
Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️
Yağız
Saat kaçtı bilmiyorum ama aşırı susuzlukla gözlerimi açmıştım. Açar açmaz karşılaştığım yüzle hızla yattığım yerde doğruldum.
Meriç burada olduğuna göre rüya sandığım hiçbir şey rüya değildi. Dizlerinin üstünde oturmuş şekilde gözlerimin içine bakarak söylediği 'Sizden hoşlanmasam burada ne işim var?' demesi de rüya değildi.
Hızla çarpan kalbimin üzerine elimi koyarak yanımdaki bedene kaçamaz bakışlar attım. Hastayım diye buraya kadar gelerek bakması yetmiyormuş gibi bir de yorgun düşüp yanımda uyuyakalmıştı.
Kaçmaya çalıştığım hisselerim Meriç'in her yaptığından sonra beni daha da içine alıyordu. Kalbimde yayılmaya başlayan yangını artık söndürmeye gücüm yetmezdi. Ama onu kendi içimde tutabilirdim.
Bulunduğumuz meslek hayatımızdaki çoğu şeyi daha okula girdiğimiz anda kısıtlamaya başlamışken normalde bile hoşgörülmeyen durumu hiç iyi karşılamazdı. Büyük olasılık meslekten ihraç ederlerdi ki bu en korktuğum şeydi.
Bu hayatta en çok endişelendiğim şeylerden biri vatanımı korumak olmuştu. Babam şehit olduktan sonra asker olduğum için annem bana hâlâ kızgındı. Babamdan sonra bizi de kaybetmekten korkuyordu. Ben onu anlıyordum ama o beni anlamıyordu. Ben kendimce babamın mirasını yaşatıyordum
Öte yandan Meriç'inde benden hoşlanma ihtimali küçük de olsa vardı. Ne kadar gözü kara biri olduğunu biliyorum. Böyle bir şey olursa sonrasını hiç düşünmeyecekti. Mesleğini, çok sevdiği gökyüzünü hiç düşünmeden o yangının içine atardı kendini.
Bu yüzden ne olursa olsun içimde tutmalıydım hislerimi. Mutsuz olsam, üzülsem de bunu ikimiz için en çok da Meriç için yapmalıydım. Zaten birkaç yıl sonra yine görev yerim değişecekti. İşte o zaman benim için mazide kalacaktı.
Yataktan yavaşça kalkıp mutfağa gittim. Koca bir bardak suyu içerken buzdolabına yapıştırılmış kağıdı gördüm.
'Komutanım, size sormadan dolapları karıştırdım. Uyuyordunuz.'
Yazıya gülerek baktım. Söylemese karıştırdığını anlamayacaktım ama o yine de söyleme gereği bulmuştu.
Bardağı tezgaha koyduktan sonra odaya yürümeye başladım. Odaya geldiğimde yatağa girmeden önce dolaptan bir battaniye aldım. Yorganın içine girmek aklına gelmediği için üstü açık uyuyordu.
Önce yavaşça yastığını düzelttim. Uyanır gibi olduğunda biraz uzaklaşıp bekledim. Uyanmadığına şükredip battaniyeyi üzerine örttüm.
Yatağın çevresini dolanarak kendi tarafıma geçtim. Yavaşça içine girip uyumaya kaldığım yerden devam ettim.
Kulağıma dolan yabancı telefon sesinden sonra Meriç'in sesi gelmişti.
"Alo."
Yerimden kıpırdamadan konuşmaları dinlemeye başladım.
"Uyuyordum Kaya."
"..."
"Evet bu saatte. Gece uyumadım."
"..."
"Beşik salladım Kaya. Ya ne bu merak sabah sabah?"
Sona doğru sinirlenmiş ve hafif bağırmıştı.
"Beni sinirlendiriyorsun. Uyanacak şimdi."
"..."
"Bebek Kaya. Hani beşik salladım ya."
"..."
"Tek bir izin günüm var. Onda da beni bir sal gözünü seveyim."
"..."
"Tamam yarın anlatırsın yemekte ne olduğunu. Hem siz sıkılmıyor musunuz birbirinizi her gün görmekten anlamıyorum ki?"
"..."
"Tamam sen benim yerime selam söyle. "
Başka bir konuşma olmadığı için telefonu kapattığını anladım. Bir süre yatakta hışırtı seslerin geldikten sonra anlımın üstünde bir el hissettim.
