4. Bölüm

4. Bölüm

celikk
celikk9822

 

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

 

Yağız

 

Tim atış eğitimindeyken ben de başlarında durmuş onları izliyordum. Düşündüğümden daha iyiydiler. Kaç saattir çalışmamıza rağmen bir bile mızmızlanmamıştı.

 

"On dakika ara."

 

Bağırmamla hepsi birer atış daha yapıp ayaklanıp çimenlerin oraya gittiler. Hepsi çimenlerde otururken ben de bir ağaca yaslanıp sigara yaktım.

 

"Meriç'le konuşabildiniz mi?"

 

Duyduğum isimle askerlerin konuşmasını dinlemeye başladım.

 

"Sabah eğitime gelmeden önce revire uğradım. Yağmur Yüzbaşının yanındaydı."

 

"Durumu nasılmış?"

 

"Düne göre daha iyiymiş."

 

"Atlamaya iyi ki ikna edebilmiş."

 

"Atlamasa bir şey olsa Meriç'i zor toplardık."

 

"Ben Meriç'in Yağmur Komutanı tutup uçaktan kendisinin atmasını bile bekledim valla."

 

Hepsi arkadaşlarının dediğine gülerken ben de gülümsemiştim. Kısa süredir tanıyor olsam da biraz delilik vardı, Meriç'te. Dünde bu yüzden peşinden gittim zaten.

 

"Komutanım?"

 

Revire gittiğini söyleyen askerin seslenmesiyle ona döndüm. Hâlâ isimlerini ezberleyemediğim için üniformasındaki isimliğinden soyadına baktım.

 

"Dinliyorum Atay."

 

"Dün Meriç'le gittiğiniz için teşekkür ederim. Benim geç haberim oldu, yetişemedim. Sizin onunla olduğunuzu söylediklerinde içim rahatladı. Ne yapacağı belli olmuyor Meriç'in çünkü."

 

"Siz Meriç'le yakınsınız galiba."

 

"Kaya ile harbiyeden beri arkadaşlar komutanım. Diğerlerimiz burada tanıştık."

 

Soyadı Atay olan askerin adını da öğrenmiş oldum.

 

"Harbiyeden nasıl tanışıyorsunuz? Meriç havacı değil mi?"

 

"Karadan geçti helikoptere. Havacı olsaydı onu jetlerden koparamazlardı ki."

 

"Görev olmasa bile arada çıkıyor. Eski komutan baya kızıyordu bu konu için ona."

 

"Meriç'te sinirleniyordu. Gerçi o çoğu şeye sinirlenir de, buna ayrı sinirleniyordu. En sonunda komutana sinirlenip saygısızlık etmemek için kesti uçuşlarını."

 

İlk gün bana sinirlenip, sonraki gün daha sakin olması saygısızlık yaptığını düşündüğündenmiş anlaşılan.

 

Eğitim bittikten sonra askerler tek tek revire gitmiş Yağmur'u ve Meriç'i görmeye gitmişlerdi. Bense revirin olduğu koridorda bekliyordum. Niye gitmiyordum, daha doğrusu gidemiyordum bilmiyorum. Komutanı olarak çoktan gidip görmem gerekiyordu. Ama ben öylece koridorda durmuş bekliyordum.

 

Revirden çıkan Meriç'le ellerimi cebimden çıkardım. Beni görmeden merdivenlere yönelip yukarıya çıkmaya başlamıştı. Ben de sanki Meriç'ten kaçıyormuşum gibi revire gittim.

 

Yağmur sedyede ayaklarını kendine doğru çekmiş bir şekilde oturuyordu.

 

"Geçmiş olsun."

 

"Sağolun."

 

Yanındaki sandalyeyi düzeltip oturdum.

 

"Daha iyi görünüyorsun düne göre."

 

"Kartalın parçalarını topladılar mı?"

 

Kısa bir süre neyden bahsediyor diye düşündüm. Sonra uçaktan bahsettiğini anladım.

 

"O konuda bir bilgi gelmedi bana."

 

Kafasını sallayıp oturduğu yerde diklendi.

 

"Dün için teşekkür ederim."

 

"Rica ederim. Görevim."

 

"Görevinizin Meriç'i yalnız bırakmamak olduğunu sanmıyorum."

 

"Emrimdeki bir askere sahip çıkmak görevim ama."

 

O sırada revire Meriç girdi. Beni görünce selam verip esas duruşa geçti. Sandalyeden kalkarak "Hasta ziyareti kısa olur. Geçmiş olsun tekrar." dedim.

 

"Sağolun komutanım."

 

Revirden çıkarak merdivenlere yönelmiştim ki Meriç arkamdan seslendi.

 

"Komutanım!"

 

Durup arkamı döndüm. Meriç tulumunun fermuarını çekip saçını düzelttikten sonra esas duruşa geçti. Ne kadar kendini toparlamaya çalışsa da dağılmış hali her halinden belliydi.

 

"Efendim, Üsteğmen?"

 

"Dün için teşekkür edecektim."

 

"Kardeşin iyi ya. Gerisi önemli değil."

 

Kafasını eğerek gülümsedi.

 

"O haldeyken size ters bir şey söylediysem.."

 

Elimi omzuna koyduğumda kafasını kaldırdı.

 

"Önemli değil. "

 

"İlk için de özür dilerim. Kendimi tutmam gerekiyordu."

