@wisteria_asigi : Fantastik ve kurt temalı bir kitap mı?
Okuma 1
Oy 1
Yorum 0
Tarih 1dk önce
@wisteria_asigi : Fantastik ve kurt temalı bir kitap mı?
Okuma 1
Oy 1
Yorum 0
Tarih 1dk önce
@pandasinirliofkeli : Arkadaşlar herkes sevgili arıyor bende artık açilacam ya çok yoruldum evet sen panuma bak ve..
Okuma 9
Oy 3
Yorum 3
Tarih 1dk önce
@deniz_qp1 : .
Okuma 8
Oy 4
Yorum 7
Tarih 2dk önce
@poncikss1234 : Size bir sürpriz ile geldim. Mahalle kurgusunun ilk iki bölümün taslağı bitti. Bekleyenleri göreyimm
Okuma 4
Oy 3
Yorum 0
Tarih 2dk önce
@karainci : Bak Çık 104 Olan Tanrının Gözyaşları Bölümü 120 Olur Mu Acaba 16 Kişi Kaldı Destek Vardır Sağlıkla
Okuma 1
Oy 0
Yorum 0
Tarih 3dk önce
@karenn : Bu ben değilim ilk bölüm yayınlandı okuyup destek olursanız sevinirim
Okuma 0
Oy 0
Yorum 0
Tarih 3dk önce
@beyazmelek424 : KALBİM SOĞUDUMU BİR DAHA ASLA ISINMAZ
Okuma 3
Oy 0
Yorum 0
Tarih 5dk önce
@ay_periiiii : Bu saatte ders çalışan var miii (🤚🏼)
Okuma 5
Oy 1
Yorum 2
Tarih 7dk önce
@kelimelerimveben : Bebeğinin ilk adımlarını gören bir anne gibiyim şu an
Okuma 3
Oy 1
Yorum 0
Tarih 8dk önce
@kara_golgede_8 : Aldığın çiçekler hala yanımda...
Okuma 5
Oy 2
Yorum 5
Tarih 8dk önce
@miracimnesandin : 12 yaşındaki bir kız için sevgili aranıyormuş boşta olan erkekler varsa yazsın
Okuma 22
Oy 0
Yorum 13
Tarih 9dk önce
@cherryblossom_82 : ...
Okuma 7
Oy 1
Yorum 1
Tarih 11dk önce
@cherryblossom_82 : ...
Okuma 10
Oy 2
Yorum 2
Tarih 11dk önce
@ar4s.s : .
Okuma 19
Oy 5
Yorum 9
Tarih 12dk önce
@karanliklarguzeli : Felsefeye mi girer bu?Güvenmek/İnanmak aynı şey mi o kadar yazdım lan bakmazsan hakkım helal değil!
Okuma 7
Oy 5
Yorum 10
Tarih 12dk önce
Tamamlanmış Kitaplar
Keyifle okuyacağınız kitaplara gözatın
Boğazın İki Yalnız Kıyısı
Okuma 297
Oy 58
Bölüm 40
Yorum 5
Tamamlandı
FRAGMAN: Bir Kelebeğin Ömrü Kadar Aşk
Rüzgar, eski bir sandığın tozlu kapağını araladığında, zamanın fısıltısı duyuldu. İçinden çıkan sararmış bir fotoğraf, genç bir kadının hüzünlü gülümsemesini taşıyordu. Gözlerinde, Boğaz`ın derin sularında kaybolmuş bir aşkın yası vardı. Yanında duran yakışıklı adamın bakışlarında ise, sonsuzluğa uzanan bir sevda...
Bu fotoğraf, Asel`in eline geçtiğinde, hayatının rotası beklenmedik bir şekilde değişecekti. Bilmediği bir geçmişin, unutulmuş bir aşkın izleri onu İstanbul`un gizemli sokaklarına sürükleyecekti. Her köşe başında bir sır, her fısıltıda bir ipucu saklıydı.
"Boğazın fısıltısını dinle, Asel," diyordu sandıktan çıkan o tek cümle. Ama bu fısıltı, sadece dalgaların sesi miydi? Yoksa yüzyıllık bir aşkın yankısı mı?
Asel, bu fısıltının peşine düşerken, kendi kalbinin derinliklerinde de bir arayışa girecekti. Kayıp bir aşkın hikayesi, onun kendi geleceğine ışık tutacaktı. Ama bilmediği bir şey vardı: Aşk, bazen bir kelebeğin ömrü kadar kısaydı ve en güzel anılar bile, acı bir vedayla sonlanabilirdi.
İstanbul`un büyülü atmosferinde, geçmişin izlerini sürerken, Asel, aşkın en kırılgan ve en güçlü yanıyla yüzleşecekti. Acı, kayıp, umut ve yeniden doğuş... Hepsi, bu kadim şehrin taşlarına sinmişti.
Peki, Asel, bu yarım kalmış aşkın sırrını çözebilecek miydi? Ve en önemlisi, kendi kalbindeki o derin boşluğu doldurabilecek miydi?
BİRİNCİ BÖLÜM: Sandığın Sırrı ve Bir Şehrin Çağrısı
Asel, dedesinden kalan eski evin tavan arasında, tozlu kutuların arasında kaybolmuştu. Çocukluğunun geçtiği bu ev, şimdi anılarla dolu bir labirent gibiydi. Güneş ışığı, çatının kırık kiremitlerinden süzülerek loş bir aydınlık yaratıyordu. İşte o köşede, diğerlerinden daha eski ve yıpranmış görünen bir sandık ilişti gözüne.
Merakına yenik düşerek sandığın kapağını araladı. İçinden çıkanlar, onu bambaşka bir dünyaya taşıdı. Sararmış mektuplar, solmuş çiçekler, bir zamanlar canlı renklerini taşıyan ipek bir mendil... Ve en altta, sedef kakmalı, zarif bir kutu.
Kutuyu eline aldığında, içini hafif bir ürperti kapladı. Sanki bu kutu, uzun yıllardır saklanan bir sırrı fısıldıyordu. Kapağını yavaşça açtı. İçinde, az önce fragmanda bahsettiğim o hüzünlü gülümsemeli fotoğraf ve arkasında titrek bir el yazısıyla yazılmış o tek cümle vardı: "Boğazın fısıltısını dinle, Asel."
O an, Asel`in hayatı bir dönemece girdi. Bu fotoğraf kimindi? Bu cümle ne anlama geliyordu? Ve neden bu kutu, bunca yıl sonra onun eline geçmişti? İçinde yeşeren yoğun merak duygusu, onu İstanbul`a doğru bir yolculuğa çıkmaya itecekti. Bilmediği bir çağrı, kalbinin derinliklerinden yükseliyordu...
FRAGMAN: Bir Kelebeğin Ömrü Kadar Aşk
Rüzgar, eski bir sandığın tozlu kapağını araladığında, zamanın fısıltısı duyuldu. İçinden çıkan sararmış bir fotoğraf, genç bir kadının hüzünlü gülümsemesini taşıyordu. Gözlerinde, Boğaz`ın derin sularında kaybolmuş bir aşkın yası vardı. Yanında duran yakışıklı adamın bakışlarında ise, sonsuzluğa uzanan bir sevda...
Bu fotoğraf, Asel`in eline geçtiğinde, hayatının rotası beklenmedik bir şekilde değişecekti. Bilmediği bir geçmişin, unutulmuş bir aşkın izleri onu İstanbul`un gizemli sokaklarına sürükleyecekti. Her köşe başında bir sır, her fısıltıda bir ipucu saklıydı.
"Boğazın fısıltısını dinle, Asel," diyordu sandıktan çıkan o tek cümle. Ama bu fısıltı, sadece dalgaların sesi miydi? Yoksa yüzyıllık bir aşkın yankısı mı?
Asel, bu fısıltının peşine düşerken, kendi kalbinin derinliklerinde de bir arayışa girecekti. Kayıp bir aşkın hikayesi, onun kendi geleceğine ışık tutacaktı. Ama bilmediği bir şey vardı: Aşk, bazen bir kelebeğin ömrü kadar kısaydı ve en güzel anılar bile, acı bir vedayla sonlanabilirdi.
İstanbul`un büyülü atmosferinde, geçmişin izlerini sürerken, Asel, aşkın en kırılgan ve en güçlü yanıyla yüzleşecekti. Acı, kayıp, umut ve yeniden doğuş... Hepsi, bu kadim şehrin taşlarına sinmişti.
Peki, Asel, bu yarım kalmış aşkın sırrını çözebilecek miydi? Ve en önemlisi, kendi kalbindeki o derin boşluğu doldurabilecek miydi?
BİRİNCİ BÖLÜM: Sandığın Sırrı ve Bir Şehrin Çağrısı
Asel, dedesinden kalan eski evin tavan arasında, tozlu kutuların arasında kaybolmuştu. Çocukluğunun geçtiği bu ev, şimdi anılarla dolu bir labirent gibiydi. Güneş ışığı, çatının kırık kiremitlerinden süzülerek loş bir aydınlık yaratıyordu. İşte o köşede, diğerlerinden daha eski ve yıpranmış görünen bir sandık ilişti gözüne.
Merakına yenik düşerek sandığın kapağını araladı. İçinden çıkanlar, onu bambaşka bir dünyaya taşıdı. Sararmış mektuplar, solmuş çiçekler, bir zamanlar canlı renklerini taşıyan ipek bir mendil... Ve en altta, sedef kakmalı, zarif bir kutu.
Kutuyu eline aldığında, içini hafif bir ürperti kapladı. Sanki bu kutu, uzun yıllardır saklanan bir sırrı fısıldıyordu. Kapağını yavaşça açtı. İçinde, az önce fragmanda bahsettiğim o hüzünlü gülümsemeli fotoğraf ve arkasında titrek bir el yazısıyla yazılmış o tek cümle vardı: "Boğazın fısıltısını dinle, Asel."
O an, Asel`in hayatı bir dönemece girdi. Bu fotoğraf kimindi? Bu cümle ne anlama geliyordu? Ve neden bu kutu, bunca yıl sonra onun eline geçmişti? İçinde yeşeren yoğun merak duygusu, onu İstanbul`a doğru bir yolculuğa çıkmaya itecekti. Bilmediği bir çağrı, kalbinin derinliklerinden yükseliyordu...
Okuma 297
Oy 58
Bölüm 40
Yorum 5
Hayallerimin, hayatımın, en çok da kırılmışlıklarımın kitabını sundum size. Sevinçlerimle, burukluklarımla, umutlarımla dillendirdim hislerimi. Şimdi sen, sen değerli insan. Bazen vazgeçişlerin de bir başlangıç olduğunu, acı çekişlerinin iyileşme sürecine dahil olduğunu en çok da yolunun senin yolun olduğunu unutma. Yol değişir, çakıllaşır, çukurlaşır. Yolcu değişir, bazen iner bazen biner. Ama şoför hep sensin. Gideceğin yol da senin, alacağın yolcu da senin kararın. Şimdi o kararın vakti. Şimdi aydınlıkların, şimdi senin vaktin.
Okuma 1.14k
Oy 97
Bölüm 40
Yorum 11
Aslında aklımın almadığı bir hikayem vardı benim.
O gün o camiiye girip de onların kutsalı olan ezan sesinden rahatsız olduğumu söylediğimde bana nefret eder gibi bakan o adama günün birinde deli gibi aşık olacağımı bilmiyordum.
İşin komik yanı o adam da bunu tahmin dahi edemezdi.
Birbirinden ölümüne nefret etmesi gereken, tamamen zıt kutuplarda olan iki insan nasıl olmuş da bir araya gelmişti ki?
Dedim ya benim hikayem akıl almaz bir hikayeydi.
Dinine sımsıkı bağlanmış olan bir adama aşık olmak zordu. Hele de benim gibi hiçbir dine mensup değilsen daha da zordu.
Ama değiyordu. Onun tek bakışıyla karşılaşabilmek bile tüm bu zorluğa değiyordu...
Okuma 14.01k
Oy 1.19k
Bölüm 45
Yorum 284
Lûbbetulayn kitabının ikinci serisidir.
Tüm hakları saklıdır çalınması, kopyalanması ve paylaşılması durumunda gerekli işlemler başlatılacaktır.
Okuma 9.35k
Oy 1.69k
Bölüm 21
Yorum 1.64k
İşte, mevsimler peş peşe tespih taneleri gibi sonbahardan kışa, kıştan da bahara atlamıştı. Ah şu tayinler; doğudan kaçmak için bir bahanedir gibi gözlerime dolardı. Sonunda Emel öğretmenimiz de diğer öğretmenler gibi bir yıl kalıp gitti. Acaba bu köy mu yaşanılacak gibi değildi de ondan mı gidiyordular. Yoksa herkes ille de kendi evine mi gitmek istiyordu bilemiyorum ama artık yeni öğretmenimi bekleyeceğim.
Okuma 1.5k
Oy 54
Bölüm 20
Yorum 1
Yapmanız gereken tek şey satranç oynamak ve burada geçerli olan tek bir kural var; ya ölürsünüz ya öldürür
İnsan satrancı oyununa hoş geldiniz.
Okuma 1.65k
Oy 567
Bölüm 16
Yorum 82
Meydanda kalırsam yazılsın taşa
Kader de ne varsa o gelirmiş başa...
Bir yüreğe iki sevda sığar mı?
İlk sevdanı dünyaya gözlerini ilk açtığında isminle beraber fısıldadılarsa kulağına,diğer sevdan ruhun bedenine üflendiğinde yazılmışsa alnına, hangisinden vazgeçersin? Vazgeçmeli misin...?
Vazgeçebilir misin...?
"Seni kaderime yazan şahit olsun!
Adımızı,kulağımıza okuyanlar şahit olsun!
Yüreğimize bu sevdayı düşürenler şahit olsun!
Elimden damlayan kana! Şerefim olan belimde taşıdığım silaha, Kitabıma ve Kelamullaha yemin olsunki SENDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİM! "
Beklemek...
Dünyaya gözlerini açtığı ilk anda bile gelmesini beklemişti alnına yazılan sevdanın,kulağına kendi isminden sonra ismi fısıldanan adamın. Beklemek...Yüreğine iki sevdayı sığdırmış bir adamı, aldığı ilk nefesten beri beklemek...
Kız, her bekleyişin sonunda adama açtığı kapıyla cenneti sunarken, adam açılan kapıyla cehennem ateşlerini savurdu kızın yüreğine...
Vazgeçmek mi kolaydı, beklemek mi...?
Bekleyen mi acı çekerdi,beklenen mi...?
İki yüreğe bir sevda düşünce aynı dil mi konuşulurdu, yoksa dil lal mi olurdu...?
Aşkın dili bir miydi yoksa başka dili var mıydı...?
İki sevdalı beden de yürek suskun,dil lal olunca aşk iki dil den de farklı dökülür sonun da İKİ DİL DE AŞK çıkardı ortaya...
Okuma 7.93k
Oy 514
Bölüm 25
Yorum 48
Bir gün işe gitmek için hazırlanırken ayakkabımın içine gizlenmiş gizemli bir mektup zarfı buldum. Sonrasında ise her şey değişti.
Okuma 101.76k
Oy 6.78k
Bölüm 37
Yorum 529
Angelo, ailesinin yükünü omuzlarında taşıyan sessiz bir delikanlı. Çiftlikte geçen yorucu günler, evde kopan gergin sofralar ve her geçen gün biraz daha zorlaşan hayatı.
Ancak bir gün kasabaya yeni taşınan esrarengiz bir genç olan Alessandro’nun gelişiyle, içindeki başka bir dünya uyanır.
Alessandro’nun geçmişi dedikodularla örülmüş, sessizliğiyle etrafına duvarlar örmüştür. Ama Angelo’nun ona duyduğu şey, sadece merak değildir. Bu yeni tanıdık, Angelo için karmaşık bir duygunun, adı konulmamış bir yakınlığın simgesi haline gelir.
Aile baskısı, toplumsal yargılar, saklanan gerçekler ve sessiz çığlıklar arasında sıkışan bir gençlik… Bu hikâye, sevilmenin günah sayıldığı bir zamanda, sevmenin neye mal olabileceğini anlatıyor.
Okuma 114
Oy 42
Bölüm 15
Yorum 3
●DİNİ HİKÂYE●
Verda Yiğit, bir ortaokulda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenidir. Çok yakın oldukları ailenin oğlu olan Cihan Karaer onu sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylediğinde hayatının nasıl devam edeceğini bilemez hale gelmiştir.
Genç adamla yüz yüze gelseler de çoğu zaman sohbet etmemişlerdir. Cihan`ın ne istediğini bilen ve ona saygı duyan tavırları, Verda`nın hoşuna gitmiştir ve ona bir şans vermek istemiştir.
Verda`nın kalbi gün geçtikçe Cihan`ı içine alırken, Cihan ondaki değişimi gördükçe kalbinin tamamlandığını hissetmeye başlamıştır.
İki genç Allah`a dualar ederek birbirlerini tanımaya başladıklarında, içten içe mutlu bir sonları olacağını hissediyorlardır.
"Yüreğimi sarmalıyorsun. Yüreğimin etrafına kendine ait bir koza örüyorsun, o koza içeriye sadece seni kabul ediyor. Orada nefes alıyorsun. Sen, yüreğimde yaşıyorsun, Verda."
Okuma 11.28k
Oy 776
Bölüm 20
Yorum 65
Geçmişini unutmak isterken ona devamlı hatırlatan ve intikam peşinde olan bir psikopat yüzünden hayatı cehenneme dönen genç kız; psikopat sayesinde Stray Kids ile tanışır ve aksiyon dolu bir maceraya onlarla birlikte atılmaya başlar.
Okuma 727
Oy 66
Bölüm 59
Yorum 54
Yatılı okulda ilk günü olan Gece Şimşek, bodruma inmek yasak olmasına rağmen bodruma iner ve bir ceset ile karşılaşır. Daha sonra grup arkadaşları ile cinayeti çözmeye çalışan Gece, istemeden kendini belanın tam ortasına atmıştır. Katil artık Gece’nin peşine düşmüştür…
Her bölümde size ayrı ayrı şoklar yaşatacak şekilde yazılmış bir roman.
Kitap tamamlanmıştır ☑️ ilk bölümler düzenleniyor
Okuma 5.98k
Oy 747
Bölüm 31
Yorum 395
Bir kelebeğin ömrü hiç bu kadar kısa olmamıştı... İslim Ağaoğlu
Bir bedelin ömrü de hiç bu kadar güzel olmamıştı..... İbrahim Ağaoğlu..
Okuma 80.05k
Oy 4.47k
Bölüm 41
Yorum 209
KITAP BIRAKILMIŞTIR İSTERSİNİZ YENİ KİTABIMA BAKABİLİRSİNİZ🦋🩰
Okuma 6.43k
Oy 615
Bölüm 21
Yorum 165
Cıvıl mı cıvıl, renkli, enerji dolu bir karaktere sahip olan 25 yaşındaki Feray Soylu, Doğu`da tek okullu küçük bir köye atanır. Aynı köyde doğup büyümüş, çok sevdiği mesleğini memleketinde devam ettiren başarılı ve disiplin sahibi 29 yaşındaki genç komutan Arel Aytaç ile yolları kesişir.
Feray Öğretmen ile Arel Komutan`ın hikâyesine gelin beraber tanık olalım efenim.⚡
Okuma 9.74k
Oy 1.19k
Bölüm 28
Yorum 318
Gerçek ailem serisidir.
Okuma 31.36k
Oy 2.24k
Bölüm 40
Yorum 706
Kaderleri birleşen iki genç el ele verip engelsiz gördükleri bir sevda yoluna çıkmıştı. Ta ki ülkedeki durumlar iyice kızışıp bir iç savaşın eşiğine gelinene dek.
Âsım Enes önceleri eleştirdiği bir grubun yanında yer alıp eylemlere katılmaya başladığında ilk kalp kırıklıklarını yaşamışlardı. Genç adam gitti, Mihrimah ise ona inat eskisinden farklı davranırken kendisini iki ateşin arasında buldu.
Tüm bu karmaşanın içinde bir güzellik doğabilir miydi?
20/21 Haziran 2018
Okuma 829
Oy 60
Bölüm 18
Yorum 1
Öykü’nün Dünyası, 7-12 yaş arası çocuklar için eğlenceli ve öğretici hikâyelerden oluşan büyülü bir macera kitabıdır. Ana karakterimiz Öykü, hayal gücü çok geniş, maceraperest bir kızdır. Bir gün odasında eski bir kitap bulur. Kitabı açtığında, kelimelerin arasından bir ışık yayılır ve kendini büyülü bir dünyada bulur.
Bu dünya, farklı diyarlarla doludur: konuşan hayvanlar, sihirli şehirler, zamanı kontrol eden saat kuleleri, rüya fabrikaları, uzayın derinliklerine açılan kapılar… Öykü, her bölümde farklı bir diyara gider ve her macerasında önemli bir ders öğrenir. Dostluk, cesaret, doğa sevgisi, bilim, sanat, hayal gücü gibi değerleri keşfeder.
Öykü, bazen bir zaman yolculuğuna çıkar, bazen uzaya uçan bir gemiye biner, bazen ise denizlerin altındaki gizli bir şehri keşfeder. Okuyucular da onunla birlikte bu büyülü dünyada yolculuk yapar, heyecan verici bulmacaları çözer ve her hikâyeden yeni bilgiler öğrenirler.
Bu kitap, sadece okumak değil, aynı zamanda hayal kurmak isteyen çocuklar için!
Okuma 150
Oy 12
Bölüm 21
Yorum 3
Günce ve Osman`dan tanıdık bir karakter ....
Tabi ki Hümeyra`dan bahsediyorum :)
Hulusi ve Hümeyra olmasa olmazdı :D
Hümeyra`yı ve Hulusi`yi anlamak için lütfen önce Günce`yi sonra Osman`ı okuyalım .....
Okuma 851
Oy 223
Bölüm 24
Yorum 38
Bu bir Düğüm hikayesi...
Güneşin, denizin, kuşların aşka düğümlenişinin hikayesi...
Kaç gün, kaç ay, kaç yıl geçti. Beni bir çift yeşil göze tutsak edip, ruhunu kalbime düğümleyip gideli?
Çocuk kalbimin vermiş olduğu hevesle bir şey yaptım.
ASLA yapmam dediğim bir şey!
Ona ulaşabileceğim en saçma yolu seçtim. Ya da seçtirildim!
Aşk insana neler neler yaptırırmış? Aklını alır, sallar, çarpar, acıtır aynı zamanda kahkaha attırır, hüzne bulanmış sevinçler yaşatırmış...
Bana ise yurt odamda, canım kadar sevdiğim iki yarenimle ilk mesajı atmayı uygun gördü.
✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨
"Yeter lan yeter! Buramıza kadar geldi ! Başlarım senin aşkının ızdırabına!"
"Ama Meyra!"
Poşetten çıkardığı telefona alık gözlerle baktık. Ama onun hinlik dolu gözleri kendinden çok emindi. Nazenin elimi tutunca korkusunu anladım. O da benim gibi yaklaşan fırtınanın farkındaydı.
"O... O ne?"
"Ben oturur bunun gelmişini geçmişini anlatırım da yeri değil. Babannemim üstüne hat aldım. Kaçakçılar çarşısından aldım lan ben bunu! Tipi kayık adamlardan mal isteyen müptezeller gibi kaçak telefon sordum! Kaç günlük yemek paramı Imeal atsınlar diye verdim! Ne diyorsam yapacaksın!!! Şimdi şu senin ünüformalı bıldırcını ava çıkıyoruz!
Bağırtısı hiç kimsenin karşısında düşmeyen burnumu eğiyordu. Hızlı hızlı gezen parmaklarına dehşetle baktım. O ise keyifle bana telefonu uzattı.
"İlk mesajı attık. Hayırlı olsun gaziler."
O gülüş bizi bitirecekti... Ya da yep yeni bir kapıdan geçmem için güç verecekti. Uzattığı telefonu alıp ekrana baktığımda beynimden vurulmuşa döndüm. Canım dediğim kızın bana yaptığını düşman yapmazdı.
"Beni bitirdin Meyra! Sen beni bitirdin..."
Okuma 147.75k
Oy 15.58k
Bölüm 55
Yorum 2.56k
Lily` nın doğum günü partisi var.
18` ine girecek.
Ama en güzel gününde...sevgilisi david`le ayrılacak.
Bu iki aşığın hikayesini okumaya hazırmısınız?
Siz okumaya hazırsanız bende yazmaya hazırım...
Okuma 673
Oy 28
Bölüm 11
Yorum 17
Yarı Texting
Bu hikaye eğlence hikayesidir.
Bu hikaye değişim hikayesidir.
Bu hikaye toksik ilişki hikayesidir.
Bu hikaye her şeye rağmen yaşama hikayesidir.
Nereden baktığın önemli. (!)
!Argo içerir.
Okuma 13.66k
Oy 574
Bölüm 43
Yorum 188
10 bolumlu kirikliklar,aşk,umut konulu uzun ve kisali şiirler.
Okuma 25
Oy 3
Bölüm 12
Yorum 0
Yarı çinli yarı türk kızın,yarı vampir yarı insan erkeğin aşkını anlatılıyor.Erkeğin geçmişinde eski kız arkadaşına yarı çinli kıza benzerliği nedeniyle ona aşık olur ama kızın bundan haberi var mıydı?herşey bu kitapta belli olacak hazırsanız başlayalım.
Okuma 4.04k
Oy 389
Bölüm 25
Yorum 28
Cantuğ ve Ceylan`ın hikayesi...
Okuma 10.14k
Oy 544
Bölüm 32
Yorum 1
İçimdeki güllü her ne kadar kopartsamda sen hep var olacaksın.
Okuma 362
Oy 172
Bölüm 18
Yorum 25
Bir anlaşma. Bir esaret. İmkansız bir aşkın kıvılcımı... Duru, babasının karanlık geçmişinin bedelini öderken, hayatının kontrolü otoriter bir albayın eline geçti. İlk başta tek hissettiği nefretti. Ancak aynı çatı altında, zorunlu bir birliktelik zamanla beklenmedik bir çekime dönüşecekti. "Albayın Esiri", gücün ve kırılganlığın, nefretin ve tutkunun iç içe geçtiği, İstanbul`un büyülü atmosferinde soluksuz okuyacağınız bir aşk romanı.
Okuma 7.71k
Oy 599
Bölüm 25
Yorum 91
ADALETİN GÖLGESİNDE: ÖZEL TİM
Adaletin peşinde koşan cesur bir avukat…
Ülkenin en seçkin timinin kararlı lideri…
Ve onları durdurmaya çalışan karanlık bir örgüt…
Melisa, hayatını hukuka ve adalete adamış bir avukattır. Ancak aldığı son dava, onu sıradan bir hukuk mücadelesinin çok ötesine taşır. Devletin derinliklerine sızmış tehlikeli bir örgütle karşı karşıya kalan Melisa, ölüm tehditleriyle ve bitmek bilmeyen tehlikelerle baş etmek zorunda kalır.
Onu koruyabilecek tek kişi ise Emirhan Hayat’tır. Özel operasyon timinin lideri olarak sayısız tehlikeye göğüs germiştir, fakat bu sefer karşısındaki düşman her zamankinden daha acımasızdır. Melisa’yı hayatta tutmak için sınırlarını zorlayan Emirhan, zamanla onun cesareti ve inancı karşısında kendi duvarlarını yıkmaya başlar.
Ancak düşmanları güçlüdür ve adaleti arayanları susturmak için her şeyi yapmaya hazırdır. Melisa ve Emirhan, hem hukuk salonlarında hem de savaş meydanlarında aynı cephede savaşırken, gerçek düşmanın kim olduğunu çözmek zorundadırlar.
Adalet mi, intikam mı? Güç mü, doğruluk mu?
Tehlikenin kol gezdiği bu dünyada hayatta kalmak, sadece silahlarla değil, cesaret ve inançla mümkündür.
“Adaletin Gölgesinde: Özel Tim” – Savaş sadece cephede değil, yüreklerde de verilir.
Okuma 1.3k
Oy 74
Bölüm 18
Yorum 78
Ailesi olmayan, herkes tarafından dışlanan Gece`ye bir gün ansızın bilinmeyen numaradan mesaj gelir. Nefretin aşka döneceğini bilmeyen anonim, yazdığı nefret söylemleri yüzünden ne yapacağını bilemez. Gece ise ilk kez birine aşık olunca ne yapacağını bilemez...
Okuma 12.81k
Oy 1.05k
Bölüm 35
Yorum 1.04k
Kızımız Asyanın üniversite okumak için gittiği şehirde başına bela olucak o kişi ile karşılaşarak tüm hayatının değişmesi
Bir şehir, bir lider, bir katil…
İstanbul’un kalbinde, tarihi izlerin arasında bir katil sessizce dolaşıyor. Kurbanlar rastgele seçilmiyor; her biri tarihin temel taşlarını simgeleyen mekânlara bırakılıyor: Haydarpaşa Garı, Atatürk Evi Müzesi, Pera Palas, Dolmabahçe Sarayı’nın yaslı duvarları…
Cesetlerin yanında bırakılan notlar, sadece ipucu değil; geçmişe, inkılaplara, bir lidere yazılmış kanlı mektuplar.
Başkomiser Yavuz, İstanbul’un sisli sokaklarında katilin izini sürerken, bu cinayetlerin yalnızca birer ölüm değil, birer manifesto olduğunu anlar. Her adımda daha karanlık bir geçmiş, daha derin bir öfke ve çözülmesi gereken daha büyük bir sır ortaya çıkar.
Tarih ve suç iç içe geçerken, İstanbul’un gölgeleri yeniden dile geliyor.
Ve soru şudur:
Bir şehir, kendi kurucusunun mirasını nasıl taşır? Ya da… onu kim kirletmeye cüret eder?
Sürükleyici serinin 3. Kitabı.
Bu hikayede Karen,intikam amacıyla bazı kararlar alıyor.Yola çıkarken bir savaşla karşı karşıya kalıyor ve bazı şeyler kararını değiştiriyor.Bakalım Karen ne yapacak?
"Öykü’nün Dünyası - Atatürk’ün Işığı" ile çocuklar, Öykü’nün büyülü dünyasında Atatürk’ün hayatı ve fikirleriyle tanışacak. 7-12 yaş grubuna hitap eden bu kitap, Atatürk’ün vizyonunu, liderliğini ve çocuklara armağan ettiği değerleri eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Her bölümde, Öykü, Atatürk’ün hayatında önemli bir anı ya da fikri keşfeder ve bu yolculukta tarih, özgürlük, bilim, sanat ve insan sevgisi gibi değerleri öğrenir.
Alden Grey, soğukkanlı bir dedektif, yıllar önceki karanlık geçmişiyle barışmaya çalışan bir adam. Zihninde ağır suçlar ve unutulması zor anılarla, günümüzde adaletin peşinden koşan bir dedektif olarak görevine devam ediyor. Ancak, ona bir oyun oynanmak üzeredir.
Şehirde ardı ardına işlenen cinayetler, her biri bir bulmaca gibi sunulur. Cinayetlerin ardındaki ipuçları, Alden’i sadece bir katili bulmaya değil, aynı zamanda kendi geçmişiyle yüzleşmeye zorlayacaktır. Her cinayet, bir adım daha derine inmesini ve karanlık bir hesaplaşmaya yaklaşmasını sağlar. Fakat, cinayetleri çözmek bir şeydir; Alden, geçmişindeki suçlularla yüzleşirken, her adımı daha da tehlikeli bir hale gelir.
Alden Grey, soğukkanlı bir dedektif olmaktan çok daha fazlasıdır. Bir oyun oynanmaktadır, ama bu oyun Alden’in hayatını değiştirecek kadar büyük olacaktır.
Kim, kiminle oynuyor?
"Bazı sesler yalnızca duyanların değil, duyamayanların da kaderini değiştirir."
Sessizliğin içinde fısıldayan bir gerçek... Kırık geçmişlerin ve onarılmaz sırların birleştiği, görünmeyen iplerle birbirine bağlanmış hayatlar...
Gecenin karanlığında parlayan şehir ışıkları kadar göz alıcı ama bir o kadar da tedirgin edici bir dünya. Bu dünyada herkes sıradan görünür - ta ki içlerinden biri gerçeği duymaya başlayana kadar.
Bir çağrı, bir beste, bir dokunuş... ve ardından gelen parçalanma.
Kırık Zihinler, zihinsel sınırların ötesinde gezinen, karakterlerin duygusal derinliğinde kaybolacağınız bir roman. Her sayfası, sesini duyurmak isteyen bir hafızanın yankısı gibi.
Hazır mısınız?
Çünkü bazen... kendinizi hatırlamak, her şeyi unutmaktan daha tehlikelidir.
GÖK ÜÇ DEFA SARSILDI.
Bir kız düştü. Bir dünya değişti.
Nira, yirmi dört yaşında, sıradan bir hayata sıkışmışken ait olmadığı bir evrene çekildi. Büyünün, kehanetlerin ve kadim kraliçelerin yönettiği bir toprak… ve ona ait olduğunu fısıldayan bir kader.
Bu yeni dünyada büyü ona itaat ediyor, ama insanlar etmiyor.
Özellikle de Güllerin Hükümdarı Gülhan.
Bilge, acımasız ve geçmişte yaptığı bir seçimle bu anı kendisi çağırmış bir kraliçe.
Nira neden buraya getirildi?
Onu kim çağırdı?
Ve bu evrende, taht mı kurtaracak onları, yoksa yeni bir savaş mı başlatacak?
“Bazen bir gül, bin kılıçtan daha keskindir.”
Ve bazen, en büyük devrim… bir yabancının gelişiyle başlar.
MOR KADER EVRENİNDEN
Gelecek değiştirilebilir mi? Yoksa her adım, çoktan yazılmış bir kaderin yankısı mı?
