11. Bölüm

11. Bölüm

celikk
celikk9822

 

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

 

Meriç

 

Önümdeki kum torbasına bir yumruk daha attım. Kendime olan sinirimi kum torbasından çıkarmaya çalışıyordum ama pek işe yaradığı söylenemezdi.

 

"Neye sinirlendin lan sen yine?"

 

Kaya kum torbasını tutmuş bana bakıyordu.

 

"Kendime sinirlendim. "

 

"Niye ?"

 

"Boş boğazın tekiyim çünkü. İki saniye çenemi tutsam ne olacak sanki."

 

"Dediklerinden hiçbir şey anlanmıyorum."

 

"Babasından bahsetmiyorsa sorma. Ama yok illa merak edeceğim."

 

Sinirle elimi saçlarıma atıp çekiştirdim. Sinirim bir tek buna da değildi. Anlamlandıramadığım bir çok şey oluyordu. Mesela Yağız komutanla yan yana gelince kalbim varlığını yeni fark edermiş gibi atıyor?

 

Yemin ederim onun yanındayken aklımı kullanmayı unutuyordum.

 

"Oğlum düzgünce bir anlat ne olduğunu."

 

Yere oturup sırtımı duvara yasladım. Kaya da yanıma oturmuştu.

 

"Yağız komutanın babası şehit olmuş. Bende babasını sordum."

 

"Sen bilmiyor muydun?"

 

Ona doğru döndüm. Kaşlarımı kaldırarak "Sen biliyor muydun?" diye sordum.

 

"Timdeki herkes biliyor. Mehmet komutan söylemişti. Polis Özel Harekatmış. İzinli olduğu gün silahlı saldırıya uğramış."

 

"Bana neden söylemediniz?"

 

"Ne bileyim. Konusu açılmadı."

 

Böyle bir şeyin niye konusu açılsın ki zaten? Acaba yarasını deşerek çok üzmüş müydüm onu?

 

"Sen niye dert ettin bunu bu kadar? İnan ilk soran kişi sen değilsindir."

 

Doğru söylüyordu. Ama onu üzmüşüm gibi hissetmek tarifsiz bir acı veriyordu.

 

"Bilmiyorum. Onu üzmüşüm gibi hissediyorum."

 

"Yağız Komutanı mı?"

 

"Evet."

 

Kaya yan oturup kaşlarını kaldırarak bana baktı.

 

"Ne bakıyorsun, oğlum? Yağız Komutan insan değil mi? Üzülemez mi?"

 

"Yani üzülür de.. Sen üzülmesine niye bu kadar takılıyorsun?"

 

"Demin de dedim Kaya. İnsan ya hani. Üzülmesini takmam normal değil mi?"

 

Omuzlarını silkti.

 

"Sen niye durup dururken babasını sordun?"

 

"Durup dururken sormadım. Kahvaltı ederken ailesinden bahsetti. O zaman sordum."

 

"Kahvaltı? Taburda mı ediyorsunuz kahvaltıyı?"

 

Kaya'nın bugünkü gereksiz merakı karşısında yukarıya bakarak sabır diledim. İki dakikada krize soktu sorularıyla.

 

"İzin günümüzde Yağız komutanın evinde yaptık kahvaltıyı. Sende bugün ne meraklısın ya?"

 

"E çünkü garip bir olay anlatıyorsun. Aradığımda izin günümde beni rahat bırakın, birbirinizden hiç mi sıkılmıyorsunuz, diyen sen kalkıp komutana kahvaltıya gidiyorsun. Nasıl soru sormam. "

 

"Asıl olay kahvaltı yapmamız değil. Siz gittikten sonra beni aradı. Sesi o kadar kötü geliyordu ki. Neyiniz var diye sordum. Bir şeyim yok uyursam geçer, tarzında bir şey dedi ama sesinden bile belli oluyordu nasıl kötü olduğu."

 

Dikkatle beni dinleyen Kaya'ya kısa bir bakış attıktan sonra anlatmaya devam ettim.

 

"İçim rahat etmediği için ben de ilaç falan alıp evine gittim. Annemin ıhlamurundan bile götürdüm."

 

"Bir de orada kaldım de bayılayım şurada."

 

Bir şey söylemeden yüzüne bakıp gülümsediğim de gözlerini kocaman açtı.

 

"Lan ben hastalansam eşek kadar herifsin iyileşirsin, diyorsun. Yağız komutana gelince annenin bize bile içirtmediğin ıhlamurundan götürüp yanında mı kalıyorsun?"

 

"Kalmak aklımda yoktu. Ateşi olunca bir şey olmasın diye durdum. Soğuk duş aldırmama rağmen çok geç düştü ateşi."

 

Elleriyle ağzını kapatarak ayaklandı oturduğu yerden.

 

"Adamı bir de duşa mı soktun?"

 

"Napsaydım? Havale geçirmesine izin mi verseydim? Zaten hastayken çocuk gibi bir şey oluyormuş. "

 

Kaya tam önümde durdu. Derin bir nefes aldı.

 

"Bir şey soracağım. Sadece küçük bir soru çok ciddiye alma. "

 

"Ne diyorsun oğlum? Sor ne soracaksan."

 

"Bütün bu olanları da içinde bulundurarak Yağız komutanın yanındayken nefesinin kesildiğini falan hissettin mi hiç?"

