Melek Demir, hayalleri ve renklerle dolu dünyasında yaşayan masum bir ressamdır. Hayatı sakin ve öngörülebilirdir… Ta ki bir gece, karanlık geçmişi ve gizemli cazibesiyle Erkan Kara karşısına çıkana kadar. Erkan, görünüşte başarılı bir iş insanıdır; ama ardında peşinde tehlikeler bırakan sırlar ve gölgeler taşır. Masumiyet ve karanlık arasında kalan bu iki kalp, tutku dolu bir aşkın içinde sınanacaktır. Sırlar ortaya çıktıkça, Melek ve Erkan’ın aşkı hem tehlikelerle hem de tutkuyla sınanır. Her adımda hayatları risk altındadır, ama gerçek aşkın gücü, en karanlık sırların bile üstesinden gelebilecek midir? “Gölgedeki Aşk”, romantizmin tutku, gerilimin gizemle harmanlandığı bir hikâye… Kalbinizi hem titretecek hem de saracak bir yolculuğa davet ediyor.

Ay ışığıyla mühürlenmiş, kanla yazılmış bir kader… Ormanın derinliklerinde, her adımı gölgelerin izlediği lanetli topraklarda, yüzyıllardır eşini arayan kurt adam kral Leon, bir gece havayı dolduran o büyüleyici kokuyu fark eder. Tatlı ama hafif mayhoş… sadece bir eşin kokusu olabilir. O kadın, geçmişinden kaçan, ailesi tarafından terk edilmiş Luna’dır. Yeni bir başlangıç umuduyla lanetli ormana giren Luna, bilmeden hem kaderini hem de ölümünü davet eder. Çünkü bu orman yalnızca aşka değil, kana da açtır. Vampirler, periler, cadılar ve kurt adamlar… her biri kendi yasasına göre yaşar, her biri kendi kurbanını seçer. Kral Leon, onu bulmak için ordusunu peşine takar; ancak karşısına çıkan ilk manzara, kanla lekelenmiş toprağın ortasında iki vampirin dişleri arasında can vermek üzere olan Luna’dır. Bir uluma bütün ormanı titrettiğinde, kaderin çarkı dönmeye başlar. Artık bu hikâyede aşk, sadece bir his değil, hayatta kalmak için verilen bir savaştır. Ve bazen… aşkın bedeli, özgürlükten daha ağırdır. Siz… ne cüretle eşime dokunursunuz?” “Eşin mi? Bu topraklarda herkes bizim avımızdır, kral bile.” “O zaman avcı ile avın yer değiştirdiği anı izleyin.” “Beni neden kurtardın? Sana hiçbir şey ifade etmiyorum.” “Tam tersine, sen… her şeysin.” “Kaçmayacaksın.” “Peki ya kalmak istemezsem?” “Kalmak isteyeceksin… çünkü artık kalbin bana ait."

Sevgili okurlarım, bir çok kitap okudum fakat güzel bir mahalle kurgusu ile karşılaşmadım. Bu görevi ben üstlenmek istedim. Umarım beğenerek okuyacağınız bir kurgu olur. Bana destek olursanız, beni çok mutlu etmiş olursunuz. Şimdiden teşekkürler.

Mafya ve Avukat ilişkisi

Zeynep, arkeoloji öğrencisi olarak bir müzede sergilenen esrarengiz aynanın peşine düşerken, kendini bin yıllık bir kehanetin içinde bulacağını bilmiyordu. Gizemli bir aynaya dokunduğu anda, modern dünyadan koparak kadim bir diyara sürüklendi. Bozkırın sonsuz rüzgârları, göçebe savaşçılar, büyüyle yoğrulmuş kadim krallıklar ve ona düşman olan karanlık güçler… Hepsi, Zeynep`in alnında beliren ışık işaretini gördüğünde tek bir isim fısıldamaya başladı: Işık Taşıyan. Romantik fantastik bir macera, büyülü sırlar ve yasaklı bir bağın yankıları… 📖 Işık Taşıyan, göçebe mitolojisini, epik savaşları ve büyüleyici bir aşk hikayesini harmanlayan benzersiz bir anlatı! 🌙🔥

Hiç kapanmayan yaram -özet- Ecrin Asena Göktürk eczacıdır, asıl hayali Ankara’da kalarak kendi eczanesini açmak olsa da Van’da kendi eczanesi olan bir arkadaşının ona işi düşer ve Ecrin onu kıramaz. Ailesini de ikna ettikten sonra bir seneliğine Van’a taşınır. Annesi oralardaki terör olaylarından korktuğu için sürekli Ecrini arar ve her defasında yeni bir koca adayı bulur. Ecrinin karşı komşusu Semih Bozkurt askerdir ama Ecrinin bundan haberi yoktur. Bir gün balkonda otururken karşı daireye birilerinin girdiğini görür ve engel olmak için kendi çapında bir yola başvurur. Semih’in tam zamanında gelmesiyle adamlar yakalanır ve Ecrin gerçekleri öğrenir. Küçük tatlı tesadüfler sonucunda ikisinin de hikayesi başlar. Semih Bozkurt hayatına hiç kimseyi almayan, arkadaşlarından bile bazı gerçekleri saklayan yaralarla dolu bir adamdır. Peki Ecrin o yaraları sarabilecek ve onun gönlünde yer edilebilecek midir? Aşk, dostluk, ihanet, hayal kırıklığı, pişmanlıklar.... hepsi bu hikayede

Herkes onu ‘Kartal’ diye bildi. Adını ise sadece geçmişi fısıldadı... Çünkü o isim, kanayan bir yaraydı. Kartal’dı o… Gökte süzülen bir yalnızlık. Adıysa toprağın altında bir sır gibi gömülüydü. Ve onu ortaya çıkaracak tek kişi, bir kadın… ve sadece bir geceydi.”

İstanbul’un karanlık sokaklarında, cinayet bürosunun zorlu görevinde birbirlerine güvenerek ilerleyen Başkomiser Lara Yılmaz ve Komiser Mert Demirağ, çocukları öldüren bir seri katilin peşine düşerler. Katil, her cinayetinde aynı izleri bırakır; siyah kurdeleler ve oyuncak arabalar… Bu gizemli katil, bir dizi içsel çatışmanın ortasında Lara ve Mert’i, hem kendi geçmişlerine hem de karanlıkta kalan kimliklerine doğru bir yolculuğa çıkarır.İkili, suçluyu adalete teslim etmek için uğraşırken, aralarındaki bağ derinleşir ve aşk, tüm zorlukları aşmalarına yardımcı olur. Ancak katil her adımda bir adım öndedir. Lara ve Mert, kendi geçmişlerinin gölgeleriyle yüzleşirken, kendilerini sadece katili değil, kendi duygusal yaralarını da iyileştirmeye çalışırken bulurlar. Bir yandan hayatlarını tehlikeye atarak çözmeye çalıştıkları cinayetler, bir yandan da aralarındaki aşkı keşfederken, her an yeni bir zorlukla karşılaşacaklar. Seri katilin peşine düşen bu iki polis, karanlıkta kalan çığlıkları duyup, adaleti yerine getirmek için sınırlarını zorlayacaklar.

İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde hemşire olarak çalışan Neslihan Yıldırım, hayatı disiplinli ve sakin akarken, narkotik şube başkomiseri Poyraz Çevik’in acil müdahalesiyle beklenmedik bir şekilde sarsılır. İlk karşılaşmaları sert ve kavgalı olsa da, zamanla aralarındaki çekim tutkuya dönüşür. Hayatın getirdiği zorluklar, tehlikeler ve mücadelelerle sınanan bu aşk; yoğun bakımın soğuk koridorlarından, Bornova’nın hareketli sokaklarına, sonunda dillere destan bir düğünle taçlanır. İki güçlü kalp, aşkın ve hayatın tüm sınavlarını birlikte aşarken, Aycan ve Gamze adında iki güzel kızlarıyla mutlu bir yuva kurar.

Zehra, hayatının tam ortasında bir karanlığa çekildiğinde, kendini hiç tanımadığı bir adamla nikâh masasında bulur. Ailesinin güvendiği, asker bir ailenin disiplinli ve içine kapanık oğlu Yiğit’le yaptığı evlilik, sadece bir koruma anlaşmasıdır. Ya da öyle olması gerekiyordur… Yiğit, dedesinin hatırını kıramamış, Zehra ise hayatını tehdit eden bir adamdan kaçarken ailesinin güvenli dediği tek kapıyı çalmıştır. Ama ikisinin de planlamadığı bir şey vardır: Aynı çatının altındaki yalnızlık, acı ve geçmiş, ikisini de değiştirmeye başlar. Bu evlilik ne zamana kadar sürecek? Tarık pes edecek mi? Ve en önemlisi: İki yabancı, bir “zorunluluk”tan bir gerçeğe dönüşebilir mi? Canım okurlarım kitap şarkısı olarak Tutuşmuş Beraber şarkısını seçtim gayet te kitapla bire bir uyumlu isteyenler o şarkıyı açıp okusunlar bende yazarken onu açmıştım. Melike Şahin/ Tutuşmuş beraber