Liora, sıradan biri değildi. Doğduğundan beri içini kemiren bir his vardı—bir şeylerin eksik, bir şeylerin yanlış olduğu. Eski metinler, yasaklı büyüler ve unutulmuş kehanetler… Hepsi onu tek bir noktaya yönlendiriyordu: diyarın geleceği.
Cevapları ararken yalnız olmayacaktı. Yeni dostluklar kuracak, sadakat ve ihanetin iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkacaktı. Ama her adım onu, karanlıkla iç içe geçmiş bir gerçeğe yaklaştıracaktı. Ve o karanlığın içinde, geçmişten yükselen bir isim vardı: Mortis.
Gücünü anlamaya, geçmişi çözmeye ve kaderini yazmaya çalışan bir kadının yolculuğu başlıyor.
Ama bazı cevaplar, bedelsiz değildir.
KAN VE GÖLGELER – Karanlık Sahillerde Bir Savaş Başlıyor
Sakin bir sahil kasabası... Gündüzleri huzur, geceleri ise fısıltılarla dolaşan karanlık sırlar. Limanı kontrol eden mafya ailesinin genç lideri Aras Yılmaz, denizin ötesinden gelen bir tehditle yüzleşmek üzere: Vampirler geri döndü.
Yüzyıllardır gölgelerde yaşayan Elara, kendi klanını kurtarmak için bu sahile ayak basar. Ancak kader, onu Aras’la karşı karşıya getirir. İkisi de tehlikeli, ikisi de yalnız. Ve ikisi de birbirlerine güvenmemek zorundalar.
Aras, kız kardeşinin kayboluşuyla sarsılırken, Elara’nın geçmişi onu geri çağırır. Kanla yazılan eski anlaşmalar bozulur. Artık geceler, sadece dalga sesleriyle değil, silah sesleri ve vampir fısıltılarıyla yankılanacak.
Aşkın, ihanetin ve ölümsüzlüğün iç içe geçtiği bu karanlık yolculukta, sahil artık bir kaçış yeri değil; bir savaş alanı.
Kaosun yankıları, dünyanın derinliklerinden yeniden yükseliyor. Malven’in ve arkadaşlarının peşinden sürüklenirken, gizemli güçler ve eski düşmanlar gün yüzüne çıkıyor. Her adım, felaketin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Fakat bu fırtına, geçmişin sırlarını da açığa çıkaracak; her şeyin temeli, beklenmedik bir şekilde sarsılacak.
Malven, kaybıyla yüzleşirken, kardeşinin ölümünden ve platonik aşkından gelen karanlık yankılarla boğuşur. Bu yolculukta, her bir dostu ve düşmanı yeni bir testten geçmek zorunda kalacak. Kader, artık sadece bir seçenek değil; bir zorunluluk. Fakat felaketin ardında, beklenmeyen bir güç uyanıyor.
Tüm bildikleri sarsılacak, her şey sorgulanacak. Fırtınanın içindeki karanlık, artık her bir adımda daha da belirginleşiyor. Kimin gerçek dost, kimin ise en büyük düşman olduğunu anlamak için çok geç olabilir.
Bir sır, tüm dünyayı değiştirebilir…
Felaketin ardında, bir fırtına bekliyor.
Mitoma son zamanlarda herkesin oynuyor olduğu Büyülü dünyanın kurtarıcısı isimli oyunun kullanıcılarındandı. Oyun içinde birbirinden farklı karakterler vardı. Büyücüler, kara büyücüler şövalyeler, rahipler, barbarlar ve iblislerin olduğu bir dünyada karakterler akademi ortamında kimisi birbirleriyle ittifak kurarak güçlenmeyi ve dünyayı kurtarmak isterken diğer bir ittifak grubu sahip olduğu potansiyel ile dünyayı hükmetmek istiyordu . Ancak bir kişi onlardan farklıydı oyun içerisinde nerdeyse kimsenin kullanmadığı bir karakter vardı. Kullanım şekli aşırı zor olan bir karakter vardı. Oyun içinde hiç büyü enerjisine sahip olmayan tek karakter. Ancak oyun içinde bu karakter oyun içinde hiçbir karakterin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipti.
1. Bu karaktere karşı yapılan saldırılarının isabet oranı yüzde elliydi. Bu özellikle fazla enerji gereksinimi taşıyan saldırılara karşı oldukça kullanışlı bir etki
2. Bu karakter oyunun en hızlı ve çevik karakteriydi. Ve ona yapılan saldırıların kendisi bile ondan hızlı olursa tespit denen yeteneği ile olduğundan iki kat daha hızlı olur
3. Bu karakter oyun içerisinde ki barbar sunıfı Bir annenin ve şövalye sınıfı Bir babanın bir evladı olarak dünyaya gelmişti. sahip olduğu Yoshido kılıç tekniğine sahip oyun içerisindeki samuray sınıfı tek karakterdi . Ancak anne ve babası birlikte olabilmek için ailelerini geride bıraktı. Ancak karakterin doğduğu gün ikisine de aileleri tarafından saldırı düzenlendi babası karakterin annesi ile kaçabilmesi için ona saldırı düzenleyen herkese karşı savaştı. Ancak bu onun ölmesine mani olunamadı. Annesi yaralı bir şekilde karakter ile birlikte karlı bir tepenin üzerine kadar ulaştı . annesi ölürken gördüğü son şey bir yetimhane binası oldu. Yetimhanede kiler kadını kurtaramasada karakteri kurtarmışlardı. Fakat bu karakter oyun içinde tamamen yalnız bir adam olarak tasarlanmıştı. Ne oyun içinde ki kadın baş kahraman Leone ve müttefiklerine de oyunun baş kötüsü Velkoz ve onun müttefikleri onu yanına çekememişti. O tamamen kendi adına o akademi de okuyup kendi adına yaşayarak hem yeteneğine hem de yeteneğine muhtaç olan dünyayı kendinden mahrum ederek ailesini kendinden koparan dünyadan kendince intikam almıştı. Ve bu karakterin adı Yoshido`ydu
Gerçek dünyada
Mitoma her gün oynadığı büyülü dünyanın kurtarıcısı oyununda günlerdir beklenen güncelleme geldi. Güncellemeye göre oyuna başka bir dünyanın yarı tanrısı olarak tanımlanan bir karakter olan Tiran şaman Kam Boran isimli bir karakter vardı. Global boss olarak tasarlanan bu karakter ile kapışmak üzere oyuna girdi kullanım şekli aşırı zor olan bu karakter ile sonuna kadar devam etti. Onun ne kadar güçlü olduğunu anlayınca Yoshido`nun özel saldırısını kullanıcaktı. Kun Peng denen bu saldırı rakip yeterince can kaybı yaşaması durumunda rakibi tamamen öldüren bir saldırıyı. Ancak yüzde elli ihtimal ile kendisi de ölecekti.
Ölmese bile canı yalnızca 1 e inecekti. Ancak Mitoma şans seviyesini maksimuma çıkarmıştı. Gölgesi içinden dev kanatlara sahip devasa simsiyah bir koi balığı çıkıp geyik başlı asaya sahip gölgeden ibret vücudu ve masmavi gözlere sahip olan Kam boran ı yuttuğu vakit patlamıştı. Ve can barı 1 e indi. O sırada gördüğü son şey ise tozlarına ayrılan Kam Boran dı
Mitoma tatmin olmuş bir his ile oturduğu sandalyeye yaslandı. Ancak bir anda ekranda bir şey belirdi. Ekranda
2.Aşamaya geçiliyor
Yazılıydı. Mitoma nın ekranı aniden parladı. Ve gözlerini açtığında. Kendisi oynadığı oyunun içindeydi. Ancak o Yoshido`nun bebek halindeydi. Bu Yoshido`nun annesini hkayede kaybettiği andı.
Zamanın ve mekânın ötesinde, kaybolmuş ruhlar bir araya gelir. Alaz, Ravin ve Nir, içsel çatışmalarla, kaybolmuşlukla ve yeniden doğuşla yüzleşirken, birbirlerinin yansımalarında kaybolurlar. Karanlıkla barışıp ışığı keşfetmek, aslında bir bütünleşmenin, iyileşmenin yoludur.
Işık ve karanlık arasında, gerçek ve yansıma arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, bir soruya yanıt ararlar: Gerçekten farklılar mı, yoksa sadece birer yansıma mı? Bir yolculuk, bir birleşme, bir keşif...
Kitabın Konusu (Özet Taslak):
17 yaşındaki Lina Yel, sıradan bir lise öğrencisi olduğunu sanarken okul kütüphanesinin unutulmuş bir köşesinde tozlu, şeffaf cam kapaklı bir defter bulur. Ancak bu deftere yazdığı her şey gerçek olur — ya da çoktan olmuştur. Kısa süre sonra aynı türden altı cam defterin daha var olduğu, her birinin farklı bir öğrenciyi seçtiği ortaya çıkar.
Bu öğrenciler birbirlerinden habersiz, bu defterlerin gücüyle kendi hayatlarını yazarken, geçmişleri, gelecekleri ve rüyaları karışmaya başlar. Fakat defterlerin sahibi olan kadim bir varlık, bu yedi gencin yazgısını tek bir sona bağlamak istemektedir: gerçeğin silinmesi.
“Cam Defterler”, kaderin yazıldığı değil, yeniden yazıldığı bir evrende geçen bir lise-fantastik romanıdır.
Oyun boyunca, zamanın manipülasyonu ve kaderin kontrolü büyük bir rol oynuyor. Batu, Kerem, Burcu ve Emir`in oyun içindeki hamleleri, bir bakıma kendi kaderlerini ve zamanlarını şekillendiriyor. Bu, zamanın ne kadar kırılgan bir kavram olduğunu anlatan bir mesaj. Batu’nun son hamlesi ve Burcu`nun karşılıklı hamlesi, zamanın ve gerçekliğin ne kadar belirsiz hale geldiğini gösteriyor.
İÇİMDEKİ KATİL – Gerçek bazen en sessiz çığlıkta gizlidir.
Psikolog Erdem Tural, yirmi yıl önce yaşanan bir çocuğun kayboluşuyla ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken, kendi zihninin derinliklerinde gizlenen karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır. Eski bir kaset, sessiz bir mezar ve hiç susmayan bir ses… Hepsi onu yavaş yavaş geçmişin gölgesine çeker.
Berat’ın çığlıkları yalnızca bir çocuğun sesi değildir. Erdem’in bastırdığı, unuttuğunu sandığı bir şeyin yankısıdır. Her adımda gerçek biraz daha bulanıklaşır, hatırlamak ise artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
“İçimdeki Katil”, psikolojik derinliği, atmosferik dili ve sürükleyici yapısıyla, okuru insan zihninin en karanlık köşelerine götüren çarpıcı bir roman.
Gerçek ve hayal arasındaki çizgiler silinirken, vicdan ve suçluluk duygusu yeni bir anlam kazanıyor.
Bazı sırlar unutulmaz… Bazı sesler asla susmaz.
TÜM DEVRAN DÖNÜNCE novellası…
Bir isim… Herkese tanıdık, ama kimseye ait değil.
Devran Gür. Efsane ajan. Gölgelerin içinden çıkmış bir hayalet.
Onun hakkında film çekiliyor… ama kimse onun kim olduğunu bilmiyor.
Halk onu bir erkek sanıyor.
Filmde ise onu, düşman tarafın en yakışıklı ajanı Tuğrul Ak canlandırıyor.
