5 yaşında daha ana kuzusu Hafsa bir gece çok kötü hastalandı babası kucağında kızını hastaneye götürdü doktor öldü dedi işte küçük hafsa`nın o gün başladı cehennemi ateş bedenine işledi ve kalbini kul etti artık küçük Hafsa o masum küçük kız olamazdı çünkü küçük Hafsa küçük yaşta öldü geriye sadece büyümüş olgunlaşmış karaca kaldı

"Benden uzak dur doktor!"dedi yüzbaşı " Sana çekiliyorum asker " dedi doktor İkiside birbirine aitti ama bu görevlerine engeldi aşka yer yoktu savaş ve çaba vardı ama onlar emirlere karşı gelebilirler di çünkü aşk engel tanımazdı.

Deli savcımız armina nın annesinin ölümüyle ve daha 1 hafta dolmadan Mardin`e atanır ve Mardin`de gerçek ailesini bulmakla kalmayıp aşkı da bulur ama bunlardan hiçbirinden haberi yoktur...

“Geçmiş, insanın omzuna çöken görünmez bir el gibidir; dokunduğu yeri hiç bırakmaz. Ben de yıllarca o elin bıraktığı izleri taşımayı öğrendim. Zaman, unutturmak yerine derinleştirdi yaraları; her gün yeniden kanattı, yeniden hatırlattı. Mutluluk başkalarının masalarında duran bir süs eşyasıydı, benimse hiç sahip olmadığım. Hayat bana hep aynı dersi fısıldadı: Bazı insanlar ışığı bulamaz; çünkü karanlık, onlara çoktan ev olmuş­tur.”

> “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” Bu söz artık sadece bir haykırış değil, bir gerçektir. Çünkü bu toprak, uğruna can verilen toprağın adıdır: VATAN. “Vatan Sağ Olsun” dört kalbin birleşip tek bir kalem olduğu, kanla yazılan tarihe duyulan derin saygının ifadesidir. Her satırı, bir şehidin alnındaki son buse, bir annenin göğsünde sakladığı son mektup, bir çocuğun rüyasında gördüğü ama artık dönmeyen babadır. Bu kitapta; Ömer Halisdemir’in karanlığı yaran cesareti, Eren Bülbül’ün çocuk yüreğiyle ettiği son ihbar, Berat Mecit Day’ın sessiz şehadeti ve Cengiz Topel’in göğe yükselen son selamı vardır. Bu kitap, ne kurgu, ne destan, ne roman… Bu kitap bir ağıt, bir dua, ve bir emanettir. Şehitliğin ne olduğunu unutanlara hatırlatma, geride kalanların ne yaşadığını görmeyenlere aynadır. Bir milletin en kutsal cümlesiyle son bulur her sayfa: “Vatan sağ olsun.” --- ÜÇ YÜREK (DOĞA, GÖKÇEN, KAAN)

Sevdiği adamın acımasız sözleri üzerine okumaya gitti ama döndüğünde öğreneceği ve göreceği gerçekleri kaldırabilecekmiydi.

"Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." -Gazi Mustafa Kemal Atatürk Albeyaz Yeminler Ceylan Savaş, 28 yaşında bir terörle mücadele savcısı ve geçmişin acılarıyla şekillenen bir kadındır. 1998`de terkedilen küçük bir kız olarak, Türk konsolosluğunun yardımıyla ülkesine döner ve onu büyüten kişi, evlat edindiği babası Albay Kaan Savaş`tır. Albay Kaan, sevgiyle büyüttüğü kızının ülkesine adanmış bir kadına dönüşmesine tanıklık eder. Alpkan Aslan, 29 yaşında Özel Kuvvetler Kıdemli Üsteğmeni, küçük yaşta ailesini kaybetmiş ve devletin kollarında büyümüştür. Zorlu görevleriyle tanınan Alpkan, Cizre`deki "Savaşçı" timinin komutanıdır. 2018`de bir kaza sonucu tanışan Alpkan ve Ceylan, yıllar sonra, 2025`te Cizre`de tekrar karşılaşır. Ceylan, babasının komutanlık yaptığı timle çalışmak için Cizre`ye gelir ve burada Alpkan ile yolları kesişir. "Albeyaz Yeminler", bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda bir kahramanlık destanıdır. Cesaret, kayıplar ve yeminlerle dolu bu yolculuk, onları yalnızca birbirlerine değil, ülkenin geleceğine ve büyük bir savaşa da sürükleyecektir. Eğer hoşunuza gitmişse kitabıma göz atmayı unutmayınn ❤️

Ailesi darmadağın olmuş bir kadın...Vatan için her şeyini feda eden bir adam... Bu iki zıt insan Şırnak`ta karşılaşırsa ne olur? Tolstoy şöyle diyor: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.”

Geçmişinde işkence görmüş bir kadın yüzbaşı ve onu kurtaran gizli bir kahraman...

"Sükùt Onların zırhıydı, Aşkları ise en tehlikeli sır. "

"Bembeyaz bir odaya kapattı beni... Suçum neydi bilmeden, cezamı içime gömdüm. Duvarlar sessizdi, babam gibi. Ben o gün çocukluğumu içeride bıraktım."

Cumhuriyet savcısı Sare Kınar ve Hayatinı Vatanına adamış Yüzbaşı Yağız Türkoğlu

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE 🇹🇷

"Yetmedi mi ha Yetmedi mi bize yaşatıkların. Kocam senın için ailesinde vaz geçti sen naptın, sen naptım Asya onu ÖLDÜRDÜN" beni suçluyprdu ama kendi kocasını öldüren oydu. Bir teröristle iş birliği yapan oydu. Ama yinede söyledikleri kalbimi delip geçiyordu. Evet benimde bir kalbim vardı bende etden kemikten bir insandım. O zaman neden benden herkesı, her şeyi konturol altında tutmam isteniyordu. Bir robot gibi. "Asya" dedi içli bir sesle devamını duymak istemiyordum. Söyleyeceklerini bildiğim için duymak istemiyordum. "Sen lanetlisin. Sevdiğin herkesı öldürüyorsun. Sende nefret ediyorum" dedi sözlerinin canımı yaktığını bildiği için her kısmını bastıra bastıra konuşmuştu. "Tekdileğim" dedi olduğumuz sorgu odasını inlticek bir yükseklikte konuşarak. "Kimse seni sevmesin. Öyle bir yalnız kalki benim bunca zaman yaşadığım izdirabin iki katını yaşa Cihanı benden aldığın gibi biride sevdiğini senden alsın" dedi acımasızca. O bir anne olamaz. O bir insan bile değil benim gözümde. Kitapta mantık ve yazım yanlışları olabilir lütfen ciddiye almayın!

Kaybetmeden zafer olmaz,cennet bile ölüm ister.

Liseden beri tanışan Asena ve Bertuğ Milli istihbarat teşkilatının kurduğu timde bir araya gelirler. Asena ve Bertuğ mezun olduktan sonra Asena Bertuğ`a ulaşamaz. Başta Asena Bertuğ`a sinirlenir ve nedenini öğrenince herşey düzelir. Artık ikisininde tek önceliği vatanıdır. Sizce mutlu son mu mutsuz son mu?

Bu kitabın içindeki karakterler ,zamanlar ve yerler hayal ürünüdür. İyi okumalar dilerim🥰 ~Hümeyra

OR2196CJ **Wattpad`de 1 Milyonu geçmişti. Uygulama kısıtlamasından sonra kaldırıldı. *1. Kitap tamamlandı 2. Kitap yazılıyor.. Gökyüzü, hayalini kuranları kabul eder ama her zaman bağrına basmaz. Eflin, maviye uzanırken kaderin en sert rüzgârına kapıldı. Kanatlarını kaybetti ama savaşmayı bırakmadı. Şimdi gökyüzü ona ait değil belki, ama vatan hâlâ onun nefesi, mücadelesi ve yeminidir. Geçmişin gölgelerinde çocukluk aşkı Eren vardı. Ona inandığı, güvendiği, kalbini açtığı Eren... Ama Eren’in ihaneti, sadece kalbini değil, ruhunu da yaraladı. Tam her şey bitti derken, yanında her zaman sessiz bir güç vardı: Yağız. Gözlerinde sadakat, kalbinde karşılıksız bir sevgi taşıyan Yağız, Eflin’in en büyük dayanağı oldu. Artık Eflin’in savaşı sadece vatan için değil, kendi yaralarını sarmak için de. Karanlık geçmişiyle, yeni görevine adım atan bir asker olarak hem kendi hikâyesini hem de intikamını yazmaya hazır. İhanetin yaraladığı bir yürek, sevginin gücüyle yeniden yükselir. Gökyüzünden yere inen Eflin’in azim, ihanet ve sadakatle örülü hikâyesine tanıklık edin. "Bazen hayallerin gökyüzünde kalır, ama yüreğin savaşmaya devam eder." ‼️ Kitabıma profilime yönelik çalınma/kopyalanma olaylarında hukukî süreci başlatmaktan çekinmem, o şahısla mahkemede yüz yüze görüşürüz. ☑️ Düzenlendi

