Barçın Ardur, gündüzleri saygın bir iş adamı, geceleri ise yeraltının ağır siklet şampiyonu. Yasaklı dövüşleri milyonların gözü önünde değil, karanlık ve tehlikeli bir arenada gerçekleşiyor. Üniversite son sınıf öğrencisi Dünya, sevgilisinden ayrıldığı bir gecede arkadaşının davetiyle bu dünyaya adım atar. Ne izlediğini bilmeden girdiği yeraltı arenası, hem hayatını hem de kalbini değiştirecek bir sırra ev sahipliği yapmaktadır. Gizem, güç ve duygusal fırtınaların kesiştiği bu karanlık dünyada, sınırlar zorlanıyor ve gerçekler açığa çıkıyor.

Deniz İstanbul`da başarılı bir öğrencidir aynı zamanda sınıf arkadaşı Ege ile komşudur Ege`ye karşı bazı hisler beslemektedir ama Ege`nin ona besleyebileceği duygular yasaktır çünkü onun bir sevgilisi vardır.

Snowdropun sonu yüreğimde derin bir yara açtığı için bende kendim yazmaya karar verdim ilk kitabım hatalarımı anlayışla karşılayın lütfennn

KARANLIK VE UMUT IŞIĞI “Her karanlıkta bi umut ışığı vardır Gece`m” dedi acı dolu sesle, pişmandı ama son pişmanlık hayır etmiyor ki... "Benim umut ışığım sendin Savaş... Ama sen o ışığı söndürdün, kül ettin” Sesim titreyerek çıkmıştı. ---- Karanlık onları büyüttü, acı şekillendirdi. Biri yaralarından imparatorluk kurdu, diğeri karanlığa lider olmaya mahkûm edildi. Bu hikâye; iki yaralı ruhun, iki karanlık geçmişin, iki suskun kalbin birbirine nasıl umut ışığı olduğunu anlatıyor. Savaş Kara Çakırbeyli… Karanlığın içinde büyüyen, kayıplarla yoğrulan, yeraltı dünyasında adım adım kendi imparatorluğunu kuran bir adam. Acılarını unutmayan, acılarıyla yaşayan… Gücünü yalnızlığından alan, soğuk gecelerin çocuğu. Gece Esil Demirhanlı… Çocukluğunda karanlığa hapsedilmiş, ruhunda derin yaralar taşıyan, gülüşünün ardında fırtınalar saklayan bir kadın. Adı gibi gece… ama içinde sönmeyen küçük bir ışık taşıyan. İkisi bir araya geldiğinde, karanlık azalmıyor belki ama ilk kez bir ışık yanıyor. Bu kitap; aşkın pembe olmadığını, ama en karanlık insanın bile içindeki son umut ışığını bazen sadece bir insanın dokunuşuyla bulabileceğini anlatıyor. Geçmiş yaralayabilir, gelecek kırılabilir… ama iki insan birbirine “umut” olmayı seçtiğinde, karanlık bile ışığa teslim olur. Savaş ve Gece’nin hikâyesi kurgu olsa da, yaraları gerçektir… Ve her karanlığın içinde küçük de olsa bir ışık saklıdır. Yeter ki biri o ışığı görmeyi hatırlatsın.” Bu hikâye, karanlıkta kalan herkes için yazıldı… Ve ışığı bulmayı unutanlar için...

Karadenizin düşman köyü Koçari ve Fırtına nın yüreklerinin düşmanlık ve sevda arasında gelgiti Bu akıntının sonu nereye varacak

Bazen bir çarpışma sadece bir tesadüf değildir; Yaklaşmamaları gerektiğini bilseler bile, o ilk çarpışmanın bıraktığı his peşlerini bırakmaz. Aralarındaki çekim bir kıvılcımmış gibi görünür, fakat altında çok daha tehlikeli olan şeyler saklanır: geçmişten kalan yaralar, gizlenen sırlar ve birbirine kilitlenen iki kader. Bu,Gece ve Ateş`in hikayesi. Bu kitap tamamen bana aittir hiçbir yerden alıntı vb. Yapılmamıştır

Romantik bir şehirde iki ezeli düşman. Asrın etkisi onlara işleyecek mi? AKASYA sizlerle...

iki düşman. romantik şehir. AKASYA yakında sizlerle.

akmayan bir göz yaşı ne kadar can yaka yapabilirdi?etrafı ölümle çevrelenmiş bir insan ne kadar aglayabilirdi? onun akmayan sol göz yaşıydım etrafimiz nefretten çevriliydi ama ikimizde yaralı bir kanattik. Onun çok masumdum ama bir o kadarda suçlu nefretin kuşattığı, göz yaşların akması bile suçken aşkımız bize ne yapabilirdi?

