Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir varmış bir yokmuş... Çok eski zamanlarda Yunan tanrılarının arasında çok fazla tartışma yaşanırmış. Öyle bir kavgaymış ki bu kavga tüm insanlara, evrendeki tüm varlıklara yansırmış. Bu huzursuzluktan rahatsız olan varlıkar yüzyıllarca taptığı tanrılardan soğumaya başlamış. Artık onlara olan inanç azalmış ve bunun sonucunda tanrılar güçsüzleşmeye başlamış. Bir gün tüm tanrı ve tanrıçalar toplanmış ve bu sorunun nasıl çözebileceklerine dahil konuşmaya karar vermişlermiş. Kehanet tanrısı Apollon bir kehanet görmüş.Bir tanrıça . Tüm tanrı ve tanrıçaların gücünden bir parça alınarak yaratılmış bir tanrıça. Bunun mümkün olmayacağını düşünmüş ve bunu kimseye söylememiş. Bir sonuca varamayan tanrılar bir süreliğine ara vermiş bir hafta sonra tekrar bir araya gelecekleri üzerine anlaşmışlar. Bu bir hafta boyunca tanrılar Apollon`un kehanetini rüyasında görmüş ama onlarda mümkün olamayacağını düşünmüşler. Aynı rüyayı kader tanrıçaları Moiralar da görmüş. Bir hafta sonra toplandıklarında Moiralar bu fikri öne sürmüş. " Hepimizin gücünden bir parçayla oluşan biri sadece bu dengeyi sağlayabilir . Biz bunu, kaderimizi görebiliyoruz." demiş Moiralar. Kader tanrıçalarının sözlerine güvenen tanrılar ne kadar istemesede bunu kabul etmiş. Sıra bu tanrıçayı rahminde taşıyacak kişiye gelmiş. Sıradan bir insanın taşıyamayacağı bir güçte olduğu için onu bir tanrıçanın rahmine yerleştirmeyi düşünmüşler. Hiç bir tanrıça bunu kabul etmek istememiş. Sadece bir tanrıça kabul etmiş. İlk varlıklardan biri olan Zeus, Poseidon ve Hades`ten bile güçlü olan tanrıça NYX GECENİN TANRIÇASI. Zamanı geldiğinde her bir tanrı gücünden bir parça vermiş ve bunu bir rahime yerleştirip büyütmek gerekmiş. Çok uzun süreli bir gebelik olacakmış ve hepsi bunun farkındaymış.Nyx bilerek bunu kabul etmiş ve o, Nyx`in rahmine yerleştirilmiş. Uzun süreli gebeliğin ardından Astrid Beatrice ismi konulmuş bu tanrıçaya. Anlamı ise ilahe güzellik ve bütün kadınların en kutsalı, en lekesizi, en cesuru, en güzeli ve en iyisi imiş. Bu minik tanrıçamız doğmuş ve ruhundaki her gücün işleyişini öğrenmeye kendini adamıştır. Her gücü kontrol etmeye başladığında yıllar süren eğitimi bitmiştir. Astrid Beatrice kendine her ırktan bir beden yaratmış ve onların arasına karışmıştır. Tanrılar onun gücünden korktuğundan , kendilerini korumak için onu her ırktan biri ile ruh eşi yapmıştır. Ruh eşleri onu ne kadar kuvvetlendirsede onun zayıf noktasıymış. Onların çektiği acıyı çeker, canı onlardan çok acırmış. Neredeyse tüm ruh eşlerinin doğumunu görmüştür. Ruh eşlerinin yanı sıra birde ruh hayvanları varmış .Onların gücü ona güç kazandırır, yoklukları acı çektirirmiş. Astrid Beatrice `in işi oldukça zormuş. Hem tanrılarla, hem eşleriyle,hem hayvan bağlarıyla,hemde ırklar ile ilgililenmek onu çok yorarmış. Ruh eşleri doğduğunda onlarla ilgilenmiş, onlarla vakit geçirirmiş. Şuan cadı ırkından bir kara büyücü ile ruh eşiymiş.Irklar aralarında bir sorunu çözmek için ırklarının her türünden öğrenciler seçip onlara bir okul yaptırmış. Astrid Beatrice bir tanrıça olmasına rağmen bu okula eşi için öğrenci olarak girmiştir. Onun bir tanrıça olduğunu sadece Tanrı ve Tanrıçalar bilirmiş. Bu öğrenciler geldiğinde diğer ırklardan olan ruh eşlerini de görmüştür. Onlarla uğraşmak onun için en zoruydu. Her ırk kendi içinde hanedanlara ayrılırmış.

