
Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️
Meriç
Eve geldiğimizde annem hemen mutfağa gitmiş ve yemek yapmaya başlamıştı. Yemeklere dokunmamıza asla izin vermiyordu. Bizde masayı falan hazırlamıştık.
Yağmur elinde sarma dolu tabakla içeriye girerken çoktan birkaç tanesini ağzına atmıştı.
"Anneme söyleyeyim mi yediğini?"
"Sen bugün yeteri kadar ispiyonladın bence."
"Bana ne kızıyorsun? Kaya dedi."
Kaya elindekileri masaya koyup ellerini hava kaldırdı.
"Valla benim bir suçum yok. Haberim yoktu sakladığınızdan."
"Boş ver Kaya. İyi oldu Yağmur hanıma. Bana haber vermezse geleceklerini böyle olur."
"Sanki evde uygunuz bastık seni he."
"Tabur yerine eve gelseydiniz basamayacağınıza konusunda garanti veremezdim."
Kaya'nın söylediği şeyle kafasına vurdum. Hayır en son olanlardan haberi bile yoktu. Olsa kim bilir nelere diyecekti.
"Sevgili mi yaptın lan?"
"Hayır. Kaya yine şuursuz şuursuz konuşuyor."
Yağmur gözlerini kısarak bana bakarken ben de aynı şekilde ona bakıyordum. Bu bakışmamız babamın balkondan çıkıp salona geldiği ana kadar sürdü.
"Siz yine kavga mı ediyorsunuz?"
Yağmur hemen babamın yanına giderek "Ne kavgası edeceğim senin deli oğlunla?" dedi.
"Ben seninle kavga etmeye çok meraklıyım zaten."
Babam sabır çekerek televizyonun karşısındaki koltuğa oturup haber izlemeye başladı.
"İkinizi de uyarıyorum Yağız komutanın yanında adam akıllı durun. Onun önünde sizinle dalaşmak istemiyorum."
"Sen bu komutanı baya sevmişsin he."
Kaya gülerek "Of hem de nasıl sevdi." dedi. Bu sefer vurmakla uğraşmak yerine öldürücü bakışlarımı atmıştım ona.
"Geç dalganı Kaya geç."
Kapı çaldığında masanın olduğu yerden hızla çıkarak "Ben bakarım!" diye bağırdım. Babam televizyonu kapatıp ayağa kalkarken annemde sonunda mutfaktan çıkmıştı.
Kapının önüne geldiğimde beklemeden hemen açmıştım. Yağız elinde bir buket çiçek ve tatlıya gergin bakışlar atıyordu bana.
"Beni istemeye mi geldin? Tek başına gelmişsin ama babam vermeyebilir böyle."
Ben gülerken o bana sert bakışlar atıyordu.
"Daha o kadar delirmedim Allah'a şükür."
"Tüh ama ben delirdim. Annenlerle yemek yiyecek olsaydım diyeceğim ilk şey, düğünü ne zaman yapacağımızı somak olurdu."
"Senin delirdiğinden kuşkum yok zaten."
İkimizde birbirimize öylece bakarak gülmeye başlamıştık.
"Hadi geç içeriye."
O içeriye geçerken ben de kapıyı kapatmıştım.
Yağız içeridekilerle selamlaşırken elindeki çiçeği anneme vermişti.
"Ay ne kadar zarifsin Yağız oğlum. Çok güzeller ,teşekkür ederim."
"Ne demek o sizin güzelliğiniz Sema hanım."
"Ne hanımı canım, teyze diyebilirsin."
Onlar kendi aralarında konuşurken ben de kollarımı bağlamış duvara yaslı bir şekilde onları izliyordum. Yağız her yaptığıyla beni kendine daha çok aşık ettiğinden haberi var mıydı acaba?
Yağız bana dönerek "Meriç bana banyonun yerini gösterebilir misin? Ellerimi yıkayayım." dediğinde şaşırarak ona bakmıştım. Yerini bildiği şeyi niye soruyordu?
"Tabi komutanım. Anne siz oturun geliriz bizde şimdi."
Hiç bozuntuya vermeden onu onayladıktan sonra yaslandığım yerden uzaklaşıp banyoya doğru yürümeye başlamıştım. O da arkamdan geliyordu.
Banyonun önüne geldiğimizde durmuştum.
"Odan hangisi?"
Sorduğu soruyla arkamdaki kapıyı göstermiştim. Bir şey dememi beklemeden odaya gittiğinde ben de onun peşinde gittim.