"Oh, iyi ateşin düşmüş."
Kafasını yanımdaki yastığa koyduğunu burnuma değen saçlarından anlamıştım. Azıcık gözlerimi aralayıp ona baktım.
Allah'ım beni niye bu kadar sınıyorsun şu an?
"Aklım çıktı dün. Havale falan geçireceksin diye. Bir de tutmuş bana benden hoşlanmıyorsun, diyorsun."
Kafasını kaldırdığı anda geri gözlerimi kapattım.
"Hoşlanmıyordum, doğru. Ama dediğin gibi o zaman seni tanımıyordum komutan. Gerçi hâlâ çok tanımıyorum ya."
Oda sessizleşip mutfaktan ses gelmeye başladığında gözlerimi açtım.
Bana bebek muamelesi yapmıştı. Beşik sallamışmış gece. Geç uyumuş. Zaten geldiği saat çok erken değildi ama başımda beklediğini düşünmemiştim. Başımda bekleyip bana bakmıştı. En son biri benim için bu kadar endişelendiğinde on yaşında falandım sanırım.
Yattığım yerden kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bakıp saçımı düzelttim. Gözlerim kısa bir duşa kabine kaydığında dün yaşananlar bir bir gözümün önüne geldi. Aklım başımda olsa asla yaşamayacağım bir olaydı. Birazda olsa hasta olduğuma sevinecektim.
Banyodan çıktıktan sonra mutfağa geçtim. Meriç çoktan sofrayı mutfaktaki masaya kurmuş, ortalığı topluyordu. Arkasını dönüp beni gördüğünde irkildi ama hemen toparlandı.
"Uyanmışsın. Sınız. Uyanmışsınız."
Meriç'in kendini düzeltirken ki haline içimden gülerek "Günaydın. " dedim. Bir sandalye çekip oturdum. O da ellerini kuruladıktan sonra karşıma oturdu.
"Ihlamuru annem koymuştu. Taze yani."
Bana uzattığı bardağı elinden alırken gülümsedim.
"Teşekkür ederim. Baya uğraştırdım seni de."
"Sorun değil komutanım. Ailenizden uzaktasınız. Burada biz birbirimize aile olmazsak kimsesiz gibi oluruz."
"Emin ol daha çok ilgilendin."
Ihlamurdan bir yudum aldım.
"Güzel olmuş ellerine sağlık."
"Afiyet olsun."
Bir süre ikimizde konuşmadan kahvaltımızı yapmıştık. Her hareketini izleyip ezberlemek istiyordum ama baktığımı anlarsa ne derim bilmiyorum.
"Komutanım. Özel değilse bir şey soracağım."
"Dinliyorum."
"Aileniz nerede yaşıyor?"
"Annem Aydın'da yaşıyor. Abimde İzmir'de. "
"Babanız?"
"Ben ortaokul sondayken silahlı saldırıda şehit oldu."
"Ben.. Özür dilerim komutanım. Birden sordum. Başınız sağolsun."
"Vatan sağolsun."
Meriç'in keyifli halinin gittiğini görünce omzuna dokunup "Senin ailen?" diye sordum.
"Yağmur'u biliyorsunuz zaten. Annemle babam Çanakkale'de yaşıyorlar. Babam emekli Yarbay. Üniformayı çıkarsa bile komutanlık ruhuna işlediği için evde de aynı düzeni sağlayan biri. Annem daha sakin onun yanında."
"Babandan mutlusu yoktur. İki çocuğunu da asker yapmış."
"Sormayın valla."
"Annem pek memnun değil, asker olmamdan. Arada hâlâ kızıyor."
"Babanızdan dolayı mı?"
"Evet.
Kahvaltımız bittikten sonra beraber mutfağı topladık. Bana zorla bir ilaç daha içirdikten sonra gitmek için hazırlandı.
Onu yolcu etmek için kapıda beklerken hiç beklemediğim bir anda sarıldı. Geri çekildikten sonra "Yağmur revirdeyken bana sarıldığınızda en çok ihtiyacım olan şeyin bir sarılama olduğunu bilmiyordum. Düşündüm ki belki sizin de ihtiyacınız vardır ama bilmiyorsunuzdur." dedi.
"Teşekkür ederim. Her şey için."
En çokta ,uzun süre sonra kalbime dokunan ilk kişi olduğun için.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |