Daha önce görmediğiniz hiç bilmediğiniz bir yerde gözlerinizi açtığınızı düşünün. Korkutucu değil mi? Etrefta sizden başka hiçbir kimse yok. Dertleşebileceğin, konuşabileceğin bir şey, herhangi bir varlık yok. Kalp ritimlerin en yüksek noktasında durması, nefesinin kesilip boğuluyormuş gibi olması beynini kullanma yetisini kaybetmesi gibi korkunç. Ve ben şuanda çok korkuyorum. Belki ana karakterin güçlü olmasına alışmışsınızdır. Ama bu hikayede herkes güçlü olabilir. Önemli olan içinde ki benliği bulman.

[ (Visal: Sevdiğine kavuşma, vuslat.) Bu hikayede de karakterler sevdiklerine kavuşmaya çalışıyor. ]

“Maya Duatan değil mi?” dedi bana bakarken. “Aşık olduğum kadın…” Maya kafasına çarpan bir yıldırım sayesinde bazı olağan üstü güçlerin esiri olmuştur. Sıradanlıktan hallice bir günde bulduğu ‘mucize’ sayesinde o ve partneri Yıkım’ın hayatlarının değişeceğinden habersizdir… Yazarın ağzından: Öncelikle merhaba! Ben yunanistan kaçakçınız Ada. Bu hikayenin bir esin kaynağı olduğunu belirtmek isterim. Tabii ki küçükken çoğumuzun izleyip hayran olduğu, Mucize Uğur böceği ile Kara kedi. Bu macerada sizlere eşlik edecek olan Maya Duran, Marinette Dupain Cheng’i temsil ederken, Asil Koç Demirel ise Adrian Agreste’yi temsil edecektir. Küçüklüğümden beri izleyim hayranı olduğum bu çizgi dizinin kitap olarak okunması en büyük dileğim. Yazım yanlışlarım için affınıza sığınıyorum. Seviliyorsunuzz -ADA🎀

Birinden nefret etmek mi yok yok bu daha farklı bişey Hiç nefret ettiğiniz bı adama aşık oldunuz mu Hadi gelin öğrenelim

~Mitolojik - Fantastik~ NOT: TANITIM AMAÇLI İLK DÖRT BÖLÜM YAYIMLANMIŞTIR. BÖLÜMLER SON GÜNCELLEMEDEN HEMEN SONRA GELMEYECEKTİR. ~ Daphne, Apollon`un aşkını karşılıksız bırakıp bir ağaca dönüştüğünde Apollon aşkından vazgeçmedi. Ağacı kutsadı, dökülmüş defne yapraklarından bir çelenk yaptı, onu altın ışıklarla süsleyip taç olarak başına geçirdi. Ve sonra da gelecek kuşağa bir kehanet sundu. Kehanete göre Daphne ile aynı soydan gelen bir Peneus torunu, Apollon`un torununa aşık olacak ve aşkı tıpkı Apollon`unki gibi karşılıksız kalacaktı. Apollon durmadı, altın lirini çıkararak şarkısıyla birlikte gelecek kuşaktaki iki kişiyi birbirine bağladı. Ve bunu duyan tek kişi ise ağaca dönüşen su perisi Daphne olmadı. Aşk Tanrısı Eros da duydu. ~ Geçen asırlar sonrası kehanet yerini bulmak için bir su perisini seçtiğinde işin içine lanet de girmiş ve sunulan aşkı iyice karmaşık bir hâle getirmişti. Çünkü Peneus`un torunu Daphne lanetlenmişti. Çirkin bir periye dönüşmüş ve kudretli sular tarafından gazaba uğramıştı. Peki kehanetin gerçekleşmesi için gereken tek şey Tanrı Apollon`un şarkısı ve güzellik miydi? Apollon ve çirkin peri birbirlerine hâlâ aşık olabilirler miydi? Hem de Eros`un oku olmadan...