Eski dünya ateşle bitti, yeni dünya ise üç farklı yemin üzerine kuruldu: Aşk, Aydınlatmak ve Yükselmek. Dünyanın kaderi bununla sınırlıydı

Ben Wild Minyar`ım! Aldarin Minyar`ın ortanca oğlu. Ağabeyim Geheris`in ölümünden sonra tahta geçen prens. Her şey tahta çıktığımda, insanlarla yapılan savaşta yaralanıp bilincimi kaybettiğimde başladı. Kendimi bambaşka bir evrende, bambaşka bir atmosferde nefes alırken buldum. Karşımda gerçek olamayacak kadar farklı bir kadın vardı ve onunla ilk karşılaşmamdan sonra her şey değişti.

Zamanın kırık aynalarında dolaşan, kelimelerle evren inşa eden bir hayalet. Mitlerle bilimi, tarihiyle geleceği çarpıştırmayı seven bir yazar. “Çarpışık Âlemler” serisinde insanın içindeki ışık ve karanlığı, kozmosun düzeniyle cehennemin kaosunu bir araya getiriyor. Her satırında bir zaman kırığı, her karakterinde bir Spectre yankısı var. Mr. Spectre, okuyucularını yalnızca bir hikâyeye değil, varlığın anlamını sorgulatan bir evrene davet ediyor.

Kimsesiz yapayalnız bir kız çaresinin bir okulda olucağını nereden bilebilir ki. Orası normal bir okul değil tabi ki de, bir büyü okulu. Ama onu orada sadece çare beklemiyor gizem aşk hüzün aksiyon ve daha nicesi… Fantastik şeyler seviyorsanız tam Harry Potter tadında bir kitap sizi bekliyor

Yasaklı kitap... Onu korumak için kendi canından bile feda edebilicek bir koruyucu... Elara.

Woldyren sihir ve dövüş Akademisine gitmek isteyen Lilith 16. yaşına girince sevgilisi ile birlikte Woldyren`e giderler.Orada hızlı bir şekilde yükselir ve okulda üyelerden ve kurucudan başka kimsenin bilmediği dyren adlı bir gruba üye olur. Dyren`ın üyeleri düşmanları olan sorean ve darkmon kolejinin açtığı herhangi bir savaşa karşı savaşacak olan öğrencilerdi. yaklaşık 12 kişiden oluşan bu grupta dostluk, düşmanlık ve aşkta vardı.Açılan bir savaşta tanışan Boris ve Lilith birbirlerlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlar.Ama bir dakika Boris Darkmoon akademisinin öğrencisiymiş. [Düşmandan aşka]

Unutulmuş krallıkların küllerinde saklı bir sır… Elementlerin fısıldadığı kadim bir kader… Ve üç ruhu sonsuza dek bağlayan karanlık bir aşk… Ateş elementinin gizli taşıyıcısı Arwen, yeteneğini yıllarca saklayarak yaşamış genç bir savaşçıdır. Fakat karanlığın krallığından yükselen tehdit, onu saklandığı gölgelerden çekip çıkarır. Artık element büyüsünü yalnızca korumak için değil; kaderini yeniden yazmak için kullanmak zorundadır. Karşısına iki erkek çıkar: Rion, gölgelerin içindeki lanetli prens; Kael, ışığın krallığından gelen sadık muhafız. Biri kaderini, biri kalbini çağırırken; Arwen, elementlerin seçtiği kişi olduğunu öğrenir. Ancak güç her zaman bir bedel ister. Açığa çıkan sırlar, ihanetle örülü bir geçmiş ve krallıkları yutan bir savaş, Arwen’i imkânsız bir seçimle yüzleştirir. Aşk mı, kader mi? Gerçek mi, kehanet mi? Arwen’nin attığı her adım, krallıkların geleceğini belirleyecek… çünkü küller fısıldar ama herkes duyamaz.

