Bir Töre hikayesi

Yağmurun hiç dinmediği bir şehirde, bir kadın yıllardır kalbinde taşıdığı kırık bir aşkın yasını tutmaktadır. Elif Saraçoğlu, hayatına yalnızlığı seçmiş, geçmişe gömülmüş bir edebiyat öğretmenidir. Yıllar önce, büyük bir aşkla bağlandığı adam, Ömer Aytaç, hiçbir açıklama yapmadan bir gün çekip gitmiştir. Ardında kalan sessizlik, Elif’in içindeki yankıya dönüşmüş; onu, yitip giden umutların arasında hayatta kalmaya zorlamıştır.Ancak geçmiş, daima bir şekilde geri döner. Elif’in hiç okumadığı bir mektup, hiç sorulmamış sorular ve yarım kalmış vedalar; hepsi birer birer karşısına çıkar. Ömer’in neden gittiği, Asya’nın yıllarca sakladığı gerçekler ve babasının sessizliğinin ardındaki büyük sır… Elif, kendi iç yolculuğuna çıktığında sadece kaybıyla değil, ailesiyle, çocukluğu ve kendisiyle de yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bu, bir kadının yalnızca bir erkeği değil, aynı zamanda geçmişini, korkularını ve içindeki gölgeleri uğurlama hikâyesidir. Elif ve Ömer’in yolları yeniden kesiştiğinde, kalpleri hâlâ birbirini tanıyordur ama zaman artık onların lehine işlememektedir. Ölüm, bu aşkın tam ortasında nefes alıp vermeye başlar. Ve son perde, bir hastane odasında, iki elin birbirine kenetlendiği o anla kapanır. Çünkü bazı aşklar, bir ömür sürmez… Ama ölene dek sürer.

Astsubay Elif Yaman, geçmişi acılarla dolu ama görevine aşkla bağlı bir kadın askerdir. Vatan sevgisiyle yanar, ama kalbini yıllardır kimseye açmamıştır. Görev yeri değiştiğinde, Türkiye’nin sınır ötesindeki zorlu bir karakoluna atanır. Burada tanıştığı kişi, Yüzbaşı Fatih Güngör’dür. Soğukkanlı, disiplinli, ama içten içe yaralı bir komutandır. Fatih savaşta kardeşini kaybetmiştir ve duygularını kalbine gömmüştür. Ta ki Elif’i görene kadar. İkisi birlikte görev yaparken çatışmalar, operasyonlar ve zorlu görevler yaşarlar. Ancak en büyük savaş, kalplerinde başlar. Silah sesleri arasında doğan bir aşk, zamanla onları sadece asker değil, bir aile haline getirir. Aşkları askeri disiplinle sınanır, görevle, ölümle, yaralanmalarla sınanır… Ama asla boyun eğmez. Sonunda evlenirler ve oğulları Ali Yaman dünyaya gelir. Bu çocuk, onların aşkının ve yeminlerinin meyvesi olur. Aşkları, sadece bir savaşın değil, bir mirasın başlangıcı olur.

Yıllar sonra köyüne dönen Azad’la, kalbi hâlâ eski bir hikâyede kalan Nazlı’nın yolları yeniden kesişir. Ama bu, yalnızca bir aşkın değil, iki ailenin suskunlukla büyüttüğü kırgınlıkların da hikâyesi… Gururun, hasretin, geçmişle yüzleşmenin içten bir anlatımı…

Yıllar önce geçmişini arkasında bırakıp, özgürlüğü için kaçan bir kız. Yıllar sonra aldığı bir telefonla bütün hayatı alt üst olurken kardeşi için bütün hayatını değiştirebilir miydi? Kardeşinin sevdası yüzünden hayatı bir anda kararan bir adam. Kardeşi yaşasın diye kendi hayatını hiçe sayabilecek bir abi. Demir ile Nülifer`in yakınlığı aşka mı dönüşecek yoksa hayatları zindan mı olacak?

Karanlıkta büyüyen, acılarla yoğrulmuş bir ruhun;kendi kaderini ellerine alıp haykırarak yürüdüğü bir yolculuk bu. Sevgi eksikliğinden, bastırılmış çığlıklardan, parçalanan güvenlerden doğan bir kadının... Pes etmeyi reddeden, kendi ateşini yakmayı tercih eden birinin romanı. Bu kitap, hayatta yıkılmadan ayakta kalmaya çalışan herkesin sesi olabilir. Çünkü bazen kaderin yazarı olmak için önce onunla savaşmak gerekir.

“Bazı savaşlar cephede başlar, kalpte biter…” Yüzbaşı Efe Demir, savaşın soğuk yüzüne alışalı çok oldu. Emir, disiplin ve görev onun hayatının üç temel taşıydı. Ta ki keskin nişancı Teğmen Zeynep Alkan cepheye ayak basana dek… Birlikte çıktıkları ölümcül görevlerde yalnızca düşmana karşı değil, kendi duygularına karşı da savaşmak zorundalar. Patlayan mermiler, gece baskınları, sızan ihanet ve her an ölümle burun buruna bir hayat… Ama en büyük mücadele, kalplerinin derinliklerinde başlayacak. Savaşta hayatta kalmak zor, sevmek ise imkânsız gibidir. Peki, ikisi de savaşırken birbirini korumaya çalışırsa, bu aşk onları kurtarır mı, yoksa yakar mı?

Bu bir “Uzak Şehir” hikayesi… Bazen bir şehirden değil, bir insandan uzaklaşırsın. Yıllar geçer, yollar değişir, hayat seni bambaşka yerlere savurur. Ama bazı duygular hep aynı kalır… Kalbinin bir köşesinde sessizce bekleyen bir bakış, yarım kalan bir söz, geçmişte yaşanmış ama asla unutulmamış bir gece gibi… Bu hikaye, o geceyi hatırlamayan iki insanın, yıllar sonra bir şehirde yeniden karşılaşmasını anlatıyor. Bir taraf içinde tuttuğu sırrı saklıyor, diğer taraf geçmişin kırıklarıyla yaşıyor. Ve aralarında, o geceden kalan masum bir çocuk… Bu bir aşk hikayesi değil sadece. Bu, uzak kalan kalplerin, geçmişle yüzleşmesi. Ve bir zamanlar birbirine yakın olan iki yabancının, yeniden aynı şehre dönüş hikayesi…

Geçmişindeki hataların ağırlığı altında ezilen bir asker... Ona merhem olacak bir adam... Ve onun canını okuyacak bir kadın... Hazır mısınız :D

Osman bir dünya markası :) Günce`nin Dünyasını okuduktan sonra başlamanızı tavsiye ederim ama tabi illa ben okuyacağım diyorsanız serbestsiniz :)