"Niye geldik odaya?"
Ceketinin içi cebine elini atmış ve üç dal gülü çıkarmıştı.
"Bunun için."
Elindeki çiçeklerle bana bakıp gülümseyen adama yaklaşarak tam gamzesinin oradan öptüm.
"Teşekkür ederim, yavrum. "
"Almak konusunda tereddüt etmiştim ama bu öpücükten sonra iyi ki almışım, dedim."
Gülümseyerek "Sen yeter ki iste ben seni hep öperim. Bunun için çiçeğe gerek yok," dedim. Bu sefer uzanıp o öpmüştü yanağımdan.
"Artık içeriye gidelim. "
"Bence de."
Dikkat çekmemek adına ben ondan önce giderek masaya oturmuştum. Birkaç dakika sonrada Yağız gelince servise yardım etmek için ayaklanmıştım.
"Oğlum otursana."
"Annecim zaten yemekleri yaparken de içeriye sokmadın. Bırak bari servise yardım edeyim."
"İyi madem."
Annem beklediğimden kolay ikna olurken yemekleri servis etmeye başlamıştık.
Yemekler yenirken masada duran ve Yağız'ın daha önceden yemediğini düşündüğüm yemeği onun tabağına biraz koydum.
"Bak bu bizim oraların yemeği. Eminim çok seversin."
Yağız çatalına biraz alıp ağzına götürdüğünde beğenip beğenmediğini anlamak için yüzüne baktım.
"Çok güzelmiş."
"Demiştim."
Biz sanki masada kimse yokmuş gibi birbirimize bakıp gülümserken babamın sesiyle ona doğru döndük.
"Senin ailen nerede yaşıyor, Yağız?"
O an babamlara babasını sormamalarını söylemediğim aklıma geldi. İnşallah benim gibi gereksiz bir meraka kapılıp sormazlardı.
"Annem Aydın'da yaşıyor. Abim İzmir'de yaşıyor. Babam ben küçükken şehit oldu."
Onlar sormadan kendisi söylediğinde burukça gülümsemişti.
"Başınsın sağolsun."
"Vatan sağolsun ."
Masada havadan sudan konuşulmaya başladığında annem merakla Yağız'a dönerek "E oğlum hayatında biri var mı?" dedi. Bende diyordum ki bu soru ne zaman gelecek.
"Yok, şu anlık."
Ona yandan bakışlar atarken aklımda bin tane soru oluşmuştu.
"Sende bizimkiler gibi misin? Şu üçünün de evlenmek gibi bir düşüncesi yok. Meriç'ten umudumu keseli çok oldu da diğerlerinde de pek bir şey yok."
"Duyduğuma göre Kaya'nın aşkla ilgili bir sorunu var."
"Komutanım, sorun demeyelim de artık pek o taraflarda işim yok diyelim."
Kaya gülümsese de yanında oturan Yağmur'a kısa bir bakış atmıştı.
"Yağmur'unda durumu farklı değil. Nereye kadar gidecek bu durum ,bakalım."
O an annemin aklından geçen şeyi anlamıştım. Yağmur'la Yağız'ın arasını yapmaya çalışıyordu. Annecim yanlış çocuğunun üstüne hayaller kuruyorsun.
"Annecim. Benim durumum Kaya'nın durumundan çok farklı. O mutsuz biten ilişkisinden böyle. Benim ilişkim bitmedi."
Yağmur sandalyesini geriye iterek ayaklanırken "İzninizle ben banyoya gidip geliyorum." dedi ve salondan çıktı.
"Hanım sende kızı üzmek için bilerek mi yapıyorsun? Ali'yi hâlâ ne kadar sevdiğini biliyorsun?"
Yağız bana yaklaşıp "Ali kim?" diye sormuştu.
"Bizim Harbiye'den arkadaşımızdı. Yağmur'un da sevgilisiydi. Üç yıl önce şehit oldu."
"Üç yıl oldu Turgut bey. Bizde üzülüyoruz, özlüyoruz ama Yağmur'unda hayatına devam etmesi gerekiyor."
"Sema sultan. Yağmur için üç yıl değil yüz yılda geçse Ali'nin yeri değişmez ki. Bu konuda kızının üstüne gitme daha fazla."
Kaya için gerçekten çok zor bir durumdu. Ali yaşıyor olsa şu an çoktan evlenmiş olacaktı ve sevdiği kadının başkası ile mutluluğunu izleyecekti. En azından o zaman mutlu olurdu. Ama şimdi Ali aramızda olmadığı için Yağmur'un mutsuzluğuna çözümde bulamıyordu.
Son dakikaları gergin geçen yemekten sonra ortalığı toplamıştık. Bu sırada Yağız içeride babamla kahve içmiş, sohbet etmişti. İlginç bir şekilde babamla iyi anlaşmışlardı.
"Baba ben Yağız komutanı evine kadar bırakıp geleyim. Yakın zaten evi."
"Tamam oğlum."
Biz tam kapıdan çıkarken annem elinde bir poşetle gelmişti.
"Yağız oğlum bak bunun içinde bizim bahçeden topladığımız ıhlamur var. Meriç kendi ıhlamurundan kimseye vermezde. Birde biraz fazla sarmıştım sarmaları. Koy dolabına canın istediğinde çıkarıp yersin."
"Çok teşekkür ederim. Hiç gerek yoktu."
"Olur mu öyle şey? Sende artık benim oğlumsun. Bu Kaya'yı nasıl Yağmur ve Meriç'ten ayırmıyorsam seni de ayırmam artık."
Annem Yağız'ı kendine çekip sıkıca sarıldıktan sonra kısa bir hoşçakalın mevzusundan sonra evden çıkmıştık.
Yağız'ın evine doğru yürürken salak salak sırıtıyordum.
"Ee ailemi nasıl buldun?"
"Çok iyi insanlar. Ayrıca senin babanın kopyası olduğunda da emin oldum."
"Bir de sinirli halini görmeden diyorsun böyle."
"Onu hiçbir zaman görmek istemiyorum."
Yağız'ın apartmanın önüne geldiğimizde durmuştu.
"Yukarıya çıkmak ister misin?"
"Buna bir gün hayır dersem belimdeki tabanca ile beni vur."
"Salak salak konuşma da yürü hadi."
Ben Yağız'ı sinir ettiğim için gülerken o söylene söylene apartmana girmişti.
Eve girdiğimizde ikimizde bir süre kapının önünde dikilmiştik. O kapıya yaslanmış beni izlerken ben de karşısında durmuş onu izliyordum.
"Anneme, niye hayatımda bir yok dedin?"
"Var mı?"
Kendimi göstererek "Ben bir hayal ürünüyüm herhalde." dedim.
"Farkındaysan henüz yok dedim. Çünkü resmiyete dökülmüş bir şey yok ortada."
Birkaç büyük adım atarak Yağız'ın tam önünde durdum. Elimi yanağına koyarak yüzlerimiz yaklaştırdım ve biraz sessiz bir şekilde "Yağız?" dedim.
"Hı?"
"Kalbime nasıl bir yer edindiğini görmek, sevgilim olmak ister misin?"
Yağız derin bir nefes alarak "Evet. Tahmin ettiğinden çok isterim," dedi. Daha fazla beklemeden dudaklarımızı birleştirdim.
Boştaki elimi beline sararak tek beden haline gelmemizi sağlarken Yağız'ın sessiz iniltisini duymuştum. O an bütün kanım yanlış yerlere pompalanırken dudaklarımızı ayırdım.
"Ben artık gideyim. Babamlar meraklanmasın."
"Tamam sevgilimm."
Yağız bana gülerek ve uzatarak sevgilim derken yanağına kocaman bir öpücük bıraktım ve evden çıktım.
Eve girdiğimde Kaya'nın da çoktan gittiğini görmüştüm.
"Annem siz misafir odasında kalırsınız. Yağmur'da salonda yatar."
"Tamam oğlum öyle yaparız."
Annem beni onaylayınca Yağmur için yorgan ve yastık almaya. Annemde benden sonra odaya girmiş kapıyı kapatmıştı.
"Bir şey konuşacağım seninle."
Lütfen düşündüğüm şey olmasın, lütfen.
"Konuşalım."
Arkamızdaki yatağa oturup beni yanına çağırdı.
"Sonunda kalbini açacak birini bulmana sevindim, oğlum."
Ne?!
"Anlamadım anne."
"Masadaki herkesi kandırabilirsin ama seni doğuran kadını kandıramazsın. Umarım çok mutlu olursunuz."
Gözlerim dolarken beni kendine çekerek sıkıca sarılmıştı.
Kaya'ya çok üzülüyom ama kısa sürmez onun yalnızlığı 🙄
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |