Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left9.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@emrahcelik
Uzağa gitme isteği, sergüzeşt düşkünlüğü. Bir tay gibi daha ayakları üzerinde durmayı öğrenmeden çitlerden atlamaya kalkıştım, sonuç hüsran, sonuç felaket. Daha yelkenimi biçmeden, kürekleri yontmadan, tayfa toplamadan, pusulayı oturtmadan okyanusa saldım gemiyi.

Düşüncenin kah göklere değen, kah taşları delen korkunç dalgaları gemimi parçaladı, hislerin anaforuna kapıldım. Sahilden çok uzaktaydım kimse yoktu yardım edebilecek. Kimileri benim bu yolculuğuma kızdı, kimileri güldü, kimileri limana kadar gelip uğurladı, kimileri yoldan döndü. Ötekilerin hepsi kendileri için yoldan dönme vaktinibildi , bir ben bilemedim ve bir ben kaldım.
Okyanus derin, karanlık, soğuk, susadım, kadın gibiydi deniz, içtikçe yanıyordum, yandıkça içiyordum. Umut vahşi balıktı, bir karartıydı, bir toprak zannı, yanına yaklaştıkça kanatıyordu, tehlikeliydi umut, ölümcüldü.

Ve rüzgar beni bir cehennem adasından ötekine sürükledi, işte kurtuluşum dediğim felaketim oldu. Beni boğulmaktan kurtardı fakat yandırdı, kaçtığımda yine boğuldum, bir başkası beni kucakladı. Ah ilk cehennem adası aşk, terk ettiğimde yeni girdaplara kapıldım ardından meyhane, ardından felsefe... Hep yangın adasından bir iz var bende. Şimdi yine denizdeyim, yine boğulmakta. Bu bir sergüzeştin acınası halidir, bu karayı arayan Yunus'tur, vahayı arayan bedevidir.
Tut elimden Sevgili, ölüm yarından da yakın.
modal aç
modal aç
modal aç