Bir felaket, dünyayı beklenmedik bir şekilde sarar. Asitli bir su, şehirleri dondurur ve hayatı alt üst eder. Beyza, babasını kaybetmiş yetim bir kız olarak, yıllarca geride kalan boşluğu doldurmak için hayatını sürdürmeye çalışırken, kendini bir felaketin tam ortasında bulur. Bir otelde tesadüfen duyduğu bir konuşma, onun merakını uyandırır ve kısa süre sonra, dünyanın her yerinde buz ve su altında hayatta kalma mücadelesi başlar. Bilim insanları, kaybolan aileler, gizemli sualtı dünyası... Tüm bunların ortasında kalmış iki hayat, iki kalp arasında bir bağ oluşur. Beyza, bir grup cesur insanla birlikte bu felaketin ardındaki sırrı çözmek için yola çıkar. Ancak, her adımda daha büyük tehlikeler ve bilinmeyen sırlar onları beklemektedir. Su altındaki dünyayı keşfederken, Beyza’nın kendisi bile, hiç beklemediği bir güce sahip olduğunu fark eder. Hayatta kalma mücadelesi, kaybolmuş ailelerin izlerini aramak, derinlere inmek ve kayıp zamanı geri almak için bir yolculuk başlar. Ancak bu yolculuk, sadece dünyanın değil, kalbin de

kız ve erkeğin tanışıp çoğu şeyin üstesinden gelmesi

Yıllar önce seri katil tarafından öldürülen ablasını kurtarmak için geçmişe giderse ve kendini aşk, intikam, hasretin içinde bulursa..

Bu karanlık hiç bitmeyecek gibi gelmişti alkım,ın ışıklar yandığında ilk söylediği şey buydu saatlerdir karanlıkta hiç tanımadığı neredeyse kendi yaşlarında on kişiyle oturuyordu buraya nasıl geldiğini daha önemlisi nasıl geri döneceğini biliyordu.

Yolunu kaybendenler,yalnızlar ve devam etmeye gücü kalmayanlar için çöl uğranılması gerek en son yerdi.Fakat bazı deliler çölün muzip fırtına sesine kulak kesildiler; birbirinden tuhaf ve absürt bir dizi çöl efsanelerine karıştırlar.

1200’lü yıllarda geçen bu derin hikaye, genç bir kızın kimlik arayışında başından geçenleri anlatır. İyi okumalar.