devam ediyor 7s önce güncellendi
TAŞIN DÜĞÜMÜ
@elffmavii
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
Rüzgâr, tozlu avludan geçerken eski taş duvarların arasına karışıyor, bakır tepsilerde çay bardakları titriyordu. Avlunun ortasında uzun, ağır bir sofra kurulmuştu. Halılar yere serilmiş, sofranın başına iki aşiretin en yaşlıları oturmuştu.
Efsa, annesinin hemen yanında, başı hafif öne eğik duruyordu. O an sadece gümüş bileziklerinin bileğinde çıkardığı ince sesi duyabiliyordu. Kulağı, karşı taraftaki derin ve sert erkek sesine takıldı:
“Kan davası bitecek… İki taraf da sözünü tutacak.”
Sözler, sofranın üzerinden sert bir taş gibi yuvarlandı. Karşı aşiretin reisi, kara bıyıklarının altında dudaklarını sımsıkı kapatmış, gözlerini Efsa’nın babasına dikmişti.
Babasının sesi tok ve sakindi:
“Kızım Efsa, oğlunuz Polat Ağa ile evlenecek. Oğlum Cihan da kızınız Alya ile…”
Cümle tamamlanmadan, Efsa’nın içi buz kesti. O anda istemsizce başını kaldırdı. Gözleri, sofranın diğer ucunda oturan genç kıza, Alya’ya takıldı. Zehra bakışlarını yere indirmişti. Ama Efsa, ağabeyi Cihan’ın onu nasıl dikkatle izlediğini gördü. O bakışlarda yılların sessiz bir sevgisi vardı.
Bir anlık sessizlik çöktü. Sadece rüzgârın halıları hafifçe dalgalandırdığı duyuldu. Sonra yaşlılardan biri, ağır bir nefes aldı:
“Berdel, töre gereğidir. Verilen söz bozulmaz.”
Efsa, sofrada kimin gülümsediğini, kimin dudaklarını ısırdığını seçemedi. Çünkü içinden tek bir soru yankılanıyordu:
“Benim hayatım ne zaman benim olacak?”
O sırada Cihan, bakışlarını Alya’dan ayırmadan başını eğdi. Sonuçta ne şekilde olursa olsun kavuşmuşlardı. Cihan, Efsa`nın yıkılmış halini bile görmemişti.
EFSA & T. POLAT