11 kadının lanetiyle ve kutsanmasıyla büyüyen Karya İris ortağı tarafından uğradığı ihanet sonucu gözlerini bambaşka bir diyarda açar. Savaşın eksik olmadığı bir krallık, bir diyar. Yarasaların gelişiyle savaşların durulmasına neden olur çünkü savaş denince akıllara tek bir isim gelir. Yarasalar. Bir acı, on bir kadın laneti. Son acı, elin kana bulandı.

İlk denememdir. Hatalarımı lütfen ciddiye almayınız.💝

Dünyanın yarisina hükmeden Lunaris krallığında son iki yıldir halk ikiye ayrılmıştı . Büyü sahibi olanlar ve olmayanlar. Kral büyü sahibi olanlara her türlü ayrıcalığı tanırken, olmayanlardan haklarını bile alıyordu. Bütün süreç boyunca haksızlığa uğrayan melez halk, son iki yıldır krallığa karşı sesini çıkartmaya başladı. Her sabah isyanlar başladı, kılıçlar ortaya konuldu, Krallıkta ki herkese tek tek suikastlar duzenlendi. Sadece bir kişiye duzenlenmedi. Mokita Lunaris. Mokita melez doğan bir prenses olduğu icin lunaris ailesi tarafından utanç kaynağı olarak görülüyordu. Yüz yıllardır büyü sahibi olmayan tek bir kisiye bile sahip olmayan Lunaris ailesi, mokitanin doğumundan beri sahipti. Mokita melez halkın saygı duyduğu tek kişiydi. Her zaman melez halka yardım eder ve dertlerini dinlerdi. Babasinin aksine. Bunları yaparken bir yandanda dunyanin diğer yarısına hükmeden drakonis krallığı, isyandan faydalanmak adına sürekli Lunaris krallığıni ele geçirme planlari yapan prensi ynemeye calisiyordu. Hikayenin sonunda kim kazanacak? Melez, ama sert ve asi prenses mi? Oldukça güçlü büyüye sahip kibirli prens mi?

Sıfırıncı sokak bir gizemin olduğu sokak ,bu sokağa girenler pek garip bulurlar bu sokağı .Bir gün bir kız takip edildiğini sanar ve bu sokağa girer ama bu sokağın gizemini merak eder ve bir yola koyulur .Bakalım sizi neler bekliyor.

Lina 21 yaşına basmakta olan sıradan bir insan olup sıradan bir hayat yaşadığını sanıyordu ta ki bir gece tam doğum gününde gökyüzünde üç farklı ay belirdiğinde her şey değişene kadar. Kehaneti yazılmıştı bile. Diyar kendisine ait olan şeyi geri istiyordu. Lanet ve kadim büyü onu hiç bilmediği bir diyara sürükledi: Eldor’a Eldor, dört büyük krallığın hüküm sürdüğü, sihir, savaş ve ihanetin eksik olmadığı bir diyardır. Ancak bu diyar tehlike altındadır. Kül Krallığı, bir asır önce Ateş Tanrısı’nın lanetiyle yok olmustur. Fakat kehanet der ki: “Ateşin varisi geri geldiğinde, krallık küllerinden doğacak.” Bu kimisi için iyi kimisi için büyük bir tehdit oluşturacaktır. Engel olmaya çalışan çok olacak. Ancak başarabilecek mi? Hızla bu eşsiz diyar Eldor’a sürüklenen Lina ya bu diyarın kaderini değiştirecek, ya da bu diyarın kaybedeni olacak. Karşısında çok engeli olacak en baştada Gölge Krallığının soğuk ve acımasız kralı Rivan. Lina ona karşı koyabilecek mi ya da kaderleri bir olan iki düşman krallık birbirlerine karşı koyabilecekler mi?

