"Senden tim kurmanı istiyorum." Bunu beklemiyordum kesinlikle şaşırmıştım. "Neden peki bir sorun mu var benden ilk kez bir tim kurmamı istiyorsunuz" diye sordum. "İşler karışıyor Alp, terör örgütleri yeni bir plan üzerinde ve bu seferki diğer planlar gibi değil. Biliyorum tek yapabilirsin ama bu seni hiç olmadığı kadar fazla yıpratır. Bu yüzden en iyilerden bir tim kur. Bunu üstlerimde destekliyorlar ,senin bir tim kurmanı istiyorlar. İstediğin kadar araştır ve iyi bir tim kur."dedi.

Bir kadın… Kayıtlara göre aranan bir terörist. Gerçekte ise bordo bereliler arasında adı fısıltıyla anılan, görevde şehit olduğu bilinen bir üsteğmen. Bir adam… Emirlere sadık, iz sürmekte usta bir yüzbaşı. Onun görevi, kadını yakalamak. Ama zamanla soru sadece “Neredeydi?” olmaktan çıkacak. Gerçek soru şu: Sahi, kimin tarafındasın?

GÖKTÜRK’ÜN İZİNDE Yaralar sessizdir… Ama kalp konuşunca, her şey değişir. Eymen, gölgeler arasında yürüyen bir özel kuvvet askeri. Sessizliğiyle, kararlılığıyla ve geçmişinden gelen ağır yükle hayatta kalmaya alışmış bir adam. Bir timden diğerine sürülürken, acının en çok içe gömülen hâlini sırtında taşır. Alara ise bir adli psikolog. Soğukkanlı, profesyonel ve kırılganlığını derinlere saklamayı öğrenmiş. Özel kuvvetlerde görev alırken, karşısına çıkan hiçbir vakadan etkilenmemeyi öğrenmiştir. Ta ki Eymen’e kadar... Bir sağlık raporu, bir görev aktarımı ve iki sessiz kalbin çarpışması. Bu bir tesadüf değil. Bu bir kaderin kurşun gibi yazılmış izidir. Ve bazen... aşk en ağır görevdir. --- GÖKTÜRK’ÜN İZİNDE Yaralar sessizdir… Ama kalp konuşunca, her şey değişir. Eymen, gölgeler arasında yürüyen bir özel kuvvet askeri. Sessizliğiyle, kararlılığıyla ve geçmişinden g elen ağır yükle hayatta kalmaya alışmış bir adam. Bir timden diğerine sürülürken, acının en çok içe gömülen hâlini sırtında taşır.

Birliğin içinde yankılanan adımlar, geçmişin gölgesinde saklanan sırlar ve hiçbir sessizliğin masum olmadığı bir dünya… İhanet, güvenin kıyısında dolaşırken; her emir bir yara, her bakış bir tehdit haline gelir. Bu hikâyede kimse göründüğü gibi değil. Ve en tehlikeli olan, hiçbir şey söylemeyendir.

"Askerlerin libidosu zirve olur derler, doğru mu Yüzbaşı`m?" "Doğru, göstermemi ister misin?" Hayat kurtarmaya yemin etmiş bir kadın.Ölümle barış yapmış bir adam.Ve sınırın tam ortasında, sessizlikle başlayan bir savaş...Dr. Zeynep Arslan, savaş alanlarında nice canı hayata döndürmüş, görev aşkıyla yaşayan güçlü bir travma cerrahıdır. Yıllardır cephe gerisinde can kurtarırken, kendi yaralarını hep sessizce taşımıştır.Ama bir gece, bir sedyede gelen adam her şeyi değiştirir.Yüzbaşı Kaya Erel, birliği için canını vermekten çekinmeyen, duvarları yüksek, geçmişi kanla yazılmış bir komutandır. Bir operasyon sırasında ağır yaralanır. Kalbi durur.Ve onu hayata döndürmek için sadece bir kadının elleri vardır.Zeynep, yaşamla ölüm arasında sıkışmış bu adamı geri getirmek isterken, farkında olmadan kendi iç savaşının da fitilini ateşler.Çünkü her kalbin kurtulmak istediği bir sessizliği vardır.Ama bazı kalpler, sadece doğru kişi bastığında yeniden atar..."Sıfır Nabız", aşkın, travmanın, inancın ve yeniden doğuşun hikâyesi.Silah seslerinin sustuğu yerde, iki kalp konuşmayı öğrenebilecek mi?Ve Zeynep, sadece bir adamın hayatını mı kurtarıyor, yoksa kendi kalbini mi?"

Sana ait olan seni bulur. -Ş𝘦𝘬𝘦𝘳 𝘗𝘰𝘳𝘵𝘢𝘬𝘢𝘭ı

Bir mermi mahkeme salonunu susturdu. Savcı Viva Cross o gün ölmesi gerekiyordu. Ama kader onun yerine, onu Damon Hayes’e götürdü — savaşın içinden çıkmış, yaralı ama dimdik duran bir askere. Hastane koridorlarında başlayan bu tanışma, bir iyileşmeden çok bir çöküştü. Viva’nın yaraları bedensel değildi artık; Damon’un sessizliğiyle, bakışlarıyla daha da derine işliyordu. İkisi de birbirine yasak, ama birbirinden vazgeçemeyecek kadar kırık iki ruhtu. Her geçen gün, bir sır daha açığa çıkıyor; her dokunuş, bir emir kadar keskinleşiyordu. Ve sonunda Viva, savaşın sadece dışarıda değil, kalbinde de sürdüğünü anladı. “O benim sığınağım değildi. O benim savaşımın nedeni oldu.” — Viva Cross

Lise de aşık olduğu adama açılan ve adam tarafından reddedilen Alya yıllar sonra tekrar aynı mahalleye taşınsa ve adam karşısına asker ve 1 kızı olarak çıksa ne tepki verirdiniz. (hikayenin çalınması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.)

Mine vatan aşkı ile yanıp tutuşan genç bir kızdır. Babası ve ağabeyi gibi asker olmayı istemiş fakat bazı şartlar imkan vermemiştir. Ağabeyinin arkadaşı olan, Yekta Erman ile başı dertte olan Mine Er yıllar sonra Van`a atandığında uzun zamandır görmediği Yekta ile yaralı askeri kurtarmaya çalışırken karşılaşırlar. Aynı yerde görev yapmaları tesadüf mü? Yoksa bu kaderin onlar için hazırladığı sürpriz miydi? Mine ve Yekta`nın hikayesine ortak olmak ister misiniz?

Acıkalama bulamadım okumayın burayı direk girişi okuyun açıklama gibi olacak orası Kitabındaki kişi ve kuruluşların gerçek`likle alkası yoktur Yazım yanlışı ları olabilir Kusura bakmayın

Asker olmak isteyen Tayrana karşısına çıkan hava harp kuvvetleri askeriyle beraber görevlere çıkar ve ömürlerini onunla geçirmeye adar.

Akel`in on iki yıl önce ayrılmak zorunda kaldığı çocukluk arkadaşı Poyraz,İzmir de yüzbaşıdır.Tekrar birbirlerine kavuşmuşlardır.Fakat Akel Poyraz`ın aslında çocukluk onun çocukluk arkadaşı değil çocukluk aşkı olduğunu fark eder.Aralarındaki çekime karşı koymaya çalışmazlar fakat geçmiş ve gelecek onları birbirinden,ailelerinden uzaklaştırmaya çalışır.

Minicik bedenlerinde sevgiyi nereye kadar götürebilirler.... "taa ki 15 yıl sonra o kara günde karşılaşıncaya dek..." -Gülce şahin -Doğu Kılıç Aslan

Zamanın zulmetiyle siyaha bürünmüş semâda, ba‘zı Türk genc-i şecî‘, zincîr-i istibdâd içinde kıvranmakta; lâkin gönülleri hürriyetin nidâsıyla meşbû‘dur. Bu kıssa, Doğu Türkistan diyârının serdar-ı mücâhidi Kök Tigin ve refîkāniyle beraber, rüyâ-yı ilâhîde gelen ferman ile dirilişlerini ve cihâd-ı mukaddesle kıyâm etmelerini nakleder. Her sahnede, âyât-ı Kur’âniyye semâda yankılanır. Hz. Yûsuf’un kuyusu hatırlatır: “Sabırla bekleyen nusret bulur; susan değil.”

ÇOCUKLUK ARKADAŞI OLAN DEMİR VE DERİN...

Yıllar önce yaşanan olaylarından sonra yeniden patlak veren Yunanistan-Bosna Hersek savaşı... Ve oraya giden Türk askerlerinden Kıdemli Üsteğmen Ege Yıldırım Sanrı. Ve bir Bosna`ya dillere destan güzelliği ile yayılan bir Balkan Kızı... Savaş ortasında başlayan bir aşk hikayesi...

Geçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, beklemeye devam eder miydi? Aşk gerçekten bütün engelleri aşar mıydı? Asker & Savcı kurgusudur. Kapak ve içerik şahsıma aittir.

Barut Tim`i Kurmay Yüzbaşı Alp Bozkurt (Gölge) Yüzbaşı Oğuz Yıkılmaz (Kanca) Üsteğmen Asena Akıncı (Avcı) Astsubay Kıdemli Başçavuş Ateş Karanlık (Yamalı) Astsubay Kıdemli Üstçavuş Turan Yücesoy (Fısıltı) Astsubay Kıdemli Üstçavuş Fethi Ülgen (Yankı) Hava Astsubay Üstçavuş Baybars Çelebi (Gökgürültü) Deniz Astsubay Kıdemli Çavuş Yiğit Dalgakıran (Siren) Onlar, vatan ve millet üzerine şehit arkadaşlarının kanıyla bulanmış ay yıldızlı bayrağa el basarak yemin etmiş onurlu ve şerefli birer Türk Askeri. Türkiye`nin en seçkin askerlerinin olduğu komutanlıkta ki en seçkin tim. "Özel Kuvvetler Komutanlığı" Diğer tim`lere kıyasla sayıları azdır. Lakin başardıkları işler fazladır. Üç Subay, Beş Astsubay ile onlar Barut Tim`iydi... Savaşta sessiz, sivilde gürültülülerdi. Sivil hayatları ve askeri hayatları arasında pek alaka yoktu. Tim`in her bir personeli birbirinden farklı yeteneklere sahipti. Hepsinin ayrı ayrı lakabı, arkalarında derin hikayeler vardı.