Tabii Devran’ı kötü göstermek şartıyla.
Ancak Devran galaya katılınca işler değişiyor.
Karanlıkta kalan gerçekler, beyaz perdede parlayan yalanlarla çarpışıyor.
Ve Devran, sahne arkasındaki savaşta bizzat rol almaya karar veriyor.
Sırlar açığa çıkıyor.
Kardeşi Yiğit, dostu Güneş ve geçmişinden gelen beklenmedik biriyle, Devran’ın hayatı baştan yazılıyor.
Ama bu bir oyun değil.
Bu… hayatta kalma savaşı.
“Yıldızların Altında”, kimliğin, ihanetin ve düşmandan doğan aşkın hikayesi.
Gerçek, bazen en iyi senaryodan bile daha tehlikelidir.
Zombi kıyametinin yıkıcı gölgesinde hayatta kalan iki genç, Jungkook ve Taehyung, birbirlerine olan dostluklarını aşka dönüştürürler. Tehlikelerle dolu bu dünyada, zombilerin ve insanların yarattığı zorluklarla mücadele ederken, aralarındaki bağ giderek güçlenir. Karanlık ve ölümle çevrili bir ortamda, aşkları yaşamın son umut ışığı olur. Ancak, güven, ihanet ve kayıplarla dolu yolculuklarında, hayatta kalmak kadar birbirlerine olan hislerini de korumak zorundadırlar.
Usta Fu, diyarın en iyi tekvandocusudur. Yaninda ise küçük yaşlarından itibaren alıp büyüttüğü Siena vardır. Bir gün 12 krallıktan Usta`ya bir teklif gelir ve teklifte Usta`nın bir tekvando kursu açması istenir. Başta sadece bir kurs olup sonradan yeni eklenen derslerle bir okula dönüşür. Okuldaki öğrenciler esrarengiz bir şekilde ölmeye başlar. Ayrıca Usta`ya sabrindan ve yetenklerinden dolayı mucizevi bir eşya verilir. Bu, bir güç taşıyıcısıdir. Diyarın farklı farklı yerlerinden çıkan güçler ile Siena başa çıkabilecek mi?
Öykü’nün Dünyası, 7-12 yaş arası çocuklar için eğlenceli ve öğretici hikâyelerden oluşan büyülü bir macera kitabıdır. Ana karakterimiz Öykü, hayal gücü çok geniş, maceraperest bir kızdır. Bir gün odasında eski bir kitap bulur. Kitabı açtığında, kelimelerin arasından bir ışık yayılır ve kendini büyülü bir dünyada bulur.
Bu dünya, farklı diyarlarla doludur: konuşan hayvanlar, sihirli şehirler, zamanı kontrol eden saat kuleleri, rüya fabrikaları, uzayın derinliklerine açılan kapılar… Öykü, her bölümde farklı bir diyara gider ve her macerasında önemli bir ders öğrenir. Dostluk, cesaret, doğa sevgisi, bilim, sanat, hayal gücü gibi değerleri keşfeder.
Öykü, bazen bir zaman yolculuğuna çıkar, bazen uzaya uçan bir gemiye biner, bazen ise denizlerin altındaki gizli bir şehri keşfeder. Okuyucular da onunla birlikte bu büyülü dünyada yolculuk yapar, heyecan verici bulmacaları çözer ve her hikâyeden yeni bilgiler öğrenirler.
Bu kitap, sadece okumak değil, aynı zamanda hayal kurmak isteyen çocuklar için!
Bir şehir, bir lider, bir katil…
İstanbul’un kalbinde, tarihi izlerin arasında bir katil sessizce dolaşıyor. Kurbanlar rastgele seçilmiyor; her biri tarihin temel taşlarını simgeleyen mekânlara bırakılıyor: Haydarpaşa Garı, Atatürk Evi Müzesi, Pera Palas, Dolmabahçe Sarayı’nın yaslı duvarları…
Cesetlerin yanında bırakılan notlar, sadece ipucu değil; geçmişe, inkılaplara, bir lidere yazılmış kanlı mektuplar.
Başkomiser Yavuz, İstanbul’un sisli sokaklarında katilin izini sürerken, bu cinayetlerin yalnızca birer ölüm değil, birer manifesto olduğunu anlar. Her adımda daha karanlık bir geçmiş, daha derin bir öfke ve çözülmesi gereken daha büyük bir sır ortaya çıkar.
Tarih ve suç iç içe geçerken, İstanbul’un gölgeleri yeniden dile geliyor.
Ve soru şudur:
Bir şehir, kendi kurucusunun mirasını nasıl taşır? Ya da… onu kim kirletmeye cüret eder?
Sürükleyici serinin 3. Kitabı.
Bu hikayede Karen,intikam amacıyla bazı kararlar alıyor.Yola çıkarken bir savaşla karşı karşıya kalıyor ve bazı şeyler kararını değiştiriyor.Bakalım Karen ne yapacak?
"Öykü’nün Dünyası - Atatürk’ün Işığı" ile çocuklar, Öykü’nün büyülü dünyasında Atatürk’ün hayatı ve fikirleriyle tanışacak. 7-12 yaş grubuna hitap eden bu kitap, Atatürk’ün vizyonunu, liderliğini ve çocuklara armağan ettiği değerleri eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Her bölümde, Öykü, Atatürk’ün hayatında önemli bir anı ya da fikri keşfeder ve bu yolculukta tarih, özgürlük, bilim, sanat ve insan sevgisi gibi değerleri öğrenir.
Alden Grey, soğukkanlı bir dedektif, yıllar önceki karanlık geçmişiyle barışmaya çalışan bir adam. Zihninde ağır suçlar ve unutulması zor anılarla, günümüzde adaletin peşinden koşan bir dedektif olarak görevine devam ediyor. Ancak, ona bir oyun oynanmak üzeredir.
Şehirde ardı ardına işlenen cinayetler, her biri bir bulmaca gibi sunulur. Cinayetlerin ardındaki ipuçları, Alden’i sadece bir katili bulmaya değil, aynı zamanda kendi geçmişiyle yüzleşmeye zorlayacaktır. Her cinayet, bir adım daha derine inmesini ve karanlık bir hesaplaşmaya yaklaşmasını sağlar. Fakat, cinayetleri çözmek bir şeydir; Alden, geçmişindeki suçlularla yüzleşirken, her adımı daha da tehlikeli bir hale gelir.
Alden Grey, soğukkanlı bir dedektif olmaktan çok daha fazlasıdır. Bir oyun oynanmaktadır, ama bu oyun Alden’in hayatını değiştirecek kadar büyük olacaktır.
Kim, kiminle oynuyor?
"Bazı sesler yalnızca duyanların değil, duyamayanların da kaderini değiştirir."
Sessizliğin içinde fısıldayan bir gerçek... Kırık geçmişlerin ve onarılmaz sırların birleştiği, görünmeyen iplerle birbirine bağlanmış hayatlar...
Gecenin karanlığında parlayan şehir ışıkları kadar göz alıcı ama bir o kadar da tedirgin edici bir dünya. Bu dünyada herkes sıradan görünür - ta ki içlerinden biri gerçeği duymaya başlayana kadar.
Bir çağrı, bir beste, bir dokunuş... ve ardından gelen parçalanma.
Kırık Zihinler, zihinsel sınırların ötesinde gezinen, karakterlerin duygusal derinliğinde kaybolacağınız bir roman. Her sayfası, sesini duyurmak isteyen bir hafızanın yankısı gibi.
Hazır mısınız?
Çünkü bazen... kendinizi hatırlamak, her şeyi unutmaktan daha tehlikelidir.
GÖK ÜÇ DEFA SARSILDI.
Bir kız düştü. Bir dünya değişti.
Nira, yirmi dört yaşında, sıradan bir hayata sıkışmışken ait olmadığı bir evrene çekildi. Büyünün, kehanetlerin ve kadim kraliçelerin yönettiği bir toprak… ve ona ait olduğunu fısıldayan bir kader.
Bu yeni dünyada büyü ona itaat ediyor, ama insanlar etmiyor.
Özellikle de Güllerin Hükümdarı Gülhan.
Bilge, acımasız ve geçmişte yaptığı bir seçimle bu anı kendisi çağırmış bir kraliçe.
Nira neden buraya getirildi?
Onu kim çağırdı?
Ve bu evrende, taht mı kurtaracak onları, yoksa yeni bir savaş mı başlatacak?
“Bazen bir gül, bin kılıçtan daha keskindir.”
Ve bazen, en büyük devrim… bir yabancının gelişiyle başlar.
MOR KADER EVRENİNDEN
Gelecek değiştirilebilir mi? Yoksa her adım, çoktan yazılmış bir kaderin yankısı mı?
Liora, sıradan biri değildi. Doğduğundan beri içini kemiren bir his vardı—bir şeylerin eksik, bir şeylerin yanlış olduğu. Eski metinler, yasaklı büyüler ve unutulmuş kehanetler… Hepsi onu tek bir noktaya yönlendiriyordu: diyarın geleceği.
Cevapları ararken yalnız olmayacaktı. Yeni dostluklar kuracak, sadakat ve ihanetin iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkacaktı. Ama her adım onu, karanlıkla iç içe geçmiş bir gerçeğe yaklaştıracaktı. Ve o karanlığın içinde, geçmişten yükselen bir isim vardı: Mortis.
Gücünü anlamaya, geçmişi çözmeye ve kaderini yazmaya çalışan bir kadının yolculuğu başlıyor.
Ama bazı cevaplar, bedelsiz değildir.
KAN VE GÖLGELER – Karanlık Sahillerde Bir Savaş Başlıyor
Sakin bir sahil kasabası... Gündüzleri huzur, geceleri ise fısıltılarla dolaşan karanlık sırlar. Limanı kontrol eden mafya ailesinin genç lideri Aras Yılmaz, denizin ötesinden gelen bir tehditle yüzleşmek üzere: Vampirler geri döndü.
Yüzyıllardır gölgelerde yaşayan Elara, kendi klanını kurtarmak için bu sahile ayak basar. Ancak kader, onu Aras’la karşı karşıya getirir. İkisi de tehlikeli, ikisi de yalnız. Ve ikisi de birbirlerine güvenmemek zorundalar.
Aras, kız kardeşinin kayboluşuyla sarsılırken, Elara’nın geçmişi onu geri çağırır. Kanla yazılan eski anlaşmalar bozulur. Artık geceler, sadece dalga sesleriyle değil, silah sesleri ve vampir fısıltılarıyla yankılanacak.
Aşkın, ihanetin ve ölümsüzlüğün iç içe geçtiği bu karanlık yolculukta, sahil artık bir kaçış yeri değil; bir savaş alanı.
Kaosun yankıları, dünyanın derinliklerinden yeniden yükseliyor. Malven’in ve arkadaşlarının peşinden sürüklenirken, gizemli güçler ve eski düşmanlar gün yüzüne çıkıyor. Her adım, felaketin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Fakat bu fırtına, geçmişin sırlarını da açığa çıkaracak; her şeyin temeli, beklenmedik bir şekilde sarsılacak.
Malven, kaybıyla yüzleşirken, kardeşinin ölümünden ve platonik aşkından gelen karanlık yankılarla boğuşur. Bu yolculukta, her bir dostu ve düşmanı yeni bir testten geçmek zorunda kalacak. Kader, artık sadece bir seçenek değil; bir zorunluluk. Fakat felaketin ardında, beklenmeyen bir güç uyanıyor.