Elizabeth Advers ve arkadaşları elementer okulundaki gizemleri ipuçlarından da yardïm alarak çözmeye başlarlar bu yolda bazen hırs bazen istikrar bazende sadakat onlara hem bir sınav hem de bir yancı olacaktı *İyi okumalar*

Fantastik bir dünyada yaşayan kariel bir okula yazılır ve orada hayatının aşkıyla tanışır🪶

Osmanlı zamanında yaşayan yalnız ve dilsiz bir kız koskoca sarayın içinde bir ve odaya tıkılmıştı tam 19 yıldır, öyle biriydiki varlığıyla yokluğu birdi ne kimse bilirdi onun orada olduğunu veya olmadığını ne kimse bilirdi onun bir sultan olduğunu öyle kimse bilmezdiki ona hizmet eden cariyeler dahi böyle güzel bir dairede nasıl bir köle yaşar der düşüncelere dalardı, ve o cariyeleri o düşünceden çıkaran ise sırtlarına isabet eden hançerlerdi…

Devlerin tanımını yapmamı isteseydiniz eğer efsanelerde geçen kaba saba büyük insanlar olduklarını söylerdim size. Kısacası varlıkları yalnızca halk arasında anlatılan efsanelere ve çocuklara okunan masal kitaplarına dayanıyordu... Ben Liya ve İzmir`de yapılan kazı çalışmasında görevli hemşireyim. İşim gerçekten de çok sıkıcıydı. Güneşin altında çalıştıkları için bayılan ve küçük iş kazaları geçiren kazı işçileriyle ilgileniyordum. Her şey benim için sıradan rutininde ilerliyorken kendimi aniden bir dev tarafından bilmediğim bir diyara sürüklenmiş halde bulmam rutin sıkıcı hayatımın değerini algılamamı sağlamıştı. Buradan kurtulup evime dönmeyi başarabilecek miydim? İşte bu bir muammaydı...

Bir saray düşünün. Andromeda`daki bütün krallıkları birbirine bağlayan bir saray; Andro-Meda Saray`ı. Herşey Zelaes Krallığı prensesi, Prenses Lena`nın ölümü ile başladı. Lena`nın ölümümün ardından krallıklardaki prensler ve prensesler, Andromeda`nın merkezinde bulunan ve 20 Krallığı birbirine bağlayan Andro-Meda Sarayı`nda toplandı.

Gökyüzünün, okyanusların ve güneşin prensesleri, birbirinden farklı dünyalarla büyümüş, her biri kendi içsel karanlıklarıyla yüzleşen dört genç kadının hikâyesidir. Hestia, Lily, Nerissa ve Telephe, dünyalarına ve güçlerine dair her şeyin, içlerindeki boşluklarla şekillendiğini keşfederler. Yıldızlar kadar parlak, ama o kadar da yalnız olan bu prensesler, birbirlerinin ışıklarıyla karanlıklarını aydınlatmak için yola çıkarlar. Gün gelir, bu dört kadın bir araya gelir. Her biri, kendi içsel fırtınalarıyla mücadele ederken, yalnız olmadıklarını anlarlar. Gökyüzünden denizin derinliklerine kadar, her biri birbirinin boşluğunu hisseder, karanlıkla barışır ve ışıklarını paylaşarak bir arada daha güçlü parlamaya başlarlar. Büyüleyici bir içsel yolculuk, gerçek dostluğun gücü ve karanlıkla barışmanın anlamını keşfetme üzerine dokunaklı bir hikâye. "Birlikte Parlayan Işıklar", sadece içsel mücadeleleri değil, aynı zamanda kişisel dönüşümün de izlerini sürerken, yıldızların karanlıkla birleşerek parladığı bir dünyada umut ve birliğin gücünü keşfeder. Her birimizin içinde bir yıldız, bir boşluk vardır. Ama birlikte, bu boşlukları ışığa dönüştürebiliriz.

Çok eskiden katliam yaşanan köye bir kaç aylığına yerleşip ordaki olayları çözmeye çalışan bir muhabirin başına gelen olağanüstü olayları anlatmaktadır.