Zeke Draker, Ejderha Avcısı ailesinin doğrudan soyundan gelen birey olarak uyanış gerçekleştiremez ve kılıç ustalığı yerine şifacı yeteneğiyle doğar. Ailesi tarafından reddedilen Zeke, güçlenmek için çabalarken trajik bir şekilde hayatını kaybeder.Ejderha Avcısı ailesinin dışladığı Zeke, ölümün eşiğinde geçmişe döner ve yeni gücüyle kaderini yeniden yazar.

Her şey o doğum günü ile başladı ve devam etti, gözünü açtığında bambaşka bir yerdeydi peki ya neredeydi.

!! Bu kitap argo, küfür, şiddet gibi şeyler içerir. İyilik ve kötülük kavramlarının keskince ayrıldığı, karakterin kötü tarafta yer almasından kaynaklı iyilik odaklı kişileri küçük gördüğü kısımlar var olmakla birlikte; bizim kabul edip sindirdiğimiz `etik` değerlerin dışına çıkan davranışlar vardır. 5 kitap sürecek bir seridir, git gide detaylanacağı için uyarıların nereye kadar uzayacağını kestiremiyorum. 16+ bir kitaptır, küçükseniz okumamanızı öneririm. !! - - - - Çaprazlama yasağını çiğneyip eşleşen Aster ve Boris Voxzel, Diyar`larda hain olarak anılırken ölümü simgeleyen Kuzgun arması sahiplerinden biri; onların canını göğe uğurladı ve hainlerin melez kızına onların intikamını almak kaldı. Tek sorun çiğnenen yasaktan seneler sonra yeniden eğitime açılan, tüm armaların karma olarak eğitim gördüğü Vionka Armalar Akademisi`nin açılması ve hainlerin kızının oraya gidecek isimler arasında yer almasıydı. § Ölümün birleştirdiği ruhlar ancak başka bir ölümle bir araya gelebilirdi. Bu sefer ölen başkaları değil, lanetlenmiş kalpleriydi. Lanet zehrini kalplerine akıtırken, asırlar evvel duyulan ulu kehanetin devamı geldi. İki kalp, ortasında yamalarla lanetlenmişken ve efsunuyla soluğunu kesen kamer gökteyken ikinci karşılaşmaları bir tevafuk eseriydi bu sefer. Yüzlerce yıldır yanan kutsal od, harlandı. Keskin hançerler önce sırta saplandı, adına ihanet dendi. Yüreği dağlayan acılardan kaçmak istendi, gölgeler peşlerini bırakmadı. Lanetli bir ırktan geriye kalan kalıntıları temizlemek için ne kadar zaman gerekirdi sahiden? Ne kâhinler bilebilirdi bunu, ne başka biri. Yolculuk başladı, Ölüm Andı okundu ve yeminler edildi; sözler tutulmayı beklerken akan kan yamalı kalplerin sahiplerinden oldu. -- 1. Kitap: Ölüm Andı Kitap kapağı Pinterest`ten alınmıştır.

Hayat bir satranç tahtasi gibi. Her bir detayı düşünmen gerekir. Seni yıldırmak isteyenler veya yoldan çıkarmak isteyenler olacaktir. Her oyuncu bir piyon. Bu oyuncular güç kazanmak için savaşıyor lakin bilmedikleri bir şey var. Şah her zaman kazanir. Yani sanirim. Belki de bu evrende kurallar farkli isliyordur.

