@eslemyilmaz_ : @gezginruh(suz) Memati reis İFŞA bana bunu yapmıyacaktın reis şimdi yaktım çıranı
Okuma 12
Oy 2
Yorum 1
Tarih 1dk önce
@eslemyilmaz_ : @gezginruh(suz) Memati reis İFŞA bana bunu yapmıyacaktın reis şimdi yaktım çıranı
Okuma 12
Oy 2
Yorum 1
Tarih 1dk önce
@belinay25 : Sınavlar yüzünden hiç aktif olamıyorum ya🥲
Okuma 3
Oy 1
Yorum 1
Tarih 3dk önce
@tuanam_02 : Yeni bölüm geldi asklarrrrr
Okuma 1
Oy 0
Yorum 0
Tarih 3dk önce
@aylin1234 : .....
Okuma 22
Oy 9
Yorum 12
Tarih 4dk önce
@elaymiis : Nasıl lan olamazzz
Okuma 31
Oy 7
Yorum 23
Tarih 5dk önce
@masalyilma : Yılın dizisi Sahipsizler
Okuma 10
Oy 3
Yorum 5
Tarih 6dk önce
@mira_gorkim : Yahu kardeşim iki saat bölüm yazdım tüm bölüm gitti, gece 3 kalmadan gönderirim yeni bölümü
Okuma 22
Oy 1
Yorum 0
Tarih 8dk önce
@zeynooop : Yazcam ya
Okuma 6
Oy 1
Yorum 0
Tarih 8dk önce
@hatamidansakaldird : Youtube`den Gölge999 hesabına abone olunn kitap editleri paylaşıyor(arkdaşım)
Okuma 5
Oy 0
Yorum 0
Tarih 9dk önce
@yagmusss.ss : Bıktım, bilmiyorum içimden geldi.
Okuma 4
Oy 1
Yorum 4
Tarih 9dk önce
@zazasamet : Anam bugün işe gitmedin bana evde yardım et dedi.
Okuma 31
Oy 4
Yorum 24
Tarih 11dk önce
@motorsevdalisii : Yeter be!
Okuma 6
Oy 0
Yorum 0
Tarih 11dk önce
@marsell : .
Okuma 7
Oy 5
Yorum 4
Tarih 11dk önce
@papatyaninkalemi : GELME ULAN
Okuma 12
Oy 7
Yorum 39
Tarih 11dk önce
@mavimelek : Bayanlar ve baylar.Yeni bölüm birazdan gelecek.Acele yazdım, hatalarım varsa
affola. Seviliyorsunuz
Okuma 1
Oy 0
Yorum 0
Tarih 11dk önce
Tamamlanmış Kitaplar
Keyifle okuyacağınız kitaplara gözatın
Eylül
Okuma 402
Oy 34
Bölüm 22
Yorum 2
Tamamlandı
Eylül, Mehmet Rauf`un ilk psikolojik roman olarak Türk tarihine geçen romanı.Ayrıca bireyin öznel yaşantısını doğrudan konu alan ilk roman olarak da bilinir.
Olaylardan çok kahramanların ruh halinden bahseden kitap, 1900 yılında Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanmaya başlamış, 1901 yılında ise kitap halinde basılmıştır. Kitapta; Süreyya, Suat ve Necip Bey arasındaki aşk üçgeni anlatılır.
İlk defa 1901’de Âlem Matbaası’nda kitap olarak basılmıştır. Kitabın ilk baskısında çok fazla yazım ve noktalama yanlışı vardır. Romanın üçüncü baskısı yazar hayatta iken 1925 yılında yapılmıştır. İlk iki baskıdaki hataların düzeltilmiş olması sebebiyle burada 1925 yılındaki baskı esas alınmıştır.
Yazarın vefatının üzerinden yetmiş yıl geçtiği için telif hakkı koruma dışına alınmış eserdir. Bu sebeple ne yazarın, ne varislerinin, ne de herhangi bir yayınevinin hakkı yenilmemiştir.
Kitappad tarafından ilk defa dijital ortamda eksiksiz sunulan bu orijinal halini gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
Eylül, Mehmet Rauf`un ilk psikolojik roman olarak Türk tarihine geçen romanı.Ayrıca bireyin öznel yaşantısını doğrudan konu alan ilk roman olarak da bilinir.
Olaylardan çok kahramanların ruh halinden bahseden kitap, 1900 yılında Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanmaya başlamış, 1901 yılında ise kitap halinde basılmıştır. Kitapta; Süreyya, Suat ve Necip Bey arasındaki aşk üçgeni anlatılır.
İlk defa 1901’de Âlem Matbaası’nda kitap olarak basılmıştır. Kitabın ilk baskısında çok fazla yazım ve noktalama yanlışı vardır. Romanın üçüncü baskısı yazar hayatta iken 1925 yılında yapılmıştır. İlk iki baskıdaki hataların düzeltilmiş olması sebebiyle burada 1925 yılındaki baskı esas alınmıştır.
Yazarın vefatının üzerinden yetmiş yıl geçtiği için telif hakkı koruma dışına alınmış eserdir. Bu sebeple ne yazarın, ne varislerinin, ne de herhangi bir yayınevinin hakkı yenilmemiştir.
Kitappad tarafından ilk defa dijital ortamda eksiksiz sunulan bu orijinal halini gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
Okuma 402
Oy 34
Bölüm 22
Yorum 2
Duyduğum sesle gözlerimi sıkıca yumdum. Bu sesi tanıyordum. Ve aslında kötü olanda buydu. Tanıdık ve tehlikeli olması. Gözlerimi kalbimde bir kuş gibi çırpınan korkuya rağmen yavaşça araladım. Oradaydı işte. Arkadaşım Büge yanımdaydı. Başı omzuna doğru çaresizce düşmüştü. Ve benim elimden hiçbir şey gelmemişti. Herkes etrafta bağırıyor bir tarafa doğru kaçışıyorlardı. Bense Büge`nin yanında sessizce, sanki hiçbir şey olmamış gibi oturuyordum. Korkuyla yutkundum. O iyiydi değil mi? Benimleydi. Burada olmalıydı değil mi? Nefes alıyordu. Ellerim ve hatta tüm bedenim korkuyoa titrerken banktan yavaşça kalktım. Ve kalkar kalkmaz onu görmem bir oldu...
Okuma 3.75k
Oy 280
Bölüm 13
Yorum 29
(İlk kitabım o yüzden hatalar olabilir)
Okuma 16.29k
Oy 763
Bölüm 23
Yorum 147
Aden Korkmaz yada Arslan mı demeliydim?
Ben nasıl bir klişeye düştüm anasını satayım
Ama bir dakika baştan anlatmalıyım haydi gelin!
Okuma 19.33k
Oy 1.38k
Bölüm 30
Yorum 461
Hayatı boyunca bir Mafyaya esir olacağını düşünmüştü.
Aklına kurmuştu, her mafya kötü, emirlere uymazsa ölümü kapısını çalacaktı.
Okuma 2.32k
Oy 149
Bölüm 18
Yorum 14
Ve bir gün, artık sormamayı öğrendim. Sevilmemeyi kabullenmek en büyük yenilgiydi
belki de. Ama başka çarem yoktu. Benim için babamın sevgisi, hiç açılmamış bir kapının ardında kalmış bir masaldı.
Okuma 6.15k
Oy 596
Bölüm 29
Yorum 232
ARKADAŞLAR OKUYUN AMA DALGA GECMEYIN CUNKU OLESINE YAZDIM IĞRENC OLDU BEN BILE BEĞENMEDIM AMA DAHA IYISI GELCEK(BELKI)
Okuma 127
Oy 3
Bölüm 12
Yorum 1
13 sene önce ailesini katledilmiş olarak bulan İclal İlhanlı hayatını intikamına adar. Ailesinin katilini bulabilmek için her türlü yola çıkmaya hazır olan İclal`in yolu Harun Güç ile kesişir. Ona olan minneti boyun eğmesine sebep olurken yardımını da alarak katile ulaşabileceğini düşünür. Ama bilmediği çok şey vardır. Kendi çıkarları için İclal`i kullanan Harun, onu gazeteci olarak Cihan Sancaklı`nın yanına yerleştirmek ister. Cihan Sancaklı ise İclal`in kaderini paylaşan, ailesi öldürülmüş bir polistir. Zorla kabul ettirilen bu teklif, İclal`in tüm hayatını değiştirir. İntikam hırsıyla dolup taşan İclal, yeni hayatının ortaya çıkardığı gerçeklerle ne yapacak? Kaybettiği karısı ve oğullarının acısıyla katilin peşine düşen Cihan, İclal`i nasıl karşılayacak? Bu ikili, bir kurban daha vermeden katili yakalayabilecek mi?
İclal İlhanlı ve Cihan Sancaklı`nın hikayesi.
(2019)
Okuma 1.41k
Oy 176
Bölüm 16
Yorum 28
"Bazı çocuklar hiç büyümez. Onlar sadece daha az ağlar."
Sevginin neye benzediğini bilmeden büyüyen bir kız çocuğunun hikâyesi bu. Bir duvarın arkasında konuşmadan geçen yılların, aynaya bakarken kendini tanıyamaman, "Ben neden böyle oldum?" sorusunun cevabını arayan bir kadının yolculuğu.
Çocukluğunu hiç yaşamamış, ama yetişkinliği sırtına erken giymiş bir ruhun iç savaşları, sessizlikleri ve hayal kırıklıkları bu sayfalarda can buluyor. Bu kitap, duymayı beklediğin bir "aferin"i hiçbir zaman alamayanların, en çok sevilmeyi hak edenlerin nasıl unutulduğunun öyküsü.
Belki sen de bu hikayenin bir yerinde varsın.
"Büyümek diye bir şey varsa, bazıları çok erken öğrenir."
Okuma 212
Oy 79
Bölüm 40
Yorum 4
Osmanlının ihtişamlı sarayında dehasiyla iz bırakan bir kadın mimarin aşk ve entirika dolu hikayesi...
Okuma 878
Oy 327
Bölüm 18
Yorum 24
Herşey Avukat Alev Ertürk`ün bir çiftin boşanma davasına bakmasıyla başladı...