 

"Şey, evet."

 

Kaya gülmeye başladığında ona tuhaf tuhaf bakmaya başladım. Şimdi bunu niye sormuştu? Niye gülüyordu?

 

Gülmeye devam ederken omzumu sıkıp "Geçmiş olsun kardeşim. Gerçekten çok geçmiş olsun." dedi.

 

"Niye geçmiş olsun diyorsun?"

 

"Anlayınca tekrar gel yanıma. "

 

Saçlarımı karıştırdıktan sonra elini omzundan çekti. Bulunduğumuz odadan çıktığında ben hâlâ ne demek istediğini düşünüyordum. Sonunda ben odadan çıkmış, üzerimi değiştirmeye gitmiştim.

 

Taburun bahçesinde boş boş dolanırken aklımda hâlâ Kaya'nın dedikleri dolanıyordu. Yok yani ben ne demek istediğini asla çözemeyecektim.

 

Boş bir banka oturdum. Arkama yaslandığım sırada Yağız komutanın bir yandan sigara içip bir yandan yanındaki askerlere bir şeyler anlattığını gördüm.

 

Sigarasını bitirdi, çöpte söndürdü. Askerler tek tek yanından ayrıldı. Bir sigara daha yaktı ve ben bu süre zarfında bir saniye bile gözümü alamamıştım ondan.

 

Benim olduğum yöne döndüğünde göz göze geldik. Anında kendimi toparlayarak gülümsedim. Kafasıyla selam verdikten sonra hızla sigarasını söndürüp içeriye girdi. Yanıma gelmemişti. Onu geçtim gülümsememişti bile.

 

İçime anlam veremediğim bir ağırlık çökmüştü. Kafamı gökyüzüne çevirip derin bir nefes aldım. Sanırım biraz uçsam sıkıntım giderdi. Boşum zaten.

 

Hızla oturduğum yerden kalktım. Üsse gitmem gerekirken adımlarımı tabura doğru çevirdim. Niye helikopterime gidip uçmak yerine peşinden gidiyorum ben şu an ya?

 

Taburdan içeriye girince aynı hızla merdivenleri çıktım ve Yağız komutanın odasının önünde durdum. Kapıda duran askere "Komutan içeride değil mi?" diye sordum. Asker beni onayladığında kapıyı çaldım. Bir süre bekledikten sonra içeriden gel sesi gelmişti. Derin bir nefes aldım ve içeriye girdim.

 

Selam verirken hâlâ buraya neden geldiğimi sorguluyordum. Ne diyecektim ben şimdi bu adama?

 

"Dinliyorum Üsteğmen?"

 

"Komutanım.."

 

Kaşlarını kaldırıp konuşmamı beklerken aklıma ilk gelen şeyi söyledim.

 

"Bana kızgın mısınız?"

 

"Sana niye kızayım? Beni sinirlendirecek bir şey mi yaptın?"

 

"Yok yapmadım. Dün için kızmışsınızdır diye düşündüm. Evinizi karıştırdım, laf dinlemediğiniz için biraz sinirlendim falan ya. O yüzden kızabileceğinizi düşündüm."

 

Yağız komutan oturduğu yerden kalkıp tam önümde durdu.

 

"Hastayken benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. Sana bunun için kızamam."

 

Bir süre durup devam etti.

 

"Ben o haldeyken bile sinirlenebildin mi?"

 

"Valla komutanım laf dinlemiyordunuz. Üç yaşında çocuk gibi davrandınız."

 

O gülünce ben de gülmeye başlamıştım. Gülmeyi bırakıp kısa bir süre onu izledim. Kısılan gözlerini, yanağında oluşan küçük gamzeyi. Buraya gelmeden önceki sıkıntım geçmiş, gökyüzüne çıkma ihtiyacı hissetmiyordum şu an.

 

"Komutanım. Ben artık gideyim. Daha fazla rahatsız etmeyeyim sizi."

 

"Tamam çıkabilirsin."

 

Yağız komutanın odasından çıktığımda hızla odamın yanındaki odaya, yani Kaya'nın odasına gittim. Kapıyı birden açınca korkuyla yerinden sıçradı.

 

"Düzgünce girsene içeriye ya."

 

Odayı turlarken kafamdakileri toplamaya çalışıyordum.

 

"Kızmadın mı? Ya da ne bileyim iğrenmedin mi? Ben bunca zaman kabullenememişken sen yarım saat içerisinde nasıl kabullendin?"

 

"Neyden bahsettiğini hiç anlamıyorum."

 

"Spor odasında dediğini, anladım Kaya."

 

Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve sarıldı. Kısa bir sarılmadan sonra ayrıldı.

 

"Terörist haricini birini öldürmediğin sürece sana kızamam. Anlattıklarını dinleyince daha önce bizim için bile böyle şeyler yapmamıştın."

 

"Oğlum ben az önce uçmaya gitmek yerine Yağız komutanın yanına gittim lan. "

 

Ne ara olmuştu, nasıl olmuştu ya da ben bunun altından nasıl kalkacaktım bilmiyorum. Ama şu an bildiğim tek bir şey var. Ben Yağız komutandan hoşlanıyordum.

 

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢

 

 

instagram: celik_9822

Bölüm : 29.09.2024 16:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...