34. Bölüm

34) bölüm yankılı gece

defne çekirge
defne_yazar

Ayağa kalktım demir parmaklıklara uzandı kirlenmiş ellerim,parmaklıkları sıkıca kavradı ellerim belki'de bilmem kaçıncı denememdi fakat nafileydi olmamıştı açamamıştım.ellerim parmaklıklardan kayarken yere çöktüm ellerimi saçlarıma geçirdim sinirle parmaklıklarda duran elimi yumruk yaptım ve sert bir şekilde yumruk yaptığım elimi demir parmaklıklara geçirdim. çömeldiğim yerde çaressizlikle ne yapacağımı bilemez bir halde öylece bir süre boyunca yerde oturdum. bir süre sonra aniden demir parmaklıklara sert bir sopanın vurulduğunu duymamla korkarak oturduğum yerden ayağa kalktım başımı hafifçe yukarı kaldırdığımda aniden sinirle sopasını tekrar demire vurarak '' burası ağlama odası değil bücür ağlamayı kes inan bana eğer ağlamayı kesmezsen daha ağlayacak çok nedenin olacak'' dedi pişkince sırıtarak.''ahmak'' dedim öfkeyle demirliklere vurup volta atmaya başladım. sinirle saçlarımı çekiştirdiğim sırada demirliklerinin açılan ufak bir pencere kısmından bir tepsiyi bana doğru uzatmasıyla ellerimi saçlarımdan çektim ve yavaş ama temkinli bir şekilde onun uzattığı tepsiyi aldım tepsiyi yavaşça masaya koydum ardından bedeni yavaşça ona döndürdüğümde yüzündeki o iğrenç ötesi gülümsemeye baktım yüzümü buruşturarak onun yüzünü incelerken ''Biliyor musun?'' dedim, derin bir nefes aldıktan sonra sözüme devam edeceğim sırada eliyle beni susturdu '' biliyorum'' dedi yüzünde hala aynı acımasızlık ve aynı kibir vardı yüzümü ondan çevirdim tam dudaklarını araladığı ve birşey söyleyecek gibi olduktan sonra onu susturdum ve yatağa oturup onun gitmesini bekledim bir süre daha bana bakakaldıktan sonra yavaş ama sert adımlarla beni tekrardan yalnız başıma bıraktığında bir süre yattım tavanı izledim ardından karnımın yüksek gurultusuyla yataktan kalktığımda masaya oturdum ardından iç çekerek elime kaşık aldıktan sonra önümdeki tepsi'de duran çorbayı kaşık kaşık içmeye başladım bir süre sonra çorbayı bitirdiğimde boş kaseyi tepsinin içine bırakıp ayağa kalkıp yatağa uzandım ve tavanı izlemeye başladım..

( Denizden)

''aras'' dedim bıkkınlıkla "Orada götüne tavuk yumurtası kaçmış gibi oturmasan mı!'' ege kendini tutamayarak gümeye başladığında arkamdan bir tane yastığa uzanıp elime yastık alıp ona doğru fırlattığımda sahte bir acıyla kendini yere attığında '' valla egecim sendeki bu oyunculuk bende olsaydı neler neler yapmazdım'' dedim düşüncelere dalarken hafiften kıkırdadım '' ama kabul et ben çok iyi bir oyuncuyum'' dedi gülerek ''aynen'' dedim gülerek ''hatta o kadar iyi bir oyuncusun ki seni kıskanmamak elde değil'' dedim gülmekten doğru düzgün bile nefes alamıyordum.

