
sabahleyin kapımın aniden ayı gibi yumruklanmasıyla kafamın altındaki yastığı elime alıp bir süre kulaklarıma bastırıp sinirle homurdandıktan sonra yataktan sinirle ayağa kalkıp üstümdeki ayıcıklı pijamaları umursamayarak kapıyı açtığımda karşımda erkekleri görmemle kaşlarımı çattığımda aniden koridorda elinde kamerayla bize doğru yaklaşan ege'yi görmemle utançtan kırmızıya döndüğüme yemin edebilirdim ''ege '' dedim sesim utançtan sesim çatalaşmıştı '' seni öldüreceğim'' dedim ona doğru bir adım atarak öfkem bir ateş gibi daha da alevleniyordu '' senin kanlarının içinde banyo yapacağım'' dedim sesim hırıltılı bir tona dönüşürken bir anda gürültülü bir kahkaha atıp alay edercesine "aman tanrım çok korktum beni öldürecek misin lütfen yapma güneş! " Dedi gülerek sinirle burnumdan solumaya başladığımda sinirle "ege'nin sırtına atlayıp onun kafasına çokta sert bir şekilde vurmamaya çalışarak vurduğumda ege ve diğerleri kahkahalara boğulmuşlardı "hepinizi aynı cehenneme göndereceğim" Dedim sinirle ege'nin sırtından yere atladıktan sonra ateşe yönelip denizin elindeki market poşetinin içinden şu şişesini çıkarıp şişeyi açtığımda ateşin başından aşağı suyu döktüğümde ateş ilk defa gülümsemişti ben tam neden gülümsediğini neden bu kadar pis bir gülümsemeyle bana baktığını sorguladığım sırada aniden havalanmamla yüksek bir çığlık atmıştım "ateş napıyorsun indir beni!"diye haykırdım onun sırtını yumruklamaya başladım "indir lan beni hipopotam tipli maymun" dedim sinirle. ateş sonunda benim bu dediğimle kahkaha atarak yere indirdiğinde onun omzuna hala geçmeyen öfkemle sertçe vurduğumda acıyla inlediğinde onun yanından uzaklaşarak denizin elindeki market poşetini elime aldığımda denizle beraber benim odama girdiğimizde erkeklerin yüzlerine kapıyı kapatıp buda yetmiyormuş gibi kilitledikten sonra market poşetinin içini açıp içinden bir sürü aburcubur çıkardıktan sonra hepsini önümüze yerleştirip ilk önce elime bir çikolata alıp çikolata paketini açıp içinden çikolatayı çıkardıktan sonra hepsini yemeye başladım yedikten sonra ayağa kalkıp kendime kahve yapıp kahvenin yanında çikolataya doyamayıp iki paket daha çikolata açtım ve hepsini yedim daha sonra ise yatağa yığılıp uyuyakalmıştım. yaklaşık 3 saat kadar sonra denizin aniden başımda debelenip yüzümü tokatlayıp üstüne yetmiyormuş gibi suratıma su dökmesiyle gözlerimi açtığımda başımın altındaki yastığı haylazca alıp denizin tam suratının ortasına yastığın okkalı bir tokat inmiş gibi sersemlemesiyle kahkaha atmıştım fakat kahkaham fazla süremeden denizin aniden ayaklarımdan tutup beni yerde sürüklemesiyle çığlık atıp ondan kurtulmak amaçlı debelenmeye başlamıştım '' deniz bırak ayaklarımı yoksa bacağını ısırırım'' dedim sesim tehditkardı ama aynı zamanda da sesimde içine gömülmüş bir eğlencede vardı.deniz kahkaha atarak benim ayağımı bıraktığında sahte bir korkuyla '' o olamaz aman tanrım güneş nolur beni ısırma sonra kuduz aşısı olmak zorunda kalırım'' dedi sesi tamamen eğlenceden ibaretti '' denizcim yalnız dikkat et kuduz olduğun yerde aşısını bulman zor olmasın'' dedim gülerek '' sus bakayım güneş '' dedi yerdeki gelişigüzel atılmış bir tişörtü alıp benim fırlatmıştı. tişörtün yüzüme gelmesiyle şaşkınlıkla yerimde donakalmıştım fakat aniden elime aldığım bir tişörtü denizin suratına attıktan sonra bir süre sonra ufak çaplı eğlenceli kavgamız giysi ve yastık savaşına dönmüştü yaklaşık bir saat kadar devam ettikten sonra yastık ve giysi savaşımız bittiğinde giyinerek çantalarımızı sırtımıza takarak kapıdan dışarı çıktığımızda arkamızdan kapıyı kilitleyerek merdivenlerden aşağı indiğimiz sırada ayağımın aniden merdiven boşluğa