Avukat Alev Ertürk
Mimar Ateş Eğilmez
Okuma 3.48k
Oy 301
Bölüm 12
Yorum 108
Kitabın ikincisine Hoş geldiniz Efil ile Baran`ın aşkına kaldığı yerden devam ediyoruz
UYARI-Kitap intihar, şiddet ve cinsellik içermektedir!!!!!!
Okuma 874
Oy 51
Bölüm 14
Yorum 27
Serinin 4. Kitabı olmasından dolayı önceki serilere de göz atmanızı şiddetle öneririm.
Okuma 274
Oy 17
Bölüm 11
Yorum 1
Hayat hep acılarla dolu peki nisa yıllar sonra gerçek ailesini bulacakmı.Klasik gerçek ailem kurgusudur.
Okuma 84.71k
Oy 5.95k
Bölüm 62
Yorum 2.53k
Genç bir kadın olan Eda, hayallerini gerçekleştirmek için büyük bir şehre taşındığında, tehlikeli bir yeraltı çetesinin hedefi olur. Bir süre zorla alıkonulduktan sonra, kaçmayı başarır. Ancak yaşadığı travmayı atlatmak yerine, onu mahveden insanlardan intikam almaya karar verir. Bu süreçte, hem kendisiyle hem de hayatta kalmak için göze alacağı karanlık seçimlerle yüzleşir.
Okuma 9.65k
Oy 349
Bölüm 43
Yorum 17
Uyarı:Eğlence amaçlı yazılmıştır.
Okulun gezi kanpında canımız sıkılmıştı ve oyun oynamak istemiştik.Herkes kendine düşen görevi yapacaktı.Bana ise en istemediğim görev çıkmıştı...
Okuma 6.16k
Oy 340
Bölüm 33
Yorum 133
Üsteğmen Pilot Nazlı Kara Emredin Komutanım !
Okuma 27.03k
Oy 1.55k
Bölüm 31
Yorum 367
"Bu erbane ne?" Adam şaşkınlıkla kadın`ın elindeki erbaneye bakıyordu.
"Erbane; Kadınların çığlıklarıdır. Birazdan çalacak olan erbaneler, benim bu evde acı çekip, atamadığım çığlıkların karşılığı olacak, Afran Ağa." Dedi meydan okuyan kadın.
~
"Kan Davasından Doğan İmkansız Bir
Aşk hikayesi"
Elfida/Xwîndarî(Kan Davası)
Yayınlanma Tarihi:25.06.2024
•Mardinde Geçen Bir Töre Hikayesidir...
•Kuma,Aldatma yoktur!
•Elfida(Xwîndarî/Kan Davası)Adlı Yazılmış İlk Kitapdır
Okuma 61.05k
Oy 4.5k
Bölüm 36
Yorum 1.79k
Ünlü bir balerin olmak isteyen Melisa Güneş, ailesi tarafından sevilmeyen ve önemsenmeyen bir kızdır. Melisa bir gün 7. sınıfta kazandığı bursluluk sınavı parası ile bale kursuna gitmeye karar verir, bu sırada kardeşi Alya`nın da bale yapmak istediğini öğrenir. Bakalım bu iki kardeşi neler bekliyor?
Hikaye kapağının tasarımı: Elowshiin
Okuma 324
Oy 98
Bölüm 23
Yorum 77
17 yaşına kadar gördüğüm onca şiddetin hesabını, acıların hesabını kim verecek baba?
Okuma 17.05k
Oy 1.08k
Bölüm 25
Yorum 373
Kan! kaç bedel ödetir. Babasını öldüren adamın kızı ile evlenmişti Ferzan. Yüreğini yakan sevda sızını baba acısı bastırmıştı. Süveydanın sırtına yüklendikleri omuzlarını bükmüştü de ses çıkarmamıştı.
Okuma 25.93k
Oy 2.02k
Bölüm 30
Yorum 169
Mahallenin asi çocuğu Cem ve inatçı Leyla... İkisi de birbirinden farklı, ikisi de birbirine zıt. Ama kader, onları bir araya getirmekten çekinmez. Abisinin en yakın arkadaşına aşık olmak, Leyla için yasak bir tutkudur. Cem ise, bu yasak aşkın ateşiyle yanıp tutuşmaktadır.
Aralarındaki yaş farkı, mahalledeki dedikodular, abisinin öfkesi... Her şey, bu aşkın önünde bir engeldir. Ama aşk, yasak dinlemez. Leyla ve Cem, aşkları için her şeyi göze almaya hazırdır.
Kaçışlar, kovalamacalar, ihanetler... Bu yasak aşk, onları tehlikeli bir yolculuğa sürükleyecektir. Peki, aşkları her şeyin üstesinden gelebilecek kadar güçlü müdür? Yoksa yasak aşkın bedeli, sandıklarından daha mı ağır olacaktır?
"Yasak Aşkın Bedeli", mahalle kültürünün sıcak atmosferinde geçen, tutkulu bir aşk hikayesi. İmkansız bir aşkın peşinden koşan iki gencin, kaderle ve engellerle olan savaşı...
Okuma 951
Oy 37
Bölüm 12
Yorum 0
Bir Sage Taylors romanı...
“Bazı bağlar özgürlükten daha güçlüdür, bazı geçmişler ise unutulmayacak kadar ağır.”
Franco, Gorgona Adası’nın soğuk duvarları arasında karanlık bir hayatın içinde yaşamış sert ama kararlı bir adamdır. Daniella ise, bu acımasız dünyanın ortasına ansızın giren, amacı sadece ailesine ait bir oteli işletmek ve geçmişini geride bırakmaya çalışmak olan masum ve cesur bir kadındır.
Ada; yalnızca suçların değil, hakikatin de ortaya çıkacağı bir sahneye dönüşürken, Franco`nun intikamı Daniella ile aralarına görünmez duvarlar örerek düşmanlarını harekete geçirecektir.
Peki, geçmişin hayaletlerinden saklanmak mümkün müdür?
Yoksa gerçek kurtuluş, kaybettiklerini telafi etme arzusunu geride bırakmaktan mı geçer?
Sabıkalı: Aşkın ve adaletin, intikamın ve kurtuluşun karanlıkla kesiştiği bir hikâye.
“Çünkü birini içine çekmeye çalışan karanlık, diğerinin tüm dünyasıydı.”
Okuma 19.07k
Oy 1.43k
Bölüm 34
Yorum 215
Elif, İstanbul’da üniversite okurken yaz tatilini geçirmek için ailesinin yanına döner. Ablasının nişanlısı Emir`le ilk defa uzun süreli vakit geçirmeye başlar. Emir, ilk başta Elif’i çocuk gibi görür ama sonra aralarında garip bir çekim oluşur. Birlikte geçirdikleri zamanlar sınırları zorlamaya başlar.
İlk bakış, ilk yanlış dokunuş, yanlış zamanda gelen bir itiraf… Yasak, hem onları çeker hem de yakar.
Ama sırlar ortaya çıkınca her şey yerle bir olur. Aile, utanç, vicdan, aşk ve arzu arasında sıkışan Elif ve Emir’in hikâyesi...
Okuma 2.4k
Oy 133
Bölüm 22
Yorum 16
Menekşe, bir askerin vicdanıyla sarıp sarmaladığı, şefkatiyle bağrına bastığı, getirildiği toprağı vatan bilmiş solmuşken yeşertilmiş o kız çocuğuydu.
O gönlünü cevval bir yidiğe vermiş sevdasıyla büyümüş ve kışın ortasında açmış bir çiçekti...
🌺
Geçimlerini gül yetiştiriciliği ile sürdüren çocukları hiç olmamış Tozkoparan çifti ayrılığın hüznünü hissettmişti. Süheyla, Subay olan eşini kardeş vatanın dağlarına göreve gönderirken içinde büyük bir sıkıntı vardı.
Genç subay, Karabağ dağlarında öldürdüğü teröristin yanında bir kız çocuğu olduğunu görünce, ona sırtını dönüp gidememişti. Kız çocuğu üşümüş ve günlerdir hiçbir şey yememişti. Eşinin çantasına koyduğu gül reçelinden bir kaşık uzattı. Bir bakışıyla yüreğine işlenen küçük kızın bakışlarını ardında bırakıp gidecekken duymayı planlamadığı bir şey vardı. "Baba!"
Her şey bir gül reçeli ile başlamıştı.
Başlama tarihi: 8 aralık 2023
Telif hakkı saklıdır...
Okuma 86.29k
Oy 6.98k
Bölüm 42
Yorum 375
2 hırslı tim. Ateş Timi ve Hayat Timi
ATEŞ TİMİ
Yüzbaşı Dura Alev Soyuşen (Bursa)
Üsteğmen Toprak Akçay (Hatay)
Üsteğmen Asu Ateş (Şırnak)
Üsteğmen Uraz Aziz (Yalova)
Asteğmen Deren Aktay (Van)
Asteğmen Gökçe Karan (İzmir)
Asteğmen Aydan Kaya (Kayseri)
Asteğmen Çağrı Ardil ( Hakkari)
HAYAT TİMİ
Binbaşı Kağan Efe Akkaya (Yalova)
Yüzbaşı Aybars Kartal (Sinop)
Üsteğmen Karmen Aday (Bitlis)
Üsteğmen Çağın Kaleli (Trabzon)
Üsteğmen Gökçen Acar (Mardin)
Asteğmen Kayra Bayraktar (İzmir)
Asteğmen Pırıl Pusat (Hakkari)
Asteğmen Ulaş Ezer (Urfa)
Ve iki timinde gözetimini yapan
Albay Serhat Dursun (Rize)
DÜŞMANLAR
Ahsen Duran
Zeynep Karahan
Demir Baran
Aras Karakaya
Ayşen Uçar
Vural Karsu
Vedat Çevik
Umut Akyürek
Avşin Aksoylu
Yaser Karalev
Emir Kayan
Asena Er
2 timinde birleşmesi üzerine yaşanılan olaylar.
2 Tim 1 albay 12 düşman bakalım yeni kitapta bizi nasıl şeyler bekliyor. Yine benle Işıl beraber yazacağız
Okuma 12.61k
Oy 590
Bölüm 26
Yorum 134
Uzun zamandır abisinin arkadaşına aşık olan Irmak artık aşkını itiraf etmek ister
Okuma 29.05k
Oy 818
Bölüm 12
Yorum 374
Bu bir Düğüm hikayesi...
Güneşin, denizin, kuşların aşka düğümlenişinin hikayesi...
Kaç gün, kaç ay, kaç yıl geçti. Beni bir çift yeşil göze tutsak edip, ruhunu kalbime düğümleyip gideli?
Çocuk kalbimin vermiş olduğu hevesle bir şey yaptım.
ASLA yapmam dediğim bir şey!
Ona ulaşabileceğim en saçma yolu seçtim. Ya da seçtirildim!
Aşk insana neler neler yaptırırmış? Aklını alır, sallar, çarpar, acıtır aynı zamanda kahkaha attırır, hüzne bulanmış sevinçler yaşatırmış...
Bana ise yurt odamda, canım kadar sevdiğim iki yarenimle ilk mesajı atmayı uygun gördü.
✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨
"Yeter lan yeter! Buramıza kadar geldi ! Başlarım senin aşkının ızdırabına!"
"Ama Meyra!"
Poşetten çıkardığı telefona alık gözlerle baktık. Ama onun hinlik dolu gözleri kendinden çok emindi. Nazenin elimi tutunca korkusunu anladım. O da benim gibi yaklaşan fırtınanın farkındaydı.
"O... O ne?"
"Ben oturur bunun gelmişini geçmişini anlatırım da yeri değil. Babannemim üstüne hat aldım. Kaçakçılar çarşısından aldım lan ben bunu! Tipi kayık adamlardan mal isteyen müptezeller gibi kaçak telefon sordum! Kaç günlük yemek paramı Imeal atsınlar diye verdim! Ne diyorsam yapacaksın!!! Şimdi şu senin ünüformalı bıldırcını ava çıkıyoruz!
Bağırtısı hiç kimsenin karşısında düşmeyen burnumu eğiyordu. Hızlı hızlı gezen parmaklarına dehşetle baktım. O ise keyifle bana telefonu uzattı.
"İlk mesajı attık. Hayırlı olsun gaziler."
O gülüş bizi bitirecekti... Ya da yep yeni bir kapıdan geçmem için güç verecekti. Uzattığı telefonu alıp ekrana baktığımda beynimden vurulmuşa döndüm. Canım dediğim kızın bana yaptığını düşman yapmazdı.
"Beni bitirdin Meyra! Sen beni bitirdin..."
Okuma 147.66k
Oy 15.57k
Bölüm 55
Yorum 2.56k
Bir askerin gerçek ailesini bulması ve herşey güzel girerken ailesi de dahil olmak üzere herkesle arası bozuldu peki lotus kızı bunu aşabilecekmi.
Kitabın başında aileyi tanıma, yeni timi operasyon falan diye başlıcak ama bunlar bittiğinde herşey karışıcak ve çok fazla pişmanlık olucak
Okuma 8.89k
Oy 628
Bölüm 37
Yorum 188
Henüz bebekken annesinin kucağından koparılan Yağmur, büyüdükçe kimliğini ve hikâyesini aramaya başlar. Bir müddet eline verilenlerle avunur. Fakat yalanla gerçek birbirine çok yakındır. Nihayet annesinin yaşadığını öğrenir ve onunla konuşmak için Göktepe`ye gider.
Geçmişinden, sahtelikten bıkmıştır. Cesaret koymuştur valizine ve annesinin karşısına çıktığında her şeyin düzelebileceğini zanneder. Aklı ve kalbi arasındaki çatışmaların arasında yorgun düşeceğini hesaba katmamıştır.
Göktepe`de samimi sevgilerle, gerçek hislerle ve sarsılmaz dostluklarla tanışır. Beş tane minik kızın ablası olur. Nil hemşire ve Osman öğretmenin aralarına katılır. Sobalı evlerde, sıcak sofralarda yemek yer. Peki annesi Gonca Saraç, Yağmur`un kayıp kızı olduğunu ne zaman öğrenecektir?
Bir zamanlar bilinmeyen, bir zamanlar kaybolan… Geçmiş, her şeyin başlangıcıdır.
Halkın sırları, kadim düşmanlıklar ve unutulmuş aşklar… Mor Dümen, geçmişin derinliklerine inmeyi, kaybolmuş bağlantıları ve bir zamanlar unutturulmuş hikâyeleri keşfetmeyi vaat ediyor.
Bu novella, Mor Kader evreninin çok öncesine, kadim güçlerin ve içsel çatışmaların şekillendirdiği bir döneme ışık tutuyor. Mortis ve Ronan arasındaki nefretin kökenlerinden, Alex ve Isabella’nın gizemli geçmişine kadar her karakter, kaybolan parçaları bulmak için çaba harcıyor.
Dört bölümlük bu yolculukta, birbirinden farklı bakış açıları, kaybolan hatıraların yeniden ortaya çıkmasını sağlayacak. Ama ne kadar geçmişi keşfedersek, o kadar karanlık bir geleceğin kapılarını aralıyoruz.
Geçmiş ne kadar derinse, geleceğin karanlığı da bir o kadar derindir.
Bu hikayede Karen,intikam amacıyla bazı kararlar alıyor.Yola çıkarken bir savaşla karşı karşıya kalıyor ve bazı şeyler kararını değiştiriyor.Bakalım Karen ne yapacak?
Kader
Bir zamanlar, sıradan bir kasabada, sıradışı bir aile yaşardı. Ailenin iki çocuğu vardı: Kader ve Yağmur. Kader, 16 yaşında, beyaz tenli ve mordan pembeye geçişli uzun saçlarıyla dikkat çeken bir kızdı. Yağmur ise 8 yaşında, açık kahverengi tenli , tekerlekli sandalyesiyle etrafındaki dünyayı keşfetme çalışan ve kum rengi saçlarıyla sevimli bir çocuktu. Ancak, onların hayatındaki en ilginç şey, cadı ailesinden gelmeleriydi. Ne anneleri ne de babaları cadıydı ama ailelerinde cadılıkla ilgili bir geçmiş vardı. Bu yüzden Kader ve Yağmur, diğer çocuklardan farklıydılar. Onlar cadıları biliyorlardı ve onları kıskanıyorlardı. Neyse ki, cadı ya da peri olmamalarına rağmen, cadı-peri ortak okuluna gidiyorlardı.
Kitabın Konusu (Özet Taslak):
17 yaşındaki Lina Yel, sıradan bir lise öğrencisi olduğunu sanarken okul kütüphanesinin unutulmuş bir köşesinde tozlu, şeffaf cam kapaklı bir defter bulur. Ancak bu deftere yazdığı her şey gerçek olur — ya da çoktan olmuştur. Kısa süre sonra aynı türden altı cam defterin daha var olduğu, her birinin farklı bir öğrenciyi seçtiği ortaya çıkar.
Bu öğrenciler birbirlerinden habersiz, bu defterlerin gücüyle kendi hayatlarını yazarken, geçmişleri, gelecekleri ve rüyaları karışmaya başlar. Fakat defterlerin sahibi olan kadim bir varlık, bu yedi gencin yazgısını tek bir sona bağlamak istemektedir: gerçeğin silinmesi.
“Cam Defterler”, kaderin yazıldığı değil, yeniden yazıldığı bir evrende geçen bir lise-fantastik romanıdır.
"Bazı sesler yalnızca duyanların değil, duyamayanların da kaderini değiştirir."
Sessizliğin içinde fısıldayan bir gerçek... Kırık geçmişlerin ve onarılmaz sırların birleştiği, görünmeyen iplerle birbirine bağlanmış hayatlar...
Gecenin karanlığında parlayan şehir ışıkları kadar göz alıcı ama bir o kadar da tedirgin edici bir dünya. Bu dünyada herkes sıradan görünür - ta ki içlerinden biri gerçeği duymaya başlayana kadar.
Bir çağrı, bir beste, bir dokunuş... ve ardından gelen parçalanma.
Kırık Zihinler, zihinsel sınırların ötesinde gezinen, karakterlerin duygusal derinliğinde kaybolacağınız bir roman. Her sayfası, sesini duyurmak isteyen bir hafızanın yankısı gibi.
Hazır mısınız?
Çünkü bazen... kendinizi hatırlamak, her şeyi unutmaktan daha tehlikelidir.
İÇİMDEKİ KATİL – Gerçek bazen en sessiz çığlıkta gizlidir.
Psikolog Erdem Tural, yirmi yıl önce yaşanan bir çocuğun kayboluşuyla ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken, kendi zihninin derinliklerinde gizlenen karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır. Eski bir kaset, sessiz bir mezar ve hiç susmayan bir ses… Hepsi onu yavaş yavaş geçmişin gölgesine çeker.
Berat’ın çığlıkları yalnızca bir çocuğun sesi değildir. Erdem’in bastırdığı, unuttuğunu sandığı bir şeyin yankısıdır. Her adımda gerçek biraz daha bulanıklaşır, hatırlamak ise artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
“İçimdeki Katil”, psikolojik derinliği, atmosferik dili ve sürükleyici yapısıyla, okuru insan zihninin en karanlık köşelerine götüren çarpıcı bir roman.
Gerçek ve hayal arasındaki çizgiler silinirken, vicdan ve suçluluk duygusu yeni bir anlam kazanıyor.
Bazı sırlar unutulmaz… Bazı sesler asla susmaz.
Bir şehir, bir lider, bir katil…
İstanbul’un kalbinde, tarihi izlerin arasında bir katil sessizce dolaşıyor. Kurbanlar rastgele seçilmiyor; her biri tarihin temel taşlarını simgeleyen mekânlara bırakılıyor: Haydarpaşa Garı, Atatürk Evi Müzesi, Pera Palas, Dolmabahçe Sarayı’nın yaslı duvarları…
Cesetlerin yanında bırakılan notlar, sadece ipucu değil; geçmişe, inkılaplara, bir lidere yazılmış kanlı mektuplar.