 

Meriç'i karşımda böyle görünce kendimi tutamamış ve kendime çekip sarılmıştım. Meriç önce tepki veremese de sonradan o da sarılmıştı.

 

Lütfen bir görmemiş olsun.

 

Kendime gelip hemen Meriç'ten ayrıldım.

 

"Gideyim ben artık. Sen de kardeşini daha fazla yalnız bırakma."

 

"Tamam, komutanım. Tekrardan teşekkürler."

 

"Bir de istersen komutan diye seslenebilirsin. Kızmayacağım bu sefer."

 

Asker selamı verip "Emredersiniz, komutan." dedi.

 

"Şimdi kardeşinin yanına gidebilirsin."

 

Kafasıyla beni onayladıktan sonra revire doğru yürümeye başladı. Ben de yukarıya çıktım. Odama girmeden önce katta bulunan lavaboya girdim. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp aynaya baktım.

 

"Ne yapıyorsun Yağız? Kendine gel."

 

Ellerimi lavabonun mermerine dayayıp kafamı yere eğdim. Başkası olsa askerine sarılan bir komutanı normal karşılayabilirdi. Hatta Meriç'te öyle karşılamış olabilirdi. Ama ben kendimi biliyordum. Bu yüzden birisi anlayacak diye tetikte duruyordum.

 

Kendimi topladığımı düşündüğüm anda lavabodan çıktım. Odamın kapısına geldiğim zaman orada bekleyen askere seslendim.

 

"Asker!"

 

"Buyurun komutanım?"

 

"Bana Üsteğmen Meriç'in uçuş çizelgesini getirebilir misin?"

 

"Emredersiniz komutanım!"

 

Asker giderken ben de odaya girdim. Masanın arka tarafına geçip sandalyeye oturdum ve masadaki birkaç evrak işini halletmeye başladım.

 

Evraklar bitmek üzereyken çalan kapıyla kafamı kaldırdım.

 

"Gel."

 

Asker içeriye girip selam verdi.

 

"Komutanım Üsteğmen Meriç'in çizelgesi."

 

Elindeki listeyi masama koyduktan sonra geri çekild.

 

"Tamam çıkabilirsin."

 

Asker odadan çıktıktan sonra listeye baktım. Listede sadece alan taraması olduğu zamanlar yazıyordu. Ne zaman göreve çıkacağımız belli olmadığı için sadece onları yazmışları. Timin eğitim dosyasının içine kağıdı koydum. İşime yarayacağı bir zaman illaki olurdu.

 

Akşam olduğunda çoğu komutan eve gitmişti. Bende bahçede sigara içiyordum. Hâlâ bir yere yerleşmediğim için taburda kalıyordum. Gerçi evde aramaya çıkmıyordum ya neyse.

 

"Komutan."

 

Tanıdık sesin seslenmesiyle kafamı kaldırdım. Meriç oturduğum banktaki boşluğa oturdu. Cebimden paketi çıkarıp ona uzattım.

 

"İçmiyorum. Teşekkür ederim."

 

Bir şey demeden paketi cebime koydum.

 

"Eve gitmiyor musunuz, komutan?"

 

"Daha bir evim yok. Tabur da kalıyorum."

 

"Anladım. Bulursunuz. Burada askere ev vermek için sıraya giriyorlar."

 

"Acelesi yok. Taburdaki oda yetiyor bana."

 

"Aileniz, kız arkadaşınız falan ziyaret gelir belki."

 

"Sanmıyorum. Eğer kız arkadaşım olup olmadığını sormaya çalışıyorsan yok."

 

Hiç olmadı. Olamaz da.

 

"Yok ben öylesine demiştim."

 

"Senin var mı?"

 

"Ne kız arkadaşım mı? Yok. "

 

Gülümseyerek sigaramdan son bir nefes alıp yere attım.

 

"Kardeşini ne zaman götüreceksin eve?"

 

"Onu o revirden çıkarırsam ilk işi Diyarbakır'a gitmek olur. Uçuşa da çıkar, komutan. Tutabildiğim kadar revirde tutacağım."

 

"Senden bir farkı yokmuş kardeşinin."

 

"Anlamadım?"

 

"Timdeki arkadaşların söyledi. Bıraksalar gökyüzünde kalacakmışsın."

 

Kafasını kaldırarak parmağı ile yıldızlarla kaplı gökyüzünü gösterdi.

 

"Orası benim bu hayatta evim diyebildiğim tek yer."

 

O gökyüzüne bakarken kısa bir süre ben de onun yüzüne baktım. Sonra hemen kafamı çevirdim.

 

"Ben gideyim artık kardeşimin yanına komutan. "

 

Meriç ayaklandığında onu kolundan tutarak durdurdum.

 

"Uçuş saatlerin dışında uçuşa çıkabilirsin. Tek şartım var. Sana ihtiyacım olduğu anda burada olman."

 

O an karanlıkta bile gözlerinin parladığı belli olmuştu.

 

"Emredersiniz komutanım."

 

Asker selamı verdikten sonra hızla uzaklaştı. Cebimden paketi çıkarıp bir tane daha sigara yaktım ve gökyüzünü izleyerek içmeye başladım.

 

 

Evet Yağız eşcinsel ve bunu biliyor.

 

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumağalarım 🤍🐢

Bölüm : 29.09.2024 16:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...