[ başkaldırı ] - Etiketin'de Kitap Listesi
devam ediyor 1a önce güncellendi
KAPAN
@handsimy
Okuma
85
Oy
3
Takip
6
Yorum
3
Bölüm
13
“Bakalım hangi yoldan ilerleyeceksin merak ediyorum.” Ellerimle göz yaşlarımı sildim ve biraz önce geri çekilerek açtığı boşluğu kapadım.
“Sana yemin ediyorum Asil bir daha senin önünde asla güçsüz düşmeyeceğim, pes etmeyeceğim, asla ama asla bir daha senin önünde ağlamayacağım. Öyle bir an gelecek ki senin yüklendiğin yükün aksine tüm dünya üzerime gelip diz çökerek pes etmemi sağlasa ve sen dahil herkes pes etse bile ben sana inat yine de diz çökmeyeceğim.”
“Benim pes ettiğim öyle bir an hiç gelemeyecek biliyorsun değil mi yazar?” Parmak uçlarımda ona tutunmadan yükseldim dimdik bir şekilde.
“Burası benim dünyam Asil Kavas. Burada işler eninde sonunda benim istediğim düzeye gelir. Seni ayağa kaldırıp, kalabalığın başı yaptığım gibi peşindeki o kalabalığı da seninle birlikte dibe indirip kendimi yüzeye çıkarabileceğimi de en iyi sen bilirsin yanılıyor muyum?” Bir kolu belime sarılarak beni kendine çekince iyice ona yaklaştım tekrardan.
“İddialı sözler fakat yerine getiremezsen altında kalırsın ve bu sefer seni sen bile kurtarmazsın bunu biliyorsun değil mi?” Başımı kaldırarak gözlerimi net bir şekilde gözlerine odakladım.
“Hem de hiç olmadığım kadar.” Bir süre daha bakışları gözlerimde odaklı kalırken gözleri yavaşça dudaklarıma indi.
“Neler yapabileceğini göreceğiz yazar.” Sinirli bir şekilde gülümseyerek geri çekildim.
“En ön ve ortadaki izleyicim olacaksın Asil Kavas.”
“Sahne senin ben oturmayı çoktan kabul ettim, o halde oyunun başlasın yazar…”
tamamlandı 2a önce tamamlandı
KÜLLERİN SAVRULUŞU
@medoscummm
Okuma
317
Oy
178
Takip
6
Yorum
1
Bölüm
50
En büyük kargaşalar birbiri ile en anlamlı ahenk içinde olan şeylerden oluşur. Sessizliğinizdeki fırtınaları dindirmek için birilerinin sesiniz olmasına ihtiyacınız vardır. Yazılar gerçek bir ses çıkaramaz ama duygularınızın sesini dört bir yana feryat eder. İnsanlar öldükten sonra ya bir avuç toprak kalır geride ya da savrularak dağılan küller. İşte bu kadardır insanoğlu, köle de olsa padişah da olsa gidilecek en son yer yine havaya saçılan toprak veya savrulan küller olur.
İhanet, acı, aşk, feryat, dayanışma, kadınlar, çaresizlik, çırpınma, ızdırap ve daha sayamadığım birçok duygu bu kitabın içerisinde. Bu kitap diğerlerinden farklı olarak bir hikaye sunmuyor okuyucusuna, aksine her bir satırı içine işliyor insanın. Hikaye yok, kalıplar yok en önemlisi anlaşılmamak yok. Bu kitapta siz varsınız. Her birinizden kopan ve burada birleşen satırlar var.
Sanılanın aksine bu bir şiir kitabı. Kapağının afilli olmasına aldırmayın. Bir şiir kitabı da diğerleri kadar güzel görünemez mi? İlla sade ve şık mı durması gerek? Hayır, tüm bunlara gerek yok. Asıl gerek olan şey sizlersiniz.
UYARI!!
Bu kitapta bazı (Özellikle ilk bölümlerde) garip ifadeler ve tam geçmemiş duygular yer alabilir. Bunlara takılmayın ve okumaya devam edin. Onun büyüsü aslında sonradan başlar.
Kendi hayatımda yaşadığım şeylerden esinlenerek ve ya bazen duyduğum bir kelimeden ilham alarak koca bir dağ kadar çok şiir yazdım. Bazı şiirleri ağlayarak, bazılarını haykırarak bazılarını ise hülyalı gözler ile yazdım. Umarım benim gibi olan insanların karşısına çıkar ve onların da ruhlarına dokunur.
Bu kitabı Yeter Yıldırım Karabey, Merve Yılmaz, Bülent Gün ve Gülizar Altunsu`ya ithaf ediyorum.
devam ediyor Zamansal sorun güncellendi
Kırık Tahtlar Ardında
@lavixy
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
"Hayat, sırtının bıçakları göğsüne batarken yaşamayı öğrenmektir."
𝘠ı𝘭 2033
𝘒ı𝘳ı𝘭𝘮𝘢𝘴ı 𝘨𝘦𝘳𝘦𝘬𝘦𝘯 𝘵𝘢𝘩𝘵𝘭𝘢𝘳, 𝘨𝘰𝘭𝘨𝘦 𝘰𝘭𝘢𝘳𝘢𝘬 𝘬𝘢𝘭𝘮𝘢𝘴ı 𝘨𝘦𝘳𝘦𝘬𝘦𝘯 𝘣𝘦𝘥𝘦𝘯𝘭𝘦𝘳..
Bir 𝘴𝘦𝘩𝘪𝘳...sırlarla örülmüş, her köşesi tehlike dolu.
Kutşahlar ve Kabuksuzlar..
Kutşahlar, dokunulmaz ve seçkin bir elit sınıfıdır. Kuralları onlar belirler, hayatları ayrıcalık ve koruma içinde geçer.
Karşılarında...hayır sil...altlarında.
Kabuksuzlar...sistemin gölgesinde ezilen, baskıya ve zulme maruz kalan halk.
Peki ya Kabuksuzlar susmayı bırakırsa ne olacak?
İki dünya çarpışıyor, kaderler ilmek ilmek birbirine işleniyor.
𝘝𝘦 𝘣𝘶 𝘴𝘦𝘩𝘪𝘳𝘥𝘦 𝘩𝘦𝘳 𝘢𝘥ı𝘮 𝘣𝘪𝘳 𝘵𝘦𝘩𝘭𝘪𝘬𝘦, 𝘩𝘦𝘳 𝘢𝘥ı𝘮 ölüme 𝘰𝘬𝘶𝘯𝘢𝘯 𝘣𝘪𝘳 𝘮𝘦𝘺𝘥𝘢𝘯..
Şartlar istemediğin bir hale geldiğinde harekete geçmen gerekir.
Hisler burada geçersiz.
Çünkü kurtuluş için bazen hissizleşmek gerekir..
Güç, direniş ve ihanetin kesiştiği bir dünyada, hayatta kalabilmektir."
◦•●◉✿ ◦•●◉✿ ◦•●◉✿ ✿◉●•◦ ✿◉●•◦ ✿◉●•◦
"𝐵𝑒𝑛𝑖𝑚 𝑎𝑑ı𝑚 𝑉𝑒𝑦𝑟𝑎.. 𝑉𝑒 𝑏𝑒𝑛 𝑠𝑒𝑛𝑖 𝑜𝑙𝑑𝑢𝑟𝑚𝑒𝑑𝑒𝑛 ölmeyeceğim 𝐶𝑎𝑔ı𝑛 𝐴𝑘𝑘𝑎𝑛.𝑆𝑒𝑛𝑖𝑛 𝑘𝑎𝑛ı𝑛ı 𝑎𝑘 𝑑𝑒𝑔𝑖𝑙 𝑒𝑛 𝑎𝑙 𝑛𝑜𝑘𝑡𝑎𝑠ı𝑛𝑑𝑎𝑛 𝑎𝑘ı𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔ı𝑚."
devam ediyor 6a önce güncellendi
ZİHİR(Kısa süreliğine askıya alındı)
@lilith2454
Okuma
0
Oy
0
Takip
1
Yorum
0
Bölüm
0
Zihin, en karanlık savaş alanıdır.
Zihin, kendi labirentinde kaybolan bir tutsağın evidir.
Zihin, içeriden kilitlenmiş bir odaya benzer: Anahtar hep sizdedir, peki ya kapıyı açacak cesaret?
Kendinizden kaçtığınızda, gerçekten kurtulur musunuz?
Bu hikaye bir kaçış, bir özgürlük, bir tutsaklık, bir direnişin hikayesi ama her şeyden önce...
Gerçekliğin ta kendisi.
Burası bir dünya değil. Bu bir sistem. Bir düzenin değil, bir yanılsamanın, bir simülasyonun, bir yalanın en kusursuz hali. Dışarıdan bakınca uyumlu. İçeriden bakınca çürümüş.
Beş ada. Yüzlerce yüz. Binlerce yalan. Her biri bir gerçeğin taklidi. Ama gerçek, hiçbirinde yok. Burada herkes bir şeyin askeri. Ya düzenin piyonu, ya direnişin gölgesi.
Ve burada en tehlikeli silah ne makineler, ne bombalar, ne ordular.
Zihin.
Çünkü burada en kalın zincir bile etten değil düşünceden örülmüş. Göremediğin bir kafesin içindesin. Rüyaların bile senin değil. Her adımın izleniyor. Her kelimenin kaydı tutuluyor. Ve bu düzenin en korktuğu şey, gerçeği hatırlayan bir hafıza.
Zihir: en güçlü zehir, kendi zihninizdir. Kendinden kaçarken, benliğine çarpmanın hikayesi.
devam ediyor 1y önce güncellendi
Yeşil
@its.seraphines
Okuma
0
Oy
0
Takip
3
Yorum
0
Bölüm
0
Kanatya; Erkek egemenliği altında yaşayan ezilip hor görülen kadınların, sessiz çığlıklarının, kuru göz yaşlarının imzalarını havasında, suyunda ve taşında taşıyan bir ülkedir. Tüm pis işlerin yuvası olan bu ülke de kadınlar alınıp satılır, akıla gelebilecek her pisliğe sürüklenir.
Hayatın tüm kötülüklerini bizzat kendi gözleri ile gören Lidya, babası tarafından kardeşleri ile birlikte genelev`e satılır. Çaresizce babalarına boğun eğen kızlarımız annelerinin cesareti ve azmi sayesinde satıldıklarını düşündüğü adam tarafından kurtarılıp bir takım eğitimlerden geçirilir.
"Kanatya halkının kırgın kadınları! Yıllarca eziyet gördük, satıldık, hor görüldük. Ama artık bu sondur. Kadının erkeğe olan bu savaşın da tüm kadınların sesi olun ve savaşın! Ve unutmayın biz kadınlar güneşiz ve güneş batarsa karanlık gökyüzüne yuva yapar. Sizden karanlık olmanızı istiyorum... Karanlık olun ve yenin onları!"