gelmesiyle çığlık atarak merdivenlerden yuvarlandığım sırada aniden merdivenlerden yukarı çıkan aras'ın üstüne düştüğümde gözlerim kocaman açılırken yanaklarımın nedensizce alevlendiğini hissedebiliyordum nefesimin sıklaştığını boğazımın düğümlendiğini kalbimin nedensizce delirdiğini bütün bedenime ateş bastığını hissedebiliyordum. '' üstümden kalkacakmısın ayçiçeği yoksa sen kalkmadan ben mi seni kaldırayım üstümden'' yutkundum ''nasıl yani?'' dedim masumca ''mesela'' dedi haylazca sırtarak ardından aniden beni kucaklamasıyla daha da utanırken artık iyicene kırmızı bibere döndüğüme emindim resmen ''i-indir b-beni a-aras'' dedim utancımdan kekeleyerek.fakat o beni takmayarak güldüğünde beni hala kucağından indirmemişken koskoca koridorun ortasından kalabalığın arasından beni çıkardığında yutkundum çünlü bütün koridor orada durmuş yüzü kıpkırmızı okulun en sert adamının kucağındaydı ve garip bakışların hatta ve hatta iğreniyormuş gibi bakan yüzleri gördükçe kendimden daha da iğrenmeye ve utanmaya başlamıştım.bir süre sonra aras beni tam sınıfın önüne getirince onun omzuna beni bütün okula rezil ettiği için vurduktan sonra sınıfa girmiş ve sırama gidip oturup çantamdan kalem kutumu çıkartıp masaya koyduktan çantamdan defter ve bir haftadır biriktirip iki güne bıraktığım ödevlerimi masaya çıkartıp kalem kutumun fermuarını açıp içinden kalem alıp ödev kitabımı açtığımda on sayfalık ödevin ilk sayfasından yapmaya başladım. yaklaşık ne kadar süredir ödev yapıyordum bilmiyordum fakat sınıfa aniden hocanın girmesiyle oturduğum yerden ayağı kalktığımda hoca oturun diyince oturmuştum ardından hoca direkt olarak derse başlayınca oflayarak başımı sıraya koymuştum tam gözlerimi kapatmış derin bir uykuya geçiş yapacağım sırada hocanın aniden adımı seslenmesiyle sersemlemiş bir şekilde başımı kaldırdığımda hocanın sinirle bana baktığını farketmiştim " Güneş çabuk tahtaya kalk ve anlattığım konuyu anlat bize" Hiç istemesem bile sıradan kalkıp hocanın elinden kalemi alıp tahtaya birşeyler karaladığım ve konuyu bildiğim kadarıyla anlatmaya başladıktan sonra aniden teneffüs zilinin çalmasıyla gülümseyerek kalemi hocaya geri verdiğim sırada hoca aynı sinirli suratla " Dersten geçemediğin için ve dersi dinlemeyip uyuduğun için dersten 1 aldın" Hocaya göz devirerek bakıp sınıftan çıktıktan sonra denizle birlikte bir sonraki dersimiz olan beden eğitimi için spor salonuna gitmiştik.spor salonunun koltuklarında oturup denizle sohbet ettiğimiz sırada kafamdan aşağıya soğuk su dökülmesiyle kafamı arkaya çevirdiğim sırada gene o kız olduğunu görmemle hızlıca ayağa kalktığımda denizde hemen benim arkamdan hızlıca ayağa kalkmıştı "pelin" Dedi deniz sesi çatallaşmıştı fakat pelin sinirle gülümseyerek benim kıyafetimin yakasından tutup beni kendine yaklaştırırken yüzündeki gülümseme silindi ve öfkeyle bakan gözleri şimdi daha can yakıcı ve daha vahşice bir şekilde bakıyordu sanki avını çiğ çiğ yiyecek kurnaz ama bir o kadar da vahşi ve tehlikeli bir hayvan gibi bakıyordu. onun benim yakamı tutan elini tutup sertçe geri ittirmeye çalışırken onun beni aniden yere doğru fırlatmasıyla ağzıma metalik bir tat gelmesiyle yüzümü ekşilterek ayağa kalkmamla sinirle gülerek ağzımdaki kanı silerek peline doğru yaklaşıp onun saçlarının kökünden tutmamla acıyla çığlık atmaya başlamıştı. ''bir daha bana bulaşırsan insan bile olup olmaman beni ilgilendirmez pelin saçını kökünden koparırım'' dedim sesim artık öfkeden iyice çatallaşmıştı.sinirle gülümseyerek pelinin saçını sertçe geri bırakırken pelinin geriye savrulup yere düşmesiyle gülümsedim ardından denizin kolunu tuttuğumda gidip başka bir koltuğa oturmuştuk.