Sadece sessiz ve sakin bir hayat yaşamak isteyerek geride bıraktığı o kötü hayatından onu dahada kötü bi hayat beklediğinden habersizdi. Gezdiği New York sokakları artık onun için bile kabus olucaktı.

Ne zamandır yazmak istiyorum herneyse ben Elif kemahlı kitabı yazmak için can atıyordum kitap 2 veya 3 sesinden oluşacak (bence) umarım okunur ve seversiniz

Ünlü bir savcı ve bir polis onları karşılaştıran acı geçmişleri "Hiç bedeninizi ve ruhunuzu parçalamak istediniz mi ben istedim ama hayat aksine zorluyodu bu kirli ruh ve beden ile yaşamaya mahkum olmuştum."

Küçüklüğünde zor şeyler geçirmiş Duygu Çevik üniversitede Tolga Can Keskinle karşılaşır.Ardından üvey kardeş olurlar.Araya aşk girer.Yavaş yavaş Tolga Can Keskin”in döğmelerinin anlamları çıkmaya başlar.

yakamoz kolejinin c bloğunda neler dönüyordu?yeni nakil gelen son sınıf arel elkoy bu gizemi kimle ve nasıl çözecekti? MERHABAA!ben bu kitabın yazarıyım kitaba şans vermeyi bi düşün lütfen emeğimi vererek yazıyorum.. İyi okumalar!!

Selam arkadaşlar bu benim ilk kitabım okursanız çok sevinirim sizleri seviyorum Kitap hakkında Esrarengiz bir şekilde bulunan bir olay vardır ve bunu çözmemiz gerekiyordur.

Özge zor zamanların ardından yeni hayatına atılıyo . 15 senelik arkadaşı Eren bu yolculukta sırtını yaslayabildiği tek kişi

Tehlikeli bir mafya adamıyla babasının borçları yüzünden evlenip hayatının aşkıyla tanışıyor

Seda üniversiteye giden, bir evde tek başına kalan bir kızdır.Seda iş görüşmesi için gitti şirkette onun orta okul arkadaşı ve ona okulda aşık olan Mete ile karşılaşır. Mete onu tanır ama Seda hatırlatamaz. Seda görüşme yapmak için şirketin müdürü ile görüşür. İşe kabul edilir ve kendini nedensiz şekilde şirketteki iş arkadaşlarına çok samimi hisseder. Müdürün gelmediği bir gün genel müdürün odasına girecektir ve tabelaya baktığında isim çok tanıdık gelir “Mete Yargı” ismi hatırlar ama kim olduğunu hala çıkaramaz. Kapıyı çalar içeri girer ve Mete’yi görürü bu ikinci karşılaşmalarıdır am Seda bu yüzü unutmuştur. Gerekli işlemleri Mete’ye verdikten sonra tam çıkacakken Seda cesaretini toplar ve sorar “Mete bey size bişey soracaktım izninizle “ Mete evet dercesine başını sallar ve Seda devam eder “ Ben sizi bir yerden tanıyorum ama nerden çıkaramadım. Siz beni hiç gördünüz mü? Uada daha önce hiç karşılaştık mı?” Mete hafif güler ve oturduğu dönen sandalyeden ayağa kalkar ,Seda’ya doğru yavaş adımlarla yürür ve “Zamanı geldiğinde herşeyi öğreneceksin” der. Sude şaşırır. Acaba ne diyecek? Ne zaman? Neyi öğreneceğim? İçindeki sorularla birlikte Mete’ye hafif gülümseyerek dıları çıkar ve işine geri döner. Kimse bu hikayenin bir kalemle başladığını tahmin bile edemezdi… “Arkadaşlar kalemi olan var mı?” “Ben de var sana verebilirim “ “ Çok sağol canım ya” Kısık sesle “canım?”

"Kana bulandı mı insanın eli , ruhu asla eskisi gibi nefes alıp veremez. İnsan katil oldu mu tek bir kişiyi öldürmez , kendisini de bir mezar kazar her şeyiyle birlikte o mezara girer." Dilay 25 yaşına kadar ailesinin günahı olarak damga yemiş, yaşadığı her andan nefret etmiş genç bir kızken hayatını değiştirecek en trajik olaya dahil olacaktı. Kendi ailesinin katili olacaktı......Ve bundan hiç pişmanlık duymayacaktı. Ailesi ondan çok şey almıştı. Şimdi sıra Dilay`daydı. Geçmişin yükünü kanla silip kendine yeni bir hayat sunacaktı. Ta ki hayatına Kandemir Şafak girene kadar. Gözü kara, delirdi mi gözü hiçbir şeyi görmeyen ama kalbi bir o kadar yumuşacık olan biri. Ailesinin katili olmuş ama suçu ispatlanamamış olan Dilay`ın peşinde o da savrulup gidecekti. Kader onlar için dolambaçlı bir yol çizmişti. Planladıkları hiçbir şey istedikleri gibi gitmeyecekti. Buna rağmen birbirlerinden güç alacak bir şekilde bu savaştan sağ çıkacaklardı. Ya sağ çıkacaklardı ya da birbirlerini kurban edeceklerdi. Hem nefret hem de hayal kırıklığı olan bir ilişki de sizce sevgiye her var mıdır?

önlerine sürekli engel koymalarına rağmen hep karsılasan iki aşığın hikayesi

Mafyanın zorla evliliği…

Pelin, annesi ve kardeşleriyle kalabalık ama sıcak bir evde büyüyen 15 yaşında bir kızdır. Evde sürekli bir koşuşturma, kahkahalar, tartışmalar, barışmalar vardır… ama hepsinin altında gerçek bir bağlılık ve mutluluk yatar. Ablası Azize, kardeşlerin gizli kahramanı gibidir; en büyükleri Azize’den sonra sırayla Mert, Zeynep, Feyza, Pelin, Kuzey ve minik Balım, onun hem ablası hem de ikinci annesi gibi oluşuyla büyür. O sıcacık evlerinde mutlu mesut bir şekilde yaşarlar.15 yaşına gelen Pelin, hayatını sıradan bir öğrenciden farksız yaşadığını sanırken, okul müdürü Yavuz’un pelinin doğum gününde öğrendiği büyük bir gerçek vardır: Pelin, Yavuz’un öz kızıdır. Ama bunu Pelin dahil hiç kimse bilmez. Sadece yavuz bilir ona da bir kapısına bırakılan mektup ile öğrenir.Yıllardır aradığı kızını bulmuştur..Pelin’in anne ve babası sandığı kişiler esrarengiz bir şekilde ölünce, evdeki düzen tamamen değişir. Aile darmadağın olur ve Azize, annelerinin “Artık anne sensin Azizem…” sözleriyle kardeşlerinin sorumluluğunu omuzlarına alır. Bu zor dönemde okul müdürü Yavuz’un Pelin’e gösterdiği ilgi giderek dikkat çekmeye başlar. Pelin önce bunu “müdür ilgisi” olarak düşünse de içindeki tuhaf hisler, ona bir şeylerin yolunda olmadığını fısıldar. Azize, zengin bir adam olan Devran ile evlendiğinde, taşlar tamamen yerinden oynar çünkü bilmeden denk gelen bir şey vardır.. Yavuz, Devran’ın abisidir. Bu bağlantılar ortaya çıkınca Yavuz, Pelin’in olmadığı bir yerde gerçeği pelinin artık manevi olan kardeşlerinin ve kendi ailesinin yanında açıklar ve artık herkes öğrenir. Yavuz kardeşleri Devran ve Fıratla birlikte Pelin’e de uygun bir dille anlatılır. Pelin için tüm hayat bir anda dağılır; o mutlu kalabalık ailenin parçası olmadığını öğrenir..ve şimdi yüzleştiği yeni gerçek.. Azize ve kardeşler istemese de pelini yavuza yani babalarına verirler..Bir sır daha ortaya çıkar: En yakın arkadaşları Damla,irem ve ayaz aslında Pelin’in kuzenidir. Ve hiç sevmediği Damla’nın abisi Emre ile aralarındaki bağ zamanla beklenmedik bir hâl alır. Aile sırları, tehlikeli bağlantılar ve karmaşık ilişkiler içinde Pelin kendine sorar: “Ben kimim?” Çünkü bazen kırık bir ayna, insanın saklanan tüm geçmişini bir anda gözler önüne serer.

Bir mum kaderinizi böylesine etkileyemezdi.

Benim tek bir ışığım vardı tek elimden tutan fakat o gitti...

Kırlangıç ev arkadaşı ile normal bir hayat geçiriyordu. Ama uzun bir süre çalıştığı yeri batmaktan kurtarmaya çalışıyor. Bu sırada eski bir tanıdık çıka geliyor. Karga... Karga iyi haberler getirmiyor. Ve kötü haberden sonra hayat Kırlangıç için değişiyor.