Hayat neşesini kaybettiğini sanmıştı taki o ana kadar…

Daha dün kılıçlarımz havadayken evlenmekmi

Geçmiş yaşamlarında birbirini çok seven iki nişanlının hikâyesi... Bir yanlış anlamanın, bir iftiranın ve bir ölümün göğe kazındığı lanetli bir aşk. Ve doğanın bizzat yazdığı bir kehanet: "İki ruh, tamamlanmamış yaralarını yeni bir hayatta yeniden açacak. Birbirlerini tanımadan tanıyacak, sevmemeye yemin edip yine de birbirlerine çekilecekler. Bu kez kader, kanla kapanacak." Yüzyıllar sonra aynı ruhlar, yeni bedenlerde yeniden karşılaşır. İlk anda anlamlandıramadıkları tanıdıklık, açıklayamadıkları bir çekim... Ama geçmişin intikamı henüz bitmemiştir. Bu hikâye; ihanetin gölgesinde başlayan bir aşkın, bağışlanamayan bir hatanın, ve kaderden kaçamayan iki ruhun karanlık masalıdır.

Bir gün boyut değiştirmek zorunda kaldım.Henüz farkında olmasam da zamanla kim olduğumu daha iyi öğrenecektim.Zamanla ise kendimi bulacaktım.

Bir zamanlar kendi kalemiyle yazdığı hikâyenin içine hapsolacağını kim bilebilirdi? Yazdığım romanda kötü kadını - kaderi karanlık, lanetiyle anılan düşes Virelya`yı - canlandırmak zorunda kalır. Saray entrikaları, ihanetlerle dolu balolar ve ölümle mühürlenmiş yeminlerin arasında Virelya, kaderini yeniden yazmaya ant içer. Ama yazgının kalemini eline aldığında, aşkı da yeniden yazabileceğini hiç düşünmemiştir. Nefretin küllerinden doğan bir tutku... "Yazgıyı Yazdım" - Kader bazen sadece bir cümleyle değişir.

Dark fantasy dostluk intikam ve hayatın gerçeklerini anlatan fantastik Dünya avrupa`sında bir köy ve çevresinde gerçekleşen intikam temalı bu yapım sizin için karşınızda...

