Bana okulda 1 saatin 60 dakika olduğunu öğrettiler. 1 dakikanın da 60 saniye olduğunu. Ama sensiz bir dakikanın sonsuza dek sürdüğünü öğretmediler.
İYİ OKUMALAR DİLERİİİZ...
Kitabı seveceğinize %99,99999 eminim. 1 bölüm okuyup kaçmayın ha 😁
"Durum ve şartlar ne olursa olsun, teslim olmak ya da esarete düşmek asla kabul edilemez. Şehadet esastır!"
Fırtına Birliği, zorlu bir görevi başarıyla tamamlayarak üsse döner. Ancak daha istedikleri gibi dinlenmeye bile fırsat bulamadan, üsse düzenlenen ani bir saldırıyla sarsılırlar. Bu kaosun ortasında, öldü sanılan birinin aniden ortaya çıkışı, yalnızca ülkelerini değil, tüm dünyayı tehdit eden ölümcül bir teknolojinin varlığını gözler önüne serer.
Binbaşı Emre’nin liderliğindeki Fırtına Birliği, bu karanlık teknolojiyi durdurmak ve ülkelerini savunmak için harekete geçer. Ancak işler, emekli bir generalin bu ölümcül sistemin merkezinde yer aldığının keşfedilmesiyle daha da karmaşık bir hâl alır.
Peki ya dostlar? Gerçekten dost mudur? Düşman içteyse kime güvenebilirler?
Fırtına Birliği, ölümün her an enselerinde olduğu bu mücadelede, hem hayatta kalmaya hem de insanlığı kurtarmaya çalışırken sınırlarını zorlayacak. Bu savaşı kazanmak için ne kadar ileri gidebilecekleri ve hangi bedelleri ödeyecekleri, sadece zamanla ortaya çıkacaktır.
Gerilim, ihanet ve fedakârlıklarla örülü bu hikâyede, insanlığın kaderi bir avuç cesur askerin elinde şekillenecek.
İKİ DÜŞMAN MAFYA AİLESİ, BİR EVLİLİK ANLAŞMASI...
GÜÇLÜ KARAKTERLER. TEHLİKELİ SIRLAR. İKİ KALBİN ACIMASIZ SAVAŞI.
GÜL SERİSİ 1. KİTABIDIR.
Luca De Santis: Mafyanın sert ve soğukkanlı varisi. Her zaman kontrolü elinde tutmayı bilen, zeki bir stratejist.
Isabelle Rose Moretti: Ailesini kurtarmak için hayatını ortaya koyan, güçlü ve zeki bir kadın.
İkisi de bu evliliğin zor olacağının farkında, ama Luca’nın tahmin edemediği bir şey var: Isabelle`in kalbini kazanmak, zorla değil, anlayış ve sabırla yapılacak bir mücadele olacak.
Peki hangisi daha tehlikeli? Aileler arasındaki yıllarca süren çekişme mi, yoksa Luca ve Isabelle`in içlerindeki derin ve karmaşık duygular mı?
"Kimse beni gül ve dikenleri konusunda uyarmadı."
Luca De Santis
536 ***: Küçüğüm, nasılsın?
Siz: Kimsiniz?
536 ***: Şuan konumuz bu değil. Konumuz; senin yıldızları sayarak ağlaman.
Siz: Sen beni nereden görüyorsun?
536 ***: Ben seni hep görürüm Öz`üm.
❝Yüreğindeki ateşin içinde cayır cayır yanıyordu kadının ruhu. Mahkum edildiği hayatı istememişti oysa... çocukluğu gibi çalınıp alınmıştı gençliği de.
Güvendiği her limanın onu yarı yolda bırakmasına da alışmıştı, diğer birçok şeye alıştığı gibi.
Şimdi ise içine düşmüş olduğu bir diğer bilinmezliği anlamaya çalışıyordu.
AŞK`tan haberi olmayan bir kadındı o, güvenemezdi.
Sevemezdi de...
Sevmeyi bilmeyen adam ise ona AŞıK olamazdı.
