
Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️
Meriç
Olaylı geçen bir haftadan sonra Yağmur Diyarbakır'a dönmüştü. Evde iki gün zor tutabilmiştim.
Aynanın karşısında son kez üstümü düzeltim ve masanın üstündeki silahı alıp evden çıktım. Arabayı park yerinden çıkarırken yan aparmandaki kiralık yazısını gördüm. Hemen telefonumu çıkarıp fotoğrafını çektim. Belki Yağız komutanın işine yarardı.
Kabul ilk başlarda kendisinden pek haz etmemiştim. Ama geçen haftadan sonra birazda olsa ısınmıştım. Boş saatlerimde uçmama izin vermişti. Bu sanırım benim için yapabileceği en iyi şeydi.
Tabi bir de sarılması vardı. Komutan sarılana kadar o an ihtiyacım olan şeyin küçük bir sarılma olduğunu fark etmemiştim. Üstümden koca bir yük kalkmıştı adete.
Tabura girdiğimde arabayı park ettim ve odama doğru yürümeye başladım. Yağız komutanla odalarımız karşılıklıydı. Benimkisini merdivenin solunda onunki sağında kalıyordu. Kendi odama girmeden önce onun kapısına baktım. Niye böyle bir şey yaptım, bilmiyorum.
Hızla odama girdim. Dolaptan tulumumu aldıktan sonra giyinmeye başladım. Sivil kıyafetlerimi yerine koydum. Yerime oturmak için sandalyemi çektiğim sırada kapı çaldı.
"Gel!"
Asker içeriye girip selam verdikten sonra "Komutanım Mehmet Albay ve Asuman Timi brifing alanında sizi bekliyor." dedi.
"Asuman timi?"
"Yağız komutan timin adını değiştirdi komutanım."
"Tamam çıkabilirsin."
Asker selam verip çıktı. Bu adam timin adını niye değiştirdi şimdi?
Brifing alanına gittiğimde ben hariç herkesin orada olduğunu gördüm. Bana haber verselerdi daha erken gelirdim.
İçeri girdiğimde selam verip bana ayrılan yere, Yağız komutan ve Kaya'nın arasında sandalyeye, oturdum.
"Meriç, yaklaşık bir saat sonra tim göreve çıkacak. Koordinatla bunlar."
Mehmet komutan masadaki tableti bana uzattı. Benim görevle ilgili bilmem gereken tek şey koordinatlar olduğu için geri kalan şeyleri pek dinlememiştim.
Tim hazırlanmaya giderken ben de üsse gidip Bizimki'ni hazırlanmasına yardım etmeye başladım.
Askerler ne zaman göreve gitse içimi sıkıştıran o his yine gelmişti. Onları orada bırakıp geri dönmek çok zordu. Dönüşte nelerle karşılaşacağını bilmemek..
Tim helikopterin olduğu yere gelmeye başlamışlardı. Hepsi bana selam verirken ben de onlara selam veriyordum.Ttek tek helikoptere binmeye başladılar. Kaya selam verdikten sonra durdu.
"Geri döneceğiz. Sen getireceksin bizi."
"Tabi ki döneceksiniz. "
O da helikoptere bindiğinde sıra Yağız komutana gelmişti. Ben selam verdiğim sırada o da selam vermişti. İlk defa rütbesi benden yüksek biri bana selam veriyordu. Garip gelmişti. Tam helikoptere binecekken onu durdurdum.
"Komutan."
Ayağını helikopterden indirip bana döndü.
"Efendim?"
"Geri döneceksiniz."
"Temennimiz o yönde."
"Söz ver komutan. Hepinizi tekrar buraya geri getireceğim. Yine hepiniz bineceksiniz bu helikoptere."
"Sen bana emir mi veriyorsun?"
"Galiba biraz öyle oldu."
"Söz üsteğmen. Geri döneceğiz."
Omzumu sıkıp helikoptere bindi. Ben de bindikten sonra konuma doğru harekete geçtik.
Arkada tim planın üzerinden son bir kez geçmişlerdi. Konuma yaklaştığımızda arkaya doğru seslendim.
"Komutanım, yaklaşıyoruz."
"Anlaşıldı üsteğmen."
Onlar iniş için hazırlanmaya başlamışlardı. İnecekleri zaman çoğunlukla tam iniş yapmazdık. Halatla aşağıya inerlerdi. Yine öyle olacaktı.
Neredeyse konuma geldiğimde yavaşça alçaldım. Yeteri kadar alçaldığımı hissedince kapıyı açtım. Önde Kaya ardından diğerleri yavaş yavaş inmeye başlamışlardı. En son Yağız komutan kalmıştı. Tam ineceği sırada arkamı dönüp onu durdurdum.
"Komutan, geri döneceğinize söz verdin. Unutma ."
Cevap olarak asker selamı dışında bir şey alamamıştım. O da diğerleri gibi aşağıya indiğinde geri önüme döndüm.