Tüm bildikleri sarsılacak, her şey sorgulanacak. Fırtınanın içindeki karanlık, artık her bir adımda daha da belirginleşiyor. Kimin gerçek dost, kimin ise en büyük düşman olduğunu anlamak için çok geç olabilir.
Bir sır, tüm dünyayı değiştirebilir…
Felaketin ardında, bir fırtına bekliyor.
Mitoma son zamanlarda herkesin oynuyor olduğu Büyülü dünyanın kurtarıcısı isimli oyunun kullanıcılarındandı. Oyun içinde birbirinden farklı karakterler vardı. Büyücüler, kara büyücüler şövalyeler, rahipler, barbarlar ve iblislerin olduğu bir dünyada karakterler akademi ortamında kimisi birbirleriyle ittifak kurarak güçlenmeyi ve dünyayı kurtarmak isterken diğer bir ittifak grubu sahip olduğu potansiyel ile dünyayı hükmetmek istiyordu . Ancak bir kişi onlardan farklıydı oyun içerisinde nerdeyse kimsenin kullanmadığı bir karakter vardı. Kullanım şekli aşırı zor olan bir karakter vardı. Oyun içinde hiç büyü enerjisine sahip olmayan tek karakter. Ancak oyun içinde bu karakter oyun içinde hiçbir karakterin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipti.
1. Bu karaktere karşı yapılan saldırılarının isabet oranı yüzde elliydi. Bu özellikle fazla enerji gereksinimi taşıyan saldırılara karşı oldukça kullanışlı bir etki
2. Bu karakter oyunun en hızlı ve çevik karakteriydi. Ve ona yapılan saldırıların kendisi bile ondan hızlı olursa tespit denen yeteneği ile olduğundan iki kat daha hızlı olur
3. Bu karakter oyun içerisinde ki barbar sunıfı Bir annenin ve şövalye sınıfı Bir babanın bir evladı olarak dünyaya gelmişti. sahip olduğu Yoshido kılıç tekniğine sahip oyun içerisindeki samuray sınıfı tek karakterdi . Ancak anne ve babası birlikte olabilmek için ailelerini geride bıraktı. Ancak karakterin doğduğu gün ikisine de aileleri tarafından saldırı düzenlendi babası karakterin annesi ile kaçabilmesi için ona saldırı düzenleyen herkese karşı savaştı. Ancak bu onun ölmesine mani olunamadı. Annesi yaralı bir şekilde karakter ile birlikte karlı bir tepenin üzerine kadar ulaştı . annesi ölürken gördüğü son şey bir yetimhane binası oldu. Yetimhanede kiler kadını kurtaramasada karakteri kurtarmışlardı. Fakat bu karakter oyun içinde tamamen yalnız bir adam olarak tasarlanmıştı. Ne oyun içinde ki kadın baş kahraman Leone ve müttefiklerine de oyunun baş kötüsü Velkoz ve onun müttefikleri onu yanına çekememişti. O tamamen kendi adına o akademi de okuyup kendi adına yaşayarak hem yeteneğine hem de yeteneğine muhtaç olan dünyayı kendinden mahrum ederek ailesini kendinden koparan dünyadan kendince intikam almıştı. Ve bu karakterin adı Yoshido`ydu
Gerçek dünyada
Mitoma her gün oynadığı büyülü dünyanın kurtarıcısı oyununda günlerdir beklenen güncelleme geldi. Güncellemeye göre oyuna başka bir dünyanın yarı tanrısı olarak tanımlanan bir karakter olan Tiran şaman Kam Boran isimli bir karakter vardı. Global boss olarak tasarlanan bu karakter ile kapışmak üzere oyuna girdi kullanım şekli aşırı zor olan bu karakter ile sonuna kadar devam etti. Onun ne kadar güçlü olduğunu anlayınca Yoshido`nun özel saldırısını kullanıcaktı. Kun Peng denen bu saldırı rakip yeterince can kaybı yaşaması durumunda rakibi tamamen öldüren bir saldırıyı. Ancak yüzde elli ihtimal ile kendisi de ölecekti.
Ölmese bile canı yalnızca 1 e inecekti. Ancak Mitoma şans seviyesini maksimuma çıkarmıştı. Gölgesi içinden dev kanatlara sahip devasa simsiyah bir koi balığı çıkıp geyik başlı asaya sahip gölgeden ibret vücudu ve masmavi gözlere sahip olan Kam boran ı yuttuğu vakit patlamıştı. Ve can barı 1 e indi. O sırada gördüğü son şey ise tozlarına ayrılan Kam Boran dı
Mitoma tatmin olmuş bir his ile oturduğu sandalyeye yaslandı. Ancak bir anda ekranda bir şey belirdi. Ekranda
2.Aşamaya geçiliyor
Yazılıydı. Mitoma nın ekranı aniden parladı. Ve gözlerini açtığında. Kendisi oynadığı oyunun içindeydi. Ancak o Yoshido`nun bebek halindeydi. Bu Yoshido`nun annesini hkayede kaybettiği andı.
Zamanın ve mekânın ötesinde, kaybolmuş ruhlar bir araya gelir. Alaz, Ravin ve Nir, içsel çatışmalarla, kaybolmuşlukla ve yeniden doğuşla yüzleşirken, birbirlerinin yansımalarında kaybolurlar. Karanlıkla barışıp ışığı keşfetmek, aslında bir bütünleşmenin, iyileşmenin yoludur.
Işık ve karanlık arasında, gerçek ve yansıma arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, bir soruya yanıt ararlar: Gerçekten farklılar mı, yoksa sadece birer yansıma mı? Bir yolculuk, bir birleşme, bir keşif...
Kitabın Konusu (Özet Taslak):
17 yaşındaki Lina Yel, sıradan bir lise öğrencisi olduğunu sanarken okul kütüphanesinin unutulmuş bir köşesinde tozlu, şeffaf cam kapaklı bir defter bulur. Ancak bu deftere yazdığı her şey gerçek olur — ya da çoktan olmuştur. Kısa süre sonra aynı türden altı cam defterin daha var olduğu, her birinin farklı bir öğrenciyi seçtiği ortaya çıkar.
Bu öğrenciler birbirlerinden habersiz, bu defterlerin gücüyle kendi hayatlarını yazarken, geçmişleri, gelecekleri ve rüyaları karışmaya başlar. Fakat defterlerin sahibi olan kadim bir varlık, bu yedi gencin yazgısını tek bir sona bağlamak istemektedir: gerçeğin silinmesi.
“Cam Defterler”, kaderin yazıldığı değil, yeniden yazıldığı bir evrende geçen bir lise-fantastik romanıdır.
Oyun boyunca, zamanın manipülasyonu ve kaderin kontrolü büyük bir rol oynuyor. Batu, Kerem, Burcu ve Emir`in oyun içindeki hamleleri, bir bakıma kendi kaderlerini ve zamanlarını şekillendiriyor. Bu, zamanın ne kadar kırılgan bir kavram olduğunu anlatan bir mesaj. Batu’nun son hamlesi ve Burcu`nun karşılıklı hamlesi, zamanın ve gerçekliğin ne kadar belirsiz hale geldiğini gösteriyor.
İÇİMDEKİ KATİL – Gerçek bazen en sessiz çığlıkta gizlidir.
Psikolog Erdem Tural, yirmi yıl önce yaşanan bir çocuğun kayboluşuyla ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken, kendi zihninin derinliklerinde gizlenen karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır. Eski bir kaset, sessiz bir mezar ve hiç susmayan bir ses… Hepsi onu yavaş yavaş geçmişin gölgesine çeker.
Berat’ın çığlıkları yalnızca bir çocuğun sesi değildir. Erdem’in bastırdığı, unuttuğunu sandığı bir şeyin yankısıdır. Her adımda gerçek biraz daha bulanıklaşır, hatırlamak ise artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
“İçimdeki Katil”, psikolojik derinliği, atmosferik dili ve sürükleyici yapısıyla, okuru insan zihninin en karanlık köşelerine götüren çarpıcı bir roman.
Gerçek ve hayal arasındaki çizgiler silinirken, vicdan ve suçluluk duygusu yeni bir anlam kazanıyor.
Bazı sırlar unutulmaz… Bazı sesler asla susmaz.
TÜM DEVRAN DÖNÜNCE novellası…
Bir isim… Herkese tanıdık, ama kimseye ait değil.
Devran Gür. Efsane ajan. Gölgelerin içinden çıkmış bir hayalet.
Onun hakkında film çekiliyor… ama kimse onun kim olduğunu bilmiyor.
Halk onu bir erkek sanıyor.
Filmde ise onu, düşman tarafın en yakışıklı ajanı Tuğrul Ak canlandırıyor.
Tabii Devran’ı kötü göstermek şartıyla.
Ancak Devran galaya katılınca işler değişiyor.
Karanlıkta kalan gerçekler, beyaz perdede parlayan yalanlarla çarpışıyor.
Ve Devran, sahne arkasındaki savaşta bizzat rol almaya karar veriyor.
Sırlar açığa çıkıyor.
Kardeşi Yiğit, dostu Güneş ve geçmişinden gelen beklenmedik biriyle, Devran’ın hayatı baştan yazılıyor.
Ama bu bir oyun değil.
Bu… hayatta kalma savaşı.
“Yıldızların Altında”, kimliğin, ihanetin ve düşmandan doğan aşkın hikayesi.
Gerçek, bazen en iyi senaryodan bile daha tehlikelidir.
Zombi kıyametinin yıkıcı gölgesinde hayatta kalan iki genç, Jungkook ve Taehyung, birbirlerine olan dostluklarını aşka dönüştürürler. Tehlikelerle dolu bu dünyada, zombilerin ve insanların yarattığı zorluklarla mücadele ederken, aralarındaki bağ giderek güçlenir. Karanlık ve ölümle çevrili bir ortamda, aşkları yaşamın son umut ışığı olur. Ancak, güven, ihanet ve kayıplarla dolu yolculuklarında, hayatta kalmak kadar birbirlerine olan hislerini de korumak zorundadırlar.
Usta Fu, diyarın en iyi tekvandocusudur. Yaninda ise küçük yaşlarından itibaren alıp büyüttüğü Siena vardır. Bir gün 12 krallıktan Usta`ya bir teklif gelir ve teklifte Usta`nın bir tekvando kursu açması istenir. Başta sadece bir kurs olup sonradan yeni eklenen derslerle bir okula dönüşür. Okuldaki öğrenciler esrarengiz bir şekilde ölmeye başlar. Ayrıca Usta`ya sabrindan ve yetenklerinden dolayı mucizevi bir eşya verilir. Bu, bir güç taşıyıcısıdir. Diyarın farklı farklı yerlerinden çıkan güçler ile Siena başa çıkabilecek mi?
Öykü’nün Dünyası, 7-12 yaş arası çocuklar için eğlenceli ve öğretici hikâyelerden oluşan büyülü bir macera kitabıdır. Ana karakterimiz Öykü, hayal gücü çok geniş, maceraperest bir kızdır. Bir gün odasında eski bir kitap bulur. Kitabı açtığında, kelimelerin arasından bir ışık yayılır ve kendini büyülü bir dünyada bulur.
Bu dünya, farklı diyarlarla doludur: konuşan hayvanlar, sihirli şehirler, zamanı kontrol eden saat kuleleri, rüya fabrikaları, uzayın derinliklerine açılan kapılar… Öykü, her bölümde farklı bir diyara gider ve her macerasında önemli bir ders öğrenir. Dostluk, cesaret, doğa sevgisi, bilim, sanat, hayal gücü gibi değerleri keşfeder.
Öykü, bazen bir zaman yolculuğuna çıkar, bazen uzaya uçan bir gemiye biner, bazen ise denizlerin altındaki gizli bir şehri keşfeder. Okuyucular da onunla birlikte bu büyülü dünyada yolculuk yapar, heyecan verici bulmacaları çözer ve her hikâyeden yeni bilgiler öğrenirler.
Bu kitap, sadece okumak değil, aynı zamanda hayal kurmak isteyen çocuklar için!
Ateşin içinde ailesi yok edildi.
Artık tanrıçalara adanan bir kurban değil, onların laneti olarak geri döndü.
Şamanik bir gücün taşıyıcısı olan Vahel, karanlıkla yemin etmiş rahiplerle karşı karşıya.
Fakat içlerinden biri... kalbini yaktığı kadar, koruyabilir miydi?
Aşkı mı, yoksa intikamı mı seçecekti?
İnanç, ihanet ve kanla örülmüş bu destanda,
bir çığlık her şeyi başlatacak:
Vehalin Çığlığı.
Burçlara inanmıyor musun ?
Karakterini burçlar mi olusturuyor ?
Burçlar gerçekten var mı ?
Ben hangi burç muyum ?
Yukselenenim ne ?
Bunları mi merak ediyorsun o zaman bu kitabım tam sana göre
" Abi ya, demedim mi ben gelmeyelim diye? En güzel anı bozduk!"
"Olum ne biliyim ben, canım kardeşimizin bu kadar çapkın olduğunu? Hemen yengeyi ayartcağını?"
Alaz sinirini zor tutuğunu belli ederek konuşmaya başladı " Oğlum, canlarım, bir tanelerim, kardeşlerim... Ben size gelmeyin demedim mi lan!?"
" Biz ne bilek ya sizi böyle şey, yılış yılış bulucağımızı."
.
.
`Ben, bir gün bırakma korkusuyla tuttum bu elleri.`
Her aşk bitmez. Bazıları bitmişken bile bitmemiştir kalbinizde.
Biri düşünün Osmanlı`da yaşamış, büyümüş ve katıldığı savaşta kafasına aldığı darbeyle düştüğü yerden kalkamamış. Gözlerini açtığında ise İstanbul`un en gözdesi olan Sultanahmet camisinin avlusunda bulmuş kendisini.
At arabaları gibi dönen tekerlekleri olan araçlar, yüksek sesle konuşanlar, yabancı konuşanlar,bağıran esnaflar, korna sesleri neresiydi burası, nereye gelmişti.
Bi an araftamıyım diye düşündü. Arafta olsaydı böyle mi olurdu.İnsanlar böyle mi olurdu.
Cennet olamayacak kadar kötü cehennem olamayacak kadarda iyi idi.
Olduğu yerde sadece durdu. Hiç bir şey yapamadı.
Tüm Bölümler 60 iken 120 olsun "Tanrının Gözyaşları 104" 120 yapalım hadi "Senin İçin 59" de hadi bakalım beğenecek misiniz 60 olabilecekler mi?!
İlk Hikayem Olan Kabusum Şiir Deneme İle Karmaşık Yayında Umarım Beğenirsiniz Tek Bir Kitap Olsun Ki Görünme Fazlalaşsın Diye Diğer Kitaplar Oluşturulmadı
@dunaydanmarsa355 kitap kapağını yapan canım kişi o Medine hanım hem de ücretsiz yaptı sağ olsun isterseniz sizde yaptırabilirsiniz
İlk bölümler Güliz Ayla sonra Metin Arolat sonra Kayahan ve Erol Evgin sonra Emre Aydın ardından Sezen Aksu ve Ferdi Tayfur Edip Akbayram şarkıları vardır sıralama buna göre
Benlik her zaman doğruyu tutturamaz bazen de Kusura Bakma seni yanlışa itekleye eğitim der o yüzden insan bir dur diyemez neden sorgulayamaz işte bu soruların cevapları akrostiş şiirlerle karainci Benlik Kusura Bakma kitabımın da
Galiba tutukluk yaptı benim hikaye 11000 oldu taslakları gidince 10000 kalıyor 6 6 gidiyor olacak mıyım yine aynı sayıda kaldı bakalım kaç gün gidecek bu şekilde / sayemde ay/ki 1 rakam fazla yazmışım
Şimdi eski bölümlerin akrostiş lerini paylaşıyorum 5 5 sonra 60 kişi görmüş olan bölümlere döneceğim
Wattpadte: karainci_50 idim; 9 yılda, 93.800 okuma almıştı hikayem!... Tabi 200 bölüm vardı...(Şuan kaç olduğunu bilmiyorum ama 16.07.2024`de öyleydi)
Ben takip ettiğim hikayeleri akrostiş yaparak tanıtım yapıyorum
Burada 607 1000 de olur ki olacak gibi çünkü hikayem okunmuyor ana sayfada olmadığı süreçte bölüm oldu hâlen dur demedi ama zaten yazmaya yaşamaya yaşatmaya devam ediyorum sonuçta kelimelerimi kişileri / geri döndüm 61 den devam bakalım onlar 120 olacak mı/ gerçi 607. bölüm olmadı ama 215 oldu İlk bölüm 120 olur mu
Herkes, benliğini arar ama bulabilir mi?! Nüfus ettirebilir mi bedenine bakalım görelim!?
sadece minik bir görevden ne olabilirdi ki?
hiç oyle demeyin...
yolda ilerlerken yabanci bir telefondan mesaj gelmişti
`GÖREV`
yaziyordu ne diye baktigimda anlam veremedim telefon yurt dişinda duran bir kişiye aiyitti kiz miydi erkek miydi bilmiyordum sonra " gorev" diye mirildandigimda
kendimi başka bir evde tek başima buldum...
Bazı yollar sessizlikle başlar.
Ben kelimelerin suskun tarafında yürümeyi seviyorum. İçimize sinen o derin boşlukları, gecenin uykusuz yanlarını ve gitmenin, kalmaktan daha cesur bir eylem olduğunu anlatıyorum. Her cümle, bir vedanın ya da bir başlangıcın izini taşıyor.
Buradaysan, belki senin de gitmekle bir alıp veremediğin vardır.
Psikopat var ve şimdi bu yargılara gelen bi özel harekat komutanını kendine aşık ediyo ama sonra ebenin ayaklarını yaliyo spoiler yeter amk yada dur vazgeçtim bu konudan okuyun anlarsiniz abi kardeş ile ilgili onu söyleyim ve ikiside biraz sey
Eğlenceli ve sürükleyici bir hikaye mi arıyorsun? O zaman doğru yerdesin!
Yanlış bir hayatın içine doğmuş bir kız… Gerçek ailesinden koparılmış, sevgiden uzak, şiddetin içinde büyümüş. Ama o, boyun eğmemiş. Kendi küllerinden doğmuş, güçlü olmuş ve şimdi mafya dünyasında korkulan bir isim!
Ama geçmiş peşini bırakmaz. Bir gün, onu yıllarca arayan gerçek ailesiyle karşı karşıya gelir. Peki, onların saf sevgisini kabul edecek mi? Yoksa kalbi çoktan kapanmış mı?
Cevabı öğrenmek için okumaya ne dersin?
Babaları askerlik arkadaşı olan, çocukluklarını birlikte geçirmiş Betül ve Samet...
Samet talihsiz bir kazayla babasını toprağa verip eski neşesini yitirdiğinde Betül`ün desteğiyle ayakta kalır. Ortaokul ve lise yıllarını aynı sınıflarda tamamlayan ikili, zaman ilerledikçe bağlarını yavaş yavaş koparmaya başlar. Bu durumdan oldukça hoşnutsuz olan Betül bir gün Samet`in karşısına geçip bunu yüzüne vurur. Samet`se artık çocuk olmadıklarını, görüşmelerinin dini açıdan uygun olmadığını söyler. Bazı gerçeklerin farkına varan Betül de kendini ondan uzak tutmaya başlar.
Üniversiteye geçip ikisi de serpilip büyüdüğü vakitse, artık Samet için zor zamanlar başlamıştır. Bir yandan okulu, bir yandan çalışması gereken bir işi varken gönlünün sesine bir müddet daha kulak veremeyecektir.
Hocasına aşık olan Zehra içinde tutmaya çalışır ama bilmediği bir şey var hocası yani mert ona aşıktır mert zehrayı çok kıskanır Zehra en yakın arkadaşıyla yani nurla hep yan yana olurmert hoca zehrayı hertürlü disiplinden kurtarır...
“Bazı aşklar yanlış başlamaz, sadece yanlış zamanda karşılaşır…”
Nazlı, hayalleri ve yaralarıyla İzmir’e yeni bir başlangıç için gelir. Mahalledeki karanlık sessizliğin sahibi Devran Korkmaz ise yıllardır kimsenin cesaret edemediği bir adamdır. Biri hayatı boyunca kurallara uymuş, diğeri kuralları kendi koymuştur.
Polis abisinin uyarılarına rağmen Nazlı’nın kalbi Devran’a yaklaşırken, sokaklar fısıldamaya başlar. Tehlikeli bir adamla yaşanacak aşk, yalnızca kalbi değil, hayatı da yakar.
Kimi seveceğini seçemezsin... Ama o aşk, bazen seni seçer.
Devran ve Nazlı`nın imkânsızlığa yazılmış, yasak ve yakıcı aşk hikâyesine hazır mısın?
kurbagaprenses: Çirkin kızlar da sevilmek ister ve her öpülmeyi bekleyen kurbağa prens olmaz.
🐸
Sevilmenin kurallarını yeniden yazıyoruz. Burada ne badem gözler ne elma yanaklar ne bal dudaklar ne de fındık burunlar var. Tüm algıları yıkıyoruz ve heybetli bir çirkin kız kulesi örüyoruz. Bu arada saçlarımız da küt ve kıvırcık o yüzden kuleden salıp prensi yukarı çekemiyoruz.
Çirkef aşklar diyarına hoş geldiniz.
Mahallemiz de bol bol küfür, iç gıdıklayan aşk ve çay yanına bolca samimiyet var. Tek yapmanız gereken bir kase çekirdek ve bir bardak kola almanız. Sonrasında mahalle de koşturup maç yapacağız, bahçelere dalacağız, duvar üstünde çekirdek çitleyeceğiz, yeri geldiğinde kavga edeceğiz ve nihayetinde de müthiş bir aşkın ilk paragraflarını yazacağız.
Bu hikaye çirkin bir kızın içimize hüzün bulutlarından yağmur yağdıracağı fakat aşkıyla yağmurdan sonra güneşi açtıracağı bir hikaye.
Günebakan mahallesine hoş geldiniz.
-Lale
Başlangıç: 04/08/2024
Savcımız bir teşkilata seçilirse ne olur?
Onu eğitecek olan komutanla tanışır.
Ve olaylarrr
Hepinizi bekliyorum asker kurgusu okuduğunuzu hissedebileceğiniz bir kitap.
Kapak için @marsell arkadaşıma çok teşekkür ediyorummm
Mafya varisinin gözünden yeraltı dünyası.
İki büyük yeraltı mafyası, aynı aile, büyük bir savaş ve kaçınılmaz ölümler.
