22. Bölüm

22. Bölüm

celikk
celikk9822

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

 

Meriç

 

 

Üssün binasının duvarına sırtımı vermiş bir şekilde yerde oturmuş Yağız'la olanları düşünüyordum. Bir yandan gülerken bir yandan olanları anlamlandırmaya çalışıyordum.

 

 

İki gün önce olan şeylerin gerçekliğini sorguluyordum hâlâ. Şu an bulunduğumuz durumun ne olduğundan emin değildim. Bana kalsa çoktan sevgiliydik. Ama acaba Yağız'a sormam falan gerekiyor muydu?

 

 

"Komutanım, hayırdır bir sıkıntı mı var?"

 

 

Bekir'in sorduğu soruyla kafamı sallayarak "Hayır yok. İlk defa burada bir sıkıntı olmadığı için boş boş oturuyorum," dedim.

 

 

"Serbest uçuşlarınızın kesilmesi sizin için hiç iyi olmadı."

 

 

"Komutanın emrine karşı gelirsen böyle oluyor."

 

 

Ben gülünce Bekir'de gülmüştü. Sonra birden ciddileşip selam verdiğimde omzumun üstünden arkama baktım. Yağız elinde iki tane bardakla arkamda dikiliyordu. Onu görünce kalkmak için hareketlendim.

 

 

"Otur üsteğmen."

 

 

Onu kafamı sallayarak onayladım. Elindeki bardağın birini bana uzattığında hemen elinden aldım. Yanıma otururken "Rahat ol Bekir. Komutanının bu üste ne bulduğunu anlamaya geldim," dedi. Bana bakıp gülerken Bekir'de ona eşlik etmişti.

 

 

"İçeride işlerim vardı. Gideyim ben komutanım."

 

 

"Tamam Bekir."

 

 

Bekir selam verip uzaklaşırken elimdeki bardağa burnuma yaklaştırıp sıcak kahvenin kokusunu içime çektim.

 

 

"Burada olduğumu nereden öğrendin?"

 

 

"Kuşlar söyledi."

 

 

Gözlerimi kısarak ona baktığımda o güzel gamzelerini göstererek gülmüştü.

 

 

"Gelirken Mert görmüş seni. O söyledi."

 

 

"Mert'e sen tabur içinde görevler versene. "

 

 

"Oldu paşam başka bir emrin var mı?"

 

 

"Var. Ama söylersem kahveyi başımdan aşağıya dökme ihtimalin var."

 

 

Yağız bana kaşlarını çatarak baktığında gülümsedim. O kadar sevimli duruyordu ki şu an. Etrafıma göz gezdirip ortalıkta kimseyi görmeyince Yağız'ın yanağına küçük ve hızlı bir öpücük kondurdum.

 

 

Yağız yeşil gözlerini kocaman açarak elini yanağına götürdü.

 

 

"Ne yapıyorsun? Gören olacak."

 

 

"Dayanamadım napayım. Çok tatlı duruyordun."

 

 

"Koskoca yüzbaşıya tatlıda demezsin ya."

 

 

"Benim için öylesin. He başkası da derse dediği son şey olabilir."

 

 

"Kıskançsın yani."

 

 

"Dozunda diyelim."

 

 

Bir süre sessizce kahvelerimizi içmiştik. Onunla sessizce oturup bomboş bir araziyi izlemek bile ayrı güzeldi.

 

 

"Sen niye burada oturuyorsun?"

 

 

"Serbest uçuşlarımı kestiğin için olabilir mi?"

 

 

"Hani bu yüzden benim yanıma gelecektin sık sık?"

 

 

Tavırlı çıkan sesinden dolayı ciddi mi diye yüzüne baktım. Gayet ciddi duruyordu.

 

 

"İşin olabileceğini düşündüm. Rahatsız etmek istemedim."

 

 

"Sen beni rahatsız etmezsin ki."

 

 

"Bir dahakine direkt senin yanına geleceğim, tamam mı güzelim? Asma suratını."

 

 

"Asmıyorum suratımı falan."

 

 

"Ya ya tabi."

 

 

Ben ona gülerken o koluma vurmuştu.

 

 

Yanımıza koşarak gelen Kaya'yı görünce gülmeyi kesmiştim.

 

 

"Kaya geliyor."

 

 

Yağız'da kafasını ona doğru çevirmişti.

 

 

Kaya yanımıza geldiğinde selam verdi.

 

 

"Komutanım rahatsız ediyorum kusura bakmayın ama Meriç'i almam lazım."

 

 

"Niye? Ne yapacaksın beni? "

 

 

"Ben bir şey yapmayacağım. Sema sultan ve Turgut yarbay geldi.."

 

 

Babamın adını duyunca elimdeki bardağı yere koyarak hızla kalktım. Yağız ikimize de anlamaz bakışlar atıyordu.

 

 

"Ben tabura gideyim komutanım. Konuşuruz yine."

 

 

Onun bir şey demesini beklemeden hızla tabura doğru koştum.

 

 

Nefes nefese tabura girdiğimde arkamdaki Kaya'ya döndüm.

 

 

"Neredeler?"

 

 

"Odana aldım."

 

 

"Nerede olduğumu söyledin peki?"

 

 

"Üste, çalıştığını söyledim."

 

 

Onu kafamla onayladıktan sonra merdivenleri daha yavaş çıkmaya başladım.

 

 

"Siz ne konuşuyordunuz Yağız komutanla?"

 

 

Ona gülerek bakarken "Merak et biraz," dedim.

 

 

Odanın kapısının önüne geldiğimizde derin bir nefes aldım. Görev saatlerim içerisinde boş boş oturduğumu duysa bir ton azar işitirdim. Bu yüzden babamdan bu kadar korkmam bence yadırganmamalıydı.

 

 

Odaya girdiğimizde ikimizde selam vermiştik.

 

 

"Hoşgelidiniz."

 

 

Annem gelip sıkıca sarılmıştı.

 

 

"Oğlum benim. Terlemişsin sen."

 

 

"E hanım terleyecek tabi kolay bir iş mi yapıyor?"

 

 

Babamda oturduğu yerden kalktığında onun yanında oturan Yağmur'a baktım kaşlarımı çatarak. Geleceklerini niye haber vermiyorsa.

 

 

Babamla da sarıldıktan sonra dördümüzde boş yerlere oturduk.

 

 

"Niye haber vermediniz geleceğinizi? Bekletmezdim sizi."

 

 

"Süpriz yapalım dedik oğlum."

 

 

"Gerçi biz dün Yağmur'un yanına gittik önce. Bir iki gün orada kalıp öyle gelecektik. İzni varmış iki gün, o yüzden bugün gelelim dedik."

 

 

Yağmur otuz iki diş güldüğünde arkamdaki yastığı ona atmamak için zor tuttum kendimi. Sırf annemler onda kalmasın diye yapmadıysa bende bir şey bilmiyorum.

 

 

"Ee Yağmur iyi misin sen son görüşmemizden beri? Uçağın düştüğü için baya keyifsizdin ya."

 

 

Yanımda oturan Kaya'nın farkında olmadan kırdığı potla bu sefer gülen bendim. Annemlere uçağının düştüğünü söyletmemişti. Babam karşımda oturmuyor olsa Kaya'yı tebrik ederdim.

 

 

"Uçağın mı düştü kızım senin?"

 

 

"Kim kullanıyordu senin uçağını?"

 

 

"Kendisi baba. Kim kullanır bu delinin uçağını? Atlamak zorunda kaldı ben kurtardım onu."

 

 

"Bizim niye haberimiz yok bundan?"

 

 

"Endişelenirsiniz diye söylememiştim anne. İyiyim ben . Bir şeyim yok ki."

 

 

Yağmur, Kaya ve bana öldürücü bakışlar atarken ben gayet keyifliydim.

 

 

Babam tam ciddileşmiş bir şekilde konuşacaktı ki kapı çaldı. Ardından içeriye Yağız girdi. Babamı görünce selam vererek "Yüzbaşı Yağız ÖZTÜRK, Aydın." dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu şu an niye bu kadar komik gelmişti.

 

 

"Rahat oğlum, rahat. Geçti o işler emekli olduk biz."

 

 

Babam keyifle gülerken ben yerimden kalkarak Yağız'ın yanına gittim.

 

 

"Görevli olduğum timin komutanı baba. "

 

 

"Öyle mi? Sevdim seni yüzbaşı."

 

 

"Sağolun komutanım."

 

 

Gülmemek için kendimi zor tutarak Yağız'a döndüm.

 

 

"Bir şey mi istemiştiniz komutanım?"

 

 

"Ailenin geldiğini duyunca selam vermek istemiştim."

 

 

Anladım, anlamında kafamı salladım. O an aklıma gelen şeyle kocaman gülümsedim.

 

 

"Komutanım akşam yemeğine bize katılmak ister misiniz? Eminim annem eli boş gelmemiştir."

 

 

"Ne iyi akıl ettin oğlum. Kaya da zaten bizimle yiyecekti. Sizde gelin. Evinizden uzaksınız biraz anne yemeği yedireyim size."

 

 

Yağız bana kısa bir süre baktıktan sonra anneme döndü.

 

 

"Tabi efendim. Bu güzel teklifinizi geri çeviremem."

 

 

Hem sevdiğim adamla vakit geçirecektim hem de ailemle olacaktım. Bir taşla iki kuş vurmuştum.

 

 

Aile ile akşam yemeği yedirmek 🤝🏻 ben 🤭

 

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢

Bölüm : 06.10.2024 18:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...