saflık masumluktu taki masumluğun yok edilene kadar.
ders zili çaldığında ve ders başladığında beden hocasının gelmesiyle denizle oturduğumuz yerden kalkmıştık.'' evet çocuklar biliyorsunuz ki çok yakında basketbol maçları yapılacak ve bu yüzdende sizlerin bu maç için çalışmanızı ve antreman yapmanızı istiyorum'' başımı hocadan denize çevirdiğimde deniz derin bir nefes alarak '' tamam'' dedi zafer sevinciyle ellerimi birbirine çırptığımda denizin elini tutarak onu spor salonunun ortasına getirdikten sonra basketbol toplarının olduğu kutudan basketbol topu alıp denizin yanına geldikten bir süre sonra oynamaya başlamıştık fakat bir süre sonra daha önceden okulda hiçbir şekilde görmediğim 2.05 boyuyla kumral saçlı ve orman yeşili gözleriyle bizim yanımıza gelen erkeği görünce denizle bir süre bakıştıktan sonra '' pekala bizimle oynayabilirsin'' dedik denizle aynı anda ''fakat seni daha önce hiç görmedik yeni mi geldin bu okula?'' diye sordum içimde kıpır kıpır olan bir merakla '' evet yeniyim adım miraç'' dedi denizle gene bir süre birbirimize bakıp bakıştığımız sırada kafamı denizden çevirip onun ormanı anımsatan gözlerine bakarken elimi ona doğru uzattım '' memnun oldum miraç bende güneş'' dedim dostça gülümseyerek oda dostça gülümseyerek uzattığım elimi sıkarak '' bende memnun oldum çilek kız'' dedi arkadan sert ve öfke dolu bir ses çilek kız mı? diye sorunca kaşlarımı çatarak başımı arkaya çevirdiğim sırada onu gördüm her zaman alaylı bakan gözleri şimdi sanki en değerli hazinesine dokunulmuş gibi öfkeden kudurmuş bir hayvan gibi bakıyordu.bize yaklaşıyordu gözleri yaklaştıkça kızıl renkten daha da koyu bir kırmızıya dönüyordu bize daha da yaklaşıp tam yanımızda durduğu sırada aniden miraç'ın üstüne atlayıp miraç'ın kıyafetinin yakasından sertçe tutup yere savurmasıyla denizle ikimiz şok olmuş bir şekilde onlara bakarken ege'nin aniden gelip olaya müdahale etmek için araya girmesiyle ve başarısız olup aras tarafından geriye itilip yere savrulmasıyla derin bir nefes alıp onların arasına girip aras'ın omzundan tutup onu miraçtan uzaklaştırmaya çalıştığım sırada aras'ın beni eliyle tutup aniden geriye doğru savurmasıyla yere yapışmıştım. deniz ve ege yanıma geldiğinde ikisinin de kolumdan tutup beni ayağa kaldırmalarıyla bir iki adım ileriye gittiğim sırada pelin'in aniden önüme geçmesiyle ve beni kolumdan sert bir şekilde tutup spor salonunun daha önceden hiç görmediğim bir odaya getirip odadan içeriye soktuktan sonra beni odanın içindeki koskocaman boruların olduğu bir alana götürüp beni o boruya kalın bir halatla bağlamıştı ona bırak beni diye bağırıp sinir krizi geçirirken o ise sinir bozucu bir şekilde gülümsemişti.odanın içine garip bir sıvı döküp en sonunda da sıvıyı başımdan aşağıya döküp ardından bir çakmağı alevleyip odanın ortasına attığında ve çakmağı attıktan hemen sonra odadan çıkıp kapıyı kilitlemişti. çakmaktan çıkan alev giderek odanın etrafına yayılıyordu. haykırarak çığlık attığım sırada çakmaktan çıkan alevler çoktan ayaklarımın dibine gelmişti bile gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya süzülüyordu kaçmak,kurtulmak istiyordum ama yapamıyordum beni sıkı sıkıya bağlayan iplerden kurtulamıyordum.etrafa yayılan duman daha fazla artmıştı alevler hızla etrafa yayılıyordu duman kokusu bütün odaya yayılmıştı nefes alamaz hale gelmiştim bir süre sonra kokuya daha fazla dayanamayarak gözlerim kapanmıştı...