( Güneşten)

saatler geçtikçe gözüme biraz bile uyku girmemişti. Yataktan ayağa kalktım yavaş yavaş sabah olmaya başladığında aniden duyduğum bir sesle yattığım yataktan hızla ayağa fırladım karşımdaki hücre gardiyanı '' güneş ışıl müdürün odasına'' dedi hücremin kapısını açarken gerginlik ve sıkıntıyla hücreden çıkıp hızlı adımlarla karanlık koridorlarda yürümeye başladığımda merdivenleri tırmanıp sonunda müdürün odasının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp müdürün odasının kapısını çaldığımda odanın içinden ''gel!'' diye bir ses işitmemle kapıyı yavaşça açıp içeriye girdiğimde müdür hemen karşısındaki sandalyeye oturmam için işaret yapmasıyla hemen onun önündeki sandalyeye oturdum '' güneş ışıl'' dedi müdür derin bir nefes alarak devam etti '' güneş ışıl okulun bana verdiği yetki üzerine ve arkadaşlarınızın ısrarlarının üzerine size verilmiş olan cezanın bitmesine karar verilmiştir'' müdürün sözlerinin üzerine gülümsedim ve oturduğum sandalyeden ayağa kalkıp müdürün odasından çıktığımda aniden denizin boynuma atlamasıyla ne olduğunu bile anlayamadan ikimizde yere yapışıvermiştik. İkimizde gülerek ayağa kalktığımızda birbirimizin koluna girerek okulun arka bahçesine doğru ilerlediğimizde arka bahçenin kapısını iterek açıp dışarı çıktığımızda denizle birlikte havuzun kenarına doğru ilerledik. "Deniz" dedim. yutkunarak "şey"dedim. yüzümde muzip bir sırıtış ortaya çıkmaya başlamıştı. "efendim" dedi hafif kaşlarını kaldırarak. yüzümdeki muzip sırıtış daha da ortaya çıkarken havuza daha da yaklaştım. Denizi suyla ıslatmak için avucum içine biraz su alacağım sırada ayağımın zeminden kaymasıyla havuza düşüvermiştim.suyun yüzeğinde kalabilmek için deli gibi çırpınıyordum fakat suyun yüzeyinde ne kadar kalmak için çabalasam bile suyun dibine batıyordum gözlerim bulanıklaşıyor ellerim ve bacaklarım güçsüzleşiyordu. dışardan gelen boğuklaşan seslerden denizin sesini ve daha başka anlamdıramadığım sesleri işitebiliyordum.gözlerim sonunda karanlığa teslim olurken kollarımdaki ve bacaklarımdaki bütün hissiyatımı kaybetmiştim.sesler kesilmişti bitmişti sanki herşey tek bir an için yok olmuştu.

(Denizden)

"güneş"dedim telaşla ona doğru bağırarak.saçlarımı korku ve telaşla çekiştirdim.gözümde yaşlar birikmeye başlamıştı " güneş" dedim bir kez daha titrek bir sesle. gözümde biriken yaşlar yavaş yavaş düşmeye başlamıştı.arka bahçenin kapısın açılmasıyla gelen kişiyi görmek için ayağa kalktım aras'tı. Hiç düşünmeden elindeki sigara paketini yere fırlatıp havuza balıklama atlamasıyla ağzım bir karış açılmıştı.çok uzun bir zaman geçmeden aras'ın güneşi kucaklayıp yüzeye çıkarıp hızla onu mermere yatırmasıyla hızla güneşin yanına koşmuştum.aras baş parmağını güneşin boynuna bastırıp namzının atıp atmadığına bakmış ardından ise güneşin nefes almadığını farkedince ise hiç düşünmeden güneşe suni teneffüs yapmaya başlamıştı."güneş" dedim.gözlerim dolu doluydu.aras bir yandan ona suni teneffüs yaparken bir yandan ise ben ona kalp masajı yapıyordum.aniden güneşin ağzındaki suyu boşaltıp nefes almaya başlamasıyla rahat bir nefes alırken ona sıkıca sarıldım.