Ben ailesine aykırı olan o kız , ben sırf ailesine aykırı davranışlardan dolayı cezalandırılmış olan o kız, ben ailesine laf getirmiş olan o kız,ben ailesine sırf laf getirdi diye tam 1 yıl 8 ay boyunca cezalandırılan o kız, ben haksızlığa uğramış ama sesimi duyurmayım diye sessizlikle cezalandırılmış o kız, ben varlık içinde olan ama şuan sadece bir odayla yalnızlığa mahkum edilmiş, ailesi tarafından dinlenmemiş ama cezalandırılmış o kızım ben ailesi tarafından akıl hastanesine yatırılmış, geçirdiğim krizler sonucu ailem tarafından deli teşhisi konulmuş ve paranın verdiği güçle bu hastaneye kapatılmış ve sesimin kesilmesi sağlanmış o kız Lily Blaze buydum. Blaze kanından olan ama o soyadına leke getirdiği için sonuçlarna katlanan Lily’dim.

Olayların gerçekte oluş şekliyle pek alakası yoktur. Annesi hakim babası albay olan asem annesinin vatana ihaneti sonrası değişen hayatını. Yeni kararlar ve yeni ailesi...

  Ailesiyle birlikte Fransa`da yaşayan Yüsra`nın onlardan habersiz Türkiye`ye gelip komşu teyzesinin evinde kalması ile başlıyor onların hikayesi. Aslında çocuklukta başlayan duygular gün yüzüne çıkıyor.   Yüsra Karaca, Poyraz Ali`nin küçük baş belası, sevdası. İmkansız olarak gördüğü aşk, neler yaşatacak ona?   Poyraz Ali Tunalı ; Kıdemli Üsteğmen Aslan Timinin komutanı. Arkadaşının kardeşine aşık olduğunu fark ettiğinde kabullenemedi ama vazgeçemedi de. Yağmurlu bir günde yıllar sonra gördüğü küçük baş belasına aşık oldu.        Aralarındaki yaş farkı, ağabeyinin arkadaşı olması ve iki ailenin birbirini yakından tanıması Yüsra için her şeyi imkansız görmesini sağlıyordu. O Ali kadar cesur değildi bu konuda fakat her şey için çok geç olacaktı belki de, bilmiyordu genç kız.        Yüsra ve Poyraz Ali`nin hikayesinde beraber olmaya var mısın? ... Kapak Tasarımı: irempsd

Abisinin şehit düstü için cephede doktorluk yapmak isteyen Ahu ve heryerde karsına cıkan komutan...

Hemşirelik son sınıf öğrencisi olan Umay bir gece ansızın evine gelen askerlerin hayatını tamamen değiştireceğinden bihaberdir... (OLAY VE KİŞİLER HAYAL VE KURGUDAN OLUŞMAKTADIR GERÇEK HAYATTAKİ BENZERLİKLER TAMAMEN TESADÜFTÜR.)

Gök timi komutanı olan Akdemir, gerçek adıyla Alparslan Ertürk birgün görev sırasında yaralanır ve askeri doktor olan Umay Atay ile tanışır ama daha önce tanışmış olduklarının farkında bile değillerdir. Dışarıdan düşmanlık gibi görünen bu bağ yavaşça aşka dönüşür.

Onlar yoktu. Hiçbir kayıtta isimleri geçmezdi. Öldüklerinde mezar taşı bile olmayacaktı. Ama savaşıyorlardı. Ve kazanmaktan başka seçenekleri yoktu. Devletin en karanlık köşelerinde yetiştirilen, varlığı inkâr edilen özel bir tim… Gölge Timi Emir aldıkları sürece nefes alabiliyor, görev tamamlandığında ise yeniden yok oluyorlardı. Ne madalyaları vardı ne de anıları. Ancak bu kez karşılarında sıradan bir düşman yoktu. Bir oyun oynanıyordu. Bilinmeyen bir güç , devletin bile ötesinde bir el, sahneyi kontrol ediyordu. Ve Gölge Timi , bu kez av değil , avcı olmak zorundaydı. Gerçek kimin elindeydi ? Kim dost , kim düşman bilinmezken, görünmeyen savaşın en ölümcül askerleri , var olmayan bir sırrı ortaya çıkarmaya hazırlanıyordu. Ama asıl soru şuydu… Eğer hiç var olmadılarsa , onları kim öldürmeye çalışıyordu ?