Başkomiser Yavuz, İstanbul’un sisli sokaklarında katilin izini sürerken, bu cinayetlerin yalnızca birer ölüm değil, birer manifesto olduğunu anlar. Her adımda daha karanlık bir geçmiş, daha derin bir öfke ve çözülmesi gereken daha büyük bir sır ortaya çıkar.
Tarih ve suç iç içe geçerken, İstanbul’un gölgeleri yeniden dile geliyor.
Ve soru şudur:
Bir şehir, kendi kurucusunun mirasını nasıl taşır? Ya da… onu kim kirletmeye cüret eder?
Sürükleyici serinin 3. Kitabı.
Bu hikaye, intikam, pişmanlık ve geçmişin gölgesinde sıkışmış bir adamın karanlık yolculuğunu anlatıyor. 7 Temmuz 2027`deki kazanın ardından, bir seri katilin içsel dönüşümü, ölümle iç içe geçmiş geçmişi ve intikam duygusuyla şekillenen acı dolu bir hayatı keşfedeceksiniz. Zihnindeki karanlık ve geçmişin yarattığı izlerle mücadele eden baş karakter, her adımında geçmişinden kaçmaya çalışırken daha da derinleşen bir suç geçmişine adım atar. Her cinayet, her kan damlası, onun için bir anlam taşırken, ardında bıraktığı rakamlar (7727) her şeyin bir tesadüf mü, yoksa bir plan mı olduğunu sorgulamasına neden olur. İnsanların acılarını hiçe sayarak yaptığı eylemler, onun içindeki boşluğu, karanlık yanını ne kadar beslediğini gözler önüne serer. İntikamla körleşen bir adamın hikayesini anlatan bu yazı, akıl sağlığını kaybetmiş bir ruhun, acıyı nasıl bir silah olarak kullandığını ve ölümle nasıl yüzleştiğini sorgulayan bir derinlik sunuyor.
Kendisine "halkı eğitmek" gibi bir rol biçen ve "hâ- ce-i evvel" yani "ilk öğretmen" olarak anılan Ahmet Mithat Efendi, edebiyat dünyasına 1870 yılında ya- yımlanan Kıssadan Hisse adlı eseriyle adım atmıştır. Ezop`tan, Fenelon`dan ve yerli fıkralardan tertip edilen hikâyeler Ahmet Mithat Efendi`nin sonraki eserlerinde de izlerini göreceğimiz, toplumsal ahlakı mesele eden ilk örneklerdir. Nesilden nesile aktarılarak önemini bugün de koruyan kıssaların yer aldığı kitap, Ahmet Mithat Efendi hayattayken yayımlanan nüshaları ti- tiz bir şekilde karşılaştırılarak okuyucuların karşısına çıkıyor.
Mitoma son zamanlarda herkesin oynuyor olduğu Büyülü dünyanın kurtarıcısı isimli oyunun kullanıcılarındandı. Oyun içinde birbirinden farklı karakterler vardı. Büyücüler, kara büyücüler şövalyeler, rahipler, barbarlar ve iblislerin olduğu bir dünyada karakterler akademi ortamında kimisi birbirleriyle ittifak kurarak güçlenmeyi ve dünyayı kurtarmak isterken diğer bir ittifak grubu sahip olduğu potansiyel ile dünyayı hükmetmek istiyordu . Ancak bir kişi onlardan farklıydı oyun içerisinde nerdeyse kimsenin kullanmadığı bir karakter vardı. Kullanım şekli aşırı zor olan bir karakter vardı. Oyun içinde hiç büyü enerjisine sahip olmayan tek karakter. Ancak oyun içinde bu karakter oyun içinde hiçbir karakterin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipti.
1. Bu karaktere karşı yapılan saldırılarının isabet oranı yüzde elliydi. Bu özellikle fazla enerji gereksinimi taşıyan saldırılara karşı oldukça kullanışlı bir etki
2. Bu karakter oyunun en hızlı ve çevik karakteriydi. Ve ona yapılan saldırıların kendisi bile ondan hızlı olursa tespit denen yeteneği ile olduğundan iki kat daha hızlı olur
3. Bu karakter oyun içerisinde ki barbar sunıfı Bir annenin ve şövalye sınıfı Bir babanın bir evladı olarak dünyaya gelmişti. sahip olduğu Yoshido kılıç tekniğine sahip oyun içerisindeki samuray sınıfı tek karakterdi . Ancak anne ve babası birlikte olabilmek için ailelerini geride bıraktı. Ancak karakterin doğduğu gün ikisine de aileleri tarafından saldırı düzenlendi babası karakterin annesi ile kaçabilmesi için ona saldırı düzenleyen herkese karşı savaştı. Ancak bu onun ölmesine mani olunamadı. Annesi yaralı bir şekilde karakter ile birlikte karlı bir tepenin üzerine kadar ulaştı . annesi ölürken gördüğü son şey bir yetimhane binası oldu. Yetimhanede kiler kadını kurtaramasada karakteri kurtarmışlardı. Fakat bu karakter oyun içinde tamamen yalnız bir adam olarak tasarlanmıştı. Ne oyun içinde ki kadın baş kahraman Leone ve müttefiklerine de oyunun baş kötüsü Velkoz ve onun müttefikleri onu yanına çekememişti. O tamamen kendi adına o akademi de okuyup kendi adına yaşayarak hem yeteneğine hem de yeteneğine muhtaç olan dünyayı kendinden mahrum ederek ailesini kendinden koparan dünyadan kendince intikam almıştı. Ve bu karakterin adı Yoshido`ydu
Gerçek dünyada
Mitoma her gün oynadığı büyülü dünyanın kurtarıcısı oyununda günlerdir beklenen güncelleme geldi. Güncellemeye göre oyuna başka bir dünyanın yarı tanrısı olarak tanımlanan bir karakter olan Tiran şaman Kam Boran isimli bir karakter vardı. Global boss olarak tasarlanan bu karakter ile kapışmak üzere oyuna girdi kullanım şekli aşırı zor olan bu karakter ile sonuna kadar devam etti. Onun ne kadar güçlü olduğunu anlayınca Yoshido`nun özel saldırısını kullanıcaktı. Kun Peng denen bu saldırı rakip yeterince can kaybı yaşaması durumunda rakibi tamamen öldüren bir saldırıyı. Ancak yüzde elli ihtimal ile kendisi de ölecekti.
Ölmese bile canı yalnızca 1 e inecekti. Ancak Mitoma şans seviyesini maksimuma çıkarmıştı. Gölgesi içinden dev kanatlara sahip devasa simsiyah bir koi balığı çıkıp geyik başlı asaya sahip gölgeden ibret vücudu ve masmavi gözlere sahip olan Kam boran ı yuttuğu vakit patlamıştı. Ve can barı 1 e indi. O sırada gördüğü son şey ise tozlarına ayrılan Kam Boran dı
Mitoma tatmin olmuş bir his ile oturduğu sandalyeye yaslandı. Ancak bir anda ekranda bir şey belirdi. Ekranda
2.Aşamaya geçiliyor
Yazılıydı. Mitoma nın ekranı aniden parladı. Ve gözlerini açtığında. Kendisi oynadığı oyunun içindeydi. Ancak o Yoshido`nun bebek halindeydi. Bu Yoshido`nun annesini hkayede kaybettiği andı.
Kaosun yankıları, dünyanın derinliklerinden yeniden yükseliyor. Malven’in ve arkadaşlarının peşinden sürüklenirken, gizemli güçler ve eski düşmanlar gün yüzüne çıkıyor. Her adım, felaketin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Fakat bu fırtına, geçmişin sırlarını da açığa çıkaracak; her şeyin temeli, beklenmedik bir şekilde sarsılacak.
Malven, kaybıyla yüzleşirken, kardeşinin ölümünden ve platonik aşkından gelen karanlık yankılarla boğuşur. Bu yolculukta, her bir dostu ve düşmanı yeni bir testten geçmek zorunda kalacak. Kader, artık sadece bir seçenek değil; bir zorunluluk. Fakat felaketin ardında, beklenmeyen bir güç uyanıyor.
Tüm bildikleri sarsılacak, her şey sorgulanacak. Fırtınanın içindeki karanlık, artık her bir adımda daha da belirginleşiyor. Kimin gerçek dost, kimin ise en büyük düşman olduğunu anlamak için çok geç olabilir.
Bir sır, tüm dünyayı değiştirebilir…
Felaketin ardında, bir fırtına bekliyor.
Zombi kıyametinin yıkıcı gölgesinde hayatta kalan iki genç, Jungkook ve Taehyung, birbirlerine olan dostluklarını aşka dönüştürürler. Tehlikelerle dolu bu dünyada, zombilerin ve insanların yarattığı zorluklarla mücadele ederken, aralarındaki bağ giderek güçlenir. Karanlık ve ölümle çevrili bir ortamda, aşkları yaşamın son umut ışığı olur. Ancak, güven, ihanet ve kayıplarla dolu yolculuklarında, hayatta kalmak kadar birbirlerine olan hislerini de korumak zorundadırlar.
KURŞUN VE LALE
Ve Diğer Kayıp Hikâyeler
İstanbul…
Bin yıllık suskunlukların, yarım kalmış cümlelerin, çözülmemiş cinayetlerin şehri…
Her sokağında bir sır, her taşında bir iz taşıyan bu şehirde, on farklı hikâye, tek bir gerçeğin etrafında sessizce dönüyor:
İnsan ruhunun karanlığı, bazen bir kurşun kadar keskin, bir lale kadar zarif olabilir.
Bu kitapta yer alan on hikâye, sadece birer suç dosyası değil; kaybolan hayatların, yarım kalan aşklarla yoğrulmuş bir geçmişin, adaletle vicdan arasındaki o ince çizginin öyküsüdür.
Kurşun ve Lale, bir cinayetin gölgesinde açan bir çiçeğin hikâyesi.
Zamanın, mekânın ve hafızanın sınırlarını zorlayan, duyguyla zekânın iç içe geçtiği 10 hikaye.
Yeri geldiğinde bir çatının ucunda yanan sigara dumanı, yeri geldiğinde emniyetin loş bir odasında çözülen bir sessizlik...
---
YARIK: Sıfır Noktasında Unutulanlar
Resmî kayıtlarda yer almayan bir görev.
Haritalarda çizilmeyen bir bölge.
Ve ordu tarafından çoktan terk edilmiş, ama hâlâ nabız atan bir yeraltı sığınağı.
Alfa Ekibi, sınır ötesinde kaynağı bilinmeyen bir sinyalin peşine düşer. Ama bu sinyal sadece bir çağrı değil—aynı zamanda bir tuzaktır.
İçeri girdiklerinde zamanın, mekânın ve hatta gerçekliğin çizgileri bulanıklaşmaya başlar.
Karşılarında ne bir düşman vardır, ne de dost.
Sadece geçmişin silinmeyen izleri… ve unutulmuş bir görev.
Bu kitap, modern savaşın ötesine geçen bir gerçekliğe açılan çatlağı anlatıyor.
Psikolojik gerilimle askeri stratejinin, teknolojiyle bilinmezliğin çarpıştığı bu hikâyede, okuyucu her sayfada daha da derine iner.
Çünkü bazı görevlerden geri dönülmez.
Ve bazı insanlar... hiç var olmamış gibi silinir.
---
GÖK ÜÇ DEFA SARSILDI.
Bir kız düştü. Bir dünya değişti.
Nira, yirmi dört yaşında, sıradan bir hayata sıkışmışken ait olmadığı bir evrene çekildi. Büyünün, kehanetlerin ve kadim kraliçelerin yönettiği bir toprak… ve ona ait olduğunu fısıldayan bir kader.
Bu yeni dünyada büyü ona itaat ediyor, ama insanlar etmiyor.
Özellikle de Güllerin Hükümdarı Gülhan.
Bilge, acımasız ve geçmişte yaptığı bir seçimle bu anı kendisi çağırmış bir kraliçe.
Nira neden buraya getirildi?
Onu kim çağırdı?
Ve bu evrende, taht mı kurtaracak onları, yoksa yeni bir savaş mı başlatacak?
“Bazen bir gül, bin kılıçtan daha keskindir.”
Ve bazen, en büyük devrim… bir yabancının gelişiyle başlar.
TÜM DEVRAN DÖNÜNCE novellası…
Bir isim… Herkese tanıdık, ama kimseye ait değil.
Devran Gür. Efsane ajan. Gölgelerin içinden çıkmış bir hayalet.
Onun hakkında film çekiliyor… ama kimse onun kim olduğunu bilmiyor.
Halk onu bir erkek sanıyor.
Filmde ise onu, düşman tarafın en yakışıklı ajanı Tuğrul Ak canlandırıyor.
Tabii Devran’ı kötü göstermek şartıyla.
Ancak Devran galaya katılınca işler değişiyor.
Karanlıkta kalan gerçekler, beyaz perdede parlayan yalanlarla çarpışıyor.
Ve Devran, sahne arkasındaki savaşta bizzat rol almaya karar veriyor.
Sırlar açığa çıkıyor.
Kardeşi Yiğit, dostu Güneş ve geçmişinden gelen beklenmedik biriyle, Devran’ın hayatı baştan yazılıyor.
Ama bu bir oyun değil.
Bu… hayatta kalma savaşı.
“Yıldızların Altında”, kimliğin, ihanetin ve düşmandan doğan aşkın hikayesi.
Gerçek, bazen en iyi senaryodan bile daha tehlikelidir.
Velmora’nın sessizliği artık yalnızca bir fısıltıdan ibaret.
Taçlar birer birer düşerken, krallıklar entrikanın, ihaneti dostluktan ayırmanın mümkün olmadığı bir girdaba sürükleniyor.
Sireva Noctharn, kaderin yüklediği lanetle savaşırken, sadece kendi hayatını değil, tüm Velmora’nın dengesini ellerinde tutar. Düşmanlar artık gölgelerin ardına saklanmıyor; maskeler düşüyor, sırlar kanla yazılıyor. Thandorel’in saraylarında yankılanan adımlar, geçmişin ayak sesleriyle birleşiyor.
Güç arayışında dostluk kırılır, aşk yanar, sadakat sınanır.
Ve bazen, yıkılması gereken ilk şey bir tahttır.
Kırık bir krallığın küllerinden doğacak olan, yalnızca en karanlık olan olabilir.
Bir zamanlar bilinmeyen, bir zamanlar kaybolan… Geçmiş, her şeyin başlangıcıdır.
Halkın sırları, kadim düşmanlıklar ve unutulmuş aşklar… Mor Dümen, geçmişin derinliklerine inmeyi, kaybolmuş bağlantıları ve bir zamanlar unutturulmuş hikâyeleri keşfetmeyi vaat ediyor.
Bu novella, Mor Kader evreninin çok öncesine, kadim güçlerin ve içsel çatışmaların şekillendirdiği bir döneme ışık tutuyor. Mortis ve Ronan arasındaki nefretin kökenlerinden, Alex ve Isabella’nın gizemli geçmişine kadar her karakter, kaybolan parçaları bulmak için çaba harcıyor.
Dört bölümlük bu yolculukta, birbirinden farklı bakış açıları, kaybolan hatıraların yeniden ortaya çıkmasını sağlayacak. Ama ne kadar geçmişi keşfedersek, o kadar karanlık bir geleceğin kapılarını aralıyoruz.
Geçmiş ne kadar derinse, geleceğin karanlığı da bir o kadar derindir.
Bu hikayede Karen,intikam amacıyla bazı kararlar alıyor.Yola çıkarken bir savaşla karşı karşıya kalıyor ve bazı şeyler kararını değiştiriyor.Bakalım Karen ne yapacak?
Kader
Bir zamanlar, sıradan bir kasabada, sıradışı bir aile yaşardı. Ailenin iki çocuğu vardı: Kader ve Yağmur. Kader, 16 yaşında, beyaz tenli ve mordan pembeye geçişli uzun saçlarıyla dikkat çeken bir kızdı. Yağmur ise 8 yaşında, açık kahverengi tenli , tekerlekli sandalyesiyle etrafındaki dünyayı keşfetme çalışan ve kum rengi saçlarıyla sevimli bir çocuktu. Ancak, onların hayatındaki en ilginç şey, cadı ailesinden gelmeleriydi. Ne anneleri ne de babaları cadıydı ama ailelerinde cadılıkla ilgili bir geçmiş vardı. Bu yüzden Kader ve Yağmur, diğer çocuklardan farklıydılar. Onlar cadıları biliyorlardı ve onları kıskanıyorlardı. Neyse ki, cadı ya da peri olmamalarına rağmen, cadı-peri ortak okuluna gidiyorlardı.
Kitabın Konusu (Özet Taslak):
17 yaşındaki Lina Yel, sıradan bir lise öğrencisi olduğunu sanarken okul kütüphanesinin unutulmuş bir köşesinde tozlu, şeffaf cam kapaklı bir defter bulur. Ancak bu deftere yazdığı her şey gerçek olur — ya da çoktan olmuştur. Kısa süre sonra aynı türden altı cam defterin daha var olduğu, her birinin farklı bir öğrenciyi seçtiği ortaya çıkar.
Bu öğrenciler birbirlerinden habersiz, bu defterlerin gücüyle kendi hayatlarını yazarken, geçmişleri, gelecekleri ve rüyaları karışmaya başlar. Fakat defterlerin sahibi olan kadim bir varlık, bu yedi gencin yazgısını tek bir sona bağlamak istemektedir: gerçeğin silinmesi.
“Cam Defterler”, kaderin yazıldığı değil, yeniden yazıldığı bir evrende geçen bir lise-fantastik romanıdır.
"Bazı sesler yalnızca duyanların değil, duyamayanların da kaderini değiştirir."
Sessizliğin içinde fısıldayan bir gerçek... Kırık geçmişlerin ve onarılmaz sırların birleştiği, görünmeyen iplerle birbirine bağlanmış hayatlar...
Gecenin karanlığında parlayan şehir ışıkları kadar göz alıcı ama bir o kadar da tedirgin edici bir dünya. Bu dünyada herkes sıradan görünür - ta ki içlerinden biri gerçeği duymaya başlayana kadar.
Bir çağrı, bir beste, bir dokunuş... ve ardından gelen parçalanma.
Kırık Zihinler, zihinsel sınırların ötesinde gezinen, karakterlerin duygusal derinliğinde kaybolacağınız bir roman. Her sayfası, sesini duyurmak isteyen bir hafızanın yankısı gibi.
Hazır mısınız?
Çünkü bazen... kendinizi hatırlamak, her şeyi unutmaktan daha tehlikelidir.
İÇİMDEKİ KATİL – Gerçek bazen en sessiz çığlıkta gizlidir.
Psikolog Erdem Tural, yirmi yıl önce yaşanan bir çocuğun kayboluşuyla ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken, kendi zihninin derinliklerinde gizlenen karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır. Eski bir kaset, sessiz bir mezar ve hiç susmayan bir ses… Hepsi onu yavaş yavaş geçmişin gölgesine çeker.
Berat’ın çığlıkları yalnızca bir çocuğun sesi değildir. Erdem’in bastırdığı, unuttuğunu sandığı bir şeyin yankısıdır. Her adımda gerçek biraz daha bulanıklaşır, hatırlamak ise artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
“İçimdeki Katil”, psikolojik derinliği, atmosferik dili ve sürükleyici yapısıyla, okuru insan zihninin en karanlık köşelerine götüren çarpıcı bir roman.
Gerçek ve hayal arasındaki çizgiler silinirken, vicdan ve suçluluk duygusu yeni bir anlam kazanıyor.
Bazı sırlar unutulmaz… Bazı sesler asla susmaz.
Bir şehir, bir lider, bir katil…
İstanbul’un kalbinde, tarihi izlerin arasında bir katil sessizce dolaşıyor. Kurbanlar rastgele seçilmiyor; her biri tarihin temel taşlarını simgeleyen mekânlara bırakılıyor: Haydarpaşa Garı, Atatürk Evi Müzesi, Pera Palas, Dolmabahçe Sarayı’nın yaslı duvarları…
Cesetlerin yanında bırakılan notlar, sadece ipucu değil; geçmişe, inkılaplara, bir lidere yazılmış kanlı mektuplar.
Başkomiser Yavuz, İstanbul’un sisli sokaklarında katilin izini sürerken, bu cinayetlerin yalnızca birer ölüm değil, birer manifesto olduğunu anlar. Her adımda daha karanlık bir geçmiş, daha derin bir öfke ve çözülmesi gereken daha büyük bir sır ortaya çıkar.
Tarih ve suç iç içe geçerken, İstanbul’un gölgeleri yeniden dile geliyor.
Ve soru şudur:
Bir şehir, kendi kurucusunun mirasını nasıl taşır? Ya da… onu kim kirletmeye cüret eder?
Sürükleyici serinin 3. Kitabı.
Bu hikaye, intikam, pişmanlık ve geçmişin gölgesinde sıkışmış bir adamın karanlık yolculuğunu anlatıyor. 7 Temmuz 2027`deki kazanın ardından, bir seri katilin içsel dönüşümü, ölümle iç içe geçmiş geçmişi ve intikam duygusuyla şekillenen acı dolu bir hayatı keşfedeceksiniz. Zihnindeki karanlık ve geçmişin yarattığı izlerle mücadele eden baş karakter, her adımında geçmişinden kaçmaya çalışırken daha da derinleşen bir suç geçmişine adım atar. Her cinayet, her kan damlası, onun için bir anlam taşırken, ardında bıraktığı rakamlar (7727) her şeyin bir tesadüf mü, yoksa bir plan mı olduğunu sorgulamasına neden olur. İnsanların acılarını hiçe sayarak yaptığı eylemler, onun içindeki boşluğu, karanlık yanını ne kadar beslediğini gözler önüne serer. İntikamla körleşen bir adamın hikayesini anlatan bu yazı, akıl sağlığını kaybetmiş bir ruhun, acıyı nasıl bir silah olarak kullandığını ve ölümle nasıl yüzleştiğini sorgulayan bir derinlik sunuyor.
Kendisine "halkı eğitmek" gibi bir rol biçen ve "hâ- ce-i evvel" yani "ilk öğretmen" olarak anılan Ahmet Mithat Efendi, edebiyat dünyasına 1870 yılında ya- yımlanan Kıssadan Hisse adlı eseriyle adım atmıştır. Ezop`tan, Fenelon`dan ve yerli fıkralardan tertip edilen hikâyeler Ahmet Mithat Efendi`nin sonraki eserlerinde de izlerini göreceğimiz, toplumsal ahlakı mesele eden ilk örneklerdir. Nesilden nesile aktarılarak önemini bugün de koruyan kıssaların yer aldığı kitap, Ahmet Mithat Efendi hayattayken yayımlanan nüshaları ti- tiz bir şekilde karşılaştırılarak okuyucuların karşısına çıkıyor.
Mitoma son zamanlarda herkesin oynuyor olduğu Büyülü dünyanın kurtarıcısı isimli oyunun kullanıcılarındandı. Oyun içinde birbirinden farklı karakterler vardı. Büyücüler, kara büyücüler şövalyeler, rahipler, barbarlar ve iblislerin olduğu bir dünyada karakterler akademi ortamında kimisi birbirleriyle ittifak kurarak güçlenmeyi ve dünyayı kurtarmak isterken diğer bir ittifak grubu sahip olduğu potansiyel ile dünyayı hükmetmek istiyordu . Ancak bir kişi onlardan farklıydı oyun içerisinde nerdeyse kimsenin kullanmadığı bir karakter vardı. Kullanım şekli aşırı zor olan bir karakter vardı. Oyun içinde hiç büyü enerjisine sahip olmayan tek karakter. Ancak oyun içinde bu karakter oyun içinde hiçbir karakterin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipti.
1. Bu karaktere karşı yapılan saldırılarının isabet oranı yüzde elliydi. Bu özellikle fazla enerji gereksinimi taşıyan saldırılara karşı oldukça kullanışlı bir etki
2. Bu karakter oyunun en hızlı ve çevik karakteriydi. Ve ona yapılan saldırıların kendisi bile ondan hızlı olursa tespit denen yeteneği ile olduğundan iki kat daha hızlı olur
3. Bu karakter oyun içerisinde ki barbar sunıfı Bir annenin ve şövalye sınıfı Bir babanın bir evladı olarak dünyaya gelmişti. sahip olduğu Yoshido kılıç tekniğine sahip oyun içerisindeki samuray sınıfı tek karakterdi . Ancak anne ve babası birlikte olabilmek için ailelerini geride bıraktı. Ancak karakterin doğduğu gün ikisine de aileleri tarafından saldırı düzenlendi babası karakterin annesi ile kaçabilmesi için ona saldırı düzenleyen herkese karşı savaştı. Ancak bu onun ölmesine mani olunamadı. Annesi yaralı bir şekilde karakter ile birlikte karlı bir tepenin üzerine kadar ulaştı . annesi ölürken gördüğü son şey bir yetimhane binası oldu. Yetimhanede kiler kadını kurtaramasada karakteri kurtarmışlardı. Fakat bu karakter oyun içinde tamamen yalnız bir adam olarak tasarlanmıştı. Ne oyun içinde ki kadın baş kahraman Leone ve müttefiklerine de oyunun baş kötüsü Velkoz ve onun müttefikleri onu yanına çekememişti. O tamamen kendi adına o akademi de okuyup kendi adına yaşayarak hem yeteneğine hem de yeteneğine muhtaç olan dünyayı kendinden mahrum ederek ailesini kendinden koparan dünyadan kendince intikam almıştı. Ve bu karakterin adı Yoshido`ydu
Gerçek dünyada
Mitoma her gün oynadığı büyülü dünyanın kurtarıcısı oyununda günlerdir beklenen güncelleme geldi. Güncellemeye göre oyuna başka bir dünyanın yarı tanrısı olarak tanımlanan bir karakter olan Tiran şaman Kam Boran isimli bir karakter vardı. Global boss olarak tasarlanan bu karakter ile kapışmak üzere oyuna girdi kullanım şekli aşırı zor olan bu karakter ile sonuna kadar devam etti. Onun ne kadar güçlü olduğunu anlayınca Yoshido`nun özel saldırısını kullanıcaktı. Kun Peng denen bu saldırı rakip yeterince can kaybı yaşaması durumunda rakibi tamamen öldüren bir saldırıyı. Ancak yüzde elli ihtimal ile kendisi de ölecekti.
Ölmese bile canı yalnızca 1 e inecekti. Ancak Mitoma şans seviyesini maksimuma çıkarmıştı. Gölgesi içinden dev kanatlara sahip devasa simsiyah bir koi balığı çıkıp geyik başlı asaya sahip gölgeden ibret vücudu ve masmavi gözlere sahip olan Kam boran ı yuttuğu vakit patlamıştı. Ve can barı 1 e indi. O sırada gördüğü son şey ise tozlarına ayrılan Kam Boran dı
Mitoma tatmin olmuş bir his ile oturduğu sandalyeye yaslandı. Ancak bir anda ekranda bir şey belirdi. Ekranda
2.Aşamaya geçiliyor
Yazılıydı. Mitoma nın ekranı aniden parladı. Ve gözlerini açtığında. Kendisi oynadığı oyunun içindeydi. Ancak o Yoshido`nun bebek halindeydi. Bu Yoshido`nun annesini hkayede kaybettiği andı.
Kaosun yankıları, dünyanın derinliklerinden yeniden yükseliyor. Malven’in ve arkadaşlarının peşinden sürüklenirken, gizemli güçler ve eski düşmanlar gün yüzüne çıkıyor. Her adım, felaketin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Fakat bu fırtına, geçmişin sırlarını da açığa çıkaracak; her şeyin temeli, beklenmedik bir şekilde sarsılacak.
Malven, kaybıyla yüzleşirken, kardeşinin ölümünden ve platonik aşkından gelen karanlık yankılarla boğuşur. Bu yolculukta, her bir dostu ve düşmanı yeni bir testten geçmek zorunda kalacak. Kader, artık sadece bir seçenek değil; bir zorunluluk. Fakat felaketin ardında, beklenmeyen bir güç uyanıyor.
Tüm bildikleri sarsılacak, her şey sorgulanacak. Fırtınanın içindeki karanlık, artık her bir adımda daha da belirginleşiyor. Kimin gerçek dost, kimin ise en büyük düşman olduğunu anlamak için çok geç olabilir.
Bir sır, tüm dünyayı değiştirebilir…
Felaketin ardında, bir fırtına bekliyor.
Zombi kıyametinin yıkıcı gölgesinde hayatta kalan iki genç, Jungkook ve Taehyung, birbirlerine olan dostluklarını aşka dönüştürürler. Tehlikelerle dolu bu dünyada, zombilerin ve insanların yarattığı zorluklarla mücadele ederken, aralarındaki bağ giderek güçlenir. Karanlık ve ölümle çevrili bir ortamda, aşkları yaşamın son umut ışığı olur. Ancak, güven, ihanet ve kayıplarla dolu yolculuklarında, hayatta kalmak kadar birbirlerine olan hislerini de korumak zorundadırlar.
KURŞUN VE LALE
Ve Diğer Kayıp Hikâyeler
İstanbul…
Bin yıllık suskunlukların, yarım kalmış cümlelerin, çözülmemiş cinayetlerin şehri…
Her sokağında bir sır, her taşında bir iz taşıyan bu şehirde, on farklı hikâye, tek bir gerçeğin etrafında sessizce dönüyor:
İnsan ruhunun karanlığı, bazen bir kurşun kadar keskin, bir lale kadar zarif olabilir.
Bu kitapta yer alan on hikâye, sadece birer suç dosyası değil; kaybolan hayatların, yarım kalan aşklarla yoğrulmuş bir geçmişin, adaletle vicdan arasındaki o ince çizginin öyküsüdür.
Kurşun ve Lale, bir cinayetin gölgesinde açan bir çiçeğin hikâyesi.
Zamanın, mekânın ve hafızanın sınırlarını zorlayan, duyguyla zekânın iç içe geçtiği 10 hikaye.
Yeri geldiğinde bir çatının ucunda yanan sigara dumanı, yeri geldiğinde emniyetin loş bir odasında çözülen bir sessizlik...
---
YARIK: Sıfır Noktasında Unutulanlar
Resmî kayıtlarda yer almayan bir görev.
Haritalarda çizilmeyen bir bölge.
Ve ordu tarafından çoktan terk edilmiş, ama hâlâ nabız atan bir yeraltı sığınağı.
Alfa Ekibi, sınır ötesinde kaynağı bilinmeyen bir sinyalin peşine düşer. Ama bu sinyal sadece bir çağrı değil—aynı zamanda bir tuzaktır.
İçeri girdiklerinde zamanın, mekânın ve hatta gerçekliğin çizgileri bulanıklaşmaya başlar.
Karşılarında ne bir düşman vardır, ne de dost.
Sadece geçmişin silinmeyen izleri… ve unutulmuş bir görev.
Bu kitap, modern savaşın ötesine geçen bir gerçekliğe açılan çatlağı anlatıyor.
Psikolojik gerilimle askeri stratejinin, teknolojiyle bilinmezliğin çarpıştığı bu hikâyede, okuyucu her sayfada daha da derine iner.
Çünkü bazı görevlerden geri dönülmez.
Ve bazı insanlar... hiç var olmamış gibi silinir.
---
GÖK ÜÇ DEFA SARSILDI.
Bir kız düştü. Bir dünya değişti.
Nira, yirmi dört yaşında, sıradan bir hayata sıkışmışken ait olmadığı bir evrene çekildi. Büyünün, kehanetlerin ve kadim kraliçelerin yönettiği bir toprak… ve ona ait olduğunu fısıldayan bir kader.
Bu yeni dünyada büyü ona itaat ediyor, ama insanlar etmiyor.
Özellikle de Güllerin Hükümdarı Gülhan.
Bilge, acımasız ve geçmişte yaptığı bir seçimle bu anı kendisi çağırmış bir kraliçe.
Nira neden buraya getirildi?
Onu kim çağırdı?
Ve bu evrende, taht mı kurtaracak onları, yoksa yeni bir savaş mı başlatacak?
“Bazen bir gül, bin kılıçtan daha keskindir.”
Ve bazen, en büyük devrim… bir yabancının gelişiyle başlar.
TÜM DEVRAN DÖNÜNCE novellası…
Bir isim… Herkese tanıdık, ama kimseye ait değil.
Devran Gür. Efsane ajan. Gölgelerin içinden çıkmış bir hayalet.
Onun hakkında film çekiliyor… ama kimse onun kim olduğunu bilmiyor.
Halk onu bir erkek sanıyor.
Filmde ise onu, düşman tarafın en yakışıklı ajanı Tuğrul Ak canlandırıyor.
Tabii Devran’ı kötü göstermek şartıyla.
Ancak Devran galaya katılınca işler değişiyor.
Karanlıkta kalan gerçekler, beyaz perdede parlayan yalanlarla çarpışıyor.
Ve Devran, sahne arkasındaki savaşta bizzat rol almaya karar veriyor.
Sırlar açığa çıkıyor.
Kardeşi Yiğit, dostu Güneş ve geçmişinden gelen beklenmedik biriyle, Devran’ın hayatı baştan yazılıyor.
Ama bu bir oyun değil.
Bu… hayatta kalma savaşı.
“Yıldızların Altında”, kimliğin, ihanetin ve düşmandan doğan aşkın hikayesi.
Gerçek, bazen en iyi senaryodan bile daha tehlikelidir.
Velmora’nın sessizliği artık yalnızca bir fısıltıdan ibaret.
Taçlar birer birer düşerken, krallıklar entrikanın, ihaneti dostluktan ayırmanın mümkün olmadığı bir girdaba sürükleniyor.
Sireva Noctharn, kaderin yüklediği lanetle savaşırken, sadece kendi hayatını değil, tüm Velmora’nın dengesini ellerinde tutar. Düşmanlar artık gölgelerin ardına saklanmıyor; maskeler düşüyor, sırlar kanla yazılıyor. Thandorel’in saraylarında yankılanan adımlar, geçmişin ayak sesleriyle birleşiyor.
Güç arayışında dostluk kırılır, aşk yanar, sadakat sınanır.
Ve bazen, yıkılması gereken ilk şey bir tahttır.
Kırık bir krallığın küllerinden doğacak olan, yalnızca en karanlık olan olabilir.
Açelya sol gözünde siyah bir doğum lekesine sahip bir üniversiteli genç kız.
Dünya ise okuldaki çoğu kızın aşık olduğu bir oğlan çocuğu.
"Dünya?"
"Efendim sonsuzluğum"
"Sence lekelerim kötü mü gözüküyor?"
"Sen benim gözüme her noktadan güzelsin."
Çok küçük yaşta kardeşini kaybeden Gül, bu acıyla büyümüş, kendini suçlamaktan hiç vazgeçmemişti. İçine kapanmış, kalbinde kopan fırtınaları kimseye duyurmadan yaşamayı öğrenmişti.
Ancak bir gün, hayat onu hiç beklemediği bir dönüm noktasına sürükledi. Ve tam da kendini en çok kaybolmuş hissettiği yerde, aşkın en gerçek haliyle karşı karşıya kaldı.
Bu, hem bir içsel yüzleşme hem de bir kalbin yeniden doğuş hikayesi…
Belki dinerdi bu acı, kalp acısı, öyle acıttı öyle yaktı ki içimi ben kendimi bir oyunun içinde buldum. O oyun belki sonum olucaktı. Büyüklerin ve günahkarların oynadığı bu oyunun, cezasını neden masumlar çekerdi ki anlamıyorum...
Hakkari`ye tayini çıktığından ve gittiğinden beri başını beladan kurtaramayan Cumhuriyet Savcısı Sera Yılmaz ve bu belalarla hayatına giren Alaz Ateş Karaoğlu`nun hikayesi.
“Seninle küçük bir anlaşma yapalım” gözleri ilk defa benim gözlerimi bulduğunda bunun şimdiye dek gördüğüm en değişik gözler olduğunu fark ettim.
Yeşil miydi o?
Bununla zaman kaybetmeden yüzüme alaycı bir ifade yerleşti. “Ne gibi mesela? Hesabı ikiye bölme anlaşması mı? Ya da bir daha içki ısmarlarken fikrimi alma konusunda bir anlaşma mı?”
Aksanlı sesimi duyduğunda hafifçe başını yana eğdi, bu hareketin onu tehlikeli gösterdiğini fark ettim. Ama bu tamamen onun bakışlarından kaynaklıydı.
Yeşil, çok fazla yeşil…
“Tatil boyunca benimle sevgili olmanı istiyorum” Gülmeye başladım.
Kızı öldürülen bir adam bunu yapan kişinin kardeşini kaçırıp intikam almak ister... Peki bu adamın oğlu, intikam almak için kaçırılan kıza aşık olursa?
Bölümler uzundur. (Ortalama 4500 kelime) Lütfen bir şans verin.
Açelya
"Vural, yapamazsın onca yılı bir anda silemeyiz." dedi, o kelimeleri duyduktan sonra iyi değildi.
Vural
"Ben başkasına aşığım sana değil, dediğim gibi ayrılmak istiyorum." dedi söylediklerinden kendiside şimdiden pişmandı.
Açelya
"Ne için, Vural?, Benden güzel mi yoksa?"
kendinden güzel olmasının imkanı yoktu...
Her şey güzellik değildir, helede saklı gerçekler varken...
Gün doğuyor muydu, yoksa çoktan gece olmuş muydu?
‘‘Anlamıyorsun ki. Ben ne dedim az önce? Sanki o dört duvarın arasında da benimle mi olacaksın?’’
‘‘Olurum.’’
-‘Ne?!’ Aziz’in bu net ve hızlı cevabı karşısında Birce’nin ağzından sadece bu iki harf dökülebilmişti.
‘‘İstediğin bu değil mi? Olurum işte.’’
‘‘Aziz ne dediğimin farkındasın değil mi? 30 yaşımıza geldiğimizde evime çökmenden bahsetmiyorum. Evlilikten bahsediyorum. Bir insanla aynı evi paylaşmaktan. Ev arkadaşı olarak değil. Evli bir çift olarak.’’
MS 900/1000 arası Ruan Krallığı Ramiz Komutan önderliğinde boz topraklarına gelir büyük bir ordu ile.
Gece nehrin yanında konaklar büyük ordu sabah yola çıkmak için. O zaman ki Boz Beyliği beyi gece baskını ile orduyu tarumar eder.
Yıllar sonra aynı topraklara başka bir bela gelir Kara Davut. Boz beyi gece ani saldırı ile o orduyu da yok eder.
" Abinle tanıştığımız ve takipleştiğimiz dönemlerde arada senden bahsediyordu. Bildiğim kadarıyla üniversite bitirmişsin ama çalışmıyormuşsun. Ha bide dil mezunuymuşsun senden istediğim kısıma gelirsek, oda şu... Babam gilin şirketinde işe tercüman olarak başlamanı ve onlara başarını göstermeni istiyorum. Bence yapabilirsin. Bir şey daha var. İki buçuk aylık bir süreçte nişanlım olmanı istiyorum. "
🏍🏍🏍🏍🏍
" Toprağın vaat ettiği anlaşmayı kabul ediyorum. Fakat tek bir şartla. "
Toprak yerinde dikleşti " Ne istersen. " Dediğinde güldüm çünkü bu kolay olmuyucaktı.
" Benimle birlikte olmak istiyorsan bütün mal varlığını bana devrediceksin." Dediğimde sözümün hemen ardından elini onaylamış gibi kaldırdı. Bu el bizim sözleşmemizin bir yanıtıydı. Sakin adımlarla ayağa kalktım ve kaldırdığı eli tutup sıktım. Oda yavaşça ayağa kalktığında yüzüne görmek için kafamı kaldırdım.
" Hayırlı olsun ortak " Dediğimde güldü ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
" Ortak deme lazım olur " Dediğinde benim gözlerim şaşkınlıkla büyürken onun gözlerinin içi adeta gülüyordu.
Asker & Eski Asker
Gözlerimi gözlerine diktim. "Süsünden eksik olmuyorsun be kızım," dediğinde gözünün içi gülüyordu. "Yine hangi makyaj veya takı. Söyle güzelim. Söyle çünkü bunları bir tek senin için yaparım."
Yüzümde tebessüm yer edindi. "Bana mermi verir misin peki?"
Bir hata her iki hayatında sonu olmuştu
.
Kitabı yüzde yüz seveceğinize o kadar eminim ki. Okumadan bırakmayın
Yaralı Bahar
Bu kitap, aşkın en kırılgan hâlini, doğanın sessiz çığlıklarını ve ayrılığın bıraktığı derin izleri hece hece işler. Her şiirde bir yaprak düşer, her dizede bir kalp sızlar. “Yaralı Bahar”, yeniden filizlenmeye çalışan duyguların mevsimidir; hem hüzünle hem umutla yoğrulmuş bir yolculuğun izlerini taşır.
📘 Hikâye ve Kıssalar Deryası
✍️ Yazan: Adnan Had
Bu kitap, kalplere dokunan hikâyeler ve derin anlamlar barındıran kıssalarla dolu bir yolculuğa davet ediyor seni.
Her bir hikâye; insanın iç dünyasına, imana, ahlâka ve hayatın anlamına dair düşündürücü bir pencere açıyor. Peygamberlerin hayatından örnekler, ibretlik olaylar, manevi değerleri güçlendiren anlatılar... Hepsi bu kitapta, sade ama etkileyici bir dille gençlerin ve yetişkinlerin anlayabileceği şekilde sunuluyor.
📖 Gençlerin zihnine hitap eden, kalplerine huzur veren bir içerik!
🕌 Ayetler, hadisler ve manevi öğütlerle zenginleştirilmiş...
✨ Hayatına yön verecek dersler ve ilham dolu satırlar burada!
Hikâye ve Kıssalar Deryası, sadece bir kitap değil; manevî bir pusula, hayatın karmaşasında sana yol gösterecek bir ışık.
Kitap Konusu: "Tahtın Külleri"
(Dram – Aşk – İhanet – Aşiret ve Krallık Mücadelesi)
Konu Özeti:
Göçebe bir aşiretin kızı olan Efsina Bayraktar, güçlü ve katı kurallarla yönetilen bir krallığın sınırında büyümüştür. Aşireti, yıllar önce krallıkla yapılan bir barış antlaşması yüzünden topraklarını kaybetmiş, yoksulluğa sürüklenmiştir. Krallık ise altın gibi parlayan surlarının ardında halkını baskıyla yönetmekte ve her geçen gün daha da acımasızlaşmaktadır.
Efsina`nın babası, aşiretin lideridir ve krallığa başkaldırmak isteyenlerin başını çeker. Ancak babası bir gece ansızın öldürülür. Efsina, bu cinayetin arkasında krallığın soylu ailesinden biri olduğuna inanır. Babasının intikamını almak için krallığın kalbine, Karasu Sarayı’na sızmak zorundadır. Ancak burada hiç beklemediği biriyle karşılaşır: Kralın oğlu Viran Alaz Demir. Viran, dışarıdan soğuk ve acımasız bir varis gibi görünse de, aslında babasının despot yönetimine karşı gizli bir isyan planlamaktadır.
Efsina ve Viran’ın yolları kesiştiğinde, ikisi de birbirinin düşmanı olduğunu bilerek, mecburen iş birliği yapmak zorunda kalır. Ama aralarındaki sınırları aşan duygular, hem aşiretin hem de krallığın kaderini değiştirecek tehlikeli bir bağa dönüşür.
Temalar:
Aşiret hayatı vs. saray entrikaları
İhanet, sadakat, güç savaşı
Yasak aşk ve güven bunalımı
Zorunlu iş birliği ve intikam
Aile sırları, kan davaları, krallık tahtına giden kanlı yol...
Ruhunuz üşüdüğünde, kalbinizi ısıtan o tatlı sözcüklere sıkı sıkıya sarılın. Bir daha asla onlara sahip olamayabilirsiniz.
Tıpkı benim gibi.
Bir hata yapmıştım.
Derinlerde uyuyan kabuslarımı uyandırmış, kendi cehennemimden kaçamaz olmuştum.
Fakat unuttuğum bir şey vardı.
O da korkunun yalnızca bir illüzyon olduğuydu.
MP grubu Japonya`nın en ünlü mafya grubudur.MP grubundaki üyeler aslında türk`tür ve Türkiye`ye gelir. Geldiğinde markette kendilerinden 6 yaş küçük bir kız ile market`te çarpışıp tanışırlar. Ve kız akciğer kanseridir, ayrıca kalbinde pil vardır ve onlar tanıştığında kız nefes alamamaya başlar. MP grubu onu kendi evlerine götürür ve hayat hikayaleri başlar.
ilk defa korkuyu derin bi duygu olarak hissettmiştim daha önce hissettiğim hiç bir duygu bu kadar derin olmamıştı tanımadığım bi adamın karanlık intikam ateşiyle yanıp kavrulan gözlerindeki o kahverenginin tehlikeli ışıltısını görene kadar hiç bir korkuyu bu kadar derinden hissetmemiştim
ben liva yalınay herkesin dikbaşlı, geri adım atmayan, inatçı,zeki, tehlikeli ve cesaretli olarak bildiği livayım ama bu andan sonra korkuyu iliklerine kadar tadan ilk defa geri adım atmak isteyecek bi kadınım.Ben adalet için yaratılmış eşitsizliği sağlamakla görevli olan o kişiyim ve beni gerçekten bilen bilir ki adaletin yerini bulması için her şeyi yaparım bu canımı yakıcak bir hamle dahi olsa o adımı daima atarım.
*liva yalınay*
YAZAR`DAN
Bu kitap eşitsizlikle sınanan yürekler, hakkını savunduğu için ezilenler, sırf cinsiyeti için dışlananlar ve adaletin asla sağlanamadığını düşünen insanlar için yazıldı lütfen adaletten yoksun sırf başına bişi gelmesin diye haksızlıklara susan insanlar ve cinsiyet ayrımcılığı yapan insanlar kitaba başlamadan kitabı kapatsınlar!.
Götlü:Götlü müsün? 💐
KağanÇevik:Ne?
Götlü:Bildiğin Götlü müsün?
KağanÇevik:Herkesin götü var süper zeka
Çalınması/kopyalanması halinde yasal yollara başvuracağımı belirtmek isterim
İyi okumalar 🦍😽
Geçmişte yaşadıkları, acıları, kayıpları...Aslında Slorya`yı bugünkü hâline getiren şeyler bunlardı. Soğuk, sert, duygusuz, sessiz, öfkeli. Gizemli ve saygın Parkinson ailesi onu evlat edindiğinden hayatında çok şey değişmişti. Hogwarts`ın büyülü duvarları arasında öğrenim görürken bir yandan kendi iç dünyasıyla da savaş vermek zorundaydı. Ona yardımcı olanlar vardı, tabii düşmanları da vardı. Ama asıl sorun, kimin dost kimin düşman olduğu hiçbir zaman kesin değildi. Her şey tek bir sözle, tek bir büyüyle ya da tek bir karanlık işaretle değişebilirdi...Bir yandan Parkinson ailesinin sırlarını çözmeye çalışırken, bir yandan eski düşmanı olan Draco Malfoy`un neden sürekli hep karşısına çıktığını, onu gözetlediğini anlamak zorundaydı. Bu ani ilgisinin sebebi aşk mıydı? Hiç sanmıyordu. Ama sebebi her ne ise, bunu çok yakında öğrenmeye kararlıydı.
İşbirliği: @teacherspet_kurgu_
Ayşe Gül
@dderin_stories
Derin
"En sevdiğin çiçek ne peki?"
Hiç düşünmeden cevapladım: "Lavinia Çiçeği."
"Anlamını biliyor musun?"
Kafa salladım. Lavinia, ölümün çiçeğiydi.
Güzelliği için seven çoktu.
Ama ben… anlamını öğrendiğimde sevdim onu.
O, Gölge Timi’nin içindeki iki kadından biriydi.
Ama karanlıkta en çok o fark edilirdi.
Gözleriyle karar verir, kurşunlarıyla mühürlerdi.
Geçmişinden kaçmıyor, onunla savaşıyordu.
Dişi Kurt — Karşısına geçmeye cesaretin var mı?
Yeraltı dünyasında birbirine rakip iki güçlü mafya lideri, soğukkanlı ve zeki Asel Karahan ile ukala ama tehlikeli Araz Yıldırım arasındaki çatışmanın, yavaş yavaş bir iş birliğine ve oradan da fark ettirmeden gelişen duygulara dönüşmesini sağlıyor.
Her ikisi de kendi kurallarını koyan, başına buyruk tiplerdir. Ancak şehirdeki güç dengesi, dışarıdan gelen gizemli bir mafya grubu olan “Kölgeler” tarafından tehdit edilmeye başlayınca, bu iki düşman mecburen aynı tarafta buluşur.
Ancak dış tehditten bile daha tehlikeli olan şey, ikisinin de geçmişinde bıraktığını sandığı karanlık sırların bir bir geri dönmeye başlamasıdır...
“Üfleyerek geçirebileceğini sandığın için yüreğime yara açmakta hiç sakınca görmedin ama ben sırf o yaralar sızlamasın diye, geceleri göğsümün üzerine yatamadım.”
0535*******: Ne geri zekalılığımı gördün acaba? Ha hoşaf ha hoş laf ne fark eder? Eşek yine eşek. (03:50)
Eşeğin yine eşek olduğu cv`sinde yazıyor olabilirdi.
Siz: Eşek yine eşekmiş! Eşek hoşaftan ne anlarmışmış peh, sen önce bi onun hoş laf olduğunu öğren sonra eşeği sorgula angut. (03:51)
(Görüldü)
Ben Sara babamın tek çocuğu oldugum icin mafya olmaya zorlandım fakat o gün o da vardı üniversitede beni red edip simdi mafya ortagım olmuştu ama artık farklıydı o benimdi