Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left7.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@hamdiulker
Koridorda bir ara inecek olanlarla binenler arasında yaşanan kargaşa kısa sürmüş ve koridor biraz sakinlemişti. Ahmet Bey içeriye dönmüş, karısına aşağı inip bir şeyler almak istediğini söylüyorken kapı önünde yaşlı bir kadın ve bir de küçük kız çocuğu belirmişti. Ahmet Bey tıpkı bana yaptığı gibi o kadına da merhametli davranmış ve kompartımandaki bir kişilik yere onu ve yanındaki küçük çocuğu oturtmak için içeriye girmişti. Beni pencereye doğru kaymam için uyardıktan sonra az öncesine kadar oturduğum kapı kenarına yaşlı kadını oturtmuştu. Ahmet Bey, kadının elindeki naylon dokuma torba ve küçük çantayı üstteki bagaja koyduktan sonra çocuğun elindeki büyük çerçeveli resmi alıp, bir süre baktı ve bir şey söylemeden şaşkınlığını biraz da yüz ifadesine yansıttıktan sonra resmi tekrar çocuğa uzattı. Kadın kapı kenarına, çocuğu da bana doğru oturttu. Daha sonra trenin mola süresinden faydalanmak üzere aşağıya inmek için kompartımandan çıktı. O gittikten sonra kadın bir süre Ahmet Bey'e teşekkür amaçlı dua etti. Firuze Hanım, kocasına 'şu köylü kadını ne diye buraya getirdin!' dermişçesine yine suratını asmış oturuyordu.
Yaşlı kadın bir süre gözlerini dikip koridor tarafına uzun uzun baktı. Sonra geriye dönüp küçük kızın kafasına, boynuna boğazına iyice sarıp düğümlediği eşarbı gevşetti. Eli ile çocuğun başını sıvazlayıp çocuğu birkaç kere öptü. Sonra da kendi kafasındaki ip dokuma örtüyü kafasından açtı ve başındaki eşarbı düzeltti. Yine çocuğa sarılıp birkaç kere öpüyor ve ardından; 'Bizim köyde de okul var, ben seni orada okula gönderirim. Selim'den sana güzel güzel elbiseler alırım. Önlüğün ve yakalığın yeni, bu sene idare eder. Hem bak ben köyde yapayalnızım, bana da can şenliği olursun.' dedikten sonra koridora doğru gözlerini dikip, dalıp gidiyordu. Bir ara başındaki kalın eşarbın uçlarını parmak uçları ile kıvırıp gözyaşlarını siliyordu. Çocuk ise sanki olup bitenlerden habersiz kafasını öne eğmiş manasız bakışlarla ayaklarının uçlarına bakıyordu. Kadın ağlıyor, ağladıkça hiddetleniyor, az öncesine kadar elinden geldiğince metanetli davranmaya çalışan o güçlü kadından hiçbir emare kalmıyordu. Koynundan bir resim çıkarıyor, resmi öpüyor, kokluyor, yüzüne sürüyor ve bir yandan da bir şeyler mırıldanıyordu. 'Seni vuran eller kırılsın, seni asan eller kırılsın...' diye devam eden ağıtlar eşliğinde kadının az öncesine kadar devam eden o gücü tükeniyor, kendini iyice koy veriyordu. Çocuk halen çok sessizdi ve hiçbir tepki göstermiyordu. Ben ise olup bitenlere bir anlam verememekle birlikte olası bütün ihtimalleri hayal etmeye çalışıyordum.
Dışarıdan gelen düdük sesleri ve ardından birkaç kez çalan uzun klakson sesi ile irkiliyor ve bir kez daha dalıp gittiğim rüyalardan uyanıp kendime geliyordum. Tren az hareket edip, tekrar duruyordu. Oğlan annesine iyice sokuluyor ve babasının neden gelmediğini soruyordu. Kadın her ne kadar da sakin durmaya çalışsa da o da tedirgin olmaya başlıyordu. Zira tren hareket etmek üzereydi ve Ahmet Bey hâlâ ortalarda gözükmüyordu. Birkaç dakika sonra tekrar uzun bir düdük sesi ve ardından trenin klakson sesi duyuluyor ve tren Erzurum Garı'ndan hareket ediyordu. Kız hemen kompartımanın kapısına koşuyor ve tedirgin bakışlarla babasını arıyordu. Yaşlı kadın da onların bu telaşına kapılıp, ağlamayı bırakmış ve manasız bakışlarla koridora doğru bakıyordu. Ayaklarının önündeki büyük çerçeveli resmi bir eli ile sımsıkı tutuyor, diğer eli ile de koynundan çıkardığı mendil ile gözyaşlarını ve burnunu silmeye çalışıyordu. Birazdan kapıda bekleyen çocuğun yüz ifadesi aniden değişiyor ve az öncesine kadar yüzüne ve davranışlarına yansıyan tedirginlik yerini neşeli hareketlere bırakıyordu. Ahmet Bey koridorun başından görünmüştü. Birden koşuyor ve ; 'Nerede kaldın baba, çok merak ettik!' diyerek Ahmet Bey'e sarılıyordu. Ahmet Bey kompartımana giriyor, hanımı ve çocuklarına; dışarısı çok soğuk olduğu için trenin içerisinde birazcık dolaştığını, en son vagondaki restorana uğrayıp bir çay içtikten sonra geldiğini anlatarak açıklamalarda bulunurken, bir anda yaşlı kadının bakışları bana odaklanıyordu. Önce bir anlam verememekle birlikte, az öncesine kadar beni de o ailenin bir ferdi olarak zannettiğini ve şimdi ise yabancı olduğumu fark ettiğini anlıyordum. Ahmet Bey, çocuklarının ve hanımının rahatlarını bozuyor ve onları biraz sıkıştırarak yaşlı kadının karşısındaki koltuğa oturuyordu. Bir süre sonra yaşlı kadının dizlerine yaslayarak tutuğu resme tekrar gözü takılıyor ve bir müddet daha o resme bakıyordu.


modal aç
modal aç
modal aç