Üzer ve kırardı...
Bu hikayenin birden fazla kahramanı vardı, lakin hepsi galip gelir miydi... işte orası büyük bir muammaydı.
Kıran kırılırdı, üzen üzülürdü.
Ama adalet er ya da geç yerini bulurdu.❞
🌑
3 0 / 1 0 / 2 0 2 1
ALINMASI, KOPYALANMASI VE ÇALINMASI DURUMUNDA YASAL İŞLEM BAŞLATILACAKTIR 🖇
Hayatına son vermek isteyen bir kadın ve ölümün tanrısı.
Silva intihar etmek üzere bir uçurumdan atladığında kendini beş tanrının hükmettiği Wienor`da bulur. Ölüm Krallığı`nda Ölüm Sarayında kendini bulan Silva yaşama son bir şans vermek isterken büyük bir tehlike sinsice diyara sızmaktadır.
Ölüme ardından da Ölüm Tanrısına çekilen Silva kendinin de normal bir insan olmadığını öğrendikten sonra tehliklerle ve aşkıyla karşı karşıya kalacaktır.
En korkunç sonun, ölümün tanrısıyla mutlu bir son düşlemek mümkün mü, üstelik kıyamet bu kadar yakınken?
"Sen benimsin, benim kadınımsın ve ben hayatımın sonuna dek sana köle olmaya razıyım."
Başlangıç Tarihi: 31.08.2024
Maral Çetin`in babası Hüseyin Çetin, emekli istihbarat görevlisidir. Bir gün Maral, evde olmadığı bir gün babasının intihar haberiyle sarsılır ama babasının intihar ettiğine inanmaz. Maral inanmasa da, Hüseyin Çetin kızına bir mektup yazmıştır. Babası mektubunda kızını iş arkadaşına emanet ettiğini yazmıştır. Maral, babasının arkadaşını bulmaya gittiğindeyse arkadaşının da vefat ettiğini öğrenir.
Maral, ölümlerin tesadüf olduğuna inanmaz ve şüphelerinin peşinden gitmeye karar verir. Böylece babasının arkadaşının oğlu olan Alim Polat ile yolları kesişir.
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا “Şüphesiz ki her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır. (Evet), şüphesiz ki her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.” /inşirah suresi
Doksanlar dönemi...
"Kafana silah mı dayadılar benimle evlenmen için Eşref Bey?!" yakarışı evden taşıyordu kadının. "Gideceğim duydun mu beni gideceğim. Senin karın olmak öyle midemi bulandırıyor ki!"
"Bende bayılmıyorum sana Alev Hanım! Amcam yüzünden değil, çıkan dedikodular yüzünden evlendim seninle."
Alayla baktı kocasına. "Namusumu kurtarmak için evlendin yani? Ben kendimi biliyorum Eşref. Millet ne derse desin umurumda bile değil. Senin gibi değilim ben tamam mı? Ben kendimi düşünürüm, milletin benim hakkımda ne düşündüğünü değil!"
Üçüncü sigarasının izmaritini kül tablasında ezip, dik başlı karısına baktı. O artık karısıydı. İstemeden de olsa karısıydı işte. Şimdi onu gönderirse kendisi yüzünden başına kötü bir şey geleceğini biliyordu. "Gidemezsin." dedi ağır bir sesle.
Bal gözleri öfkeyle parladı. "Gideyim de gör." dedi Alev kıyafetlerini koyduğu poşeti aldı yerden adımlarını attı. Ne olduğunu anlamadan kendini kocası tarafından duvara yaslanmış halde buldu. Kocasına ilk kez bu kadar yakın olmuştu. Kaba, güçlü elleri belini ve bileğini sıkıca tutmuştu.
"Gidemezsin. Sen o imzayı atmakla Eşref Yılmaz`ın karısı olmayı kabul etmiş oldun. Duydun mu beni? Sen artık Alev Yılmaz`sın ve ben karımı hiçbir yere göndermem."
Çiçekçi kız ile Kabadayının zoraki evlilikleri gerçek aşka dönüşecek mi?
"Güzel seviyorsun," dedim gözlerine bakarak.
"Güzeli, güzel seviyorum," dedi.
İnsan yeni bir hikâyeye, biriyle tanışarak ya da yeni bir yere giderek başlarmış. Benim hikâyemde ikisi de vardı.
Gittiğim yeni şehirde tanıştığım adamla hikâyem başladı.
Teğmen Emre Kurt...
Zümrüt yeşili gözleri beni her defasında büyülüyordu. İçine çekildiğim derin bir kuyuydu sanki. O derin kuyu bende keşfetme isteği uyandırıyordu. Bana doğru attığı her adım bir diğerinden daha güçlüydü ve kaçmamı imkânsız hâle getiriyordu. Sonunu göremediğim o kuyuya gözlerimi kapatıp, kendimi bırakma isteğim gün geçtikçe artıyordu.
Askeriyede öğretmenlik yapmaya başladığımda, başıma geleceklerden bihaberdim. Abimin de görev yaptığı bu askeriyedeki öğretmenlik görevi, içerideki haini bulmam için bir araçtı. İçimizde, kapalı kapılar ardında, ihanet eden biri vardı. Açtığım her kapı bir diğerine çıkarken; o kapılardan birinde
onu bulmaktan korkuyordum.
Tüm yeraltı dünyasını yok etme yemini etmiş bir kadın ve gözleri önünde öldürülen babasının intikamını almak isteyen adam.
Ailesi bir bir yok olmuş , en son kardeşinin ölümünü tadan acılı bir abla ve yetim büyüyen bir çocuk.
Mazide yaşanmış , üstü örtülmüş , hayatta kalabilmek için gizlenen sırları deşen iki insan ; seneler önce aynı yemini etmiş iki insan birbirlerinin kaderi olduğunu fark ederler.
" Bu beni yaratan sendin abi. " ~ Suna BAYSUNGUR
" Belki sende başka birinin İstanbul`usundur. " ~ Batuhan KIZILTAN
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻
Kitaptan küçük bir alıntı⤵️
🪷
Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” kafamı aşağı yukarı salladım.
“Abim!” dedim gür bir sesle. “Abimsin sen benim!”
Afalladı. Ona, sen uzaylısın desem bu kadar şaşırmazdı hani. “Ne?” dedi.
“Nil ben. Kardeşinim!”
🪷
21.08.2024🍭
"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..."
Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma.
İlk başta siyah botları takılmıştı gözüme. Başımı kaldırıp masallardaki gibi yüzüne baktığımda ne de uzun gelmişti boyu. Güneşi tam arkasına alan prensimin yüzüne düşen gölge, ondaki güzelliği saklasa da, o ela gözlerini görmemek için kör olmak gerekirdi. Kaşları çatık uzattığı eliyle, sert çehresi merhametini saklamak istese de, ben çoktan görmüştüm göreceğimi. Büzülen dudaklarımla, dolan gözlerimi kırpıştırarak baktım gözlerine. Tereddütle eline uzattığım elimi sıkıca kavradığı anda hiç pişman olmadım tuttuğum için ve hep iyi ki dedim...
Melek, üniversite okumak için İzmir`deki köhne bir mahalleye taşınır. Mahalleyi yöneten Karahan Çakır`ın dikkatini çeker, ancak onlar melek ve şeytan kadar farklıdırlar. Kara, onunla anlaşmak için ortak bir yol seçer. Kitaplar...
"Kara bana hoş geldin demişti ilk olarak. Öyle başladı onunla karalara bürünmemiz.
Şeffaflarımı çekip alacaktı,
öyleyse bana da hoş bulmak düşecekti."
Peri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. Aitlik algısını yitirir ve yirmi birinci yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ancak hayat, onun kararlarını kökünden değiştirecek bir plana sahiptir.
