devam ediyor 9dk önce güncellendi
Kumru
@kumru_nova
Okuma
397
Oy
270
Takip
14
Yorum
29
Bölüm
16
Annemi ve babamı bir trafik kazasında kaybetmiştim. Hayatı tek başıma sürdürüyordum. Evde, onlara ait olan ve benim için anlamını hiç yitirmeyen eşyalar hâlâ yerli yerindeydi. Onları kaybettikten sonra hayat anlamsızlaşmıştı. Ev, artık tarifsiz bir sessizlik içindeydi. Bir ses duymayı, bir nefes işitmeyi özlemiştim.
Anne sıcaklığını, baba şefkatini; mutfaktan gelen tabak çanak seslerinin anneme ait olmasını... Babamın bana "Nova" diye seslenişini... Bir anne babanın çocuğuna duyduğu o tarifsiz sevgiyi çok özlemiştim. Sevgiye aç kalmıştım. Henüz genç bir kızdım.
Bir gün evde yalnız otururken, elimde kumanda televizyon kanalları arasında dolaşıyordum. Bir sahnede karşıma çıkan mutlu bir aile tablosu gözüme takıldı. Ne kadar huzurlu ve sıcak görünüyordu... O an bir kez daha, aileye olan hasretimin ne kadar derinleştiğini hissettim.
Bir ablamın ya da bir ağabeyimin olmasını çok isterdim. Yalnız yaşamak her geçen gün daha da zorlaşıyordu. Bir ev arkadaşına, bir sese, bir paylaşıma ihtiyaç duyuyordum. Yalnızlık gün geçtikçe içimi boğuyordu.
Yine bir akşamüstü, yürüyüş yapmak için dışarı çıktım. Yağmur yağıyordu. İstanbul’un büyüleyici sonbaharında, tenha sokaklarda yavaş adımlarla yürüyordum. Yağmurun serinliğini ve havanın nemli kokusunu içime çekerek, ruhuma iyi gelecek bir şeyler arıyordum. Buna gerçekten ihtiyacım vardı.
Akasya ağaçları, çam fidanları… Ve havada yükselen, ne olduğu tam belli olmayan bir duman: toz mu, buhar mı, yoksa bir inşaattan savrulan atıklar mı? Yol kenarında, üstü başı inşaat kıyafetleriyle kirlenmiş işçiler yavaş yavaş ilerliyorlardı. Kambur duruşları, başları öne eğik… Sessiz ve yorgundular. Hepsi kendi dünyasına gömülmüş.