𝚘𝚣𝚎𝚕 𝚔𝚘𝚕𝚎𝚓𝚍𝚎 𝚘𝚔𝚞𝚖𝚊𝚔 𝚒𝚜𝚝𝚎𝚛 𝚖𝚒𝚜𝚒𝚗? 𝙿𝚎𝚔𝚒 𝚋𝚞 𝚔𝚘𝚕𝚎𝚓𝚍𝚎 𝚑𝚎𝚛 𝚜𝚎𝚗𝚎 𝚏𝚊𝚛𝚔𝚕ｪ 𝚋𝚒𝚛 𝚘𝚢𝚞𝚗 𝚘𝚢𝚗𝚊𝚗𝚖𝚊𝚜ｪ? 𝙱𝚞 𝚜𝚎𝚗𝚎 𝚑𝚊𝚗𝚐𝚒 𝚘𝚢𝚞𝚗 𝚘𝚢𝚗𝚊𝚗ｪ𝚌𝚊𝚔 𝚙𝚎𝚔𝚒 ? 𝙺𝚊𝚝𝚒𝚕𝚕𝚎𝚛 𝚔𝚊𝚌𝚌̧ 𝚔𝚒𝚜𝚒?

Yunan mitolojisindeki bazı efsanelerin günümüzle harmanlanmış,bolca hayal gücüyle yoğurulmuş içine olmazsa olmazımız biraz da aşk eklenmiş haline, genç bir kız olan Nefisenin kardeşini bulma yolundaki serüveni ile şahitlik edeceğiz.

“Savaş yetimi olarak doğar, savaşta can verirsiniz. Sizin tek amacınız budur. Savaşlar tek başına kazanılmaz. Sizi büyütürken, kardeş gibi olmanızı istedim. Böylelikle, ne olursa olsun, hep birbirinizin arkasını kollayacaktınız. Ama görüyorum ki, her şey bu kadar kolay değilmiş. Fikir ayrılıkları zihnimizin her yerinde. Dünyada kalan son iki insanda bile fikir ayrılığı doğuyor. Daha sonrası ise savaş, kan, yıkım, kaos. Daha azı değil.” Ace, Aurelius’un savaş alanlarından küçük yaşta toplayıp yetiştirdiği subay ekibine dahil olan çocuklardan birisidir. Phalanx Ovası’nda çıkan savaşta büyük rol oynamış ve herkese kendini kanıtlamak isterken fazla umursamaz davranması nedeniyle kendini çıkmaz bir yola sürüklemiştir. İhanetle suçlandığı için evini ve arkadaşlarını geride bırakmak zorunda kaldığı sırada, kıtada gizli bir örgütlenme olduğunun haberini alır. İhanetle suçlanmasının ardındaki gerçeği aydınlatmak ve intikam almak için çıktığı yolda, aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve altında yatan gerçeklerin çok farklı olduğunu anlar. Kendini tarih kitaplarında dipnot olarak bile geçmeyecek bir savaşın ortasında bulur ve önemli kararlar vermek zorunda kalır. Aynı sırada fedakârlıklarda bulunur.

Sabahları en çok sevdiğim şey, şehrin henüz uyanmamış hâliydi. Kendi içimde huzur bulduğum tek zaman, güneş doğmadan hemen önceki sessizlikti. O anlarda, sanki şehir birkaç dakikalığına nefesini tutuyordu. Ama bugün… bugün o sessizlik bambaşkaydı.

zaman zaman korku, zaman zaman endişe, zaman zaman heyecan...

Tanrı ve şeytan Aralarında kalan ölüm ve yaşam sonsuzu hiç bir zaman aratmayan. Kitabımın çalınması durumunda yasal işlemler başlatılacaktır. Iyi okumalar:)

Bir insanın travması ne olabilirki. Hera yıllar boyunca o travma yüzünden yaşamış ve birgün o gözlerle karşılaşmıştı peki bundan sonra hera napıcaktı bu travmadan nası kurtulacaktı

Acımasız bir kadının acımasız erkeği