Varis olmak için dünyaya gelen masum bir kız çocuğu; Deniz Kaya
“Merhametin mantığına ağır basarsa varis, beni yormadan sık kafana”
Güç uğruna babasının kanına bulanmış masanın lideri Semih Kaya, insanların göz göze gelmeye çekindiği bir adam.
“Beni karşına almaya cesaretin var mı ihtiyar?”
Diğer masanın genç zekası, Ömer Arslan Kaya, kıvrak zekası ve elindeki güçle elde edemeyeceği kimse yok.
“Üzgünüm abi ama eğer ki bir daha beni tehdit edersen şirketi havaya uçururum”
Çıkış yok, affedersen ölürsün.
“Ben Deniz Kaya, buraya babamın kızı olarak değil, babamın merhametini kaybetmiş hali olarak geldim Yıldırım”
Gerçek aile (aşiret ) ve mahalle kurgusudur.
Gerçek ailesinden haberi olmayan üniversite 3. Sınıfa giden bir Deniz . Ailesinin gerçek olmadığını öğrendiği de ne yapacak.
Asıl gerçek ailesinin bir mahallede oturduğunu öğrenen ve ağabeyleri olduğunu öğrenen Deniz bunu nasıl karşılayacak?
Yalnız ve zengin bir aile kızi olan Deniz ..
Kalabalık ve aşiret olan bir aile..
Deniz , ağabeyler ve aşiret bir aile...
Hadi bakalım.
Başka bir kadının bedeninde uyanmıştım ve hamileydim!
Fantastik evrenden başka bir fantastik evrene geçmekten daha kötü bir şey varsa o da başka bir kadının bedeninde kocasıyla uygunduz bir şekilde gözlerimi açmamdı. Üstelik kadın hamileydi ve adam bunu bir oyun sanıyordu!
Bulduğum kitap yüzünden önce zamanda geriye gidip köle olarak satılmış şimdi ise bedenimden ayrılıp ruhumla baş başa kalmıştım. Bir de kadın ateş grubunda olduğu için artık bir ejderham vardı...
Bölümler kısadır gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
Nehir`in çocukluk aşkı olan Gurur.
Herşey bir mahallede başladı, hikâyeleri Mardine kadar uzandı.
Bade`nin çocukluk aşkı Asaf.
Bir gün Asafla birlikte olan Bade hamile kalır.
Hamileliğini yalnız geçirir taki kuzeni Sıraç gelene kadar.
Çocuklarını öğrenen Asaf yurtdışından döner ve tarjetik bir şekilde kaza yapar.
Bade`nin yanına gidemez.
Berzan ve Güneş.
Abisi Berzana ihanet eder, çocuğunu alıp yetim haneye bırakır.
Güneşi intihar etti diye ortadan kaldırırlar.
Güneş kurtula bilecek mi ?
Nazlı ve Mirzan...
Yaraları aynı olan iki insan onlar.
Bir mahalle aşkı, Mardin`e kadar uzanır `mı , onların ki uzandı.
Nehir &Gurur
Bazı mesajlar bir sır gibidir. Göndereni bilinmez… Ama iz bırakır.
Derya, gözlerden uzak ama zihinlerde yankı bırakan bir kız. Cesur ama görünmez… Ta ki okulun zorbası olarak bilinen Deniz`e isimsiz bir mesaj gönderene kadar.
Bir cümleyle başlar her şey. Ardından gelen her kelime, Deniz’in kurduğu duvarlarda bir çatlak açar. Kim bu gizemli kişi? Neden onu bu kadar iyi tanıyor? Ve en önemlisi… Gerçekten tanıyor mu?
Zorbalık, geçmişin izleriyle şekillenirken, iki genç arasında sessiz bir savaş başlar. Her mesajda bir sır saklı, her bakışta bir ipucu...
Ama her sırrın bir bedeli, her kalbin bir kırığı vardır.
Ve bazen… kalbin en derin yerinden gelen bir ses, en beklenmedik anda duyulur.
Üvey babasının 3 yıl önce işlediği cınayet yüzünden en yakın arkadaşının ölümü ile baş şüpheli olarak suçlanan yaz bir gün dayanamaz ve üvey babasından kurtulmak için yeni bir eve taşınır ve bu taşındığı yerde karşı evde oturan birçimler ailesi ile tanışır
Tesadüfen tanıdığı ve ona yardımcı olan avukatın, hayatının tam merkezine oturacağını nerden bilebilirdi Delfin.
---------------------------
"Avukatın var mı? Avukat olmadan mahkemeye çıkamazsın"
Gözlerimi devirdim tekrardan.
"Hayır yok"
Bir iki dakikalık sessizliğin ardından ağzını bir iki kere açıp kapayınca bıkkınca nefesimi dışarı üfledim.
"Hadi hadi çıkar ağzındaki baklayı"
"Aslında senin avukatın olabilirim istersen
Bizim aşkımız, rüyalarımda başlayan; zamanın sınavından geçerek en derinlerimize ilmek ilmek işleyen büyük bir sevdaydı.... Yolun sonunda ise elimizde kalan,
Kaybolmuş bir bakış, koparılmış bir gülüş olacaktı.
Bir kaza... Yeni bir dünyaya uyanış.... Destansı bir aşk...
Kader, bazen aşkın en büyük sınavıdır. İki ruhun zaman ötesinde kesiştiği noktada başlayan bir aşk hikayesi... Zamanla kaderin çizdiği yolun kıyısına savrulan bu iki ruh daha güzel kavuşmaların baş kahramanı olacaktı.
Mesafeler bitecek ve biz seninle kavuşmanın en güzelini yaşayacağız sevgilim...
Bu hikaye kesinlikle bir hayal ürünüdür. Bilimsel ve tarihi bilgi içermemektedir.
"Senin gibi adamlar oynatır ve bırakır Aydemir"
"Bahane değil cevaplarla ilgilenirim Doğan"
"Bu şantaja girer!"diye bağırdım.Kaşlarını öyle mi dercesine kaldırdı. Cevabımı beklediği belliydi.Ama nazlı kız ayağına yatmak işime geliyordu.Sonuçta böyle kıvrandığı anları zor bulurdum bırakırmıyım hiç. Cevap veriyim asla.
"Cevap verene kadar misafirimizsin o zaman Doğan"
"Pislik herif!"
"Nazlı kız"
...........
Siz : İnşallah çükün bir yere sıkışır da kopar
Siz : Aldatabileceğin bir şey kalmaz en azından
0545 : Bölmek istemem çok güzel sövüyorsunuz ama yanlış kişiye sövüyorsunuz
Siz : Ne diyon aq
Argo kelimeler ve şiddet içerir rahatsız olanlar okumasın lütfen
Saklanmış duygular
Susturulmuş bir geçmiş
Ve yanlış zamanda
Yanyana gelmemesi gereken iki yabancı
Bazı hikayeler yeniden yazılmaz
Ama bazıları... Hiç bitmemiştir zaten
Bir şans vermenizi öneririm, ilk kurgum ancak alışılmışın disinda bir kurguduurr.
Açıklama: Yüksek derecede derin ve gizemli bir polisiye romanı.
Yaş Seviyesi: +13 Yaş ve üzeri için uygundur.
Bilgilendirme: Bu kitabın devam kitabı "Zehirli Adalet" adlı kitaptır. "Zehirli Adalet" yakında yayınlanacaktır.
Özel Not: Bu kitap yapay zeka (ChatGPT) desteğiyle yazılmıştır.
Uykunun Ötesinde Başlayan Bir Hikâye
Azra, İstanbul’un gri sokaklarında sıradan bir genç kız olarak yaşarken, hayatın sıradanlığı içinde sıkışıp kalmıştı. Günlük rutinlerin, soluk ilişkilerin, küçücük umut kırıntılarının arasında varlığını sürdürüyordu.Ta ki geçmişin yankıları onu çağırana, ruhundaki kadim miras uyanana dek.
Medeiros...
Düşüncenin maddeye dönüştüğü, sezgilerin pusula olduğu, görünmeyen yasaların hüküm sürdüğü büyülü ve tehlikeli bir dünya. Azra burada sadece bir yabancı değil, yüzyılda bir gelen önemli bir varistir. En önemlisi de herkesi bir arada tutabilecek nadir bir varis.
Gerçek dünyanın tanıdık sokaklarından, Medeiros’un mistik ve çalkantılı diyarına uzanan bu yolculukta Azra, kaderle yüzleşir; ruh avcılarıyla yapılacak bir savaşın ağırlığı omuzlarına biner. Sevdiklerini koruma içgüdüsü, ruhunda derin ve acı dolu yankılar bırakır. Arkadaşlarıyla kurduğu bağlar, direnişin ve kontrolün ağır yükünün temel taşları olur.
Ama güç, beraberinde fedakarlık ve sorumluluk getirir. Gerçekler, en çok da kalbi acıtır. Ve her seçim, geride gölgeler, yarım kalmış umutlar bırakır.
Geceleri Medeiros’ta, gündüzleri gerçek hayatta devam eden çift katmanlı bu hikâyede, Azra’nın yolculuğu hem dış dünyadaki tehlikelerle hem de kendi içindeki karanlıklarla doludur. En büyük savaş, bazen insanın kendisiyle verdiği sessiz mücadeledir.
Bazı kapılar yalnızca uyurken açılır… Ama içinden geçenler uyanık kalmak zorundadır.
"Accidit in puncto quod non contingit in anno.” (Bir yılda olmayan, bir anda olur) Gerçekten öyle miydi?
Balkonumda otururken karşımdaki karargâha bakıyordum. Önünde duran dört tankı gördüğümde sırtımı dikleştirip merakla onları izlemeye başladım. Hepsi tek tek indiğinde, ip gibi dizilmişlerdi. Albay olduğunu tahmin ettiğim kişi önce herkesi inceledi ve sert, itiraz istenmeyen tonla "Yüzbaşı Bintuğ Liva." diye seslendi. Bu isim, tüm orduyu sırtlayacak kadar güçlü, kuvvetliydi.
Onunla karşılaşabilecek miydik?
"Bir gün seninle ikinci kez karşılaşacağız, işte o zaman doğru olanı yapacağız."
"Her gün aynı. Aynı sokaklar, aynı insanlar, aynı boşluk... Peki ya bir sabah gözlerini bambaşka bir dünyada açsaydın?"
Çağrı, hayattan kopmuş, yalnız ve toplum tarafından dışlanmış bir gençtir. Güçlüdür, zeki ve soğukkanlıdır ama kimse onu anlamaz. Monoton bir okul günü sonrası, her zamanki gibi uykuya daldığında… bambaşka bir yerde uyanır.
Taş duvarlı bir han… Ahşap masalarda sarhoş adamlar… Orta Çağ’a ait, ama hiç bilmediği bir dünya.
Başta bunun sadece tuhaf bir rüya olduğunu sanır. Ta ki ertesi gece gözlerini tekrar açtığında, tekrar kendi dünyasına döndüğünü fark edene kadar. Artık her gece uyuduğunda, bir gün modern dünyada, bir gün Orta Çağ dünyasında uyanmaktadır.
Ancak bu geçişler basit bir tesadüf değildir. Çağrı, bilmediği bir kaderin parçasıdır. Her 10.000 yılda bir sıfırlanan bir dünyada, kaybedilmiş zamanı geri kazanmak için seçilmiştir.
Ama bir soru hala aklını kurcalar: Gerçek dünyası hangisi?
Gerçek kimliği ne? Ve bu döngü nasıl sona erecek?