla bana bakıyordu yine ellerinden çocukluğumun kanları akıyordu yine çığlıklar duyuyordum o çığlıklar haykırışlara dönüşüyordu yine çocukluğumu görüyordum tam yanı başımda vücudu yaralarla,kanlarla,morluklarla ve yanıklarla kaplıydı titriyordu korkuyordu ona yaklaşmak istedim ona korkmaması gerektiğini söylemek istedim ama yerimde durdum onun titremelerinin artmasını haykırışların kulaklarımı tırmalamasını gözyaşlarının göle dönüşmesini izledim onu izlerken titredim seni kurtarıcam diyemedim yalan söyleyemedim onu böyle kandırıp canını daha da acıtmak istemedim o çok zayıftı o çok güçsüzdü ayakta bile zor duruyordu sırtındaki yükü almak istedim onu zincirlerinden kurtarmak özgür bırakmak istedim ama yapamamdım gözlerindeki gözyaşlarından acısını izledim yere çömeldim gözlerimi kapattım ellerimi kulaklarıma sıkıca bastırarak onun acı dolu çığlıklarını bastırmak istedim ellerim titredi bedenim buz kesti gözlerimden yaşlar düştü zamanı durdurmak belki'de geri almak istedim.

silahlar ateşlendi camlar patladı ağlamaklı çığlıklar yükseldi çığlıklar acılara dönüştü acılar haykırışlara dönüştü.

denizin sesini işittim gözlerimi açtım beni kolumdan tuttu hızlıca beni bar'dan çıkardı elleriyle yüzümü kavradı yüzüme endişeyle baktı '' güneş sen iyi misin?'' dedi sesi endişeyle dolup taşıyordu '' iyiyim'' boğuk bir sesle yüzüme maskemi takarak gülümsedim '' senin için çok korktum sen bir an öyle durunca'' dedi sesinde hala büyük bir endişe vardı '' hiçbir sorun yok iyiyim deniz'' dedim gülümseyerek elleri yüzümü bıraktı '' okula geri dönelim'' dedi '' hem bugün biraz fazla içtin!'' dedi kızan bir tonda ''biraz yürüsek olmaz mı?'' dedim yalvaran bir tonda gülümsedi '' peki o halde hadi yürüyelim'' dedi gülümsedi gülümsedim onun koluna girip yürümeye başladığımızda çantamı açtım elimi çantanın içine sokup kulaklığımı alıp kulağıma taktığımda telefonumdan müzik açıp daha sonra telefonumu çantama geri atıp çantamın fermuarını kapattığımda yürümeye başladım önüme çıkan taşları tekmeleyerek yürüdükten sonra başımı gökyüzüne kaldırdım yıldızların günler geçtikçe kaybolmasına ay'ın her bir geçen gün daha da yalnız kalmasını izledim. daha sonra başımı gökyüzünden çektiğimde kayalıklara doğru yürümeye başladım kayalıklara geldiğimde kayalıklara oturup ay ışığının denize vuruşunu izlemeye başladım. deniz'de yanıma oturup oda benim gibi denizi izlemeye başladığında bir süre oturup denizi izledikten sonra motora binip okula geri döndüğümüzde üstümü başımı değiştirip hemen yatağa yattığımda bir süre tavanı izleyip uyuyakalmıştım.

yıldızlar daha parlaktı taki hepsi bir bir yok olana kadar.

 

Bölüm : 12.08.2025 13:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...