gözlerimi açtığımda yatakta olduğumu farketmiştim fakat yataktan tam doğrulacağım sırada aniden aras'ın elinin ağzıma kapanıp beni geri yatırmasıyla şaşkına dönmüştüm '' aras sen ne yapıyorsun?'' dedim utançtan yanaklarım alev almaya başlamıştı ''dinlenmen gerekiyor ayçiçeği '' dedi sesi bir fısıltıdan bile daha kısıktı bir süre oyunca boş boş tavanı izledikten sonra gözlerimi kapatıp derin ve sessiz bir uykuya dalmıştım. bir süre sonra gözlerimi ovuşturarak kalktığımda komidin'de duran telefonumu alıp saate baktığımda gözlerim kocaman açılmıştı lanet olsun dedim kendi kendime ardından hızlıca yataktan ayağa kalkacağım sırada bacağımda dehşet bir ağrı hissetmemle yatağa geri oturmuştum'' lanet olası ağrı'' dedim kendi kendime böbürlenerek. bir süre yatakta bacağımdaki ağrının geçmesini beklemiş, ağrı geçtikten sonra ise yataktan destek alarak ayağa kalktıktan sonra odadan çıkmış,daha sonra ise merdivenlerden aşağıya inip derse gitmiştim. sıkıntıyla oflayıp puflamaya başladığım sırada denizin kulağına'' ders çok sıkıcı acaba eğlenceli birşeyler yapıp dersi mi kaynatsak?'' diye sordum bıkkın ve sıkılmış bir şekilde '' ne yapalım da kaynatalım?'' diye sordu deniz başımı yana yatırıp bir ona bir hocaya bakarken ''her zaman yaptığımızı yapacağız'' dedim sinsi bir sırıtışla ellerimi ve boynumu kütleterek ''nasıl yani?'' dedi deniz anlamaz bir tonla başını yana yatırırken gülümsedim ardından sıramdan ayağa kalkarak hocadan söz hakkı istedim '' evet güneş söyle bakalım william shakespeare şiiirlerinden birini'' dedi hoca ardından ''pekala hocam'' dedim ve anlatmaya başladım:
bazen geçmiş günlerden kalanları anarım
bir araya gelince hoş sessiz düşünceler;
aradığım şeylerin yokluğuna yanarım
gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:
yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara
ölüm gecesindeki sevgili dostlar için
depreşir yüreğimde nice kapanmış yara
yitip gitmiş yüzlere inlerim için için..