Yanımdaki yardımcı pilot olan Teğmenin garip bakışlarıyla kafamı saniyelik olarak ona çevirdikten sonra yola döndüm. Havalanırken "Hayırdır Teğmen bir sorun mu var?" dedim.
"Hayır komutanım. Sadece bir şeyi merak etmiştim de."
"Neyi merak ettin?"
"Yağız komutan onunla böyle konuşmanıza kızmıyor mu?"
"En son kızmıyordu. Başta da kızıyordu. O yüzden görevden sonra kızacak mı kızmayacak mı bilmiyorum."
Ben gülünce o da gülmüştü.
Bir saatten fazladır görev yerindeydiler. İzleme odasında oturmuş görev yerine gitmem için verecekleri emri bekliyordum. Yanında oturduğum astsubayın komutanı olmasam beni kovacağına aşırı emindim. Çünkü sürekli darlıyordum onu haber var mı, diye.
Önceden de her görev zamanı endişelenirdim ama hiçbir zaman askerleri darlamazdım.
Bir süre sonra Mehmet Albay'ın telsizinden ses gelmişti. Benden uzak olduğu için ne konuştuğun kiminle konuştuğunu anlamamıştım. O konuştuktan sonra masanın üstünde duran telsizimden ses gelmişti.
"Üsteğmen.. Beni duyuyor musun?"
Yağız komutanın sesini duyunca sandalyeyi ittirip hızla yerimden kalktım ve telsizi elime aldım.
"Evet komutanım duyuyorum."
"Bıraktığın yerin beş yüz metre gerisinden bizi alabilirsin."
"Emredersiniz, komutanım!"
İlk defa bir komutan askerler ya da direkt albaya söylemek yerine bana söylediği için odadaki herkes bana bakıyordu. Mehmet Albay hariç.
Mehmet Albay'a yaklaştım ve "Komutanım, Yağız Yüzbaşı onları almam için emir verdi. İzninizle çıkıyorum." dedim.
"Git de getir çocukları Meriç."
"Emredersiniz."
Odadan çıktıktan sonra hızla üsse doğru koşmaya başladım. Benimki'nin yanına geldiğimde Teğmen yanında duruyordu. Selam verdikten sonra elindeki kaskımı bana verdi.
"Her şey hazır komutanım, kalkabiliriz."
"Tamamdır."
Helikopter binip hemen havalandırdık.
Yağız komutanın dediği yere yaklaştığımız zaman telsizle ona bağlandım.
"Komutanım?"
"Söyle Üsteğmen."
"Yaklaşıyoruz komutanım. İniş yapacağız."
"İniş yapma. Merdiveni sarkıt."
"Ama komutanım.."
"Üsteğmen. Timimde yaralı olmadığı sürece iniş yapma."
"Emredersiniz komutanım."
Dediği yere geldiğimiz de biraz alçaldıktan sonra Teğmen merdiveni aşağıya sarkıttı. Timin hepsi teker teker helikoptere binip kendini yere attı. En son Yağız komutan gelmiş merdiveni yukarıya çekmişti.
"Gidebiliriz Üsteğmen."
"Emredersiniz komutanım."
Tekrar yükselip tabura doğru yol aldık.
İndiğimizde yine herkes teker teker selam verip tabura girmişti. Ben de kaskımı alıp ekipmanların olduğu yere gelmiştim.
Dolabıma kaskımı koyup paraşüt çantasını yerine astım. Odanın kapısının açılmasıyla arkamı döndüm. Yağız komutan içeriye girmiş kapıda dikiyordu.
"Bir sorun mu var komutan?"
"Evet var Üsteğmen."
Yine ne geliyor acaba?
Tam önüne gelip "Bir daha göreve çıktığımızda bu kadar endişelenmeni ve emirlerimi ikiletmemeni öneririm." dedi.
"İkincisini yapabilirim ama ilki elimde olan bir şey değil."
Kaşlarını çatıp "Bir de bana bir daha emir verme." dedi.
"O emir sayılmazdı komutan."
"Şimdi de karşı mı çıkıyorsun?"
"Ne desem kızacak mısınız ?"
Son söylediğimi biraz sesli söylediğim için çatık olan kaşlarını kaldırdı.
Mahcup bir şekilde "Özür dilerim komutanım. Bağırmak istememiştim." dedim.
"Timdeki arkadaşların sinirli biri olduğunu demişlerdi ama komutanına bağıracağını sanmazdım."
O da benim gibi bağırdığında olduğum yerde sıçramıştım. Başka bir şey demeden odayı terk etmişti.
Harika, bir komutana bağırmadığım kalmıştı onu da yaptım. Kesin uçuşlarımı da kesecek.
Tabura girdiğimde direkt odama çıkmıştım. Aklım Yağız komutan için çektiğim ilan gelince kendi odama girmek yerine onun odasının kapısına gitmiştim. Tam kapıyı çalacakken az önce olanlar aklıma gelince kapıdan uzaklaştım.
Bence şu an hiç sırası değildi.
Kendinize çok dikkat edin minik kaplumbağalarım🤍🐢
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |