On iki krallığın efsanelerle dolu dünyasına hoş geldiniz; yedi büyük ve beş küçük krallığın bir araya geldiği, taht varislerinin ve hayvan ruhu kullanıcılarının destansı mücadelesine tanık olacaksınız. Bu evrende güç ve ihanet, büyü ve kan, kaderin acımasız ellerinde şekillenir.
Bir zamanlar barış içinde olan bu krallıklar, Ejderha ruhunu taşıyan ve efsanelerde adı geçen kadim bir krallığa karşı birleştiğinde, tarih yazılmamış bir karanlığa gömülecektir. İnsanlık, gözleri önünde yaşanan en acımasız soykırımı çaresizce izlemek zorunda kalacak. Bu kan gölünün ortasında, her şeyini kaybeden büyücü Arge ve düşmüş krallığın son varisi, ölümden dirilen prenses Henna, intikam yeminiyle yeniden doğacaktır.
Ancak aşk, bu karanlık dünyada sadece bir trajedi olarak yankılanır. Davin ve Henna, kaderlerinin imkansızlığına rağmen birbirlerine tutunmaya çalışırken; Arge ve Buse, elleriyle dokunabilecekleri her güzelliği karanlığa mahkum etmek için çabalayacaktır. Onların karanlık seçimleri, yalnızca kendilerini değil, çevrelerindeki pek çok masum ruhu da felakete sürükleyecektir.
Bu hikayede kurtuluş yoktur; mutlu son ancak ölümle yazılabilir.
Elini belime koydu. Kendine iyice çekip ben ne olduğunu anlamadan, şakağımdan öptü. Ve karşımızdaki adamlara baktı "Gördüğünüz üzere hayat arkadaşım olmadan yaşayamam. Çok zamanı kalmadı. Ne kadar isterseniz size hemen veririm. Yeterki karıma uygun bir dönür bulun." Dedi elimi avucunun arasına aldı. Sonra dudaklarına doğru götürdü. Gözlerimin içine bakarak bir buse bıraktı. O an içimdeki kelebekler şaha kalkmış gibi uçuşuyordu.
Anka Ateşi ve Su Ejderhası... Evreni yok edebilecek ve tekrardan oluşturabilecek kadar büyük iki güç.
Deniz ve Ege sıradan bir genç kız hayatı yaşarken Ege`nin kaçırılması ile her şey alt üst olur. Deniz kız kardeşini bulmak için ne kadar ileri gidebilir? Sahip olduğu Anka Ateşi onu ne kadar ileri götürebilir? Ölüme? Ailesine?
Öldürülmesi zor kuklalar, ustalar. Direniş`e katılmak, robotlar üretmek, aşkı ve dostluğu bulmak... Peki ya kardeşini?
Karanlığın içinde Közden Kalbi`yle yanan, acımasızlığıyla efsaneleşmiş bir kadın...
O, bir varisten fazlasıydı. Bir oyuncu, bir hırsız, bir katil, bir cadı, bir lânet, zihnindeki seslerden varolmuş tehlikeli bir ölüm makinası...
Amcasının ölümüyle örgütün Yönetici Varis koltuğuna oturan gizemli bir adam... Karanlığın aydınlık tarafı olmuş, aydınlığı boğmaya mecbur bırakılan acılı bir yeğen...
Aşk, ikisini bir araya getirdi; fakat hayat sürprizlerle ve kötü sonlarla doluydu.
Her şey bir intikamla başladı. Sonra hepsi birer birer ardından geldi. İhtiras, hırs, öfke ve en önemlisi İNTİKAM duygusuyla yanan kalpler...
Peki bu hikâyede masum olan kimdi? Acılar içinde boğuşan, annesini öldürmek zorunda kalan küçük bir kız çocuğu mu yoksa hayalleri elinden alınıp acımasız bir adama dönüşmeye mecbur bırakılan bir adam mı?
"Bedeni cehennem ateşinden olanın kalbi yalnızca közden olabilirdi."
Bu hikâye sadece onların hikâyesi değil, bu hikâye kalbi köz gibi yanan acılı kalplerin hikâyesi.
(Beliz) Elzem Zerel ∆ Emre Sayar
Ulukayın kökleri, Türk mitolojisinde ve Orta Asya`nın eski inanç sistemlerinde önemli bir yere sahiptir. Ulukayın, genellikle "Büyük Ağaç" veya "Dünya Ağacı" olarak anılır ve evrenin merkezinde yer aldığına inanılır. Bu ağaç, kökleriyle yeraltı dünyasına, dallarıyla ise gökyüzüne uzanır. Kökleri, yeraltı dünyasında yaşayan ruhları ve ataları temsil ederken, dalları göksel varlıkları ve tanrıları simgeler. Ulukayın kökleri, yaşamın ve ölümün döngüsünü, doğanın ve evrenin birliğini ifade eder. Bu mitolojik yapı, Türk kültüründe doğa ile insan arasındaki derin bağları ve ataların bilgeliğine olan saygıyı vurgular. Ulukayın`ın kökleri, insanın kendi köklerine, geçmişine ve kültürel mirasına olan bağlılığını da sembolize eder.
Kimsenin sağ çıkamayacağını düşündüren bir ses, son umut kırıntılarını bile acımasızca tüketen o patlama ve milyonlarca yüreğe düşen tarifsiz acı...
Dört can, dört aile, dört ana-baba, dört eş, çoluk çocuk, koca bir ülke... Dört şehit, dört kahraman...
Kıdemli Üsteğmen Ayaz Kara
Üsteğmen Berk Batur
Teğmen Mert Can
Teğmen Çınar Yiğit
Ve küllerinden muazzam bir intikam hırsıyla doğacak olan Yüzbaşı Anka.
Bu vatan aşkının intikam hırsıyla birleşmesinin hikâyesi, bu yeniden doğuşun hikayesi.
Bu bütün kayıplarına rağmen "Vatan sağolsun." diyenlerin, "Her şey vatan için!" diye haykıranların ve Türk`ün bir ölüp bin dirileceğini herkese gösterenlerin hikâyesi.
Bu pelerinsiz kahramanların hikâyesi ve bu Yüzbaşı Anka`nın hikâyesi..
••••
Çakal rüya gördü diye kurdun nesli tükendi sananların göreceği son şey muhakkak ki bir Türk askerdir.