(Güneşten)

"Deniz"dedim, Zar zor nefes alırken çok fazla sıkıyorsun. dedim, kesik kesik nefes alıp verirken." özür dilerim" dedi sanki kaynar suya dokunmuş gibi aniden geriye çekilirken."sorun değil" dedim, gülümseyerek.ona sarılarak.aras ayağa kalkarak sanki kendisine teşekkür etmemi bekliyormuşçasına yüzüme bakmaya başlayınca ayağa kalktım "sakın benden teşekkür etmemi isteme"dedim, işaret parmağımı ona doğru sallayarak." senden bir teşekkür mü?! " dedi gülerek "senden teşşekür falan istemiyorum küçük böcek sadece benim okulumda benim çatım altında ölmene izin vermiyorum" dedi kibir dolu sesiyle "salak" dedim sesim fısıltı gibi çıkmıştı fakat o bunu da duymuştu.üstüme doğru gelmeye başlamıştı o kocaman gövdesi karşısında bedenim adeta bir farenin boyutuyla neredeyse aynı gibiydi.o üstüme daha fazla gelmeye başlayınca ayaklarım istemsiz olarak geri geri adımlıyordu "korktun mu?, yoksa çirkin ördek yavrusu" dedi korkutucu bir tonda."hayır"dedim, titreyerek "ben ve korkmak?, dedim "Ne alakası var ben senden korkar mıyım hiç..." Ürkütücü bir tonda gülüp üstüme daha da yaklaştı. Ve beni sonunda neredeyse köşeye sıkıştırmıştı."sence bu mesafeden korkunç muyum? "dedi gözlerimin derinliklerine bakarak.kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı.güçlükle yutkundum tam birşey söyleyecek iken deniz araya girip kolumu tutup beni aras'tan uzaklaştırmıştı.