( william shakespeare)
'' aferim güneş seni tebrik ederim hayatımda duyduğum en iyi william shakespeare şiirlerinden birini okudun seni alkışlıyorum'' dedi hoca gülümseyerek yerime oturduğumda deniz ağzı açık bir şekilde bana baktığını farkederek ani olarak gülme krizine girdiğimde '' deniz ağzına sinek girecek ağzını öyle açma'' dedim kıkırdayarak '' kızım o nasıl bir duyguydu öyle o nasıl bir ihtişam o nasıl bir okuyuştu öyle valla seni tanımasam dışardan görsem ağa bu kız şair derim bir imza isterim'' dedi hala şaşkın bir şekilde bakarken '' abartma deniz normal okudum işte'' dedim kıkırdayarak '' vallah güneş bu senin normal okumuş halinse bunun bir üst seviyesini düşünemiyorum'' dedi kıkırdadım ''tamam deniz alt tarafı bir şiir'' dedim '' hem ayrıca fazla da büyütme bence'' ''büyütme mi!'' dedi gözlerini kocaman açarak '' nasıl büyütmeyeyim ben olsam kitap gibi okurdum'' dedi bana inanamıyormuş gibi bakarken '' sen çok duygulu okuduğun için resmen bak hayatımda hiç ağlamamışım senin yüzünden gözümden iki damla yaş aktı'' dedi omzuma hafifçe vurarak ''of deniz'' dedim bıkmış bir şekilde ''çok abartıyorsun harbi öyle böyle değil baya bir abartıyorsun yemin ediyorum bir gün bu kadar abartma varya seni gazetelere veririm,haberlere koyarım''dedim gülerek.fakat deniz ağzını tam açacağı sırada ders bitmiş,bir süre sonra öğretmen sınıftan çıktıktan sonra ise herkes dağılmış, sınıftan çıkmıştı. '' deniz ''dedim sinsi bir sırıtışla '' acaba bugün değişik birşeyler mi yapsak mesela hiç daha önceden denemediğimiz şeyler yapsak nasıl olur sence?'' dedim '' nasıl yani?'' dedi deniz anlamaz bir ifadeyle bana bakarken ''yani'' dedim telefonumu çantamdan çıkarıp masanın üzerine koyarken deniz hala anlamaz gözlerle bakarken '' işte rastgele bir numarayı arayacağız'' dedim bıkmış bir şekilde deniz daha snra kaşlarını havaya kaldırarak bu sefer anlamışçasına bakarken'' pekala ilk kim arıyor?'' dedi etrafı gözleriyle kolaçan edip kimsenin gelmediğinden emin olarak '' bana farketmez'' dedim omuz silkerek deniz derin bir nefes alarak '' pekala zaman taş kağıt makas yapıp karar verelim'' dedi gülümsedim ''tamam'' dedim ardından taş kağıt makas yaptığımızda ben taş o ise makas yaptığı için kaybederken homurdanarak telefonu eline alıp rastgele bir numarayı tuşladığında merak ve heyecanla kulağımı telefona yaklaştırmıştım. uzun süredir çalan telefon sonunda biri tarafından açılınca merakla kafamı biraz daha telefona doğru yaklaştırmıştım. ''alo'' dedi deniz çekingen bir şekilde karşıdan hemen '' alo kimsiniz?''diye sert kalın tonlu bir erkek sesi duymamızla denizle birbirimizle bir süre bakıştıktan sonra '' pardon amcacım sanırım bir yanlışlık oldu'' dedim sesim utançtan çatlamıştı '' amca mı?'' dedi karşıdaki kalın ses
''he evet amca'' dedim sinirlerim giderek bozulmaya başlamıştı '' güzelim'' dedi karşıdaki kalın ses '' ne be amca'' dedim deniz arkamdan kıkırdarken onunla beraber kıkırdıyordum '' ne amcası lan ne amcası benim ben'' '' kimsin?'' dedim anlamayaraktan '' yok alacakaranlıktaki edward cullen'ım'' '' ne diyorsun!'' dedim sevinçle ''edward sen misin hemen bellayı boşa ve bana gel'' dedim saf bir şekilde ''he aynen edward!'' dedi karşıdaki ses bu sefer daha yakından geliyordu sanki ses okulun koskocaman koridorunda yankılanıyordu. telefonu elime alıp saf bir şekilde '' edward bellayı boşayıp mı gelecen yoksa direkt mi gelecen onu söyleseydin bari'' dedim ses giderek yaklaştı sanki homurdanmalar,böbürdenmeler