Kara Vezir, terk edilmiş bir inşaatta yaşıyordur. Geçimini sağlamak için ufak teslimat işleri yapan; aşka âşık olduğunu iddia eden sıra dışı bir kişiliktir. Günlerden bir gün, kendisini aşka bağlayan kızın intihar edeceğini öğrenir. Eğer kız ölürse Kara Vezir aşktan kopacağı düşüncesine dayanamaz ve yıllardır uzaktan takip ettiği kızın hayatını kurtarmak için perde arkasından çıkar.
Peri Padişahının Kızı ve Kara Vezir ’in yolu bir çatının kenarında kesişir. Bu kez, Prensesi Beyaz Atlı Prens değil, Padişahın sağ kolu olduğunu gösterirken aslında Padişahın kuyusunu kazan Kara Vezir kurtaracaktır.
“Dinle beni Kara Vezir. Nefes alıp verdiğin mühlet, klasik satranca benzer. Önce sen hamle yaparsın. Sonra hayat hamle yapar. Hayat hamlesini çoktan yaptı. Şahı korumazsan mat olmana az kaldı.”
AŞIRI TUTKULU BİR KİTAP. Başka yerde tam versiyonlu.
Özgürün hayatından memnun olmayan babası, onu arkadaşının kızı ile evlendiriyor. Görücü usülü evlilik bakalım nereye gidecek.
TAMAMLANDI! TÜM BÖLÜMLERİ RAHATLIKLA OKUYABİLİRSİNİZ.
Hayatı darmadağın olan, yakışıklı ve yetişkin bir adam...
Adamın hayatının darmadağın olduğu günde hayatını düzene sokmaya başlayacağını düşünen bir kadın...
İkisinin de peşinde olan biri var ve bu kişiye karşı birlikte direnmek zorundalar. Kaderleri bir olduğu için bu yolda beraber ilerlemek dışında yapabilecekleri bir şey yok.
Peki, onların peşinde olan kişi kim? Dahası onlardan ne istiyor?
Bunu zaman gösterecek ve o kişinin kim olduğunu anladıklarında oyun daha yeni başlamış olacak.
"Hayatımız boyunca yapmış olduğumuz seçimler kaderimizi belirler. Hiç birimiz seçimlerimizin sonucundaki yaşantımızın nasıl olacağını bilemeyiz. Bunu zaman gösterir. Tıpkı Algın Türk ve Yetkin Mirzanlı`da olduğu gibi. Hayatları çok zor ve ne olursa olsun bir olup kenetlenmek zorundalar."
Bütün kitaplarda erkeklerin çapkın olacağını kim söylemiş? Bu hikayede ise sarışın,yeşil gözlü ve çorap değiştirir gibi erkek değiştiren çapkın Yağmur
Çekingen ve çalışkan olan Umut.Bu kitap da böyle bir hikaye lise sonda yaşadıkları o iyi de kötü de olan aşklarını anlatıyor.Yaşadıkları entirikalar,kaoslar,aşklar,özlemler.Bakalım bu hikayenin sonu iyi mi bitecek kötü mü? Bunu okuyarak öğrenebilirsiniz ;) İyi okumalar 💐☘️🥀
“İnsanın en güzel tesadüfleri başka bir kalpte kendi kalbinin benzerine rastladığı an başlar”
"Ne yapacaksın bana? Öldürecek misin? Ya da işkence? Ya da sizin kadın pazarlarınız vardır oralarda satarsın? Ya da..."
"Beni iyileştir istiyorum." Dedi Pars sözünü keserek. "Hastayım ben."
Azra dalga geçercesine güldü. "Doğru, beyninden hasar vardır senin."
Pars güldü. "Nereden anladın? Gözlerinde röntgen cihazı mı var?"
"Yok da kalbim var. Sizin gibi ruhsuz kalpsiz insanların beyninde sıkıntı olması gerekiyor yoksa o kadar insanı öldüremezsiniz öldürmekten keyif alamazsınız.""Teşhis konusunda gayet iyisin. Anında çözdün hastalığımı."
Azra dosyaya baktı. Bu bi hastanın dosyası olmalıydı. İçini açtı. En önce bi beyin MR görüntüsü vardı.
"Senin mi bu?" Dedi Parsa bakarak.
"Evet."
Azra hızla dosyayı eline geri verdi. "Ne güzel o zaman. Dünya bi kötüden kurtulmak üzere. "
Dönem hikâyesidir.
🌹
Bir köprüde iki inatçı keçi.
Biri Çamlıhemşin yaylalarının Laz kızı Narin, diğeri Çukurova`nın güzide Bey`i Ferman.
🌹
Narin, teyzekızının yapacağı doğum için hiç bilmediği Çukurova`ya gittiğinde bir anda kendini içinde bulduğu kavgada Çukurova`nın en saygıdeğer ailesinin biricik kızını kurtardığından bihaberdi.
Annelik; bu hayatta bir kadının başına gelebilecek en güzel fakat aynı zamanda en korkutucu his. İçinde kendi kanınla, canınla besleyip büyüttüğün minik bir canlıyı taşımak bir mucize olabilir. Ancak o küçük melek için iyi bir gelecek sunamayacak veyahut onu bile bile kendi zevklerin ya da bencilliğin için bir karanlığa mahkûm edecekseniz, doğurmamanın daha doğru olacağını bilmeniz gerekliydi. Lale bunu yapmamıştı... Sadece anne olmak istiyordu, verdiği kararın arkasında nasıl bir yıkım yaratacağından, en kıymetlilerinin o enkazda kalacağından habersizdi.
Her doğum gününe annesinin mezarı başında giren Güneş, hayatını kurtardığı yabancı ile birlikte hayatıda yeni bir döneme girecekti. Kendi sırlarının ağırlığını taşımakta bile zorlanırken kendinden saklananların ağırlığıyla yüzleşmeye hazır mıydı?
BU KİTAPTA YER ALAN KİŞİ VE KURUMLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA OLAN HERHANGİ BİR BENZERLİK TAMAMEN TESADÜFDÜR.
+18 içerir!!!
Fırat Alkanlı, babasının mafya imparatorluğuna bir varis verme baskısıyla boğuşan bir adamdır. Karanlık geçmişinin gölgesinde, aşkı bulmak ve kaybetmek arasında kalmıştır. Zara Akın ise, hasta büyükannesinin masraflarını ödemek için çaresizce mücadele eden genç bir kadındır. İkisi, zoraki bir ilişki içinde karşılaştıklarında, hayatlarının gidişatı değişecektir.
Ancak, ikisi de karanlık sırların ve ihanetin pençesinde sıkışıp kalacak; aşk ve sadakatin sınandığı bir yolculuğa adım atacaklardır.
İhanetin Gölgesinde, tutku, ihanet ve hayatta kalma mücadelesinin iç içe geçtiği bir hikaye. Geçmişin izleri ve geleceğin belirsizliği arasında, birbirlerinin ruhlarına dokunacaklar
Peki ya Fırat`ın gerçek yüzü farklıysa?
Hayatımın hiçbir evresinde işlerin kolay olacağını düşünmemiştim ama bu kadar karmaşık olmasını da beklemiyordum.
Mesleğimi seviyordum, uğraşmam gereken bir tabur asker olsa bile elimden geleni yapmaya hazırdım.
En azından böyle olmasını umuyordum.
Şimdi yeniden düşününce askeriyede hemşire olmak gerçekten istediğin bir meslek mi diye iki kez düşünür ama yine de aynı şeyi söylerdim.
İş tamam, para tamam derken gelelim asıl meseleye dediğinizi duyar gibiyim.
Peki, ya aşk?
İşte orada kalbime atılan çelmeyle derin sulara takılı kalıyorum.
Kalbimin kapattığım kapıları yeniden açılır mıydı yoksa zaten hep aralık mıydı?
Bu sorunun cevabını ben de kendi yolumda ilerlerken bulacaktım. Belki de Küçük Bir Aşk Masalı`na denk gelirdim.
Kim bilir?