saat:17:10

ege dedim sıkılmışçasına onun kolunu çekiştirerek." efendim güneş"dedi bıkmışçasına "sıkıldım" dedim dudaklarımı büzerek."güneş sana kaç defadır söylemeye devam edeceğim denizle bişeyler yapsanıza"dedi sesi hafiften sinirli çıkmıştı. tam dudaklarımı aralamış birşey söyleyecek iken aniden ağzıma elma sokulmasıyla gözlerim kocaman açılıvermişti."bence egeyi fazla zorlama güneş" dedi deniz kollarını birbirine bağlarken"hadi gel seninle biraz alışveriş yapmaya gidelim"dedi gülümseyerek."bekleyin!" dedi aras sert bir şekilde" tek başınıza alışveriş yapamazsınız helede şu aptal baş belası kendinin başına sürekli bela açarken tek başınıza gidemezsiniz dedi" sesi gereğinden fazla sert ve aşağılayıcı çıkmıştı."o haklı"dedi ateş kaşlarını çatarak " O aptal küçük baş belasının başına birşey gelebilir bu yüzden tek gidemezsiniz"dedi ateş sert ve aşağılayıcı bir şekilde.sözlerine kırılmamışım gibi yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirdim. "Pekala o zaman sizle mi gidicez yani? " dedim "evet sonuçta senin gibi aptal bir salağın başına birşey gelirse bundan sorumlu tutulmak istemeyiz" dedi aras sert sesle.gözlerim dolmaya başlamıştı fakat ben bunu'da hemen maskelemeyi başarmıştım. "Peki o zaman fazla vakit kaybetmeyelim sonra mağaza kapanmış olmasın" dedim. hemen ayağa kalkarak komidin de duran telefonumu alıp kapıyı açıp çıktığımda hızlı adımlarla kendi odama gelip cebimden küçük anahtarlığımı çıkarıp kapının anahtar deliğine takıp çevirdiğimde kapıyı açıp içeriye girdim ardından unutmadan anahtarımı da alıp kapıyı yavaşça kapayıp içerden de kilitledikten sonra kendimi yatağa attım.bir süre sonra kapının aniden sert bir şekilde çalınmasıyla gözlerimi ovuşturarak yataktan kalktığımda ayağım yerdeki yorgana takılınca gümbürtüyle yere düşü vermiştim.içten içe söve söve ayağa söylene söylene kapıyı açtığımda karşımda süslenmiş denizi beklemiyordum."deniz"dedim boğazımı temizleyerek "neden böyle süslendin?" "nasıl neden böyle süslendin güneş daha yarım saat önce konuştuk ya alışveriş merkezine gidicez diye" "nasıl yani alışveriş merkezine mi gidicektik?, ben unutmuşum sanırım çok özür dilerim deniz" dedim yorgun bir sesle " saçmalama güneş"dedi deniz heyecanlı bir şekilde " Daha hazırlanmadın mı keçi suratlı"dedi aras muzip bir şekilde sırıtarak.gözlerimi devirerek denizin kolunu tuttuğum gibi odama çekip kapıyı kilitlememle içten içe ona sövüyordum. "güneş!" dedi dışarıdan aras sinirle " özür dilerim ama sana sövmekten pişman değilim"dedim bağırarak. deniz elini omzuma koyarak "sen onu boşver de hazırlanmaya başla" dedi ardından otoriter bir sesle. ona gözlerimi devirip hazırlanmaya başladım.önce saçlarımı düzleştirdikten sonra üstüme omuzlarımı açık bırakan yeşil bir üst giydikten sonra altıma siyah keten pantolon giydikten sonra hemen makyaj malzemelerimi alıp aynanın karşısına geçtim. ilk önce göz altlarıma biraz kapatıcı sürdükten sonra gözlerime birazda maskara sürdükten sonra çok az da çok hafif kırmızı ruj sürüp üstüne biraz glos sürdükten sonra makyaj malzemelerimi aldığım yere geri koyduktan sonra üstüme çiçek gibi kokan güzel bir parfüm sıktıktan sonra komidinimin üzerinde duran siyah güneş gözlüğümü aldım ardından üstümle uyumlu olsun diye yeşil bir el çantası alıp içine telefonumu, cüzdanımı ve en sevdiğim kırmızı rujumu ve tabiki'de olmazsa olmaz odamın ve evimin anahtarlarını aldım. ardından ise beyaz spor ayakkabılarımı alıp odadan çıktıktan sonra okulun ön bahçesine çıkıp denizle birlikte beklemeye başladık.yaklaşık