ve tıslamalara dönüştü aniden sınıfın kapısı açıldığında ve elinde telefonla içeriye aras sinirli bir şekilde daldığında şokla gözlerimi açmıştım '' güneş bu edward da neyin nesi? böyle!'' dedi dişlerini öyle bir sıkıyordu ki neredeyse dişlerinin kırılacağını bile düşünmüştüm.'' aras sen iyi misin? hem sen..'' dedim bir süre düşüncelere dalıp birşeyleri idrak etmeye çalışırken kaşlarımı çattım '' lanet olası pislik telefonda tuşladığım numara senin miydi?!'' dedim sinirle '' pislik bende seni edward cullen sanıp sevinmiştim lanet olası'' dedim öfkeyle onun başına vurarak '' ne edward'mış be!'' dedi öfkeyle '' senin ne haddine!'' dedim öfkeyle soluyarak '' senin ne haddine de sen bana karışıyorsun!'' '' ne mi haddime niye mi karışıyorum çünkü sen küçük bir bebek gibisin ve küçük bebekler her zaman bakıma ve korunmaya muhtaçtır'' '' bunun konuyla ne alakası var şimdi aras!'' '' var işte konunun bununla alakası çok var tamam mı!'' '' hem ben sana muhtaç değilim tamam mı hem ben bir bebekte değilim bu nereden çıktı onu bile anlamıyorum!'' '' hayır muhtaçsın'' dedi grilileri gözlerimin derinliklerine bakarken kaşlarımı çattım onun grililerine bakarken sanki bir renk değişimi yakalamış gibi onun gözlerine daha yakından baktım.sanki ben ne kadar uzun süre bakarsam bakayım göz rengi değişiyordu sanki şimdi gri olan gözleri aniden altın sarısına dönüyor gibiydi..'' aras'' dedim gözlerimi ovuşturarak onun gözlerinin daha da yakınına gelerek gözlerinin tam derinliklerine bakarken '' gözlerin'' dedim inanamayaraktan çünkü gözleri renkten renge giriyor pembeden,maviye,maviden,sarıya,sarıdan kırmızıya,kırmızıdan turuncuya dönüyordu.'' aras gözlerin renk değiştiriyor'' dedim anlam veremeyerek aras hemen gözlerini benden çekip sınıftan kapıyı arkasından çarparak kapattığında donuk bir şekilde arkasından bakakaldığımda '' çakma edward!'' diye mırıldandığımda deniz kocaman bir kahkaha attığında '' güneş sana inanamıyorum!'' dedi kahkahasının arasından zar zor cümle kurabiliyordu denize gözlerimi devirdikten sonra aniden ders zilinin çalmasıyla derin bir nefes verdikten kısa bir süre sonra hocanın sınıfa girmesiyle denizle beraber ayağa kalktıktan sonra hocanın '' oturabilirsiniz çocuklar!'' diye bağırmasıyla kulaklarımı ellerimle tıkamak zorunda kalmıştım.denizle sıramıza geri otururken bakışlarım istemsiz olarak etrafta gezinirken gözlerim onun grilileriyle kısa bir an buluşmuş ardından ise gözlerini benden hızla geri çekip önüne geri dönmüştü. önüme dönüp hocanın anlattıklarını idrak edebilmeye çalıştığım sırada aniden saçımın arkadan geriye doğru çekilmesiyle sandalyeyle beraber yere düşmüştüm '' ege!'' dedim sinirle fakat saçımı çekiştirenin ege değilde şu gıcık kızlardan birinin olduğunu görmemle öfkeyle ayağa kalkıp kızın saçına yapışıp saçını başını yolmaya başlamamla sıralarında oturan diğer öğrencilerde ayağa kalkıp bizim kavgamıza müdahale etmeye çalışmasıyla kızın saçına öyle bir yapışmış kızın saçını öyle bir yolmuştum ki bizi hoca bile ayıramamıştı.fakat kızın aniden dişlerinin çıkması ve aniden kızın tırnaklarının bir hançer gibi uzamasıyla tırnakları tam boynuma saplanacağı sırada aniden havalanarak kızdan uzaklaştırıldığımda beni kızdan uzaklaştıran kişiye baktığımda arası görmemle şoka girmiştim '' bırak sana ya beni!'' dedim sinirle '' bırakmak mı!'' dedi yüzüne muzip bir sırıtış gelmişti. fakat tam ağzımı açıp na birşey söyleyeceğim sırada denizin aniden gelip kolumdan tutup beni çekiştirerek sınıftan çıkartıp müdürün odasına götürmesiyle anlam veremeyerek denize bakakalmıştım fakat deniz ise bana hiçbirşey söylememiş müdürün kapısını açıp içeriye girmemi sağlamış ardından ise kapıyı kapayıp müdürün odasından çıkıp gitmişti.odaya bir süre göz gezdirip baktığım sırada müdürün aniden odaya yanında gıcık kızla girmesiyle göz devirerek kollarımı bağdaş yaparak sandalyeye oturduğumda müdürün yanındaki kızda benim yanımdaki sandalyeye oturmuştu müdürün yerine oturup bir süre boğazını temizledikten sonra konuşmaya başlamıştı '' güneş ışıl benim ve öğretmenlerin kararıyla okulumuzun 105'ci kuralını ihlal etmen suçu yüzünden yeraltı zindanlarına 1 ay boyunca kapatılmanla ilgili karar alındı'' dedi sert bir şekilde ayağa kalktığımda arkamdaki sandalye yere düşüvermişti.'' bu haksızlık ona hiçbir ceza bile verilmedi ve ben sadece onun saçını başını yolduğum için mi zindanlara kapıtılıyorum bu haksızlık,adilsizlik!''dedim elimi müdürün masasına sertçe koyarak '' asıl suç ne biliyormusunuz'' dedim sesim öfkeden çatlamaya başlamıştı'' asıl suç sizin gibilerin sadece şımarıkları yaptıkları şeyler için yok sayıyor olmanız benim yaptığım en ufak suçu bile geçer!'' dedim müdürün masasındaki elimi yumruk haline getirerek '' benim yaptıklarım sizinkinin yanında bir kuş gibi kalır'' dedim öfkeyle dişlerimi sıkarken yanaklarıma bir tane yaş süzüldü yumruk yaptığım elimi masaya sertçe vurdum ardından ise elimi masadan geri çektiğimde müdürün odasının kapısını çarparak çıkıp çıktığımda deniz sanki konuşulanları duymuş gibi yanıma yaklaşarak sıcacık güvende hissetiren kollarını bana sardığında ona sıkıca sarıldım gözümden birer birer yaşlar yanaklarıma süzüldü deniz bana baktı herşey geçicek iyi olacaksın demedi,diyemedi yapmadı,yapamadı belki'de yalan söylemek kırılan kalbimi parçalara ayırmak yerine dökülen her bir parçayı ellerine aldı avuçlarında hala parçalara bile ayrılmış olsa hala dökülen her bir kan için tekrar tekrar kırılmış bile olsa atmaya devam etti. denizden denizden geriye çekilip ona baktığımda '' çok adilsizler'' dedim sesim öfkeden çatallaşıyordu deniz derin bir nefes aldı sanki birşey söylemek istedi fakat sustu suskunluğu bir ölüm kadar sessizdi. deniz elimi tuttu beraber sınıfa geldiğimizde ikimizde yerimize oturmuştuk sınıf sessizdi.dersin sonuna kadar sessizlik devam etmişti ders bittikten sonrası ise müdür,müdür yardımcısı,ve diğer idareler gelmiş ve benim yanıma gelerek kollarıma elektronik kelepçe takmış daha sonrası ise ayağa kalkmış ve onların önünde koridorlarda ilerlemeye başlamıştım daha sonra ise beni koridorun sonundaki bir merdivene yönlendirdiklerinde o merdivenden aşağıya indim ve bir süre ilerledikten sonra zindanlara geldikten sonra bir zindanın önünde durdum zindanlardan birisinin kapısını açtıklarında beni direkt olarak zindanın içine attıklarında ellerimdeki kelepçeleri çıkarıp onun yerine ayaklarıma ağır bir zincir taktıktan sonra zindanın kapısını kapatıp kilit taktıktan sonra gittiklerinde metalle yapılmış sert yatağa oturup ayaklarımı kendime doğru çektim ellerimle yüzümü kapattığımda gözlerim dolmaya başlamıştı.gözlerimden yaşlar süzülürken'' berbat bir insanım'' dedim kendi kendime gözlerimden daha çok yaş aktı sanki yaşlar beni yaktı sanki yaşlar tüm yıllarımı birden alevlendirdi,alevleri arttı alevleri benimle beraber herkesi yaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.91k Okunma |
426 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |