Hayatının büyük bir kısmını ailesiyle geçirmiş olan Narin babasının töreler için onu gözden çıkartacağını bilmiyordu. Öğrendikten sonra evden kaçan ve yurtdışına giden Narin; adını, soyadını hatta anne ve babasının isimlerini bile değiştirmiştir. Onun adı artık Lena Marasliyandır ve Karatal Marasliyan ın karısıdır. Peki kim bu Kartal Marasliyan?

O hiç bitmeyen,tükenmeyen lise aşkım…

Bu benim ilk gerçek ailem hikayesidir ama bu kız çook güçlü 17 yıl sonra Umay Asena ya bir telefon gelir ve yıllarca dayak yediği ailesinin gerçek ailesi olmadığını öğrenir. Bakalım Umay Asena bu durumda ne yapacak onlarla gidecek mi

“İnsan bazen kendinden bile kaçmak ister,”

Kompozisyon yarışmalarına katıldım ve bunları burada yayınlayacagım iyi okumalar...

Derin Yalın, duygularını tuvallere aktaran yetenekli bir ressamdır. Yağmurlu bir gün, şehir sokaklarında kaçarken Kerim Demir’in çiçek dükkanına sığınır. Kerem, her gülün bir hikâyesi olduğuna inanan, ketum ama nazik bir çiçekçidir. Bir pembe gül ile başlayan bu tanışma, kelimelere gerek kalmadan aralarında derin bir bağ kurar. Geçmişin yaraları, yanlış anlaşılmalar ve tesadüfler, aşklarını sınar. Ancak her engelin ardından, pembe güllerin simgelediği tutku ve aşk onları birbirine daha da yaklaştırır.

Son nefesinde Meleğini, Denizine emanet eden bir anne...Nergiz Aktan. Üvey kızı ve takıntı haline getirdiği nergiz Aktana acı çektirmeye yemin etmiş... Şeref Ersöz. Bir günde Babası yüzünden annesini öldüren, manevi abisini kaybeden, henüz kendisi çocukken iki çocuğun kendisine emanet edildiği, on yaşında intikam yemini eden...Deniz Akay Aktan. İlk aşkını arayan...Karan Mert Demiray. ... Kalbimdeki acı yine kendini belli ediyordu. Ben her gün kaybettiğim benliğimi bulabilir miyim yeniden diye düşünürken daha çok kaybeydiyordum. aslında ben her gün biraz daha ölüyordum. Gözlerimin önüne annemin hayali gelirken gözlerimi kapattım. Canım acıyordu ben annemi özlüyordum, benim öldürdüğüm annemi hakkım var mıydı özlemeye..., yoktu. Gözlerimi açtım meleğim nefretle bana bakıyordu. Gözlerindeki nefret beni öldürüyordu ama meleğim farkında değildi. Meleğim bağırmaya başlayınca ona baktım. "Bana yalan desenize susmayın ya susmayın şaka desenize." Murat bey her şeyi anlatmıştı ve melek bunları kaldıramıyordu. Onların kendi arasında konuşması gerektiğini düşünüp ayaklandım. "Ben daha sonra uğrarım Meleği görmeye murat bey iyi akşamlar size." Diyip çıkışa doğru yürümeye başladım. "Katilsin sen" meleğin bağırmasıyla durdum. Nefes alıp nefretini kusmaya ağlayarak devam etti canımın ne kadar yandığını bilmeden. "Benim bi kez bile sarılmadığım annemi sen öldürdün. Seni de ben öldüreceğim." Diyip masanın üstünden silahi aldı namluyu bana çevirdi. Ona baktım gözlerini, saçlarını aynı annemdi. "Ölmemi gerçekten istiyor musun." Gözlerime baktı alaylı bir tebessümle "ne kadar istediğimi bilemezsin." Dedi. Elinden silahı aldım tam kalbimin üstüne denk getirdim." Sen iste ben kendimi de öldürürüm. ama sakın sen silahı hiç bi zaman eline dahi alma meleğimin eline hiç yakışmıyor." Dedim hala nefretle bakıyordu. Haklıydı...hakkıydı. "Abla yapma." Demirin sesini duyunca arkama döndüm gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Canı acıyordu "beni bırakma benim senden başka kimsem yok."ağlıyordu artık çünkü beni burda en iyi demir tanıyordu sıkacağımı biliyordu. "Özür dilerim. herşey için özür dilerim demir. ben sözümde duramadım." Ağlamayacaktım annemi çok özlemiştim hem benim evim de memleketim de annemdi, annemin olduğu yerdi. Gözlerim yemyeşil gözlerle buluştu. çocukluk aşkım, sığınağım, mutluluğum, huzurum. annemin yanında bulduğum huzur onunda gözlerindeydi. Gözleri doluydu bu sefer ağlıyordu ama hiç yakışmamıştı yeşillerine. "Yapma." Dedi Karan yapamıyorum yoruldum diyemedim anlatamadım yine içimdekileri. Başımı sağ omzuma doğru eğip hafif bi tebessüm ettim gözümden bi damla yaş düşer düşmez silah sesi duyuldu...