iki dakika sonra bizimkilerin motorlarıyla bahçeye gelmesiyle hiç vakit kaybetmeden tam ege'nin motoruna bineceğim sırada ateşin motoruna denizin binmesi ve ege'nin aras yüzünden motoruna binmeme izin vermemesi yüzünden mecburen aras'ın motoruna binmek zorunda kalmıştım. bir süre sonra sonunda alışveriş merkezine geldiğimizde denizle birlikte alışveriş merkezine girdiğimizde denizle birlikte kıyafet mağazasına doğru yürümeye başladık.sonunda mağazaya geldiğimizde içeriye girdik ardından deniz kırmızı ve daha siyah yada pembe elbiseler sepete attığı sırada ben ise üç,beş birşey almış ve sepete atmıştım ardından denize seslenmiş ve bu kadar kıyafetin, elbisenin yeterli olduğunu söylemiştim.alışveriş poşetlerimizi alıp mağazadan çıktıktan sonra deniz ile birlikte kahve mek için bir kafeye gelmiştik."güneş sen ikimize de latte al ardından dışarıya gel ben dışarda oturuyorum haberin olsun"dedi deniz kafenin bahçesine gittiği sırada bende tam lattelerimizi almış denizin yanına gittiğim sırada aniden kırk yaşlarında gibi duran beyaz sakalları çıkmaya başlamış bir adamın tam önümde duruvermişti."buyrun bey dedecim"dedim alayla "dede mi? " dedi karşımdaki adam sinirlenerek "bana bak küçük kız seni ayağımın altına alırım" "aman ne korktum" dedim gülerek "bence sen yaşından başından utanmalısın küçük bir kıza sarkacak kadar aptal bir dede olduğuna inanmıyorum" dedim alaylı bir şekilde. adam tam bir adım daha yaklaşacağı sırada aras'ın aniden önüme çıkıp elindeki sıcak kahvesini adamın üzerine dökmesiyle gözlerim kocaman açılıvermişti.fakat tek bir sorunumuz vardı artık o da aras'ın alışveriş merkezinin güvenliğinin üstüne sıcak kahveyi dökmüştü ve buda yetmemiş gibi güvenliklerin hepsi bir anda bizim peşimize düşmesiyle aras kolumu tutmuş ve bir anda koşmaya başlamasıyla ateş'te denizin kolunu tutmuş peşimizden koşmaya başlamıştı.kısa bir süre sonra alışveriş merkezinin çıkış kapısına ulaştığımızda hızlıca kapıdan çıkıp motorlara doğru koştuktan kısa bir süre sonra motorlara binip okula doğru hızlıca yol almıştık.bir müddet sonra okula geldiğimizde denizle birlikte odama çıkmış ve aldığımız kıyafetleri teker teker denemeye başlamıştık."deniz"dedim gülümseyerek "akşam bizim şu ayılara söyleme ama seninle akşam kız gecesi mi yapsak hem film izleriz hem kutu oyunları oynarız, olur mu?" "olur"dedi gülümseyerek.saat sekiz civarına geldiğinde ördekli pjamalarımı giymiş saçlarımı iki yandan da toplamış yastıkları düzenlerken kapının hafif çalınmasıyla kapıyı açtığımda karşımda pjamalarını giymiş denizi görünce gülümsedim onu içeriye davet edip kapıyı arkasından kapattıktan sonra birlikte yatağıma uzanıp televizyondan izleyeceğimiz korku filmini açtıktan sonra ayağa kalktım ve ışığı kapatıp denizin yanına geri döndüğümde dikkatimi filme vermiştim.yaklaşık bir saat sonra film sonunda bittiğinde ışıkları açmak için tam ayağa kalkacağım sırada pencerelerin sebepsiz yere çarparak kapanmasıyla hafifçe irkildikten sonra sonunda ışıkları açacağım sırada ışıkların yanıp sönmeye başlaması ve televizyonun eror vermesiyle korkuyla denizle birbirimize korkuyla bakıvermiştik."güneş bi şu kapıya bakıversene ben korkmaya başladım"dedi ardından komidinimin üzerindeki vazoyu alıp yavaş adımlarla kapıya ilerleyip sessizce kapıyı açtığımda karşımda kanlı çarşaflı etrafında zincirler bağlanmış yüzü görünmeyen ceset gibi duran birşey görmemle nefesim kesilirken tam denize dönmek için arkamı döneceğim sırada aniden kanlı beyaz çarşaflı cesete benzeyen şeyin üstüme atlamasıyla gözlerim karanlığa gömülüverirken işittiğim son ses ise denizin kahkaha sesleriydi.gözümü yavaş yavaş açtığımda hafifçe doğruldum ve etrafıma baktığımda bir yanımda aras elinde beyaz kanlı bir çarşaf tutan arası diğer yanımda ise denizi görmemle hafifçe doğrulduğumda sanki yaşananlar aniden aklıma şimşek gibi çarpmasıyla başımı aras'a çevirdim ve hiç beklemediği bir anda ona sert bir tokat attığımda ben bile attığım tokat'a kendim bile şaşırırken o ise attığım tokatın etkisiyle hafiften afallamıştı.deniz bir süre bana şaşkınca baktığı sırada şaşkınlığı yavaş yavaş sönerken kalkmam için elini bana uzattığında uzattığı elini hafifçe tutup ayağa kalktığımda hiç beklemeden sinirle odadan çıkıp sınıfa gittiğimde daha sınıftan içeriye girer girmez kafamdan aşağı dökülen buz gibi suyla hemen içimdeki öfke iki katına çıkmıştı ama içimdeki öfkeyi bastırarak susup sırama geçtiğimde aniden arkamda oturan ateş" ördekli pjamalarında yakıyor ha aynı sana benziyor"demesiyle ona hafifçe gülümsedim ardından önüme geri döndüğümde sıramın altından çıkardığım romanımı masanın üzerine koyup okumaya başladığım sırada birkaç öğrencinin gelip pjamalarımla alay edip kahkahalarla gülmesiyle öfkem daha da artarken öfkemi içime gömüp onları bakmamaya çalışarak kitabımı okumaya devam ettim.ilk dersi bir şekilde atlattıktan sonra sıra kimya dersine geldiğinde hocanın sınıfa girmesiyle yavaşça oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktığımda diğer bütün öğrenciler ve hoca da dahil olmak üzere bana gülmeye başladıklarında utançtan sırama geri oturup kahkahaları takmamaya çalışarak dikkatimi pür dikkat hocaya vermiştim.kimya dersi'de sonunda bir şekilde bittiğinde kafamı sırama koydum ve üzerime çöken bir ağırlıkla gözlerimi kapatıp uyuyakaldım.bir süre sonra başımda bir ağırlık hissederek gözlerimi araladığımda bir süre etrafı izleyip yavaşça doğrulduğumda sınıfta neredeyse kimse olmadığını farketmemle gözlerim kocaman açılmıştı. gözlerim duvardaki saate takıldığında saatin neredeyse bir geç olduğunu farketmemle daha da şaşırırken başımdaki ağrı nedensizce artmaya başlamıştı.yavaşça oturduğum yerden ayağa kalkıp sınıftan çıktığımda yorgun bir şekilde odama doğru yürümeye başladım.odama geldiğimde cebimden anahtarımı çıkarıp kapıya taktığım sırada aşağıdan gelen tıkırtı sesiyle hafifçe irkildiğimde anahtarı kapının üzerinde bırakıp telefonumdan fenerimi açıp aşağıya indiğimde fenerle etrafa baktığımda hiçbirşeyi göremeyince kaşlarımı hafifçe çattım "eğer gene şaka yapıyorsan aras yemin ediyorum bu sefer suratına yiyeceğin tokat değil yumruk olacak" dedim sessiz ve karanlık koridora doğru bağırarak.fakat zifiri karanlık sessiz koridorda tek benim sesimin yankı yapması ve hiçbir ses gelmemesiyle daha da ürpermiştim.tam ağzımı açıp birşey söyleyecek iken aniden arkamdaki sınıflardan birinin kapısının çarparak kapanmasıyla yerimden sıçrayıvermiştim.korkuyla korkak adımlarla çarparak kapanan kapıya doğru yürümeye başladım "kim var orda" diye seslendim titrek bir sesle fakat hiçbir ses gelmemişti. Sınıfa daha da yaklaştıktan sonra elimdeki telefonun ışığını biraz yukarı kaldırıp sınıfın içine girip incelediğimde kimseyi göremeyince içimdeki ürperti biraz daha büyürken sınıfın camının açık kaldığını görünce içim biraz olsun rahatlayınca yavaş adımlarla yaklaşıp sınıfın camını kapayıp kilitledikten sonra sınıftan çıkıp sınıfın kapısını hafifçe kapatıp geri dönüp koridorda yürümeye başladığımda merdivenleri çıkıp kendi odama gelip tam kapının üzerindeki anahtarı çevireceğim sırada anahtarın kapının üstünde olmadığını farketmemle hafif bir şaşkınlık yaşamıştım çünkü normalde aşağıyı kontrol etmek için anahtarı hemen kapının üzerinde bırakıp aşağıya inmiş ve hızlıca kontrol edip gelmiştim fakat işin garip ve acayip yanı anahtarımı kapının üzerinden alacak hiç kimsenin olmamasıydı saate bakacak olursam herkes uyumuştu ve kimsenin anahtarı alması da mümkün değildi.merdivenlerden aşağıya metal bir şeyin yüksek ses çıkararak düşmesiyle ürkerek merdivenlerden aşağıya doğru telefonumun fenerini tuttuğumda yerde duran anahtarımı görmemle kaşlarımı hafifçe çattım ve tehbihli adımlarla anahtarımın olduğu yere yaklaşıp eğilip anahtarımı alıp merdivenlerden geri yukarı çıkıp anahtarımı kapının deliğine takıp çevirdiğimde kapıyı hafifçe iterek açtığımda aniden karanlık bir gölgenin ağzıma bez kapatmasıyla korkudan ne yapacağımı şaşırmış bir halde çırpınmaya başladım fakat nafileydi çabalarımın hepsi boşunaydı bir müddet sonra gözlerim karanlıkla buluşurken elimdeki telefon hafifçe kayıp yere düşmüştü.gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladığımda daha önce hiç görmediğim bir yerde baş aşağıya durduğumu farketmiştim.karşımda duran sandalyenin üzerindeki anahtarı fark ettiğimde kendimi sallayarak anahtara doğru uzanıp anahtarı aldığımda bir şekilde uzanıp anahtarı kilide takıp açtığımda ayaklarımı bağlayan zincirler yere düştüğünde ayağa kalktım ve tam karşımdaki depo kapısına koşacağım sırada bişeyin ensemi kavrayıp beni duvara fırlatmasıyla acıyla ensemi oluşturdum.başımı acıyla yukarı kaldırıp onun kızılımsı aç ve kibirli yüzünü görünce "sen" dedim. "seni tanıyorum sen okula yeni geldiğim zaman bana saldıran ahmak eşşeksin" dedim bilerek "ahmak" kelimesinin "k"sini uzatarak. yüzünü yüzüme doğru eğdi sinirli kızılımsı gözleri alev alev yanarken " bir daha de bakayım ne dedin sen bana"dedi tehditkar bir şekilde içten içe kalbim korkudan deli gibi çarparken tam ona birşey söyleyecek iken aniden uzaktan işittiğim "senin ebenin amına yedi sülalene beşikteki çocuğunun bezine sikiyim" dedi ege bize doğru yaklaşarak."lan sen bu kıza taktın galiba ha" ama sana bir "gerçek söyleyelim" dedi aras ege'nin yanına yaklaşarak "bizden başka kimse güneşe zorbalık yapmaya cürret edemez heleki senin gibi ahmak buna cürret ettiği an yer altına gömülür" dedi aras kızılımsı gözleriyle alayla gülümseyerek."tabi istersen dene cürret et bakalım sonrası hangi bokluğa çıkacak"dedi aradan ateş alayla gülümseyerek."istersem cürrette ederim ama havamda değilim ateş yakar"dedi batuhan sırıtarak."lan senin şişecek havanı sikerim lan"dedi aras aradan."güneş"diye seslendi deniz uzaktan koşarak bana doğru yaklaşarak. "iyi misin" diye sordu elleriyle yüzümü tutup herhangi bir yara ararken başımı iyiyim anlamında yukarı aşağı salladım."lanet olası bir günde iki olay"dedi deniz şaşırırmışçasına "kızım sen harbi ne kadar şanssız bir insansın"dedi üzgünmüşceşine dudaklarını bükerek.gülümseyerek "malesef"diye yanıtladım." ama herneyse birşeyin yok ya önemli olan da bu"dedi şevkatli bir anne gibi bana sarılırken.ardından birlikte ayağa kalktığımızda kırılan depo kapısına doğru yürümeye başladık.Denizle birlikte depodan çıktığımızda bu sefer deniz ateşin motoruna binmiş, ve bende onun arkasına binmiştim. "motoru kullanmayı biliyormusun? " diye sordum tereddütle "tabiki de motor kullanmayı biliyorum bundan emin olabilirsin"dedi kendinden emin bir şekilde. bir süre sonra neredeyse okulun önüne geldiğimde, derin bir nefes aldım ve titreyen ellerle okulun kapısını açıp yavaş adımlarla içeriye girdim. Sonunda sınıfa geldiğimde yavaşça kapının kulpunu kavradım ve tam kapıyı açmamla üzerime bir balon dolusu su dökülmesiyle şaşkınca karşımda kahkahalarla gülen aras'ı görmemle hızlı ve sinirli adımlarla ona yaklaştım ve tam sıranın önünde durduğumda, elimi sıraya sertçe vurdum. İğrenç bir maymunsun" dedim. Sinirle ardından onun sırasından uzaklaşıp kendi sırama oturdum. Ders zili çalınca hoca sınıfa girdiğinde,herkes ayağa kalktığında, hoca "Oturabilirsiniz." Demesiyle herkes yerine oturmuştu. Hoca birşeyler yazıp anlattığı sırada kağıttan yapılma bir uçağın sırama düşmesiyledüşmesiyle,önüme düşen uçağı hemen bozuk içini açtığımda kağıdın içinde "naber ördek kafa" yazısını görünce başımı hafifçe aras'a çevirdiğimde, alayla gülerek bana baktığını görünce öfkeli bir nefes aldım.elime bir kalem alıp"ördek kafa"yazısının hemen altına "öküz kafalı inek tipli orangutan"yazıp aras'ın kafasına fırlattım.kafasından sekip sırasına düşen kağıt uçağı bozuk içini açıp okuduğunda sahte bir kırılganlıkla bana bakmaya başladığında " orangutan"diye fısıldadım sinirle."ördek kafa"dedi sesi bir fısıltıdan bile fazlaydı.hoca sinirle"atışacaksanız müdürün odasına"dedi sinirle bağırarak. Hocanın bize bağırmasından yaklaşık beş dakika sonra dersin bitmesiyle sınıftan çıkmış ve yatakhaneme gidip yatağımın üzerine oturmuş kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başlamıştım.çok geçmeden kulaklığımı çıkarmış, duş almak için banyoya gidip arkamdan kapıyı kapattığım sırada kapının arkasına ve duvarların üzerine kırmızı boyayla yazılmış "sen kirlisin küçük kız" "sana yaptıklarımı unutabildin mi?" "sen sadece bir çöpten ibaretsin" birçok yazı bu yazılar gibi aşağılayıcı bir şekilde kırmızıyla duvarlara yazılmıştı."ben kirliyim"diye fısıldadım dolmaya başlayan gözlerimle. ardından dolan gözlerim küvete döndüğünde küvetin içinin kanla dolu olduğunu gördüm.Kanla dolu küvete birkaç adımla yaklaştığımda küvetin içinde masum bir çocuk gördüm bedeni kanlı küvetin içinde titrek ve güçsüzdü bedeninin her bir yanında yanıklar ve çizikler doluydu.gözlerim kapının aniden sert bir şekilde yumruklanmasıyla korkuyla kapıya döndüğünde kapı aniden sert bir şekilde kırılıp açıldığında içeriye o girmişti korkuyla geriye doğru sendelediğimde yanımdan geçip küvete yaklaştı çamaşır makinesinin üzerinden eline makas alıp küvetin içindeki titrek küçük kıza yaklaştı.yüzünü küçük kızın yüzüne doğru eğdi yüzüne iğrenç bir sırıtış geldiğinde hiç acımadan küçük kızın upuzun masum sarı saçlarını hiç acımadan kökünden kesti.ardından makası çamaşır makinesinin üzerine bırakıp küçük kızın çenesini sertçe tuttu. "eğer o sesin çıkarsa gırtlağını keserim" dedi hiç acımadan.ardından küçük kız ağladı, susmadı,haykırdı o küçük kızın bir kez daha çenesini kavradı"bana bak"dedi sertçe.eline bir bıçak aldı ve küçük kıza gösterdi "seni uyardım" dedi sertçe "eğer yüzüme bakmazsan bende bunu sana yapacağım şeyden aldığım zevkten daha fazla memnuniyet duyacağım bunu sana söylemiştim güneşim" dedi gülerek.küçük kız tam ağzını açıp birşey söyleyecek iken o'nun elinde tuttuğu bıçağı aniden küçük kızın karnına indirmesiyle küçük kız acıyla haykırdı ama o bundan tamamen zevk alarak küvete biraz daha yaklaştı ve hiç acımadan küvetin musluğundan kaynar suyu açtı. Küçük kız acıyla çığlık attı gözleri dolu dolu yalvardı ona ama o yardım etmedi küçük kızın acı çekişini zevkle kahkaha atarak izledi.

 

Bölüm : 12.08.2025 13:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...