Gizli görevler, tehlikeler ve kalplerin savaş verdiği dünyaya hoşgeldin Miran ve Lirya biri kara biri gökyüzü farklı geçmişler ve sırlarla dolu hayatlar... Kamuflajların ardında saklanan duygular görevlerin gölgesinde büyüyor Jet pilotu Lirya ve teğmen Miranın hikayesi muazzam bir dünyanın kapılarını size açıyor Keyifli okumalar

Selinin intikam yemininin gerçekleştirmeye çalışmasını ve hayatını anlatır...

Bu kitap askerlikle ilgili bir kitaptır. Olaylı ve eğlenceli olduğunu düşünüyorum siz de düşüncelerinizi belirtirseniz seviniriim

Albayın Esiri, gücün ve kırılganlığın, nefretin ve tutkunun iç içe geçtiği aşk romanı. Keyifli okumalar.

Ahıl Nur Çevik, yıllar boyunca kalbinin derinlerinde taşıdığı duygularla yüzleşmeye hiç hazır değildi. Lise yıllarında, hastane stajındayken tanıştığı Akgün Akkurt hayatına tesadüfen girmiş, aynı hızla da çıkıp gitmişti. Birkaç kelime, birkaç anı, sonra ayrılık… Aradan geçen yıllarda yolları farklı yönlere savurdu. Ahıl, çocukluk hayalini gerçekleştirip askeri doktor olmayı seçti. Akgün ise vatanı için üniforma giymeyi… İkisi de bambaşka yollarda yürürken kader, onları yeniden aynı noktada buluşturdu: Askeriye. Ahıl, yıllar önce kalbine dokunan o genci unutmaya çalışsa da artık karşısındaydı. Akgün ise gözlerinde hâlâ saklı duran o ışığı görmezden gelemiyordu. Görev, disiplin ve mesafe… Ama aynı zamanda yarım kalan bir hikâyenin ikinci perdesi. Peki, yıllar önce yarım kalan bu bağ, askeriyenin katı kuralları arasında yeniden filizlenebilir mi? Yoksa geçmişin izleri, geleceğin önüne bir kez daha duvar mı örecek?

NOT;Örgüt 10. Bölümden itibaren var önceki bölümler karakter tanıma bölümleri Not2; Boran ve diğer yan karakterlerin anlatımında sahneler vardır. Muâşaka Görünürde düşman dışarıdadır… Oysa asıl savaş, insanın kendi zihninde saklıdır. Hava kuvvetlerinden yüzbaşı Boran, görevlerin ağırlığıyla yaşayan disiplinli bir asker. Psikiyatrist Görkem, en karmaşık zihinleri bile çözebileceğini sanan bir uzman. Ve doktor Kayra… Yıllar sonra Sıla ile aynı evde kalmak zorunda kalan, kimsenin bilmediği bir karanlığı içinde taşıyan adam. Çift kişilik bozukluğu, sadizm, narsizm ve psikopati… Kayra’nın gizlediği her şey, bir bir açığa çıktığında artık hiçbir görev, hiçbir dostluk, hiçbir bağ eskisi gibi olmayacaktır. Askerî operasyonların gölgesinde, gerçek düşman mı daha tehlikeli, yoksa Kayra’nın zihninde saklı karanlık mı? Muâşaka, görev ile kalp, akıl ile karanlık arasındaki en çetin savaşı anlatıyor.

İzmir`den Ankara`ya amcası için gelen Selis Korkmaz bir time katılacağıdan haberi yoktur. Aral Demir Öztürk timine yeni bir kişi istemediği için şansızdı. Böyle bir sürprizle karşılaşacağıdan haberi henüz yoktu.