Bu hikaye çok acı çekip ayakta kalan bir ailenin başından geçenleri anlatırıyor

Simdii ben kitap yazmak istiyorum ama sizin seçeceğiniz türden sizin istekleriniz üzerine bir kitap yazmak ta istiyorum <3

Dışarısı bir filmdi. Asena ise on altı yıldır izleyiciydi. Lüksün en soğuk hali, onun kaçınılmaz kaderiydi. Cam bir duvar, hayatla arasına örülmüş, her nefesi bir geri sayım haline gelmişti. Ancak kader, son bir oyun oynamaya karar verdi. Kapıdan içeri giren, umut değil, deneydi. Bir bilimsel sır ve akla sığmayan bir tehlike. Artık Asena, sadece izlemiyor. O, izleniyor. cam kırıldığında, dışarıya hayat mı sızacak, yoksa bir kâbus mu? Tüm cevaplar 16. Nefes` te

“Gölgeler içinde yaşarım, ama senin için karanlığın en derin sırrıyım. Bana dokunmaya cesaretin varsa, sonunu hazırla.” ...

Hepimiz huzuru gerçek sevgiyi samimi bir hayatı istiyoruz.Peki neden çoğumuz bu yolda yürümüyor? İşte bu sorunun cevabını birlikte arayalım…

Açelya’nın yaptığı bir hata yüzünden babasını kararıyla Yağızla evlendirilme kararı aldı.Peki Açelya’nın suçu neydi? Yağız bu durumu nasıl kabul etti?Evlendikten sonra Yağız’ın karanlık yüzü ortaya çıkar.Peki Yağız’ın karanlık yüzü ne?

Kapadokya’nın sessiz taşları, geceleri sır saklar. Kimi zaman bir kurşunun yankısını… Kimi zaman da yasak bir aşkın nefesini. Catherine kod adlı Zehra Karahan, Milli İstihbarat’ın en gizli operasyonlarından birinde görevlidir. Onun hedefi nettir: Kaçak silah ticareti yapan gizli bir örgüte sızmak ve liderini ortadan kaldırmak. Ama kader, planları bir kurşun gibi deler geçer. Çünkü o örgütün gölgesinde, geçmişin hayaletiyle yüzleşecektir. Gölge kod adlı Gökhan Demiral ise kimine göre hain, kimine göre kahraman. Karanlığa karışmış bir adam, ama gözlerinde saklı kalan bir hikâye vardır. Ve o hikâye, Zehra’nın kaderine zincirlenmiştir. Bir görev, iki düşman, tek yasak aşk… Aşkın ve ihanetin birbirine karıştığı bir oyunda, her dokunuş tehlike kadar tutkulu, her bakış bir mermi kadar yakıcı. “Karanlığın içinde kaybolmak kolaydır... Ama bazen, en büyük tehlike insanın kalbinde saklıdır.”

Yaşamı sanat olan birinin gözünde zamanla küçülen dünya.

Elzem Kaya, zengin ama kuralsız bir hayatın gölgesinde büyümüştür. Suç ve tehlike peşini bırakmazken, beklenmedik bir olay onu İzmir’e, dayısının yanına gönderir. Ancak orada hayatını değiştirecek sıradışı bir karşılaşmayla yüzleşir; geçmişin gölgeleri ve gizemli bir suikastçının izleri, Elzem’in kontrol edemeyeceği bir maceranın kapılarını aralar.

HER TÜRDEN ESER MEVCUTTUR... ŞİİR,HİKAYE,DENEME,ROMANTİZM...

Sadece son sınıf bir lise öğrencisiydim. Sınavlarıma çalışıp, güzel bir üniversite istiyordum. Aşk gibi bir saçmalığa vaktimi ayıramazdım. Ama duygularım çoktan beni esir almıştı. Kendimden yaşça büyük, abim gibi olan ders öğretmenim Ufuk Barçın Kara’ya karşı hislerim vardı. Ve başıma neler geleceğinden habersizdim.

Doğudan beri başına gelmeyen kalmayan bir kız.Hukukta gittikçe eksilen bir devlette zor bir hayatı olan genç bir kızın dünyayı tanıma çabasını anlatıyoruz.Ve bu yolda bir karar verecek suç dünyası mı , sıradan bir hayat mı yoksa hayalleri mi¿

Berdel bir kadının özgürlüğünü elinden alıp o kadına kelepçe takmak demektir, bu sefer bu ateşten gömleği giyen Berfu Arsu Gümüşay`dı abisi Yamaç Gümüşay`ın Kurtuluş aşiretinden Simay Kurtuluşu kaçırması sonucunun kurbanı Berfu Arsu Gümüşay olmuştu. Bir Avukat kadın vardı özgürlüğü için direnen fakat özgürlüğünü göremeyen, sevgisiz bir aşkla güne başlayıp bir gün sevgiyi öğrenen bir kadın Avukat Berfu Arsu Gümüşay ve onun yanına berdele kurban giden Üsteğmen Polat Bora Kurtuluş. Polat Bora Kurtuluş Gaziantepte en yürekli olarak anılan Üsteğmendi peki Polat Bora Kurtuluş gerçek aşkı Berfudamı bulacaktı? (Arkadaşlar kitabimi desteklerseniz çok sevinirim kendinize iyi bakın.)

"Gönderildi" Bir dakika “bekle, bu… Tolga’nın fotoğrafı mı? Bir bakış. ARDA – EV SAHİBİ 📎 Ne? Yemin ederim o an beynim kasıldı “Lan ne yaptım ben?” dedim“NE YAPTIN LAN ELA?!”Panikle ekranı yukarı çektim. Sildim. Ama çok geçti.Altında bir yazı belirdi:🟢 Okundu. Allah belamı versin O mesajı ev sahibime attım. EV SAHİBİME.Hani şu “merhaba ben alt katta oturuyorum, faturaları nereye yatırıyoruz” dediğim adam var ya? İşte o.

Işık karanlıktan yükseliyor: Bu kitap, kendi zihninizin en derin ve keşfedilmemiş köşelerine odaklanır. Sadece size ait olan karanlık ambardan çıkan mavi ve beyaz ışık metaforuyla, bilinçdışınızdaki saklı gücü ve aydınlanmayı keşfediyorsunuz. Nisanur Cimtay ile kendine ait olanı bulmanın ve karanlıkta parlayan umudun psikolojik yolculuğuna çıkın. Bu, sadece sizin için yazılmış bir uyanış rehberidir.

"Görüyorum." dedim gözlerinin en derinlerine bakarak, kimsenin dikkat etmeden göremeyeceği mavilikler ve yeşillikler vardı gözlerinin içinde. "Ne görüyorsun yine." dedi sert sesi. Onun sesinin sertliğine bile hayrandım. "Acını." dedim kısık sesimle, bir anda bana yaklaşarak sert bir şekilde kollarımı tuttu. Canım yanmıştı. "Benim bir acım yok, kaybetmekten korktuğum birşeyde yok. Şimdi ya sen bu evden çıkıp gidersin yada ben atarım seni." sözleri bittikten sonra ellerimden iterek bırakmıştı beni. Bedenen sarsılmasamda ruhen gerçekten sarsılmıştım. Ama olsun onun bu hallerini bile seviyordum. "Gitmeyeceğim işte, üç gündür uyuyamadım bugün sana sarılıp kokunla uyumak istiyorum. Lütfen." diyerek ellerini tuttuğumda, gözlerinden ufak bir parlama geçmişti, saniyelikti ama ben görmüştüm işte. "Hayır. İstersen hiç uyuma, umrumda bile değilsin, çıkıp git evimden. Buraya kadar gelmenin sebebi bu muydu." diye bağırdığında hızla ellerini bırakarak bir adım geriledim. "Özledim." diyebildim kısılmış sesimle. Bileğimden tutarak odadan çıkardığında ne yaptığını sorguluyordum. Dış kapıya geldiğimizde hızla kapıyı açarak beni kapının önüne fırlatmıştı. Dışarda yağan yağmuru umursamadan hemde.

Osmanlı yıkılış dönemlerine yakın zamanlar, idadiyi bitirmiş ve hekim olmak isteyen Saliha Hanım ailesi tarafından evlendirilecektir. Bu yüzden kaçar ve kendisine yeni bir düzen kurmaya başlar. Tüm bu olayları Saliha Hanım`ın manevi kız kardeşi Aliye`nin bakış açısından okuruz. Eğitim eşitliği, kadınların toplumda dışlanması ve ikinci sınıf muamelesi görmesini konu almaktadır. Bunun yanı sıra aşk, psikoloji, dram konularıda işlenmiştir.

Küçük yaşlarından itibaren zihnindeki seslerle mücadele eden Mersa, en sonunda onlardan tamamen kurtulduğunu sanıyordur. Ancak hiç beklemediği anda yapacağı bir hata zihninin karanlık ruhlarını yeniden mezarlarından çıkaracaktır. Bunca kayıp ruhun içinde Mersa kendi benliğini ve kayıp ruhunu nasıl bulacaktı?