Okucu iyi okuma keyfi içecekler ve yiyecek hafif fon müziği olsun. Karşılıklı hikayeler oy yapan oy veriliyor haberiniz olsun? Özellikle hikaye konu fantastik, gerçek aile ve abartılı fazla sayılar olsun kurgusal uzun bölümlerden isterim. MODA DÜNYAM Mesaj: Hayal kurmak, azim ve eğitimle birleştiğinde güç, özgürlük ve liderlik sağlar; lüks sadece maddiyat değil, bilgi, sağlık, estetik ve etik değerlerle ölçülür; başarı paylaşınca büyür. Duygu: İlham verici, gurur ve güven hissi uyandıran; estetik ve zarafetle harmanlanmış, ölümsüzlük ve manevi dengeyle beslenen bir duygu yoğunluğu. Tuğçe Maya’nın hikâyesi, sadece bir moda liderinin kariyer yolculuğu değil; hayal kurmak, azimle çalışmak ve bilgiyi doğru kullanmak üzerine kuruludur. Hikâyenin temel mesajı, şunları kapsamaktadır: 1. Hayaller Suç Değildir, Gerçekleştirmek Haktır Tuğçe küçük yaşta moda dünyasına adım attığında, çevresindeki bazı insanlar onun hayallerini “uçuk” veya “imkânsız” buldu. Hikâye boyunca vurgulanan ana tema, hayallerin peşinden gitmenin doğal ve haklı bir eylem olduğudur. Bu, okuyucuya kendi hayallerini sorgulamadan takip etme cesareti verir. 2. Bilgi ve Eğitim, Başarının Temelidir Tuğçe’nin Paris, Milano, New York ve Tokyo’daki akademik eğitimi, onun teknik ve yaratıcı yeteneklerini güçlendirir. Hikâye, öğrenmenin sadece meslekî bilgi değil; strateji, vizyon, liderlik ve etik karar alma becerilerini de kapsadığını gösterir. Eğitim, Tuğçe’nin ve öğrencilerinin ölümsüz başarısının temel direğidir. 3. Yaratıcılık ve Özgürlük Birlikte Büyür Akademi sistemi, öğrencilerin kendi koleksiyonlarını tasarlaması, malzeme seçmesi, defile düzenlemesi ve sosyal medyada paylaşmasıyla özgür bir ortam sunar. Hikâye, özgürlüğün yaratıcılığı beslediğini ve gerçek sanatın, disiplinle birleştiğinde zirveye çıktığını anlatır. 4. Lüks ve Güç Sadece Maddiyat Değildir Tuğçe’nin trilyonlarca dolarlık serveti ve global moda evleri, hikâyede sadece başarı göstergesi değildir. Lüks, bilgi, sağlık, estetik, etik değer ve başkalarına ilham verme ile ölçülür. Bu, okuyucuya lüksün ve başarının ruhsal ve zihinsel boyutlarını da öğretir. 5. Sorumluluk ve Etik Liderlik Tuğçe’nin iksir ve deneyler gibi ölümsüzlük sırları, onun etik ve sorumlu davranmasını sağlar. Başkasının hayatına müdahale etmemesi, ama kendi potansiyelini kusursuzlaştırması, güç ve bilgi sahibi olmanın etik sorumluluklarla birleşmesi temasını ön plana çıkarır. 6. İlham Verici Bir Nesil Yaratmak Tuğçe, sadece kendi başarısını düşünmez; akademisi ve sistemi sayesinde gelecek nesli yetiştirir. Fakir veya zengin, yetenekli öğrenciler kendi koleksiyonlarını, defilelerini ve işlerini yönetir. Hikâye, ilham vermenin ve eğitimin toplumsal dönüşüm gücünü gösterir. Hikâyenin duygusu, Tuğçe Maya’nın karakteri, akademisi ve global etkisi üzerinden derinleşir: 1. İlham ve Motive Edici Güç Tuğçe’nin azmi, yaratıcılığı ve vizyonu, okuyucuda kendi hayallerine güven ve cesaret duygusu yaratır. Her öğrenci, kendi yolunu çizebilir ve yeteneklerini gösterebilir; hikâye bunun mümkün olduğunu somut örneklerle anlatır. 2. Gurur ve Başarı Duygusu Tuğçe ve öğrencilerinin defileleri, koleksiyonları ve projeleri, emek, bilgi ve yaratıcılığın birleşimiyle ortaya çıkan gurur ve başarı duygusunu hissettirir. Başarı, sadece bireysel değil; kolektif ve toplum için de anlamlıdır. 3. Estetik ve Zarafet Hissi Moda sadece iş değil; aynı zamanda bir sanat ve yaşam biçimidir. Her kumaş, her dikiş ve her renk uyumu, estetik bir deneyim ve duygu yaratır. Bu, hikâyeyi sadece eğitim ve iş başarısı üzerinden değil, duygusal ve görsel bir deneyim üzerinden de anlamlı kılar. 4. Ölümsüzlük ve Zamansızlık Tuğçe’nin fiziksel ve zihinsel olarak ölümsüzlüğü, okuyucuda zamanın ötesinde bir güç, enerji ve ilham hissi yaratır. Bu, karakterin sürekli üretme, öğretme ve ilham verme kapasitesini güçlendirir. 5. Toplumsal Adalet ve Eşitlik Duygusu Fakir veya zengin fark etmeksizin her yeteneğin parlayabileceği bir sistemin varlığı, adalet, eşitlik ve fırsat eşitliği duygusunu ön plana çıkarır. Hikâye, yetenek ve çabanın her zaman ödüllendirileceği bir dünyayı hayal ettirir. 6. Sevgi ve Maneviyatla Beslenen Güç Tuğçe’nin duaları ve içsel inancı, başarı ve gücünü manevi bir temele oturtur. Bu duygu, okuyucuya başarı ve lüksün ruhsal boyutunu ve manevi dengeyle birleştiğinde gerçek anlamını hatırlatır. Roman tür gibi fantastik içerisinde olacaktır.Her bölüm uzun anladım olacak.Komik aile tarz az romantik ve romantizmin iş hayatlar evlilik hayatı çocuklar aile hayatı.Sırlar falları fantastik olay olacaktır.Okuduk anlacağız.

Tanıtım 💚 Liam, bir boşlukta uyandı. Ne ismini ne de geçmişini hatırlıyordu. Tek gerçek, kolundaki yanan dövme ve gölgelerden kaçmak zorunda olduğu bilinciydi. Kimliği bir sırdı, anıları ise tehlikeli birer mühür. Bu sırlar, onu sürekli takip eden ve ruhunu ele geçirmeye çalışan karanlık varlıkların hedefindeydi. Anılarını geri kazanmak için girdiği yolda, Liam bir kahraman olduğunu değil, unutulmuş bir Sınır Bekçisi olduğunu keşfetti. O, evrenin farklı boyutları arasındaki hassas dengeyi koruyan kadim bir topluluğun son üyesiydi. Ancak gücünü mühürlemesine neden olan büyük bir trajedi vardı: Nişanlısı Elara`nın ölümü. Liam, anılarının kilitli olduğu Kayıp Şehrin Kalbi`ne ulaştığında, gerçeğin çok daha karanlık olduğunu anladı. Elara`nın ölümü bir kaza değil, Işık Hırsızı adı verilen şeytani bir gücün kurduğu bir tuzaktı. Bu tuzak, Liam`ı en büyük gücünden mahrum bırakarak evreni kaosa sürüklemeyi amaçlıyordu. Şimdi Liam, sadece intikam peşinde koşan bir adam değil, aynı zamanda dağılmış bir dünyayı yeniden bir araya getirmek zorunda olan bir koruyucu. Kayıp Bekçiler`in mirası ve efsanevi Kayıp Şehrin Kılıcı`nı bulmak için zamana karşı yarışırken, onu en zorlu sınavı bekliyor: Zamanın Labirenti.

Scarlet sirius black in vaftiz kızıdır ve Weasley lerin gerçek kız kardeşidir Ronla yaşıttır fakat weasley ler scarlet ile kardeş olduklarını bilmiyodur bir gün scarlet kabul mektubunu alır ve olaylar başlar

Arkadaşımla beraber İstanbul`dan Ankara`ya iş için gittik. Başımıza en fazla ne gelebilir ki ? Hadi gelin hep beraber burcu ve nazlı`nın hikayesine bakalım. Kitabıma bir şans verirseniz çok sevinirim.

Tanrıların unuttuğu topraklarında, on iki kabilenin kaderi kanla, büyüyle ve yeminlerle örülmüştü. Bazıları ışığı savundu, bazıları karanlığı... Ama hiçbir güç, kalbin yönünü değiştiremedi. Velharun`un kutsal sularında yaşayan Serel, geçmişi sisle örtülü bir kızdır. Bir gün, göle düşen bir yabancının kaderiyle kendi yolunun kesişeceğini bilmezdi. Eron, lanetli soyunun gölgesinde yaşayan bir savaşçıdır - onun gelişiyle suyun huzuru bozulacak, unutulmuş bir kehanet yeniden uyanacaktır. Aşk ve nefretin, sadakat ve ihanetin birbirine karıştığı bu hikâyede gölün yankısı yalnızca gerçeği değil, kaderin ta kendisini de çağıracaktır. Çünkü bazı kalpler, sessizce bir evreni değiştirir.

Gwen Morgan Thalassia Valtoria`da 3.grup bir köle

Bazen bir cinayet işlemek gözümüze tek mantıklı seçenek gibi gelebilir. Unutmayın, bazı geçitler sadece ölülerin adımlarını hatırlar. Orythel`in Laneti`ne vurulmamanız dileğiyle.